Şeref Solmazer
30 Nisan 2003
Savaşta ve Barışta Futbol
Futbol,
günümüzde vazgeçilmez bir unsuru olarak hayatımızın her anında tartışmasız
yer almakta. O kadar ki , toplumun bütün katmanlarında tartışılıp üzerinde
görüşlerin beklide en kolay ortaya atıldığı olgu onu buluyoruz
karşımızda . Bizlerinde olduğu gibi , spor yazarlarından tutunda , sosyologlara,
tıp doktorlarına, psikologlara , şair ve yazarlara kadar çok geniş bir
platform üyelerince üzerinde farklı açılardan değerlendirmeler
yapılan nadir olgulardan biridir futbol. Bir sporun ötesinde onu bir olgu
olarak isimlendirmenin de bu yazıda aklıma takılanları ifade etmem açısından
doğru olacağını düşündüm.
Sebebine gelince futbolun modern geçmişine
dayanan başlangıç yıllarıyla , yine modern olduğu söylenen günümüz dünyasının
tarihsel süreçlerinin birbirine paralel olmalarının beklide bunda etkin
olduğunu söyleyebiliriz . Teknolojinin, bilimin gelişmesi futbolun da gelişimine
eşlik etmiştir . Futbolun hayata benzediği yada hep bir
şeylere benzetilip de bir türlü tam bir şeye benzetilmemesi,
bugün onun geldiği tarifsiz durumu ve ilgiyi açıklayabilmek için daha doğru
bir ifade olabilir. Kurallarının basit , kolay anlaşılabilir olması,
kolay kavranabilmesi , sanki kolayca becerilebilecekmiş hissini vermesi
ona yakınlığı ve ilgiyi de beraberinde getirir. Bugün her maç
izlenen ortamdaki izleyici - yorumculara bakarak bunu her birimiz kolayca
görebiliriz . Bu yüzdendir ki futbol üzerinde en çok konuşulan, yaşamın
içindeki birçok durum ve duyguyla kolayca yoğrulan ( sosyal statü,
aidiyet duygusu , kazanan yada kaybeden olma , acı, hüzün ,sevinç,
coşku, fanatizm, aşk, holiganizm ,şiir, hikaye, roman vb.) bir olgu
olabilmektedir. Milyarları peşinden sürüklerken , günümüzde artık tartışmasız
bir ekonomik payı da içinde barındırmakta ve sektörün mali yapılandırması
üzerine inanılmaz çalışmalar yapılmaktadır. Dünya kupası yayın haklarını
alan şirketin, yanlış hatırlamıyorsam , karşılık olarak Bir Milyar Dolar'a
yakın bir ücret ödediğini, sonunda da iflas ettiğini biliyoruz.
İşte bu açıdan bakılınca futbolun
bir spor, bir oyun ve bir seyirlik unsur olma ötesinde de görevleri,
tanımları ve onunla bağlantılı söylemleri olabileceğini düşün
( mekteyim ) ebiliriz. Bu bakış açısı ve işlevi ile aynı zamanda
bir güç olduğunu kabul edip, onu göründüğünün ve
basit tarifinin ötesindeki derinlikleri ile hayatın içindeki bir
güç , bir söylem olarak da kullanabiliriz . " Kullanabilirmiyiz ?" , "
Kullanabilmeyi biliyormuyuz?" , " Bunu yapmak istiyormuyuz? " . Tartışılması
gereken sorular sanırım bunlar olmalıdır. Tabii ki “ Nereden
çıktı bu ? Basit bir spora böyle bir misyon ve yüklenme
ne kadar doğru ?” diye düşünenler varsa , onlarında görüşlerine saygılı
olmak gerekir .
