İNSAN HAKLARI AMAÇLI TÜRK DIŞ POLİTİKASI: BİR FAKTÖR OLARAK AGİT[1] İNSAN HAKLARI NORMLARI
Yard. Doç.Dr. Fatih KARAOSMANOĞLU*
Çağdaş dünyamızda insan hakları, sınırlamalara (constraints) rağmen artık ülkelerin dış politikalarına entegre olmuş durumdadır. İnsan hakları entegrasyonlu veya amaçlı bir dış politikanın, elbette entegre dereceleri veya hedefleri vardır ve farklıdır. Dolayısıyla, yapılan ve uygulanan insan hakları amaçlı dış politika kararlarının, hangi hedefe yönelik olduğuna bakmak gerekir. İnsan hakları amaçlı bir dış politikanın temelde dört hedefi sözkonusudur:
Bunlardan birincisi, insan haklarını uluslararası ilişkilerin gündeminde tutmaktır. Günümüzde ülkeler, en azından yaptıkları açıklamalar ve deklarasyonlarla bunu kusursuz bir biçimde yerine getirmektedirler. İkincisi, insan haklarına yönelik olarak standart geliştirmedir (standard-setting). İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AGİT'İ İnsan Hakları Belgeleri’ne kadar bir çok insan hakları enstrümanlarının varlığı, standart koyma ve geliştirme hedefi bakımından bir problem olmadığının bir göstergesidir. Üçüncüsü, insan hakları mekanizmalarının geliştirilmesidir. Yine, BM İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve AGİT İnsani Boyut Mekanizması global ve yerel birçok mekanizmalar, ülkelerin insan hakları entegrasyonlu dış politika çıktıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Dördüncüsü, standart geliştirme sonucu ortaya çıkan insan hakları normlarının uygulamaya geçirilmesidir. Bu hedef, insan hakları karnesi kötü olan diğer hükümetlere etki yapmayı içermesi ve çifte-standart anlayışını beraberinde getirmesinden dolayı, insan hakları amaçlı bir dış politikanın pratikte en zor ve problemli olan bir hedefidir.
Bu makale, genel olarak, dış politikayı etkileyen faktörlerle ilgili olup, özel olarak, bir normatif faktör olarak AGİT insan hakları normlarının, Türk dış politikası karar yapma sürecini etkileme nedenleri üzerine olacaktır. Bunu yaparken, farklı kesimlerden kişilerin röportaj yolu ile alınan görüşleri analiz edilecektir. Yakın zamanda yaptığım detaylı bilgisi aşağıda verilecek çalışma[2], AGİT insan hakları normlarının insan hakları amaçlı Türk dış politikası karar yapma sürecini etkilediğini göstermiştir. Aynı zamanda, AGİT’in öze ilişkin olmayan insan hakları normlarının, öze ilişkin olanlardan daha fazla dış politika karar yapma sürecine etkilediğini ortaya koymuştur. İnsan haklarının özüne ilişkin olmayan normlar ise, daha çok bir sistem ile ilgili normlar olduğundan burada aynı zamanda AGİT ve insan hakları sistemi üzerinde kısaca bilgi verilecektir
1. AGT: Temel özellikler ve Türkiye
AGİT, günümüzde 55 üyeli ve statü olarak ‘global’ BM Teşkilatı prensipleri doğrultusunda faaliyet gösteren ve güvenlik, çevre, bilim ve teknoloji, demokrasi ve insan hakları gibi temel konuların tartışılıp, ilke olarak, konsensüs ile kararların alındığı yüksek seviyeli politik bir Avrasya forumudur. Tarihsel kökleri itibariyle 1950 li yıllara yani soğuk savaş dönemi başlangıç yıllarına dayanır. 1975 Helsinki Nihai Senedi ile ‘konferans’ biçiminde kurulmuş fakat 1994 Budapeşte zirvesi ile ‘teşkilat’ haline dönüştürülmüştür.[3] 1990 Paris Zirvesi ile daha fazla kurumsallaşma sürecine giren bu teşkilat, 1999 İstanbul zirvesi ile 21. yüzyılda insan hakları bakımından hukuksal yapılanmaya doğru gitme eğilimi göstermektedir.[4]
Türkiye, Coğrafi alan olarak Vancouver'den Vladivostok'a kadar Kafkasya'yı ve Orta Asya Cumhuriyetlerini içine alan AGİT'e, baştan beri beri aktif olarak katılıp, normatif olarak, ilkelerini destekleyici çizgide yer almıştır. AGİT, getirdiği mekanizma ile sözkonusu bölgede yeni güvenlik düzeni bakımından bir çerçeve sağlamıştır.
1975 Helsinki Nihai Senedi, soğuk savaş döneminde bloklararası işbirliği temelleri atılması bakımından bir süreç başlatmış ve Doğu-Batı ilişkilerine insan hakları ve temel özgürlükler kavramını sokmuş ve bunu katılımcı ülkeler bakımından için meşru ilgi alanı haline getirmiştir.
1990 Paris Şartının imzalanmasından bu yana yeni tehditler ve çatışma noktaları ile başa çıkabilmek düşüncesiyle AGİT'in rolü ve yapısı tedrici bir değişim göstermiştir. Bugün AGİT, getirdiği kurumları sayesinde güvenliğin tüm yönleri bakımından sürekli bir diyalog ortamı sağlamaktadır. Bu kurumların, AGİT alanında barış ve güvenliğin arttırılmasına ve AGİT'in çatışma önleme ve kriz yönetimi yeteneğine önemli katkıları olmaktadır. Önemli bir nokta da şurasıdır: Budapeşte Zirvesinde, insan haklarına saygı, iç işlerine karışmama gibi AGİT ilkelerinin öncelikli bir önemi haiz olduğu, eşit ve istisnasızca uygulanacağı ve her bir ilkenin diğerleri dikkate alınarak yorumlanabileceği yinelenmiştir. En başından beri bu ilkeleri destekleyen Türkiye, AGİT bölgesinde güvenlik ve istikrarın AGİT yükümlülüklerinin tam olarak uygulanması sayesinde arttırılacağına doğal olarak inanmış olmaktadır.
Diğer AGİT üyeleri gibi, elbette Türkiye de insan hakları alanında üstlenilmiş yükümlülüklerin tüm üye ülkeler için ortak alan olduğunun farkındadır. Çünkü az sonra hakkında bilgi vereceğim İnsani Boyut Mekanizması bunu öngörmektedir. Diğer yandan, AGİT üyelerinin saldırgan milliyetçilik, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve terrörizm de dahil tüm çatışma noktalarını ve insan hakları ihlallerine dikkat sarf etmeleri gereklidir. Türkiye AGİT'e atfettiği önem çerçevesinde, 54 AGİT Devlet veya Hükümet Başkanının katılımıyla 18-19 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul'da yapılan yüzyılın son AGİT Zirvesine ev sahipliği yapmıştır. İstanbul Zirvesi sırasında aşağıdaki AGİT belgeleri imzalanmıştır.: Avrupa Güvenliği için İstanbul Şartı, AKKA Uyarlama Anlaşması, AKKA'nın adaptasyonuna ilişkin Nihai Senet, Güven ve Güvenlik Arttırıcı Önlemlere İlişkin Viyana Belgesi, İstanbul Zirve Deklarasyonu.
