HAYATI Ahmet Taner Kislali , 1939' da Tokat' in Zile ilçesinde dogdu.Banka memuru Hüseyin Hüsnü ve ögretmen Lütfiye hanimin
oglu , gazeteci yazar Mehmet Ali Kislali' nin küçük kardesidir.Kilis Kemaliye Ilkokulu' ndan ( 1951) sonra , Kilis Ortaokulu' nu
ve Kabatas Erkek Lisesi' ni ( 1957 ) bitirdi.Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi' nden 1963' te mezum olmadan önce,
o zaman Ankara' da yayimlanan "Yeni Gün" gazetesinde çalisti.1967' de Paris Üniversitesi' nin Anayasa Hukuku ve Siyaset
Bilimi Bölümü' nde "Çagdas Türkiye'de Siyasal Güçler" konusunda doktorasini yapti.Hacettepe Üniversitesi' nde ögretim görevlisi olarak akademik yasama atildi.Daha sonra SBF ögretim üyesi ve 1972' de doçent oldu ( 1974-1977 ).O yil CHP genel baskani Bülent Ecevit' in önerisi üzerine siyasete atildi ve Izmir milletvekili olarak parlementoya girdi.42. hükümette getirildigi Kültür Bakanligi' inda ( 1978-79 ) kurdugu güçlü bir kadro ile Milli Egitim Bakanligi' nca yayimina son verilmis olan klasik ki-
taplar dizisini yeniden yayimlatti.
12 Eylül' den sonra üniversiteye döndü.Siyaset Bilimi dersleri verdi.1988' de profesör oldu.Ayrica AÜ Iletisim Fakültesi' nden emekli olduktan sonra da ders vermeyi sürdürdü.Pek çok ünlü gazeteci ve televizyoncunun yetismesinde önemli katkida bulundu.1990' larin basindan bu yana Cumhuriyet' te "Haftaya Bakis" kösesinde Kemalizmi , laikligi , demokrasiyi , insan haklarini savunan ve egitime önem veren yazilar yazdi.
ADD ( Atatürkçü Düsünce Dernegi ) ve ÇYDD ( Çagdas Yasami Destekleme Dernegi ) gibi Atatürkçü ve çagdas aydinlik-
çi derneklerin üyesi olarak Anadolu' nun en uç köselerine giderek konferanslar verdi.Terörün "güçsüzlerin basvurdugu bir yön
tem" oldugu inancini dersleri ve yazilarinda vurgulayan Kislali , 1971' de "TRT Bilimsel Basari Ödülü" nü aldi. 9 Eylül 1995' tegeçirdigi trafik kazasinda ilk esi Nilgün Kislali öldü , kendisi agir yarali kurtuldu.Ilk esinden Dolunay ve Altinay adinda iki kiz çocugu olan Kislali' nin , ikinci esi Nilüfer Kislali' dan da Nilhan Nur adinda 1 aylik bir kiz çocugu vardi. Kislali Fransizca biliyordu.21 Ekim 1999 tarihinde arabasi üstüne konulan bombali paketin patlamasi sonucu katledildi.
KISLALI'NIN SON YAZILARI...
Ugradigi bombali saldiri sonucu yasamini yitiren Kültür eski bakanlarindan gazeteci-yazar Prof. Dr. Ahmet Taner Kislali'nin, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki Haftaya Bakis adli kösesinde son yazisi ''Bukalemun'' basligi ile dün yayinladi. Kislali yazisinda, Fransa'da komünistlere ''komünist'' denmesinin hos karsilandigini, ancak fasistlerin kendilerine ''fasist'' denmesini kesinlikle kabul etmediklerini belirterek, su görüslere yer vermisti:''Yapar gene fasistligini, ama etiketinin konmasindan da rahatsiz olur. Fasistligi degil de daha saygin bir seyi savundugunu sanir. Kendi kendini aldatir kisacasi...Simdi benzer bir durum bizde var. Özal öldü ya... Seçimlerde boylarinin ölçüsünü aldilar ya... Dis destekçileri onlardan umutlarini büyük ölçüde kestiler ya... Artik bir kaç 'müseccel' disinda, kimse numaraci cumhuriyetçiligi kabullenmek istemiyor. Her boyaya girip çkmislar, simdilerde Altiok'lu bayrak altinda ya da çevresindeler. Soruyorsunuz: Kemalist misin? Hayir! Numaracilardan misin? Hasa! Geçmiste savunduklarinla ilgili günah çikardin da biz mi duymadik!... Peki sen bukalemun musun?'' Bilgi Üniversitesi'nde yaptigim konusmadan sonra çesitli tepkiler aldigini ve Atatürkçü olmayan bilim adamlarini isim isim saydigini anlatan Kislali, üniversitelerin rektörlerinin açilis konusmalarinda Cumhuriyet karsiti akimlara yanit verici nitelikte konustuklarini, ancak Bilgi Üniversitesi'nin, bu uygulamanin disinda kaldigini belirtiyordu. Kislali, yazisini su satirlarla tamamlamisti: ''Bukalemun, bir doga harikasi. Düsmanlarni aldatiyor. Peki, kimliklerini saklamaya çalisan ya da bukalemunlasmaya özenenler, acaba kimi ya da kimleri aldatiyorlar? Bizleri mi, kendi kendilerini mi?..''''TANRI'YI KIM KULLANIR?''