Geçen aylar süresince dünya üzerinde
sebepleri , sonuçları nedenleri ne olursa olsun bir savaş yaşandı
. Bitti gibi görünen, hakim güçlerin galibiyetine dayanan, tek kale
oynanan bir futbol maçına benzeyen bu savaş için acaba futbol
nasıl bir taraf oldu yada " Futbol ve Savaş" birbirlerine ne
kadar yakın yada uzak durdular .
Genelde sporun ,özelde de futbolun tanımsal
söylemlerinde olimpizim gibi bir unsuru içinde barındırması yanı
sıra , yine özünde sevgi , barış, kardeşlik , centilmenlik, fair
play gibi unsurları taşıması onu barışçı , bireysel ,
toplumsal sağlık ve bir sosyal olgu açısından faydalı bir spor
olarak algılamamızı sağlar. Sürekli bir mücadele şeklinde gecen müsabakaların
, savaştan , mücadeleden , kazanan ve kaybedenlerden soyutlanması da düşünülemezdi.
Oyunun biçiminde , tarifinde kullanılan ifadelerde yoğunlukla
bir mücadeleden bahsedilmekte ve bu mücadelede kıyasıya yaşanmaktadır.
Hatta para karşılığı ve profesyonelce yapılan bu sporların
aslında temel spor felsefesi ile bağlantısının ciddi tartışmaları halen
sürmekte, dolayısıyla bunları izleyen kitlelerin pozisyonları da
sporsever mi , yoksa bir şov izleyicisi mi diye sorgulanabilmektedir.
Biz burada birinci bakış açısıyla olayı özündeki değerlerle sorgulamaya
çalışmaktayız.
Amerika - Irak : Tek kale , petrolüne maç
?
Geçtiğimiz dönemde beklide Amerika’nın
Irak’a yönelik bu tekyanlı ve insani açıdan bakılınca tamamen haksız
ve adaletsiz savaşı , dünya üzerinde beklenenin ötesinde çok
kapsamlı bir tepki ve protesto gördü . Sebebi ne olursa olsun masum insanların
üzerine bombalar yağdırmanın , insanlık, sevgi , vicdan vb.
bakış açılarıyla bir anlamı olamazdı, olmamalıydı . Politik karşı çıkışların
yanıdaki en önemli ve milyarları tepkiye götüren asıl unsur , çaresiz
ve masum insanların sebepsiz ölümleriydi .
Benim burada vurgulamaya , beklide nacizane
sorgulamaya çalıştığım olay bu oldu. Gerek geçmişteki bazı
örnekleri ve anektotları, gereksede ülkemiz ve dünyada bu olaya
futbolun gerekli tepkiyi gösterip göstermediği ,
bunun ötesinde gösterilmelimiydi sorgusu , eğer olabilse
etkilerinin nasıl olabileceği sorgulamasıdır. Ancak burada yanıt , her
bireyin kendi vereceği cavap olacak ve bu verilerin sonuçları
bize sağlıklı bir sonuç verebilecektir. Bu yüzden ben olaya
olumlu baksamda bir yargıya varmak istemiyorum.
Açıkçası kendi adıma gözlemlerimde ve okuduklarımda
; seyirci, taraftar gruplarının bu konuya duyarsız olduklarını söylemek
pek mümkün değil . Ancak gönül her gol sonrası enteresan sevinç gösterisi
deneyen ve genelde yandaşları gözünde birer kahraman olan o oyunun
parçalarının bir gol sonrası formalarının altında ki tişörtlerinde
bir barış amblemi yada " savaşa hayır" yazısı yada benzeri
bir tablo görmek isterdi . Yine yandaşlarına veya topluma özel
günlerde sahaya çıkarken açtıkları pankartlarla destek olan
( "Sisiz de Sessiz de olmuyor " " Vergilerimizi Ödeyelim" , "Bayramınız
Kutlu Olsun" vb.) özellikle de büyük ve sansasyonel kulüplerin,savaşın
kötülüğünü yandaşlarına ve topluma iletip baştan beri bahsettiğimiz
futbolun aslında sadece basit bir ayak topu olmayan yönünü kanıtlayabilmeleri
ve bunu gönülden göstermelerini isterdim . Maalesef bunu yeterince
( Hatta hiç… ) görebildiğimi söyleyebilmem zor . Yinede bu sorgulamayı
yapan biri olarak , futbolun bambaşka birşey olduğuna inan biri olarak,
bu derginin okurları için bu ve benzeri yaşanmış örneklerin nadir
parçalarından birkaç noktayı aşağıdaki başlıklarla satırlara ekliyor
ve umut etmek istiyorum.
