![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]()
Nefesinizi normal alın, bedeninizi gevşetirken normalde kalın ve normal bir hızda başlayın. Normal birinin, normal durumlarını okuyacaksınız... Ben bir normalim. Doğduğumda gün ortasıymış. Yani günün normal bir zamanı. Gizlere gebe akşam karanlığı olmadan, şafağın çılgın renklerine bakamadan doğurmus annem beni. Doğarken epey heyecan vermişim ama, olasıdır ki ana rahmine düşerken de heyecanlı bir iş olarak görülmüşümdür. Eh ne de olsa ilk çocuk için biraz tasarım yapmak gerekir değil mi!!! Normal bir bebekmişim. Bir tosuncuk olabilirdim ama olmamışım. Haa! Boyum azıcık uzunmus akranlarıma göre. Annemin sütünü vakumlayan biri olmak elimdeymiş ve becermişim de bunu :)) İlerde toplumsal memelere dokunmaktan korkmayacağım daha o zamandan belliymis. Biraz boy attıkça uzun boylu olmaya başlamışım. Bu boyumla da kimilerinin yürek telini titretmişim. Fakat nasıl olur, hani ben bir normaldim!!! Dile geldiğim zamanlarda, ne çok, ne az konuşmuşum. Kiminden az, kiminden çok konuşunca eh yine ortaya oturmuşum. Başkalarının ağzını tıkayamamışım, başkaları da benim ağzımı büzememiş, eh hal böyle olunca yine normal bir yerde kalmışım. Ve efendiim, gün gelmiş bu çocuk çok zeki demişler, eh biraz da güzel. Birden korkuya kapılmışlar. Çünkü normalin dışındaki göstergelere her geçen gün yenisi ekleniyormus. Kara düşüncelere tez zamanda çare bulunmuş ve olağanüstülüklere koşamamış yine normalde kalmışım. Okullarda derslerin kiminde çok başarılıymışım. Toplamış, çıkarmış, çarpmış, bölmüşler, beni normalde bulmuşlar. "Öğrenci normlarına tıpatıp uyan normal biri" demişler. Bir keresinde "müzikte yetenekli bir kulağı var" demişler. Elime, piyano, akordion vermişler. Ama ilerde ya meşhur olursa korkusuyla hemen almışlar verdiklerini ve "bu iş olmaz, yürümez, normal yerinde dursun" kararı vermişler. Sevdalanmışım ama ne karaya, ne sarıya... Ne fazla koyu, ne açık renkliye... Sadece normal olanlara, ortadan gidenlere. Ne zengin olana, ne aç durana... Biraz sızlanmışım, biraz mutlanmışım, arasıra uçuk kaçık bulunmuşum ama sonunda normal, hep normal olmuşum... Görevler almışım, kimine göre önemli, kimine göre beş para etmez... Kimi “böyle birine çok para vermeli” derken, ötekiler “aç kalmasın, yeter” demiş. Ne yapıp edip ortaya, normale itelemişler. İçimde kalan; dünyayı gezmekmiş. Bir ayağıma pamuktan patik, ötekine demirden çarık geçirmişler. Kolumun tekine kartal kanadı, ötekine kaplumbağa kabuğu bağlamışlar. Biri çelmiş, öteki tutmuş. Olduğum yerde, normalde kalmışım. .................... Başarılarım oldu, onlar yüceltti, ben indirdim. Dostlarım oldu, onlar övdü, ben dövdüm. Normalde kalmaya öyle alışmıştım ki, bunun dışındaki herhangi bir şeye ısınamadım bir türlü. Beni normalde tutmak için çevremi saran güçler öyle uğraştı ki, artık ne yapsam normalin dışında olamıyordum. Hani istatistikçilerin bir “çan eğrisi” var ya, işte onun tam tepesinde oturuyorum. O şişkin tepeye tünemiş kalmışım. Oysa çanın eteklerinde ve uçlarında yaşamın tadı var. Tepedeki nötrün yavanlığı, oralarda ortadan kalkar. Serüven desen, uçlarda, atılım desen, kenarlarda... Para orada, pul orada, ak orada, kara orada... Çan tepesinde uçların, uçukların tadı bulunmaz. Ne yapıp edip beni çan tepesine diken güçler, sizden NEFRET ediyorum! Bir eliyle bir uca, öteki eliyle başka uca çekerken, beni ortada bırakan GÖRÜNMEZ, senden de nefret ediyorum! Senden nefret ediyorum çan eğrisi! Artık çanın eteklerinde, yaşamın tadını çıkarmak istiyorum. Kork artık EYY GÖRÜNMEZ!!! Ben geliyorum... Buzuki 25 Mart 2001 |