Ahmet Taner Kislali, 17 Ekim Pazar günkü ''Tanri'yi Kim Kullanir?'' baslikli yazisina ise Giordano Bruno'nun ''Kötüler Tanri'yi, Tanri ise iyileri kullanir'' sözüyle baslamisti. Tanri'nin paygamberleri, bilge kisileri, Atatürk ve benzeri devrimcileri kullandigini anlatan Kislali, yazisinda su görüsleri dile getirmisti:''Ya Tanri'yi kimler kullanmistir? Gerilere gitmeye ne hacet!.. Ne demi? Türkiye'deki Nurcular?n önderi Mehmet Kutlular: '28 Subat sürecinin planlar? Gölcük'teki Deniz Kuvvetleri'nde yapildi. Depremin üssü de orasi. Depremin olmasinda basörtülü ögrencilerin alinmamasi da rol oynadi...' Hem de bunlar? camide, Said-i Nursi için düzenlenen mevlitte söylemis. Türkiye'de Nurcularn aslinda iki önderi var. Birisi Mehmet Kutlular, ötekisi de Fethullah Gülen.''Fethullah Gülen'in çesitli evler, okullar ve kitaplarla devlete kadar uzandigini savunan Kislali, söyle devam etmisti: ''Bir yanda Mehmet Kutlular. 17 Yasindaki kizi eroinden ölmüs. Depremi 'türbani' vesile edip, Tanri'yi en ilkel bir sekilde kullanmaya çalisiyor. Öte yanda Fethullah Gülen. Son yillarda, kamu önünde agzindan tek bir Cumhuriyet karsiti söz çikmamis. Devlet büyükleriyle iyi iliskiler kurmus. Ordu disinda hemen tüm önemli kurumlarda önemli 'mevziler' elde etmis. ABD'nin 'etkin' destegini saglamis. Görünüste Atatürk'e ve Cumhuriyet'e saygili. Ama tüm egitim agi ile Cumhuriyet'in temellerini agir agir kemiriyor. Amacina ürkütmeden, acitmadan ulasma yöntemini seçmis. Kutlular ve Gülen. Ikisi de Nurcu... Inançlari ve amaçlari ayni, yöntemleri ayri. Hangisini seçersiniz?.. Kirk katiri mi, kirk satiri mi? Hakkindaki bilgilerimiz arttikça, Sayin Gülen beni korkutuyor. Bay Kutlular'a ise gönülden tesekkür etmek istiyorum. En körlerin bile gözünü açma konusundaki katkilari için. Tanri'nin kullandiklari ile Tanri'yi kullananlar? daha iyi ayirmamizi kolaylastirdigi için!'KISLALI'NIN YAYINLANMAYAN YAZILARI
Anadolu Ajansi
---------------------
BRÜKSEL-ANKARA - ISTANBUL - Bombali saldiri sonucu öldürülen eski kültür bakanlarindan, gazeteci-yazar Ahmet Taner Kislali biri Cumhuriyet Gazetesi, digeri de Avrupa Birligi'nin Türkçe yayin organi olan ve gelecek ay yayinina son verecek Anadolu dergisi için iki yazi yazdi. Cumhuriyet gazetesine gönderdigi ve henüz yayimlanmayan son yazisi "Kiniyorum!" basligin tasirken, Anadolu Dergisi için yazilan yazi ise Türk Yunan dostulgu üzerine.KISLALI'NIN CUMHURIYET IÇIN YAZDIÐI SON YAZISI
Killali, bu yazisinda, Gülhane Askeri Tip Akademisi'nin (GATA) yeni ögretim yili açilis dersini veren, Tuggeneral Prof. Yalçin Isimer'in konusmasini konu ediyor. Yazi, "Tuggeneral Prof. Dr Isimer'i hiç tanimazdim. Önce TV'de gördüm, ardindan gazetelere yansiyan bir kaç tümcesini okudum ve gönülden alkisladim" diye basliyor. Kislali, bu konusmanin ardindan, dinci ve gerici çevrelerden yayilim atesi geldigine dikkati çektigi yazisinida, daha sonra GATA'daki ögretim yilinin açilisindaki konusmanin tümünü okudugunu ve Isimer'e olan saygisinin katlanarak arttigini ifade diyor. Kislali, "Özellikle 2 kisiyi kinamak geldi içimden. Birisi dinci digeri