Futbol , Savaş, Barış ve Hayata dair
çarpıcı alıntılar
* En çok bilinenin üçüncü doğru bilinmeyenini
açıklayarak başlayalım, “ 3 F Kuralı ” ; Emre Kongar , kongar.org
isimli sitesinde ve bir yazısında faşist rejimlerin kullandığı "üç F "
formülünün, "futbol, fado , fiesta" değil, "futbol, fado, Fatima"
olduğunu söyler. Buradaki Fatima'nın dini ifade ettiğini , fiesta
ile fadonun temelde aynı amacı güttüklerini belirtir. Bu bilgiyide bir
okurundan aldığını saklamaz. Okurun, ayrıca, bu formülün genellikle sanıldığı
gibi İspanya diktatörü Franco tarafından değil, Portekiz
diktatörü Salazar tarafından icat edildiğini de doğru bir bilgi
olarak paylaşmaktadır . Portekizi yöneten Salazar’ın bu kuralı futbolun
en klişe ifadelerinden bir olma özelliğini tüm çarpıcılığı ve gerçekliğiyle
halen korumaktadır.
* Liverpool'un geçtiğimiz yıllarda ölen ünlü
teknik direktörü Bill Shankly'nin Futbol tarifinin çarpıcılığı ;
‘‘Futbol ölüm-kalım meselesi değildir; ölüm-kalım meselesinden de önemlidir.’’
* Almanlarin ünlü dil bilimcisi Dorothee
Sülle, “Mutluluğun ne olduğunu bir çocuğa nasıl izah edersiniz ?
” sorusunu, “ Bunu kelimelerle açıklayamam. Ona oynaması için bir top
veririm ." şeklinde yanıtlar.
* 1970 Dünya Kupası elemelerinde El
Salvador' un Honduras'ı elemesiyle başlayan olaylar iki
ülke arasında kanlı bir savaşın başlamasına sebep olabiliyor ve bu savaşta
3000'den fazla insan yaralanıyor ve gerginlik iki ülke arasında uzun süre
devam ederken , konu içerigi futbol olmayan "Futbol ve Savaş" isimli
kitapta çarpıcı bir biçimde aktarılıyor (Ryszard Kapuscinski )
*Bu aradan yine aynı turnuvada Kuzey
Kore, İsrail ile oynamayı redededince turnuvadan uzaklaştırılıyor.
* Yine Savaş ,Futbol ve küllerinden doğan
efsaneler ; 1939 yılında başlayan 2. Dünya savaşından
sonra Adalarda tüm ligler iptal edildi ve tüm sporcular askere alındı.
Alman, Fransız ve İtalyan ligleri ise sürpriz bir şekilde bir süre daha
devam etmeyi başardı. Bu yıllarda Latin futbolu gelişimini sürdürdü. 1942
ve 46'da Dünya Kupası düzenlenmedi. Arjantinli Juan Manuel Moreno, Adolfo
Pedernera ve genç Alfredo Di Stefano bu yıllarda yetişti. Bu
yılların bir diğer unutulmaz ismi de Real Madrid'e futbolcu, kaptan, sekreter,
yetenek avcısı, menajer, idareci ve en son başkan olarak hizmet eden Santiago
Bernabeu idi.