Tüm üye ülkelerce imzalanan İstanbul Şartı, 21.yüzyıl Avrupası için bir güvenlik modeli oluşturmuştur. Şart, üye ülkeler arasında işbirliğine dayalı ilişkiler ve daha güvenli bir AGİT alanı yaratılması için rehber oluşturmuştur. Şart ayrıca, barış, istikrar ve özgürlüğün hüküm sürdüğü serbest, demokratik ve daha fazla bütünleşmiş bir AGİT alanı yaratılması açısından sağlam bir teminat niteliğindedir.
1999 İstanbul Şartı’nın, insan hakları bakımından içerdiği önemli konulardan bazı satır başlıkları şunlardır:
İnsan hakları, temel özgürlükler, demokrasi ve hukuk devleti AGİT'in kapsamlı güvenlik kavramının merkezinde yer almaktadır. Düşünce ve inanç özgürlüğü de dahil insan hakları ve temel özgürlüklerin ihlali, hoşgörüsüzlük, saldırgan milliyetçilik, ırkçılık, şovenizm, yabancı düşmanlığı ve anti-semitizm ile mücadele edilecektir. Cinsiyet eşitliği, kadına karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması, kadın ve çocuklara karşı şiddetin önlenmesi de AGİT'in ele alacağı hususlar arasındadır. Ayrıca,Hukuk devletine ve yolsuzluğun önlenmesine ilişkin yükümlülükler teyit edilmektedir. Diğer yandan, İstanbul Zirve Deklarasyonu, AGİT alanında tüm üye devletlerce endişe kaynağı olan Çeçenistan, Yukarı Karabağ gibi güncel sorunlar hakkında öneriler içermektedir.
Türkiye, insan hakları standardının yükseltilmesi amacıyla -yeterli olmamakla birlikte- şüphesiz AGİT Belge ve normlarının da etkisi ve katkısı ile son yıllarda bazı adımlar atmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Terörist saldırılar dolayısıyla evlerini terk eden insanların geri dönüşlerini sağlamak üzere bir Acil Destek Programı uygulamaya konmuştur. Aralık 1996’da kayıp kişileri araştırmak için Emniyet Genel Müdürlüğünde 24 saat sürekli çalışan “Kayıp Kişileri Araştırma Bürosu’ faaliyete geçmiştir. İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu kurulmuştur. Bölücülük ve terör propagandası suçlarından haklarında dava açılmış veya hüküm giymiş sorumlu yazı işleri müdürlerinin cezalarının veya haklarındaki davaların ertelenmesi ve tahliye edilmelerine olanak tanıyan bir yasa tasarısı 14 Ağustos 1997 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Ceza Muhakemeleri Usulu hukukunda gözaltı süreleri indirilmiş, bunun sonucu, DGM kapsamındaki toplu suçlar için en uzun gözaltı süresi 30 günden 10 güne indirilmiştir. Ayrıca, adi suçlara ilişkin gözaltı sürelerinde de önemli indirimler yapılmıştır. Gözaltı sürelerinin 4 günü aşan kısmı için savcı ve hakim kararı alınması mecburiyeti getirilmiştir. Ayrıca, Bunun dışında, DGM kapsamına giren suçlarla ilgili olarak, gözaltı süresinin hakim kararıyla uzatılmasından itibaren sanıklar avukatlarını görebilme imkanına sahip olmaktadırlar. 1913 tarihli Memurin Muhakematı Kanunu’nu yürürlükten kaldıran Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısı, 2 Aralık 1999 tarihinde TBMM’de kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği” 1 Ekim 1998 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin etkin bir şekilde uygulanmasını ve uygulamanın ciddi biçimde denetlenmesini teminen hazırlanan “insan haklarına saygı” konulu yeni bir Başbakanlık genelgesi 25 Haziran 1999 tarihinde yayınlanmıştır. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yeniden yapılandırılarak üyelerinin tamamen sivil hakimlerden oluşmasına imkan veren Anayasa değişikliği, 18 Haziran 1999 günü TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve aynı gün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yasa ile gerçekleştirilmiştir.[5]
Şimdi burada, AGİT’in sahip olduğu bazı temel özellikleri söyleyerek, daha yakından tanımaya çalışalım: Buna göre,
Birinci özellik, geniş güvenlik kavramı (comprehensive security) benimsenmitir. Buna göre, politik, güvenlik, ekonomik ve insan haklarını da içeren insani boyut gibi bütün konular, barışın sürdürülebilmesi için birbiri ile iç ilikili hale getirilmi konulardır. Bundan dolay, bir konudaki gelişimin, eşzamanl olarak, diğer bir konuda yapılan gelişmeye bağl olduğu vurgulanmıştır. Bu karşılıklı ilişki, Helsinki Nihai Senedi’nin (HNS) 10. prensibi ve sonraki çeşitli belgelerde ifade edilmiştir.
İkincisi, insan hakları dahil bütün konuların katılımcı devletler tarafndan periyodik tartışıldığı tek Avrupa forumudur. Burada şu hususu belirtmekte yarar vardır: AGİT, başlangçta, bir de facto Doğu-Batı müzakere forumu olmakla birlikte, bir de jure Dou-Bat müzakere forumu değildi. çünkü, "mavi kitap" olarak adlandrlan Helsinki İstişari Toplantıları Nihai Tavsiyeleri'nin 65. Kuralı, AGİT'in askeri ittifaklar dışında yer alacağını belirtmiştir. Bununla birlikte, 1986-1989 Viyana Toplantıs ile bu de facto durumdan uzaklaşılmıştır çünkü, özellikle Doğu ve Bat bloku ülkeleri belli insani sorunlarda birlikte eylemde bulunmuşlardır.[6]. Günümüzde ise, de facto ve de jure olarak askeri doktrin sahibi olmayan bir kimliğe sahiptir.
üçüncüsü, vatandaşlar yani bireyler, AGİT sürecinde yer almaktadırlar. Bu konu, Helsinki Nihai Senedi’nde şöyle vurgulanmıştır: "Hükümetler, kurumlar, organizasyonlar ve kişiler bu amaçların başarılmasına katkı sağlamada ilgili ve pozitif bir role sahiptirler"[7]. Dolayısıyla, bazı ülkelerde AGİT taahhütlerini izlemek için Helsinki izleme gruplar kurulmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır: çekoslavakya'da Charter 77, Moskova Helsinki İzleme Grubu, Birleşik Krallık'ta Helsinki İzleme Grubu, Washington/Newyork Helsinki İzleme Komitesi, Türkiye’de Helsinki Yurttaşlar Derneği.