ise milliyetçi-mukaddesatçi. Düsüncelerini genelde paylasmasam da saygi duydugum 2 kisi. (Sayin Recai Kutan ve Sayin Avni Özgürel.) Ya (bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduklari) için...Ya da -daha kötüsü- bilerek (bilmezden geldikleri) için!" dedigi yazisina, söyle devam ediyor: "Dile saygili... Dine saygili... Ulusa saygili... Öyleyse bazi dincilerin ve milliyetçi-mukaddesatçilarin hismina neden?... (Atini dövmeyen semerini döver) derler. Iste Arap kültürünü Islam adina Türkiye'ye dayatmak isteyenlerin bulduklari semer de su tümcelerdeki tek sözcük:
(Kur-an'i Türkçe'ye çevirmedi, Atatürk'ün ricasini yerine getirmedi) diye onu aziz kalanlar, simdilerde Mehmet Akif Üniversitesi kurma çabasindalar. O üniversiteden çikan kafalar, bilinmelidir ki, Al Azhar kafali adamlar olacaklar. Arabin adami olacaklar. Biz bu adamlara adam sen de demeyecegiz, bu adamlari belleyecegiz.) Belleme sözcügünün sözlük anlamini Oktay Akbal geçenlerde ayrintili bir biçimde kösesine aldi. Sayin Isimer'in (Onlari ögrenecegiz ve unutmayacagiz) demek istedigi açik. O tümcenin cumhuriyete inananlari uyarmak için kondugu da açik." Kislali, yazisinda, Cumhuriyet Gazetesi'nin, Tuggeneral Isimer'in "Atatürk'üm ve Türkçem" baslikli açis dersinin metninin tümünün yayimlanmasi gerektigini de belirterek, "Yayimlanmalidir ki bazilari daha çok bilinçlensin ve bazilari da daha çok utansin" diyor.ANADOLU DERGISI IÇIN "DOST VE DÜSMAN" ADLI YAZIYI YAZMISTI
Kislali'nin derginin kasim ayinda yayinlanacak son sayisinda çikacak yazisi, faksladigi metinde yer aldigi sekliyle aynen söyle:
Uluslar da insanlar gibidir. Ne dostluklar ölümsüzdür, ne de düsmanliklar.Yillardir dost bildigimiz insanlar vardir. Gerçekten de dostturlar. Ama günün birinde yasaminizda çok önemli bir olay olur. Zor aninizda onlardan beklediginiz anlayis ve avranisi göremezsiniz. Yollariniz ayrilir. O zor aninizda kendilerini sizin yerinize koyabilmeyi basarmis bazi uzak tanidiklar ise bir bakarsiniz ki yaklasmislar. Eski dostlar eskide kalmis olur. Yeni dostlarla yolunuzu sürdürürsünüz. Kosullar degisince, bireylerin oldugu gibi uluslarin da, dostlari ve düsmanlari genellikle degisir. Rusya.. Bulgaristan.. Ve simdi de Yunanistan.
Kim derdi ki, "geleneksel düsman" diye bellenen Rusya'ya, artik Anadolu insani baska türlü bakacak. Kim derdi ki, Özal döneminin Balkanlar'daki bir numarali düsmani, günün birinde bir numarali "müttefiki" olacak.
Ya Yunanistan? O çok daha farkli bir olay.* * *
Yunan ve Türk halklari birbirlerine karsi gerçekten düsmanca duygular besledigine hiç bir zaman tam olarak inanmadim. Her seyden önce yasadiklarim inanmama engeldi. Aynen Ecevit'in duygu dolu siirinde dedigi gibi: "sila derdine düsünce anlarsin/Yunanliyla kardes oldugunu bir Rum sarkisi duyunca gör/ gurbet elde Istanbul çocugunu" Yunanli ile çok tanistim. Her defasinda da gurbet ellerinde, yurt disinda oldu bu. Ve her defasinda da, Türk oldugumu söyledigimde düsmanlik degil, dostluk gördüm. Önce Pire'de, sonra Atina'da, sonra Paris'te, sonra her yerde. Bana anlatilanlar da yasadiklarimi dogruluyordu.