*Çarpıcı bir açıklama ; 1990 Dünya Kupası
maçlarında çeyrek finale çıkan Kamerun, siyah derilileri çılgın
ve kanlı eğlencelere sürüklemişti. Takım, son karşılaşmada İngiltere’ye
elenince, kaptan Roger Milla, şu açıklamayı yapıyordu: “ Yüce
tanrı, ne yaptığını iyi biliyor. Bizi çeyrek finalde durdurduğu için ona
teşekkür ediyorum. İngiltere’yi yenseydik, Afrika patlayabilirdi! “
* Atilim.org sitesinden alınan aşağıdaki açıklama
aslında farklı bir açıdan çok şeyide açıklayabilmekte, özellikle son cümlenin
bugün bizim gibi ülkelerde ki gerçeği ve bu gerçeğin artık daha da değişime
yöneldiğinide göz önüne seriyor ; " 1840’larda saray yasagi
nedeniyle “daga çikan” ve iktidar denetiminden uzak bölgelerde oynanan
futbol, ‘50’lerde sehir merkezlerine dogru yayildiginda, Ingiliz devletine
ragmen kurumsallasmisti. Engels, Manchester gibi kulüplerin kurulusuna
bosuna destek sunmamisti. Çünkü genç burjuvazi, kaba, sert, yorucu bir
oyundansa, golf ve kriket gibi kibar, “asil” oyunlari tercih etmisti. Futbolu
yasaklamisti. Ama bir emekçi sporu olarak baslayan futbol, zaman içinde
hizla kapitalizmin egemenlik alanina girdi. Emekçi çocuklari artik burjuvazi
için oynamaya basladi ve profesyonel futbol, daima siyaset için var oldu."
Tepkiler ve Muhalif Sesler
Bir yıldızın siyasi görüşü ile birlikte
duyarlılığına örnek ; Maradona’nın İtalyan televizyonu RAI-2’ye
verdiği bir demeç, geçmişten günümüze . Bakın ne diyor Maradona: “Clinton,
Lewinsky’nin kalçasını elledi diye neden on bin Iraklı’yı öldürmeleri gerekiyor
ki? Bir Amerikalı öldürülse, bütün dünya ayağa kalkar. Bir Amerikalı’yı
öldürdüler diye kıyamet kopar. Ya on bin Iraklı’ya ne demeli? Onlar insan
değil miydi? Ya Küba’ya konulan ambargo? Hep Amerikan hükümetinin suçu.
Ben Küba’da yaşıyorum ve aşılar gelmediği için kör olan çocukları görüyorum
orada; çünkü ambargo sınırda durduruyor aşıları. Amerikan propagandası
Michael Jackson’ın iki çocuğu olduğuna inandırıyor insanları... Önemli,
saygın bir gazete olan Clarin’de okudum bunu... Gazeteyi bir açtım, ‘İşte
Michael Jackson’ın çocukları!’ yazıyordu. Hayır, ben bunu kabullenemiyorum.
Ben, komünizm taraftarlığı yapmıyorum, ben insanlardan, Küba halkından,
bu dürüst, asil halktan yanayım.”
Brezilya’nın Botofago takımı
o dönemde tüm maçlarına önünde Portekizce “ Savaşa Hayır “
yazan bir formayla çıktı. ( Kaynak ; Radikal Futbol )
Amerika - Irak Futbol Maçı
; Irak : 5 ABD: 0
9 Şubat 2003 - Amerika ve Irak
, Barış için futbol maçı . Yer İngiltere - Islington
Maçı Iraklılar 5-0 kazanıyorlar
, Futbolun güzelliğine ve manasına en güzel örneklerden biri.
İnter' in her hafta maçlarını
izlerken kale arkası tirübünlerindeki "NO WAR " pankartını anlamlı
buluyorum.
Radikal Futbol’da Kıvanç
Koçak Bodrumspor' un " Savaşa Hayır"
pankartı ile ilgili görüşünü aktarırken gerçekten güzel bir ironi oluşturup
dikkat çekiyor , bakınız nasıl açıklıyor bunu ; " Lafı uzatmayalım
, "büyük takım olmanın alameti farikası " sürekli karışık bir ortam değildir.