Dördüncüsü, AGİT, kendisine dinamiklik ve süreklilik sağlayan takip etme veya izleme (follow-up) sistemi ile hareket etme yeteneğini gelitirmiştir. Bu sistem, diğerlerinin yanında insan hakları konularının gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu müteakip toplantıların amacı, AGİT taahhütlerinin yerine getirilmesi ve katılımc ülkelerin yaptığı gelişmeyi değerlendirme ve aralarındaki ibirliğini geliştirme durumlarını müzakere etmektir.
Müteakip toplantlar, gözden geçirme (review or follow-up) ve ihtisas (inter-sessional or ad hoc) toplantıları olarak ikiye ayrılırlar. Gözden geçirme toplantıları, AGİT belgelerinin yerine getirilmesini gözden geçirmeye dayanmaktadr. Ayrca, AGİT sürecinde ele alnan konularla ilgili öneriler bu toplantılarda gözden geçirilmektedir. 1975'den beri yapılan gözden geçirme toplantıları, 1990 Paris Şartı ile kural olarak iki yıl da bir yapılacak ve bu toplantılarda devlet ve hükümet başkanları da bir araya geleceklerdir. Yakın zamanda bu çerçevede 1999 İstanbul Zirvesi yapılmıştır. Ad hoc toplantılar ise, AGİT belgelerinde yer alan spesifik konuları daha fazla gözden geçirmek için iki gözden geçirme toplantısı arasında kalan süre içinde yapılmaktadır. Belgrat Gözden Geçirme toplantısından bugüne bu toplantılar yapılmıştır. örnek olarak, 1989 Viyana Sonuç Belgesi (VSB), üçü insani boyut konferans olan toplam onbir ad hoc toplantsnn yapılacağı hükmünü getirmiştir.[8]
Beşincisi, AGT belgeleri, pozitif hukuk bakmndan hukuksal balaycl olmayan ancak, siyasi balaycl yannda hukuksal önemi olan belgelerdir. Burada önemli bir nokta udur: bir AGİT sonuç belgesi ilave taahhütler içerirse, HNS ve sonraki AGİT belgelerini değiştirme ve düzeltme yeteneğine sahiptir.
Altıncısı, katılımcı devletlerin toplantılardaki bütün kararları, konsensüs ile alınırlar. Bu prosedürel kural, AGİT'in önemli özelliklerinden biridir. Konsensüs prensibi "mavi kitap" olarak adlandırılan Helsinki İstişari Toplantılarının Nihai Tavsiyeleri'nde ve en son İstanbul Şart gibi müteakip belgelerde de yer almştır. Konsensüs, katılımcı devletin temsilcisi tarafından ifade edilen ve karar almaya engel oluşturucu olarak sunulan bir itirazın olmamasını ifade eder.
Son olarak, başlangçtan beri AGİT kompleks bir yapıya sahip olmuştur. Katılımc devletler, 1990'lara kadar sürekli bir personel ve binaya sahip olma veya belli programa dayal toplantılar yapmayı amaçlamadı. Ancak, 1990 Paris Şart ile başlayan ve 1992 Helsinki Kararları, 1994 Budapeşte Belgesi ve 1999 İstanbul Şart ile de sürekli kurumsallaan bir yapıya büründü. Dönem Başkan, Parlamenterler Asamblesi, Bakanlar Konseyi, Kıdemli Menurlar Konseyi ve Sürekli Konsey gibi kurumları yanında, insani boyut ve insan hakları bakımından temel kurumları, 1992 Helsinki Kararlar ile kurulan Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Merkezi ile Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri'dir.
2. AGİT: İnsani Boyut Mekanizması
AGİT’in insan haklar sisteminde önemli bir denetim aracı olan insani boyut mekanizması (IBM), ilk defa 1989 Viyana Sonuç Belgesi (VSB) ile kurulmuş olup AGT'in kurumsallaşmasında önemli adımlardan biridir.[9] 1990 Kopenhag Sonuç Belgesi[10] ve 1991 Moskova Sonuç Belgesi ile bu mekanizma daha da genişletilmiştir. İBM, ilke olarak, iki ve çok tarafl görüşmeler, uzmanlar ve raportörlerin yer aldğı delil toplama, arabuluculuk ve görüşmeleri içeren çok aşamal bir prosestir. Bahsedilen metodlar, VSB'nde belirtildiği gibi birlikte veya bağımsız olarak kullanılabilirler.[11] Görüşme (müzakere) prosesi aşağıdaki dört aşamay içerir.
1. Bilgi Alşverişi.
Buna göre, AGT katlmc devletlerden biri, bir baka devlette insan haklar ihlallerinin farkna vardnda söz konusu devletten konu ile ilgili bilgi talep edebilir. lgili devlet buna cevap vermek zorundadr. 1991 Moskova Sonuç Belgesi ne göre, talep edilen bilgi yazl olarak on gün içinde yerine getirilmelidir.[12]
2. İki Taraflı Toplantı
Şayet birinci aşamada verilen cevabın yetersiz olduğu düünülürse, bilgi talep eden devlet, ikinci aamaya geçerek iki taraflı bir toplantı yapılmasını isteyebilir. Buna göre, yine 1991 Moskova Sonuç Belgesi'ne göre, kural olarak diplomatik yol ve karşılıklı anlaşma ile, talepten itibaren bir hafta içinde iki taraflı bir toplantı yapılmalıdr. Bu toplantıya, ele alıp inceleme ve sonuca varma amacıyla, iki ülke arasındaki gündemde olan insan haklarına ilişkin olaylar getirilir.
3. Bütün AGİT Devletlerine Bildirim
İki taraflı toplantının başarısız olması durumunda, suçlayıcı devlet, bu üçüncü aşamada, söz konusu insan hakları olayını veya durumunu diplomatik yollarla bütün AGİT devletlerinin dikkatine sunabilir. Böyle bir hüküm getirilmesinin temel amacı, katılımc devletlerin birinci ve ikinci aşama görüşme ve toplantılarını gizli tutmak zorunda olmadıklarını göstermektedir.
4. Konuların Tartışılması
Katılımcı devletler, eğer ilk üç aşamada, insan haklarına ilişkin aralarında mevcut görüşmeleri tatmin edici bir şekilde sonuçlandıramamışlar ise, birinci ve ikinci aşama görüşmelerini AGİT toplantılarına veya yıllık olarak yapılan insani boyut konferanslarına getirebilirler.
Denetim Mekanizması, bağımsız uzmanlar oluşturulmasıyla, 1991 Moskova İnsani Boyut Konferansı ile daha da güçlendirildi. Ancak, uzman görevliler sistemi veya delil toplama misyonu oldukça kompleks yapıdadır: Bu sistemin, gönüllü veya zorunlu olma biçimleri vardır. İnsani boyuta ilikin özel bir sorunun çözümünü kolaylatrmak için AGİT ülkeleri, görevlileri davet edebilecei gibi, davet talebinde de bulunulabilirler.