Olay Türk isçilerin Almanya'ya göçlerinden öncesine aittir. O tarihlerde bu ülkede yabanci isçi yok, ama yabanci ögrenci çoktur. Ve bir gece, bir gece kulübünde, bir grup Türk ile bir grup Alman arasinda hava gerilir. Türk ögrenciler sayica az, Almanlarsa kalabaliktir. Ama kavganin baslamasina bir adim kala, beklenmedik bir gelisme olur. Arkalarda bir masada oturmakta olan bir grup gençten birisi ayaga kalkip, kavgacilarin yanina gelir. Türklere döner ve Almanlarin da iyice duyabilmesi için sesini yükseltir: -Biz Yunanliyiz. su arka masada oturuyoruz. Eger kavga çikarsa, bilin ki biz de sizinle beraberiz!
Güç dengesi artik degismistir. Alman grup tutum degistirir. Kavga çikmaz... Ikinci olayi duymadim, kendim yasadim. Yunanlilarla ilgili çok sayida anilarim arasinda en anlamlisiydi. Uzun yillar önce, ABD'de konuk olarak bulunan bir avuç Türk ögrencisiydik. San Fransisko'da dolasirken, küçük bir lokantanin vitrininde özledigimiz yemekleri görmez miyiz. Aramazida tartisirken içerden Türkçe bir ses geldi:
-Gelin korkmayin! Bu gavur memleketinde bu yemekleri baska yerde bulamazsiniz...
Muglali bir Rum'du. 1930'dan sonra Yunanistan'a oradan da Amerika'ya göç etmisti. "istediginiz yemegi söyleyin, aksam size yaparim" dedi. Gittigimizde karniyarigimiz hazirdi ve ne hikmetse, yanina bulgur pilavi da eklenmisti.
San Fransisko'da bes gün kaldik. Bes aksam da, her gün söyledigimiz yemekleri yedik. Son aksam gene sordu, ertesi gün için ne istedigimizi. Ayrilik vakti geldigini söyledigimizde de efkarlandi. Küçük lokantasini çabucak kapatti. Israrla bizi evine götürdü. Esi çilingir sofrasi donatti. Oglu gramofona Zeki Müren plaklari koydu. Tavla oynadik. Ve Türkiye'den 35 yil önce ayrilmis olan Muglali Rum, nemli gözlerle konustu:
-Yunanistan'dan Amerika'ya geleli bes yil oldu, üç kez sinemeya gittim. Üçü de Istanbul'da geçen filmlerdi... Ayni yemegi, ayni müzigi, ayni içkiyi seviyoruz. Ayni oyunu oynuyoruz. Türklerle Yunanlilarin kardes olmalari için tek bir kosul var. Tarih kitaplarini yakmali ve çocuklarimiza okutmamaliyiz!
O Türk-Yunan Savasi'ni yasamisti, ama Türklere düsman degildi. Oysa savasin kaçinilmaz acilarini yasamamis olan yeni kusaklar düsmanlikla egitiliyorlardi. Muglali Rum'un sözleri hepimizi duygulandirmisti. Olayi ileriki yillarda Sayin Ecevit'e anlattim. Yunanli diplomatlara anlattim, Averof basta olmak üzere Yunanli bakanlara anlattim. Ve her vesileyi kullanarak, defalarca yazdim.* * *
Anadolu dergisindeki bu son yazimi mutlu bir haberle bitirmekten dolayi mutluluk duyuyorum. Türkiye Milli Egitim Bakanligi okul kitaplarini taramak amaciyla bir kurum olusturdu. Dost Yunanistan ile ilgili anlatimlar, yeniden ve titizlikle gözden geçirilecek. Ayiklanacak. Sira simdi yunanli dostlarda. Bu yönde atacaklari adimlar Avangelos Averof'u yattigi yerde bir baska huzura kavusturacak. Eger hayatta ise Muglali Rum lokantacinin düsleri sonunda gerçeklesmis olacak. Yunanistan'in Basbakani Venizelos degil miydi, Yunan ordularini yenilgiye ugratmis olan Atatürk'ü Nobel Baris Ödülü'ne aday gösteren! Ve simdiki Türkiye Basbakani Ecevit degil mi bu dizeleri söyleyen:
"önce bir kahkaha çalinir kulagina/ sonra Rum siveli türkçeler/
o Bogazdan söz eder/sen rakiyi hatirlarsin/
Yunanli ile kardes oldugunu/sila derdine düsünce anlarsin"--------------------------
HAFTAYA BAKIS
AHMET TANER KISLALI
Tanri'yi Kim Kullanir?