Alınan şampiyonluklar ,üç yıldızda beş yıldız da bir takımı şampiyon yapmaya
yetmez . Paranın satın alma gücünü , "Büyüklük " olarak kavramakla, göstermekle
de büyüklük olmaz. Tam tersine, dönemsel dalgalanmalara rağmen oturmuş
bir yapının varolduğu takım , büyük takımdır.Ötesinde futbol dünyasına
yönetimiyle, idari yapısıyla, teknik adamıyla, zihniyetiyle , diyelim,
ucundan kıyısından katkı koyabilen bir takım büyük takımdır. Muğla 1. Amatör
kümede mücadele eden , Marmaris deplasmanında İçmeler Belediyespor maçına
" Savaşa Hayır , Çocuklar Ölmesin " pankartıyla çıkan Bodrumspor
, bu bakımdan benim gözümde Fenerbahçe'den daha büyük bir takımdır…”
Futbol Dünyamızdan Savaş Karşıtı Mesajlar
( Cılız ve duyulmamış da olsalar , herbirini saygıyla selamlıyorum . )
Tümer Metin (Beşiktaşlı futbolcu):
Beşiktaş tribünlerinde savaşa karşı tepkiler giderek yükseliyor ama sadece
Beşiktaşlı taraftarlar değil, Türkiye’de yaşayan her sağduyulu insan Irak’taki
olası savaşa karşı tepkisini göstermek zorunda. Biraz daha açacak olursak,
zaten şartlar şu an ortada; savaşa girmemiz için bir sebebimiz olduğunu
sanmıyorum…
Tuncay Şanlı (Fenerbahçeli
futbolcu): Biz de basından ve televizyondan ülkenin gündemini
takip ediyoruz. Tabii ki, savaş olsun istemiyoruz. Dünyada ve ülkemizde
barışın hakim olmasını gerektiğini düşünüyoruz … Bunun için de “savaşa
hayır” diyor ve herkesin de “savaşa hayır” demesi gerektiğini düşünüyoruz.
Kemal Arslan (Fenerbahçeli
futbolcu): Türkiye’nin savaşa girmesini istemiyorum… Savaşın
çıkmamasını üstüne basa basa dile getiriyorum, kesinlikle savaş istemiyorum…
Savaş çıkarsa sadece spor etkilenmeyecek. Savaş, sanayi, hayvancılık, tarım
tüm sektörlere darbe vuracak…
Kazım Kanat (Spor yazarı): Savaş
insan duygularını inciten kötü bir olay. Savaşta en önemli konu kadınlar
ve çocuklar…Bazı güçler savaşırken oralarda hiçbir çıkarı ve suçu olmayan
masum insanlar boş yere ölecekler…Spor ne kadar barış, dostluk ve kardeşlikse,
savaş da tam tersi çok büyük bir insanlık suçudur…Bunun için ben de “savaşa
hayır” diyorum.
Altan Tanrıkulu (Spor yazarı):
Savaşın hiçbir sorunun çözümüne katkısı olmadığı gibi spora da yararının
olmadığını düşünüyorum. İşin kötü tarafı ise kendimizi futbolun büyüsüne
o kadar kaptırmışız ki, savaşın kötülüklerini, doğuracağı acı sonuçları
göremez duruma gelmişiz… Ama bugün Türkiye’de her şeyin önünde duran
futbol ve magazinin, savaşın ciddiyetini gölgelediğini ve insanların gözlerini
perdelediği düşüncesindeyim. Bir spor yazarı olarak ben de savaşa karşıyım.