Moskova Sonuç Belgesi hükümlerine göre, AGİT uzman görevli ve raportörleri ile üçüncü kişi arabuluculuğu ve delil toplama getirilmiştir. Uzman görevlilerin rolü, AGİT'in insani boyutuna ilikin sorunların çözümünü kolaylaştırmaktır. Bu konuda ilgili taraflar arasında iyi bir arabuluculuk hizmetleri yapılabilir. Uzman görevliler tarafndan arabuluculuk hizmetinin yapılabileceği iki durum vardır: birincisi, insani boyuta ilikin ülkesindeki sorunun çözümüne katk için herhangi bir katılımcı devlet tarafından uzman görevli davet edilebilir (4. paragraf). ikincisi, herhangi bir katılımcı devlet, görüşmelere taraf diğer devletin, ülkesindeki insani boyuta ilişkin belirli problemi gidermek için, uzman görevliler davet etmeyi kabul edip etmeyeceğinin sorulmasını talep edebilir (8. paragraf). Uzman görevlilerin gözlemleri ve devletin buna ilişkin yorumları, söz konusu gözlemler Kıdemli Memurlar Komitesi'ne intikal ettirilinceye kadar gizlidir.
Uzman görevlilerin atanmas talebi, katılımcı devlet tarafından reddedilebilse bile, AGT raportörlerinin atanabilmesinden dolayı, İBM, bu durumdan ciddi anlamda etkilenmez (9. pragraf). Bundan dolayı, ilgili devlet kabul etsin veya etmesin, insani boyuta ilişkin ülkesindeki belirli sorunu gidermek için bir raportör gönderilebilir. Bu durumda ancak şu şartlara uygunluk olmalıdır: Birincisi, uzman görevlinin problemi çözmede başarısız olduğunu düşünen veya diğer devletin uzman görevliler göndermeyi kabul etmesini sağlamada başarısız kalan bir katılımcı devlet tarafından raportör talep edilebilir (9 paragraf). İkincisi, ancak bu durumda, raportör talebi en az bir başka 5 katılımcı devlet tarafından desteklenmelidir (12. paragraf). Olağanüstü (acil) insani boyut prosedürü de vardr. Bu prosedüre göre, bir katılımcı devlet, insani boyut hükümlerinin yerine getirilmesine bilhassa ciddi bir tehlike olduğunu düşünürse, bir AGİT raportörü gönderilebilir. Ancak bu durumda katılımcı devletin söz konusu talebi baka 9 devlet tarafından desteklenmelidir.
3. Dış Politika ve Faktörler
Bir devletin dış politikasını etkileyen, politik, sosyal, ekonomik ve normatif faktör gibi bir çok faktörler vardır. Literatürde dış politikayı etkileyen faktörler üzerine bir çok çalışmanın yapıldığı görülmektedir. Örnek verilecek olursa;
Dış politikada karar-yapmann ayrılmaz parças olarak görülen kognitif süreçle ilgili olarak, diğerlerinin yannda, Hermann,[13] Chan,[14] and George[15] bireysel kiilik özellikle, rol, inanç sistemi ve durumsal faktörleri göstermitir. Kollektif süreçle ilgili olarak, aşağıdaki çalışmalar kayda değerdir: karar rejimleri (Kegley)[16], ulusal rol anlayışları (Holsti)[17], nihai karar üniteleri olarak karar gurupları (Hermann, M., Hermann, C. ve Hagan)[18].
İç faktörlerle ilgili olarak, iç politikalar, rejimler ve kültürel faktörler sırasıyla Hagan[19] ve Sampson III[20] tarafından çalışılmıştır. Uluslararas faktörlere ilişkin olarak, çeşitli yazarlar çevrenin spesifik yönlerini tartışmışlardır. örnek olarak, Moore, hükümet ve toplumsal etkiler, Karns ve Mingst[21] uluslararas organizasyonlar üzerine çalışmışlardır.
Normatif faktörle ilgili çalışma, bir devlet davranışı olarak dış politikayı etkileyen çevresel faktörler hakkındaki bir çalışmada önemli bir yere sahiptir.
Burada hemen ifade etmek gerekirse, uluslararası hukuk ve politika ilişkisine ait bir çalışma, davranışsal, siyaset bilimi, fonksiyonelist ve örnek çalışma gibi farklı perspektiflerden yapılabilmiştir. Davranışsal perspektif, uluslararası hukuk ve ulusal davranış arasındaki ilişki ile ilgilidir. Siyaset bilimi perspektifi ise, McDougal'a göre[22], uluslararası hukukun ilkönce, birçok uluslararası süreçteki olgusal olaylar ve ikinci olarak, dış politika karar-yapmada yer alan ulusal karar yapıcıların rolü üzerindeki etkisinin değerlendirmesini sağlar. Uluslararası hukuk çalışmasında Corbett, Stone, Friedman ve Jenks tarafından kullanılan fonksiyonelist perspektif ise, hukuk gelişimi ve çalışması ile sosyo-ekonomik ihtiyaçlarn giderilmesi yakinen ilişkilendirilirse uluslararası hukukun etkisinin geliştirilip etki alanının genişletilebileceğini önerir.
Hukuk-politika ilişkisi üzerine yapılan çalışmalarda davranışsal perspektife farklı yaklaşımlar da getirilmiştir. Uluslararası hukuk çalışmasında sistemler yaklaşımı ilk defa Katzenback ile beraber Kaplan[23] tarafından önerilmiştir. Buna göre, "uluslararası sistem", dünya politikalarında uluslararası hukukun rolüne ilişkin sistemik datanın organize edilebildiği ve bu dataya dayalı olarak da uluslararası hukukun gelecekteki rolünün tahmin edilebileceği, temel bir kavram olarak kabul edilebilir. Daha sonra Hoffman[24] ile Falk ve Mendlovitz[25] bu sahada sistemler yaklaşımının faydalılığını göstermişlerdir. Coplin tarafından kullanılan iletişim yaklaşımı ise, uluslararası hukukun diplomasi de dahil iletişimin önemli bir aracı olduğunu kabul eder.
Uluslararası normların hukuksal karakterli olup olmaması, normların dış politikaya etkisinde acaba ne derece önemlidir?
Bu soru beraberinde, hukuksal olan ve hukuksal olmayan normların belirleyici özelliklerinin neler olduğu sorusu gündeme getirmektedir. Kratochwill'in[26] ifade ettii gibi, yaptırımların ‘zorlayıcı’ özelliği ile hukuk sistemi içinde ‘mantıksal silsile’, hukuk normlarını diğer normlardan ayıran özellik olduğu genel olarak kabul edilmekle beraber, hukuk kavramının muğlaklığından dolayı hukukun net bir ayırt edici kriteri yoktur. Öte yandan, geleneksel hukuk anlayışı kategorisine girmeyen ve soft hukuk olarak nitelenen AGİT normları gibi norm tipleri de vardır.
