Ana Sayfa Şiirler Hikayeler Resimler Sohbet Linkler Ben Kimim? E-Mail

BİRİNCİ BÖLÜM

İlkbaharın son günleri olmasına rağmen, yağmur, sabahtan beri durmaksızın yağıyordu. Adam elindeki raporu masasının üzerine bıraktı ve başını kaldırarak karşısındaki genç kıza baktı. Kız, gözlerinde biriken yaşları eliyle sildikten sonra adama döndü ve:
"Ta başından beri biliyordun, değil mi?" diye sordu.
"Evet" diye cevap verdi adam. Ta başından, kızı ilk muayene ettiği dört gün öncesinden beri biliyordu.
"Çok güzel oynadın doğrusu rolünü" dedi, kız.

Adam cevap vermedi, yüzünü pencereden yana çevirdi ve dört gün öncesini düşündü. Kızın muayenehanesine geldiği ilk günü. 24-25 yaşlarındaydı. O gün de bugünkü gibi yalnız başına gelmişti. Uzun boyu, kısa küt kesilmiş kumral saçları, renkli gözleriyle etkileyici bir güzelliği vardı. Yüzünde hafif bir endişe, yanaklarında belki biraz utanmanın verdigi pembelik gözleniyordu.




İKİNCİ BÖLÜM

"Sağ göğsümde üç aydır bir sertlik farkettim. Ağrısı yok, geçer dedim, aldırmadım, ama geçmedi işte, " demişti.

Kısa bir öykü alma sonrası muayene odasına geçtiler. Kız, çekingen tavırlarla soyundu ve uzandı. Adam, kızın göğsüne ilk dokunduğu anda gerçeği anladı. Bu kız kanserdi! Ve hem de çok gecikmişti. Koltuk altı da bezelerle doluydu işte. Belki yüzlerce meme hastası olmuştu ama ilk defa bu kadar genç yaştakine rastlamıştı. O dakikadan itibaren oynamaya, rol yapmaya başladı adam. Kızın endişesini dağıtmak için ne şaklabanlıklar yapmamıştı ki.
"Pek önemli birşey gibi durmuyor. Ama buradan küçük bir parça almam lazım."
"Patoloji için mi yani?" diye sordu kız.
"Yok canım" dedi adam, "Kendi özel kolleksiyonum için, yani bu kadar güzel göğüse pek sık rastlanmıyor da, bir hatıra almam şart oldu."
Birlikte güldüler. Kızın artık gülen yüzünde korkunun ve kaygının görünümü kalmamıştı. Ta ki bugüne kadar.
Yüzünü pencereden, odaya geri çevirdi adam. Hiç istemedigi halde kızla gözgöze geldiler.
"Yani şimdi, dört gün boyunca huzurlu uyuduğum için sana teşekkür mü borçluyum?"
Yoo, hayır, teşekkür beklemiyordu adam. Bu dört gece boyunca onun uykusuzluğunu, kaygısını ve korkusunu devralmıştı. Ve şimdi geri veriyordu bunları genç kıza, onun geride kalan ömrü boyunca, bir daha beyninden hiç çıkmamasıcana...

-----------------buraya kadar tamam---------
Kiz, oturdugu koltuktan kalkmis, küçük odanin içinde bir-iki tur atmis ve simdi pencerenin önüne gelmisti. Gögsünün tümüyle alinacagini ögrenmisti. Aglamiyordu artik. Sesinde isyanin, öfkenin ve kadere lanetin olmasi gereken tonlamasi da yoktu ne yazik ki. Adam, onun tenine dokunsa buz gibi oldugunu hissedecekti.

"Çok canım yanacak mı?"
"Korktuğun kadar değil" dedi adam.
Bu sorulara hazirlikliydi beyni. Bunlar kolay sorulardi.
"Saçlarım dökülecek değil mi?"
"Evet, ama yerine yenisi hem de daha gür çıkacak"
"Ya, alinan gögsümün yerine yenisi çikacak mi?"
"Eger sen istersen, plastik cerrahlar yerine o kadar güzel bir gögüs yaparlar ki, saglam gögsünü bile almam için bana yalvarirsin."
Kiz, burnunu ve dudaklarini cama iyice yapistirdi. Adama döndügünde camda dudaklarinin izi kalmisti.
"Bu izi hiç silme olur mu?" dedi kiz. "Ben öldükten sonra bile bu iz burada kalsin. Sahi çok uzak degil ölümüm degil mi?"

Iste adamin korktugu soru gelmisti. Nasil da gafil yakalanmisti, o çok ögündügü, o yanindan hiç ayirmadigi kivrak zekasi, hazir cevapliligi. Nasil söyleyebilirdi ona, son iki yili acilar içinde geçecek en fazla dört, bilemedin bes yillik ömrü oldugunu? Nasil söyleyebilirdi, son alti ayinda, her sabah uyandiginda tanridan canini bir an önce almasi için yalvaracagini? Nasil söyleyebilirdi ona, kelebeklerin ömrünün kisa oldugunu? Tek çaresi vardi adamin, yalan söylemek, pespembe mutluluk tablolari çizerek polyanna rolünü ustaca oynamak. Konustu, anlatti, güldü, güldürdü. Riyakarligi iyi beceriyordu dogrusu. Kiz artik iyice rahatlamis gibiydi. Çocuklugundan bahsetti adama, ilk askindan, sonraki sevgililerinden, isinden...

"Ben portföy yöneticisiyim"
"Ne demek o?"
"Yani bir bankada, yatirim danismaniyim. Istersen senin portföyünü de ben yöneteyim"
"Hayir canim, gerekmez. Benim isim de hastalarimin portföyünü bosaltmak."

Vedalaştıktan sonra kapıya doğru yürüdü genç kız, sonra döndü,
"Neden seni seçtim biliyor musun?" dedi.
"Bu konuda buralarda benden iyisi yok ta ondan."
"Sen öyle san"
"O halde, ben çok yakışıklıyım onun için."
"Haydi canım sen de" dedi kız. Gülüştüler.
"Sende başka birşey var; huzur veren, rahatlatan, güldüren değişik bir şey işte...Senin elinde ölüme gitmek bile zevkli olacak"

Kız çıkmıştı. Adam camında dudak izi olan pencereyi açtı. Başını dışarı uzatıp gökyüzünü seyretti bir süre. Tekrar içeri girdiğinde gözlüklerinin altındaki damlaları sildi.
Yağmur, çoktan durmuştu oysa...