Levent Tüzemen (Spor yazarı):
Savaşın adı bile çirkin… Savaş, birçok ülkeye ve milyonlarca insana, kalıcı
zararlar verecek. İnsanlar arasındaki barış kapılarını yıkacak. Dünyanın
gidişini de büyük ölçüde etkileyecek. Tabii sporun da kardeşliğin ve barışın
anahtarı olduğunu düşünüyorum. Barış yolunda kitleleri buluşturması gereken
olgulardan biri de spordur. Dünyadaki her türlü sorunun savaşla değil uzlaşma
ve iyi niyetle çözüleceğine inanıyorum. İnsanların hayatına kıyarak barış
gerçekleştirilemez. Bu savaşın durdurulması için üzerime düşen bir görev
varsa seve seve yapmaya hazırım diyor ve herkesin savaşa karşı sesini yükseltmesini
istiyorum..
Kulüp savaş karşıtı pankartı indirtiyor
, taraftar tüm pankartları indiriyor ve tribünler hayır
diyor
BJK- Denizli Maçı 5 Nisan
2003 - Radikal ; Kapalı tribünde asılı olan savaş karşıtı
bir pankart, yönetimin isteği üzerine indirilince, taraftarların bu olayı
protesto etmek için tüm pankartları indirmesi dikkat çekti.
Beşiktaş Tribünlerini kutlamamak elde değil
.
Diyarbakır - GS maçı 6 Nisan
2003 - Cumhuriyet ; ABD ve İngiltere'nin Irak'a düzenlediği operasyona
Atatürk Stad' ını dolduran izleyicilerden büyük tepki geldi. Stadı
dolduran yaklaşık 20 bin kişi "Savaşa hayır, Kahrolsun ABD, ABD askeri
olmayacağız " şeklinde tempo tuttu.
Ukrayna ile İzmir’de yapılan hazırlık maçı
esnasında sahaya giren bir taraftar ABD 'nin ilk harflerinden
oluşan "Açlık Bataklık Değildir." Pankartı ile savaşı protesto
etti .
Sonuç olarak savaş ve futbolun birlikteliğini
gösteren örnekleri çoğaltabiliriz ki , Kurtuluş Savaşı yıllarında
saatlerce at sırtında yol alıp maça gelip oradan cepheye giden ve
şehit düşen Fenerbahçeli Arif'ler Galatasaray'lı Hasnun Galip'leri
de Savaş ve Futbol , ötesinde özgürlük uğruna yapılan mücadelede
görebiliriz.
Yine filimlere konu olmuş Nazi Almanya'
sı takımına karşı Ukrayna'lı futbolcuların ölümü ve tutuklanmayı
göze alıp yaptıkları mücadele ve galibiyetleri , Savaş ve Futbol tarihinde
önemli yerler tutmaktadır.
Simon Kuper'le bitirelim " Futbol asla
sadece futbol değildir" öyle bir işlevi olabilecek güçtür ki
, ancak o gücü anlayabilecek duyarlı, olgun yandaşlar ve sporcularla doğru
ve etkin olabilecek, bu özelliklerini toplumsal fayda unsuru olarak
da kullanabilecektir.
Futbol da " Savaşa Hayır"
demelidir ve dediğinin arkasında durmalıdır . Mücadelesini
sahada bırakırken , ebedi dostluğunu barışın uğrunda saha dışına
taşıyabilmelidir. Hemde onu bu yolda baltalamaya çalışan birçok düşümana
rağmen . Futbol bir güzelliktir . Güzellikleri çirkin kılmak için
gösterilen çabaların bir parçası olmayan güzel futbol sever sayısının ve
etkinliğinin artması dileğiyle bu yazımı statlardan " Savaşa Hayır"
diye haykıran tüm sporseverlere ithaf ediyorum.
30 Nisan 2003
Not : Yazı fotoğraf destekli olarak
" CiNS " isimli bir dergide spor yazısı olarak nisan
2003 sayısından yayınlanacaktır.
Dergi Link'i ve bulunacak satış noktaları
: http://www.cinsonline.com
|