Hukuksal ve hukuksal olmayan normları birbirinden ayırt edici net bir ölçüt olmamakla birlikte, Kratochwill, normların üç jenerik fonksiyona sahip olduğunu ileri sürmektedir. Bunlardan birincisi, normlar; karar seçeneklerini netleştirmek ve bir karar yapıcının hesaba katmak zorunda olduğu faktörleri tasvir ederek, akılcılığı bu seçeneklere intikal ettirmek bakımından, plan ve projesi yapılan yol gösterici aygıtlardır. Burada normlar; aktörlerin kendilerini içinde bulduğu, seçenek durumlarının karmaşıklığını indirgeme fonksiyonuna sahiptir.; İkincisi, insanların amaçlarını takip etmelerine, anlamları paylaşmasına, birbirleri ile iletişim kurmalarına, iddialarını eleştirmeye ve yaptıkları eylemlere gerekçe bulmalarına fırsat ve izin veren araçlardır; üçüncüsü, müzakere ve yorum sürecine de etkilidirler çünkü, normlar muhakeme süreci yolu ile karar seçeneklerini etkilerler. Burada önemli olarak bahsedilmesi gereken şey, normların sadece uluslararası değil ulusal arenada da rol oynamasıdır. Bundan dolayı, hukuk, çeşitli normların karar yapma üzerinde sahip oldukları ‘etki derecesi’ konusu olarak görülmektedir.
20. yüzyılın sonlarına doğru yapılan bazı çalışmalar da, devletlerin davranışını veya dış politikayı etkileyen normatif faktöre işaret etmektedir: Mueller[27] and Ray[28], Kölelik ve güç kullanımına ilişkin normlardaki değişiklikleri tartışmışlardır. Kegley and Raymond[29], ittifak davranışı ile ilgili normlar üzerinde çalışma yapmıştır. Starr[30], uluslararası sistemde demokrasi yayılması ile ilgili normları araştırmıştır. Goertz and Diehl[31] and Strang[32] ise, dekolonizasyon normları üzerine çalışmıştır.
4. Türk Dış Politikası ve normatif faktör olarak AGİT insan hakları normları
Yakın zamanda tarafımdan yapılan bir çalışmada ise; Türkiye örneğinden hareketle, AGİT insan hakları normlarının bir devlet davranışına etkisi üzerine durulmuştur.[33] Burada, devlet davranışı olarak dış politika, insan hakları amaçlı dış politika karar yapma süreci biçiminde algılanmıştır. İnsan hakları amaçlı dış politika karar yapma süreci kavramı ise; Dışişleri Bakanı'nn kararları, Dışişleri Bakanı'nın karar vermesine ilişkin bürokrat tavsiyesi, gazetecilerin yorumları ve muhalefet partilerin beyanatlarını içerdiği biçiminde belirlenmiştir. Aslında, insan hakları amaçlı dış politika karar yapma süreci, bunların dışında da yasama organı ve menfaat grupları (interest groups) gibi bazı unsurları içerir. Ancak, parlamenter demokrasi bakımından yasama organının, genel demokratik yapı içinde hakim pozisyonda olmaması bakımından menfaat gruplarının dış politika karar yapma sürecinde yer almaları sınırlıdır. Diğer taraftan, bu çalışmada, dışişleri bakanından cevap alınamaması yazar tarafından sonucu değiştirici nitelikte görülmemektedir.
Diğer yandan, bu çalışmada, AGİT insan hakları normları, ilk defa, insan haklarının özüne ilişkin olan ve olmayan biçiminde sınıflandırılıp, norm tipleri ile bir devletin davranış tipleri arasında bağlantılı (contingent) bir ilişkinin varlığı ortaya konmuştur. Burada, öze ilişkin olmayan AGİT insan Hakları normları; bir temel hak ve özgürlük ile doğrudan ilgili olmayan, yani genel nitelikte ilke ve kurallar ile prosedürel kuralları içerirler. İnsan haklarına saygılı olma ilkesi[34], insani boyut ve insan haklarına ilişkin konuların AGİT Dışişleri Bakanları Konseyi tarafından gözden geçirilmesi[35], insani boyut mekanizmasının kurulması[36], insan haklarının korunumunun hükümetin birinci sorumluluğu olması[37] gibi ilke ve kurallar, bu çeşit normlara örnektir. ‘Öze ilişkin’ insan hakları normları ise, spesifik karakterli olup, ifade özgürlüğü, işkenceye tabi olmama vs. gibi doğrudan bir temel hak ve özgürlük ile ilgili normlardır.
AGİT insan hakları normlarının, doktrinde ilk defa, ‘öze ilişkin olan’ ve ‘öze ilişkin olmayan’ biçiminde tasnif edilmesi, bir devlet davranışında insan hakları normlarının analizi ve algılanması bakımından ‘normatif model’ olmuştur. Diğer yandan, norm tipleri ile davranış tipleri arasında bağlantılı bir ilişki üzerine çalışma, bir yandan, normların uluslararası ilişkilerdeki rolünü değerlendirmek, diğer yandan ise, dış politika ve insan hakları hukuku gibi devletlerin farklı davranış tiplerine ilikin analitik aygıtlar ve dolayısıyla uluslararası ilişkiler teorisi geliştirilmesi bakımından önemlidir.
Buna göre, test edilen 30 test edilebilir hipotezle ilgili bulguların -biri hariç- hepsinin beklenen yönde çıkması (Tablo’ya bakınız), şu kavramsal hipoteze destek sağlamıştır: İnsan hakları amaçlı bir dış politikada; AGİT’in ‘öze ilişkin olmayan’ insan hakları normları, ‘öze ilişkin’ olanlarından daha fazla etkilidir.
___________________________________________________________________________
TABLO
AGİT İnsan Hakları Normlarının İnsan Hakları Amaçlı Türk Dış Politikası Karar Yapma Sürecinde Ortalama Etki (kılavuzluk yapma) Değerleri (Hipotetik data)
___________________________________________________________________________
Dış Politika Karar Yapma Süreci
____________________________________________________
Bürokrat Muhalefet partileri gazetecilerin
İnsan Hakları tavsiyesi beyanı yorumu
Normları
___________________________________________________________________________
Öze ilişkin olan 3.733 4.446 4.447
Öze ilişkin olmayan 2.423 3.463 3.915
___________________________________________________________________________
Kaynak: Fatih Karaosmanoğlu, "Human Rights Norms in CSCE and the Behaviour of a State: Perceptions of Elites in Turkey", PhD Thesis (1996), Surrey University.
