1978 yılında Gaziantep'te doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Gaziantep’te
tamamladım.
1996-1998 yılları arasında
Mersin Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümünde öğrenim gördüm. 1998 yılında Mersin Üniversitesi’nden mezun oldum. Aynı yıl Gazi üniversitesi,
Gazi Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği anabilim dalındaki
öğrenim hayatıma başladım.
2002
yılında
Gazi Üniversitesi,,Gazi Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği anabilim
dalından mezun oldum. 2002 yılında
Gaziantep'in Yavuzeli ilçesindeki Yatılı ilköğretim Bölge Okulunda Sosyal
Bilgiler Öğretmeni olarak göreve başladım.
2004-2005 eğitim ve
öğretim yılından itibaren Gaziantep merkezde bir ilköğretim okulunda Sosyal
Bilgiler Öğretmeni olarak görev yapmaya devam ediyorum.

2005-2006
yılında Gaziantep merkezde görev yapmaya devam ediyorum. Ayrıca Gaziantep'te bir
Dershanede Coğrafya Öğretmeni olarak görev yapıyorum.
Boş zamanlarımda özellikle edebi ve bilimsel nitelikli çalışmalarla uğraşmaya çalışıyordum. İyi derecede almanca ve İngilizce
biliyorum. Öğretmenlik hayatına başlamadan bir çok yapılacak iş sıralanır master,
doktora... Öğretmenliğe başladıktan sonra yapılmak istenilenler,
uzaklara kayıp gitti bir bir...
İnşallah akademik kariyer
yaparak, bu ülkeye daha fazla hizmet sunmaya çalışacağım...
Şu ana kadar yayımlanmamış yaklaşık 500’ün üzerinde şiirim ve 10 adet kısa hikayem vardır...
fatihkaracan@yahoo.com

HAYATA DAİR
Bir fesleğen kokusunda duyumsamak ve olduğu gibi
kabullenmek,
zamanı geldiğinde tüm zorluğuna rağmen bir gökkuşağı
renginde
seyredebilmek, bazen de bir annenin şefkatiyle sarılmak
hayata.
Her ayrılığı bir kavuşmaya döndürebilmek en zor anlarda.
Beyaz bir mendil semada ayrılıklara ortak olurken, eller
acı acı
sallanırken ve istasyonda son bakışlar dolaşırken
merhabalara
yelken açmak. Bir balıkçı gibi umutlara doğru ağ atmak ve
bir
deniz yıldızının yorgunluğunda kıyıya vurduğunda, kendini
yeniden
maviliklere teslim etmek hayatin ta kendisi belki. Bir
martı
edasıyla acıların üstünden geçebilmektir
hayatin özü belki de.
Belki de geçmişi ve geleceği masal tadında
yasayabilmektir aslolan.
Ne olursa olsun hayat gerçektir. Ne uyandığında gördüğünü
hayra
yorabileceğin bir rüya, ne de çocukken bir uçurtma kadar
renkli
sandığın hayallere benzer. Bazı an gelir deli bir fırtına
gibi tutar
kolundan savurur, bazen kışın ortasında baharı yaşatır
gönlüne.
Çıkmazlara girersin, patikadan yürürsün, yokuşlar
tırmanırsın.
Bir gün bakmışsın düz yola çıkmışsın.
Kocaman bir kutu gibidir hayat,içi sürprizlerle dolu.
Tahmin etme,
hep yanılırsın. Gençlik bahar mevsimidir yaşadığın ömrün.
Hayat kovalar,
sen kaçarsın. Sonra sonbahar gelir çalar kapını. Eskiden
başında esen
kavak yellerinin rüzgarı üşütür içini, kendine
sarılırsın. Güz yaprakları gibi
sararır düşlerin, düşlere kırılırsın.Ardından kış gelir.
Peşini yaşlı bir gölge
izler. Gündüzler siyah bir sise bürünüp gece olduğunda
karanlıklar serpilir
üzerine ağır ağır.
Yıldızlar parlasa da, gözün yine karanlığın o serin o esmer koyuluğunda
gezinir. Saatin sesi gecenin sessizliğinde sana
yalnızlığını haykırır, sen
unutmak istedikçe. Müptelası olduğun bir gülüş, özlediğin
bir çift göz
sonsuzlukta gözlerinden geçer durur, kim bilir kaç kez?
Her şeye rağmen kişi yasarken bile her şafak yepyeni
umutları getirmeli,
uçup giden
hayallerinden bomboş kalan avuçlarına. Binlerce kez solsan da
bir çiçek saflığında tekrar açabilmeli ve aynada hayatın
getirdiği yorgunlukla
belirginleşen yüzüne gülümseyebilmelisin...
Ta ki, hayat sana sırtını dönüp gidene dek!....
FATİH
KARACAN
