Fenerbahçe Malatya
Her zaman yaşanmayacak maçlardandı. Bu kadar kötünün biraraya gelmesi ancak
40 yılda bir olacak cinstendi. Hakem kötüydü, teknik kadro kötüydü, kaleci
kötüydü, kaptan kötüydü...Seyircinin iyi olması da işe yaramadı...
50.000
kişinin gerçek bir arenaya çevirdiği stadtan 1 puan çıkarabilmek için de
ancak dünkü gibi yakaladığını atabilen bir takım olmak gerekirdi. Malatya,
bir deplasman takımının oynaması gerektiği kadar disiplinli olunca, Fener'in
doldur-boşaltlarının hiçbir katkısı olmadı maça ve skora.Buna hakem ve
teknik kadro formu/formsuzluğu eklenince...
Maçtan
notlara gelince:
-
Dondurucu soğuğa rağmen 50.000 kişi tribünleri doldurduk. Stadın hali bir
başka yazı konusudur, ama şu kadarını söylemem gerekiyor. Akustik düzeni
henüz tam olarak oturmamış stadımızdaki gol ve kaçan pozisyonlarda çıkan
ses, -iddia ediyorum- hafta sonu oynanan Barça-R.Madrid maçındaki 95.000
kişilik stadda bile çıkmadı. İnanmayan, db'deki gol görüntülerindeki sesi
dinlesin. Rakip teknik direktör ve futbolcuların bu stad için ekstra motivasyon
harcamaları da gerekiyor doğrusu. "Çıkıp ben topumu oynarım kardeşim" lafı
pek sökmez gibi burada.
-
Hakem, kesinlikle bütün takdir haklarını Malatya'dan yana kullandı. Malatya
adı önemli değil zaten. Takdir haklarının Fenerbahçe aleyhine kullanılması
desek daha doğru olur... Bizlerin tribünde sesimizin kısılmasının en önemli
nedeni de, hakemin bir sürü ters kararına gösterdiğimiz tepkidendi. Aleyhimize
bu kadar kolay düdük çalan "görevli" hakemin, leyhimize olan pozisyonlarda
bir türlü üfleyemediği düdüklerle kolay maç zora girdi. Dün gece takım
da çok kötüydü, doğru ama takımı, verdiği ve vermediği kararlarla sindiren,
yıldıran böyle bir hakemle de futbol oynamak pek kolay değildi doğrusu.
Geçen hafta da takdir hakları ve çalınmayan düdükler yüzünden az daha kaybediyorduk,
bu sefer başardılar.
Hakem
"küçük takımı büyük takıma ezdirmem" tezini de abartarak yerine getirdi.
İyi hakem, ne zaman ve nerede düdük çalacağını bilen hakemdir. Hakem de
"işini" iyi yaptı doğrusu.
-
Ulusoy federasyon başkanı oldukça, bizim "çok iyi" oynayıp hakemlerin bu
yaptıklarına karşılık bir fazla atmamız gerekiyor. Ama bir türlü yapamıyor
ve hakem engeline takılıp duruyoruz. İyi bir "takım" olamadık maalesef.
Suç biraz da bizde...Onlar durdurdukça biz atmalıyız.
-
Lorant'a inancım kalmadı. Saha kenarından bizim gibi maçı izlemesini ve
"gerekli" değişiklikleri bir türlü yapmamasını anlayamadım. Dünkü maça
kadar olumlu değişiklikler yapıyordu halbuki. Takım kadrosuna bakınca,
yedeklerin daha iyi durumda olduğunu görmek insanı üzüyor. Koy o zaman
yedekleri oyna(ya)mayanların yerine, takım kazansın. Dünya kulübü olma
iddiasına birkaç gömlek fazla geldiğini gösterdi Lorant, Oğuz ile beraber.
-
Futbolcuları teker teker suçlamak istemezdim ama, Ogün ve Anderson çok
kötüydü. (Ogün defansa çekilsin artık). Mirkoviç'in hatası affedilmez.
Rüştü her iki golü de çıkarmalıydı. Abdullah da oldukça kötü günündeydi.
Lazetiç ise öyle ilginç oynadı ki, bizler tribünde anladık esas "niyetini"...
Sonuçta,
bence bu maçı alsak büyük ihtimalle şampiyon olacaktık. Atamadığımız galibiyet
golü (veya koruyamadığımız galibiyet) bizi şampiyonluk yolunda rahatlatacak
pozisyonu engelledi. Beşiktaş'a 4 puan fark İnönü'deki maçı garantiye aldıracak,
Gs'ye 2 puan fark da Trabzon maçının stresini arttıracaktı.Kısacası, gerçekten
büyük avantaj yitirdik.
İnancını
çabucak yitiren bir insan değilimdir ve kolay kolay umutsuzluğa kapılmam.
Ligde de daha çok hafta, çok maç ve akacak daha çok sular ama...
Nedenleri
her ne olursa olsun yenmeliydik. Gerekirse üst üste koyarak...
Galiba
atamadığımız, şampiyonluk golüydü...
|