İnsan hakları amaçlı dış politika kararları, dört form içinde ortaya çıkacaktır. Buna göre söz konusu kararlar; birincisi, insan haklarını uluslararası gündemde tutma, ikincisi, insan hakları normlarının geliştirilmesi, üçüncüsü, insan hakları mekanizmalarının geliştirilmesi, dördüncüsü, diğer hükümetler üzerinde doğrudan etki oluşturma biçiminde olacaktır. Ayrıca, insan hakları amaçlı dış politika kararlarının yapıldığı çevre, insan haklarının ihlal edilip edilmediğine yönelik iddia ve karşı iddiaların yapldığı yerler değildir. Dolayısıyla, insan hakları amaçlı dış politika kararları, özde, tek taraflı olarak yapılırlar. Bu husus, diğer hükümetler üzerinde doğrudan etki yapmaya yönelik yapılan dış politika kararları için de geçerlidir. Bu kararlar, ya insan haklarının ilgili ülkede ihlal edildiği tahmin veya iddiasına dayanmakta, ya da ilgili ülkenin insan hakları durumuna ilikin bilgi almaya yönelik talep edici özelliğe sahiptir. Böyle durumlarda olasılıkla genel karakterli normlar ve prosedürel kurallar, karar yapıcılara aslen kararlarının şekillenmesine yardım edip kılavuzluk ederler.[38]
Bu çalışmanın özellikle hipotezin dayandığı temel faraziyeler arasında şunlar yer almaktadır: insan hakları amaçlı bir dış politika karar yapma sürecinde yer alan aktörler belirlenebilirler. İnsan hakları amaçlı dış politika kararlarının muhatabı olan bir ülke, insan hakları ihlalleri veya problemlerinin olduğu bir ülkedir. İnsan hakları amaçlı dış politika kararları kriz durumları ile ilgili değildir. Çünkü, kriz durumlarında aktörler, başbakan, dışişleri ve içişleri bakanları vs. gibi kişiler ile sınırlıdır. Dış politika gibi bir devlet davranışı gözlemlenebilir, ölçülebilir ve çeşitli karar yapma durumlarında aktörlerin yer alması ile karakterize edilir.
5. Tartışma: Türk Dış politikasında AGİT İnsan Hakları Normlarının Etki Nedenleri
Ortaya çıkan araştırma bulguları, AGİT insan hakları normlarının İnsan hakları amaçlı Türk dış politikası karar yapma sürecinde etkili olduğunu ortaya koyarken, ilginç olarak, Kamran İnan, AGİT insan hakları normlarının dış politikada dikkate alınmadığını, dolayısıyla bunların etkisinden bahsedilemeyeceğini ifade etmektedir. Bunun gerekçesi olarak, bir yanda, insan hakları kavramının bir ülkenin ekonomik seviyesi ile ilgili olduğunu, diğer yanda ise, AGİT’in uluslararası bir teşkilat olarak fonksiyonunu yitirdiğini dile getirmektedir. Aşağıda görüşlerini yansıtacağımız diğer aydın ve bilim adamları ise, AGİT İnsan hakları normlarının Türk dış politikasında etkili olması konusunda farklı gerekçeler ileri sürmektedirler. [39]
Bunlar arasında Ali Karaosmanoğlu ise, AGİT belgelerinin, legal enstrümanlar olmadan ziyade siyasi belgeler olduğunu, ancak, söz konusu belgelerin, teamüli uluslararası hukuk bakımından önemli oranda hukuksal bağlayıcılığı olduğunu dile getirmektedir. Bundan dolayı şu açıklamaları yapar: birinci olarak, devletler genel olarak bazı istisnalarla birlikte uluslararası hukuk kurallarını dikkate alırlar. Bundan dolayı, bu kurallar dış politika karar yapma durumlarında da elbette dikkate alınacaklardır. İkinci olarak, Türkiye, uluslar arası hukuka uymada geleneksel diplomasiye sahiptir. Bunun için, Türkiye dış politika açıklamalarında bulunurken uluslar arası hukuk ve kurallarına atıf yapma ihtiyacını hisseder. Karaosmanoğlu ayrıca şunu da ifade etmektedir: Türkiye, bir Avrupa vokasyonuna sahiptir. Şöyle ki: ‘siz Avrupalısınız...fakat Avrupalılaşma yolunda bazı yükümlülükleri yerine getirmelisiniz’. Bu vokasyon sonucu Türkiye, AGİT belge ve normlarını, ‘Avrupalılaşma sürecinde yükümlülükleri yerine getirilmesi gereken enstrümanlar’ olarak görmektedir.[40]
Rüchan Işık ise, Türkiye’nin dış politika alanında yerleşik, aktif ve tecrübeli bir bürokratik yapıya sahip olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla, insan hakları amaçlı dış politika kararları yapılırken, Türkiye’nin taraf olduğu bütün uluslar arası belgeler ve taahhütler dikkate alınırlar. Ayrıca, dış politikada her şey, yani, kişiler, sözlü ve yazılı anlaşmalar vs. uluslararası ilişkiler konusu içinde yer alırlar. Çağdaş, bağımsız ve modern bir devletin amacı, uluslararası ilişkiler ve hukuka aykırı hareket etmediğini göstermektir. Bununla birlikte, Işık, medya ve muhalefet partilerinin konulara gerçekçi yaklaşmamalarından dolayı hükümeti etkilediği konusunda şüpheli olduğunu dile getirmektedir. Medya ve muhalefet partilerinin yorum ve beyanlarında AGİT insan hakları normlarına atıf yapmalarını ise, verdikleri mesajları teyit amacı ile yaptıklarını ileri sürer.[41]
Hüseyin Bağcı’ya göre, AGİT belge ve normlarının, evrensel legal değerlere sahip olmaması ve standardizasyonu henüz bitmemekle birlikte, yerine getirilmesi arzulanan ancak anayasa hukukunun üstünde olmayan yerel hukuksal değere sahip belge ve normlar olduğunu ifade etmektedir.[42]
Oğuz Özge ise şunları ifade eder: AGİT insan hakları normları, dış politikada amaç değil araç olarak kullanılırlar. Bundan dolayı, insan haklarına yönelik dış politika kararları alınırken, söz konusu normlar iskelet ve çatı olarak ele alınmaz ve bu karar yapma durumlarında göz önünde bulundurulmazlar. Göz önünde bulundurulup dikkate alınsalar bile (dikkate alma %5 civarındadır), bu normlar hukuksal değil etik değere sahip olarak görülmektedirler.. Diğer yandan, AGİT normları, demokratikleşme yolunda önemlidirler. Çünkü, demokrasi kavramı, AGİT sürecinde önemli bir yere sahiptir.[43]
Ahmet Tan’a göre; Türkiye’de politikacısı, hukukçusu ve bilim insanı ile herkes çağdaşlaşma ve batılılaşma görevine sahiptir. Bundan dolayı bazı ölçütlere sahip olmak gerekir. Bu anlamda AGİT, Avrupalılaşma bakımından en son gözden geçirilmiş belgelere sahiptir. Ayrıca, Türkiye tarafından AGİT belge ve normlarının dikkate alınması, Türkiye’ye görünürde bu AGİT normlarına uygun davrandığı biçiminde bir çerçeve sunar. Bundan başka, bu belge ve normlar, Avrupa Birliği’ne girişte Türkiye’nin pragmatizmine yardımcı olur. Dış politika açısından bakıldığında, ayrıca, AGİT belgeleri bütün Avrupa ülkeleri tarafından imzalanmasından dolayı, Türk insanının Avrupalıların gerisinde olmadığı, çağdaşlaşma yolunda olduğu ve AGİT normlarına uygun davrandığı imajını vermektedir.[44]
Yalçın Özer’e göre; bir yanda, bu normlar küreselleşmenin bir sonucu olarak dikkate alınıyorlar. Diğer yanda ise, insan hakları alanında AGİT düzenlemeleri ile Türkiye’nin durumu arasında büyük bir boşluk vardır. Bunun nedeni olarak, bazı hakların terörle mücadeleden dolayı kısıtlı olduğuna inanılmaktadır. Türkiye’de böyle bir boşluk dış politikada AGİT belge ve normlarına yapılan atıf ve bunların dikkate alınmaları ile doldurulmaya çalışılmaktadır.[45]
İnsan hakları amaçlı Türk dış politikası karar yapma sürecinde, AGİT’in ‘öze ilişkin olmayan’ insan hakları normlarının, ‘öze ilişkin’ olanlardan daha fazla etkili olmaları ile ilgili olarak şunlar ifade edilmektedir.