Giordano Bruno ne güzel söylemis:
''Kötüler Tanri'yi, Tanri ise iyileri kullanir!..''
Tanri peygamberleri kullanmis. Bilge kisileri kullanmis. Atatürk ve benzeri devrimcileri kullanmis...
Ya Tanri'yi kimler kullanmis?
Gerilere gitmeye ne hacet!.. Ne demis Türkiye'deki Nurcularin önderi Mehmet Kutlular
''- 28 Subat sürecinin planlari Gölcük'teki Deniz Kuvvetleri'nde yapildi. Depremin üssü de orasi. Depremin olmasinda basörtülü ögrencilerin okullara alinmamasi da rol oynadi...''
Hem de bunlari camide, Said-i Nursi için düzenlenen mevlitte söylemis.***
Türkiye'deki Nurcularin aslinda iki önderi var. Birisi Mehmet Kutlular, ötekisi ise Fethullah Gülen . Said-i Nursi Atatürk'ü ''deccal'' ilan etmis. Cumhuriyete karsi savas vermis. Ama ilkin Demokrat Parti'yi yönetenlerden, arkasindan da Sayin Demirel 'den büyük saygi görmüs. ''Iade-i itibar'' i saglanmis. Derken sahneye Prof. Serif Mardin gibi, özellikle Amerikalilar nezdinde büyük sayginligi olan bilim adamlari çikmislar. Said-i Nursi'yi peygamberlik düzeyine çikaran, mucizeler yarattigini öne süren, ''Anadolu aydinlanmasinin öncüsü'' gibi gösteren, övücü kaynaklari alip karsit kaynaklara sirt çeviren, çok ''bilimsel'' (!) incelemeler döktürmüsler. Ardindan, Sayin Mardin'in Türkiye Bilimler Akademisi'ne üye yapilmasi için baskilar baslamis. Iç ve ''dis'' baskilar... Özellikle de basindaki bazi numaraci cumhuriyetçiler tarafindan desteklenen ve körüklenen baskilar.
Ve bu arada Fethullah Hoca almis basini gitmis. Isik evleri.. Ögrenci yurtlari.. Özel okullar.. Devletin köse baslarina kadar uzanan bir imparatorluk.. Devletin okullarina devletçe ''tavsiye'' edilen cumhuriyet ve çag karsiti kitaplar. Papa ile saglanan görüsme.. Devletin dis temsilcilerince havaalanlarinda karsilanmalar.. Elçiliklerde konuk edilmeler. Niçin?
"Ilimli Islam'' oldugu için. Müslümanlari ''cumhuriyet ile baristiracagi'' için!***
Bir yanda Mehmet Kutlular.
17 yasindaki kizi dört yil önce eroinden ölmüs. Depremi, ''türban'' i vesile edip, Tanri'yi en ilkel bir sekilde kullanmaya çalisiyor.
Öte yanda Fethullah Gülen.
Son yillarda, kamu önünde agzindan tek bir cumhuriyet karsiti söz çikmamis. Devlet büyükleriyle iyi iliskiler kurmus. Ordu disinda hemen tüm önemli kurumlarda önemli ''mevziler'' elde etmis. ABD'nin ''etkin'' destegini saglamis. Görünüste Atatürk'e ve cumhuriyete saygili. Ama tüm egitim agi ile, cumhuriyetin temellerini agir agir kemiriyor. Amacina ürkütmeden, acitmadan ulasma yöntemini seçmis.
Kutlular ve Gülen.
Ikisi de Nurcu.. Inançlari ve amaçlari ayni, yöntemleri ayri.
Hangisini seçersiniz?.. Kirk katiri mi, kirk satiri mi?
Hakkindaki bilgilerimiz arttikça, Sayin Gülen beni korkutuyor. Bay Kutlular'a ise gönülden tesekkür etmek istiyorum.
En körlerin bile gözünü açmak konusundaki katkilari için!
Tanri'nin kullandiklari ile Tanri'yi kullananlari daha iyi ayirmamizi kolaylastirdigi için!
E- mail : gokhan_baris@hotmail.com