Rüchan Işık’a göre, dış politikada politik yaklaşım daha soyut şeylerle ilgilidir. Oğuz Özge’ye göre, genel olarak dış politikada genel karakterli normlar dikkate alınırlar. Çünkü, dış politikada karar yapıcılar, genel olarak spesifik konularla ilgilenmez, bir konuyu ispat etme konumunda ele almaz ve aynı zamanda, genel norm ve ifadelerin spesifik (alt) konuları içine aldıklarını düşünürler. Ali Karaosmanoğlu ve Tan’a göre, ‘öze ilişkin’ normlar spesifik karakterdedir. Dış politikada spesifik karakterli normlar ise, karar yapıcılar ve devleti zor duruma sokma riski taşırlar. Bundan dolayı, dış politika karar yapıcıları, genel karakterli insan hakları normlarına atıfta bulunurlar.
Faklı bir yapıda ortaya çıkan AGİT, Türkiye bakımından önemi olan bir uluslararası teşkilattır. İnsan hakları sistemi bakımından sahip olduğu İnsani Boyut Mekanizması, bu teşkilatın farklı yapıda olduğunun somut bir göstergesidir. Bu sistem temelde, pozitif hukuk bakımından hukuksal bağlayıcılığı olan uluslararası sözleşmelere dayanmaz. Bununla birlikte, AGİT insan hakları belgeleri ve normları, Türkiye ve Türk dış politikasında önemli bir yere sahiptir. Bir faktör olarak AGİT insan hakları normları, jenerik fonksiyonlarının ötesinde gerekçelerle insan hakları amaçlı Türk dış politikası karar yapma sürecinde etkilidir. Bunların başında, söz konusu normların, hukuksal, politik, kültürel, ahlaki ve kültürel değerlere sahip olması gelmektedir. Diğer yandan, temel hak ve özgürlüklerin Avrupa standartlarında garanti altına alınamaması, hukuk yanında dış politikada da söz konusu normlara müracaat etme nedeni olabilmektedir.
Diğer yandan, AGİT insan hakları normları, insan hakları amaçlı Türk dış politikasında şu siyasi faydaları sağlayan araç niteliğindedir. Birincisi, Türkiye’nin bu normlara uygun davrandığı görüntüsü verir. İkincisi, Avrupa Birliğine giriş gibi Türkiye’nin pragmatizmine hizmet eder. Üçüncüsü, var olan bir Avrupa vokasyonu nedeniyle, yerine getirilmesi gereken yükümlükleri içeren AGİT insan hakları belge ve normları, Türkiye’nin Avrupalılaşma ve demokratikleşme yolunda önemli rol oynar. Dördüncüsü, Türkiye’de yaşayan insanların Avrupa insanının gerisinde olmadığı imajını oluşturur. Son olarak, Geleneksel ve tecrübeli diplomasiye sahip ülke olarak Türkiye, dış politika açıklamasında bulunurken uluslararası ilişkiler formu içinde yer alan AGİT belge ve normlarına atıfta bulunarak çağdaş ve modern bir devlet olarak, uluslararası topluma kendisini uluslararası hukuk ve ilişkiler aleyhine davranışta bulunmayan bir aktör olarak gösterir.
Genel olarak şu durumlar, Türk dış politikasında AGİT’in ‘öze ilişkin olmayan’ insan hakları normlarının ‘öze ilişkin’ olanlardan daha fazla etkili olduğu durumları gösterirler: a) Dış politikanın, daha prosedürel ve soyut konularla ilgili olması, b) Dış politika karar yapıcıların, genel norm ve ifadelerin özel olanları içerdiğini düşünmesi, c) Dış politika karar yapıcıların, kendilerinin veya devletin bir risk altına girebileceğini düşünmesi, d) Dış politika karar yapıcıların, somut durumları dikkate almamayı gerektiren zevahiri kurtarma isteğinin olması, e) Dış politika karar yapıcıların, spesifik yükümlülükleri ifade etmek istememesi.
*Dr. Fatih Karaosmanoğlu LLB (Ank), LLM (Nott’s), PhD (Surrey), PA Güvenlik Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, email: fkaraosmanoglu@yahoo.com
[1] Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı. Türkiye, bu teşkilata baştan beri üyedir.
[2] Fatih Karaosmanoğlu, Human Rights Norms in CSCE and The Behaviour of A State: Perceptions of Elities in Turkey, (Surrey University, PhD Thesis, 1996).
[3] 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren geçerli olmaya başlamıştır.
[4] bkz: Fatih Karaosmanoğlu, ‘21. Yüzyılda İnsan Hakları Bağlamında AGİT ile Türkiye’nin İç Güvenliği Etkileşimi’, 1. Milletlerarası Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Güvenlik ve Huzur Sempozyumu (Terör, etkileri ve çözüm önerileri) Bildirileri, 27-28-29 Mart 2000, Elazığ, s.329-344.
[6]A. Bloed, ‘The CSCE Process From Helsinki to Vienna: An ntroduction’, in A. Bloed (Ed.), From Helsinki to Vienna: Basic Documents of the Helsinki Process, Martinus Nijhoff Publishers, (1990).
[7]Helsinki Nihai Senedi'nin Katılımcı Devletler Arasndaki İlişkilere Ait Prensipler Deklarasyonu’nun 9. prensibi ve 1989 Viyana Sonuç Belgesinin 1. Bölüm 13. paragrafı.
[8]İhtisas (ad hoc) toplantıların yetkisi hakkında bkz. Fatih Karaosmanoğlu, An Evaluatin of the Human Rights Guaranties and Procedures under the CSCE process, (Nottingham University: LLM Thesis, 1992)
[9]1989 Viya Sonuç Belgesi, 28 International Law Materials (1989) 531.
[10]1990 Kopenhag İnsani Boyut Konferansı Sonuç Belgesi, 29 International Law Materials 1305.
[11]1989 Viyana Sonuç Belgesi, 4. Bölüm, Paragraf 1-4, 28 International Law Materials (1989), 531.
[12]1991 Moskova Sonuç Belgesi, Birinci Bölüm, 2. paragraf, 30 International Law Materials (1991) 1670.
[13]M. G. Hermann, 'Explaining Foreign Policy Behaviour Using Personal Characteristics of Political Leaders', International Studies Quarterly, (1980) Vol.24, pp. 7-46.
[14]S. Chan, 'Rationality, Bureaucratics, and Belief Systems: Explaining the Chinese Policy Debate, 1964-1966', Journal of Peace Research, (1979), vol. 16, pp. 333-347.
[15]A. L. George, Presidential Decision-Making in Foreign Policy: The Effective Use of Information and Advice, (Boulder, Colo: Westview Press, 1980).
[16]C. N. Kegley Jr., 'Decision Regimes and the Comparative Study of Foreign Policy', in Charles F. Hermann, Charles W. Kegley, Jr.,and James N. Rosenau (Eds.), New Directions in the Study of Foreign policy, (London: Harper Collins Academic, 1991).
[17]K. J. Holsti, 'National Role Conceptions in the Study of Foreign Policy', International Studies Quarterly, (1970), Vol. 14, p. 233-309.
[18]in Charles F. Hermann, Charles W. Kegley Jr.,and James N. Rosenau (Eds.), New Directions in the Study of Foreign policy, (London: Harper Collins Academic, 1991).
[19]J. D. Hagan, 'Regimes, Political Opposition, and Comparative Analysis of Foreign Policy', in Charles F. Hermann, Charles W. Kegley Jr.,and James N. Rosenau (Eds.), New Directions in the Study of Foreign policy, (London: Harper Collins Academic, 1991).
[20]M. W. Sampson III, 'Cultural Influences on Foreign policy', in Charles F. Hermann, Charles W. Kegley Jr.,and James N. Rosenau (Eds.), New Directions in the Study of Foreign policy, (London: Harper Collins Academic, 1991).
[21]M. P. Karns and K. A. Mingst, 'International Organisations and Foreign Policy: Influence and Instrumentality', in Charles F. Hermann, Charles W. Kegley Jr.,and James N. Rosenau (Eds.), New Directions in the Study of Foreign policy, (London: Harper Collins Academic, 1991).
[22]M. S. McDougal, Studies in World Public Order, (New Haven: Yale University Press, 1960).
[23] M. A. Kaplan and N. de B. Katzenbach, The Political Foundations of International Law, (New York: Wiley, 1961)
[24] S. Hoffmann, 'International Systems and International Law', in Klaus Knorr and Sidney Verba (eds.), The International System, (Princeton: Princeton University Press, 1961), 205-237.
[25] R. A. Falk, and S. Mendlovitz, The Strategy of World Order: Vol.1, Toward a Theory of War Prevention; Vol.2, International law; Vol.3, The United Nations; Vol.4, Disarmament and Economic Development (New York: World Law Fund, 1966).
[26]F. V. Kratochwill, Rules, Norms, and Decisions: On the Conditions of Practical and Legal Reasoning in International Relations and domestic Affairs, (Cambridge: Cambridge University Press, 1991).
[27]John Mueller, Retreat from Doomsday, (New York: Basic Books, 1989).
[28]James L. Ray, 'The Abolition of Slavery and the End of International War', 43 (Summer) International Organisation, (1989), 405-439.
[29]C. W. Kegley Jr., and G. A. Raymond, When Trust Breaks Down: Alliance Norms and World politics, (Columbia: University of South Caroline Press, 1990).
[30]H. Starr, 'Democratic Dominoes: Diffusion Approaches to the Spread of Democracy in the International System', 35 (June) Journal of Conflict Resolution (1991), 356-381.
[31]G. Goertz and P. F. Diehl, 'Toward a Theory of International Norms', 36 (December), 1992, Journal of Conflict Resolution, 634-664.
[32]D. Strang, 'Global Patterns of Decolonization', 1500-1987, 35 (December) International Studies Quarterly, (1991), 429-459.
[33]a.g.e., Fatih Karaosmanoğlu, Human Rigts, the OSCE Process,..
[34]1975 Helsinki Nihai Senedi, 14 292.
[35]1992 Prag Belgesi
[36]1989 Viyana Sonuç Belgesi, 28 Internatıonal Law Materials (1989) 531.
[37] 1990 Paris Şartı, 30 Internatıonal Law Materials (1991) 190
[38] Diğer bir devlet davranışı olan insan haklar hukuku ise, temel olarak, içinde taraflarn aktif ve pasif olarak yer ald, dolaysyle, insan haklarna ilişkin iddia ve karşı iddiaların yapıldığı bir süreci içerir. Bu süreçte, kararlara varırken insan hakları normları gerekçe olarak kullanlmaktadr. Bundan dolay, spesifik karakterli insan hakları normlarının genel karakterli insan hakları normlarından daha fazla dikkate alındığı kabul edilmektedir.
[39]Kamran İnan, Dışişleri Eski Bakanı ve Anavatan Partisi Milletvekili, (röportaj: 25 June 1996, 13:30-14:10).
[40] Prof. Dr. Ali L. Karaosmanoğlu, Bilkent Üniversitesi, Uluslarası İlşkiler Bölüm Başkanı, Röportaj: 9 Temmuz 1996, 11:10-12:00).
[41]Prof. Dr. Rüchan Işık, Birleşmiş Milletler, ILO Ankara Ofisi Direktörü, Röportaj: 8 Temmuz 1996, 11:20-12:00).
[42]Doç. Dr. Hüseyin Bağc, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, Röportaj: 4 Temmuz 1996, 10:00-10:45).
[43]Büyükelçi Oğuz özge, T.C. Dışişleri Bakanlığı AGİT Daire Başkanı, röportaj: 3 Temmuz 1996, 14:30-15:50).
[44]Dr. Ahmet Tan, Demokratik Sol Parti Milletvekili, (Röportaj: 25 Haziran 1996, 14:00-14:45).
[45]Yalçın özer, Türkiye Gazetesi Başyazarı, Röportaj: 4 Temmuz 1996, 17:15-18:15).
Anasayfa | Basından Yansımalar | Master-Doktora Tezleri |
Makaleler | Öğrenci Tezleri | Öğrenci Dialog Seksiyonu |
Kitaplar | Konferanslar | Linkler |
Bildiriler | Fotoğraflar | CV(Özgeçmiş) |