Ölümünden bu yana yediyüz yirmibes
yil geçtigi halde , her devirde yeni , her devirde eserleri okunan
, sevilen , ilahi askin
dorugu , büyük mutasavvifi Mevlana Celaleddin'
le söze basliyor , sohbete onla giriyoruz.
Üç sözden artik degil,
Bütün ömrüm su üç söz:
Hamdim , pistim , yandim...
diyerek hayatini üç kelimeyle özetleyen
, ölümüne yakin günlerde de :"Ömrümden elde
ettigimi anlatirsam , söz su üç kelimeyi
asmaz : Yandim , yandim , yandim..." diyen , bu feryatla
bütün bir cihani , ilahi ask ve cezbesiyle çevresinde
toplayan , gönül-
lerin huzuru , umutsuzun umudu , sevgi duragi büyük
insan Mevlana' dan söz edelim size...
Onüçüncü yüzyillarin basinda
, bazi kaynaklara göre 30 Eylül 1207' de , Horasan' in Belh sehrinde
dogdu.Babasi Belh' in
ünlü bilginlerinden ( Sultan-ül Ulema
) diye taninan Bahaeddin Veled , annesi Mümine Hatun' dur.Bahaeddin
Veled , Belh' te
dogan fikir ayriliklari ve Mogol akinlari yüzünden
, ailesi ile birlikte Belh' ten göçtü.Bu sirada Mevlana
oniki yaslarindaydi.Ni-
sapur , Bagdat , Mekke , Medine , Sam , Halep yoluyla
Anadolu' ya geldi.Önce Karaman' a sonra Selçuklu Devleti baskenti
Konya' ya yerlesti.Mevlana Celaleddin , babasi BahaeddinVeled'
in 1231 yilinda Konya' da ölümünden sonra , ir süre
Tirmizli
Seyid Burhaneddin' in manevi terbiyesi altinda egitim
gördü.Daha sonra tahsilini ilerletmek üzere Halep ve Sam'
a giderek , bu
sehirlerde bir süre kaldi.Konya' ya döndügü
zaman medreselerde ders veriyor , genç bir bilgin olarak halktan
ve ögrencilerin-
den büyük saygi görüyordu.Bu durumdayken
, 1244 yilinda , Tebrizli Semsettin adinda bir dervisle tanisti.Iste ne
olduysa bundan
sonra oldu.Hayatinin seyri degisti.Medrese' yi , ögrencilerini
bir kenara itti.Can dostu Semseddin-i Tebrizi ile bir odaya
kapanarak günlerce ilahi sohbetlerine daldi.Mevlana
, Sems' in bulunmaz bir mürsit oldugunu anlamis , onda mutlak kemalin
var-
ligini , cemalinde Tanri nurlarini görmüstü.Konya
halki tarafindan çok sevilen , dersi , vaazlari dinlenen , fetvasi
kabul edilen Mevlana'
nin , birdenbire ortadan çekilivermesi çevresinde
saskinlik yaratti , "Buna sebep olan Sems' tir" denildi.Olaylarin tehlikeli
bir biçimde
Sems aleyhine döndügü bir arada Sems ,
ansizin kayboldu...Onun Konya' ya geldigini gören olmamisti , gören
de olmadi.Mevlana üzgündü , odasina yanip yakiliyor , Sems'
i özleyis içinde coskun gazeller yaziyordu.Mevlana' nin gönül
iniltilerine oglu Sultan Veled dayanama-
di.Sems' i aramaya çikti.Onu Sam' da buldu.Konya'
ya getirdi.Mevlana olgunluk çagini yasiyor , Sems' in irsadlariyla
pisiyordu.O günlerde Sems' e karsi olanlar , yeniden harekete geçtiler.Sonunda
1247 yilinin bir kis gecesi Sems ortadan kaldirildi.Sems' in daha önce
oldugu gibi ortadan kayboldugu söyleniyor , Mevlana öyle avutuluyordu.Mevlana'
nin ise avutulmayla basi hos degildi.Sems'
in yokluk acisiyla yanik gazeller yaziyor "Divan-i Kebir"
adli büyük eseri meydana geliyordu.Bugünlerde onun en yakin
dostu Selahhadin-i Zerkubi adli , gönlü saf , yüregi coskun
bir dervisti.Onun da ölümünden sonra , Çelebi Hüsameddin
, Mevlana' nin yakinlari arasinda en seçkin yeri aldi , onun tesviki
ile Mevlana , en büyük eseri Mesnevi' yi söyledi , Çelebi
Hüsameddin de yazdi.Mesnevi cilt cilt yazildikçayillarda birirne
ulandi.Mevlana ihtiyarlams , zayif bedeni geceli gündüzlü
çalismalardan , hele içinde kaynayan volkanin dayanilmaz
atesinden çökmüstü.Bir gün hastalanip yataga
düstügü haberi sehri sardi , basta Selçuklu Sultani
Giyaseddin Keyhüsrev oldugu halde , vezirler , emirler ziyaretine
kosuyor , doktrolar basucundan ayrilmiyorlardi.Hastalik kirk gün sürdü.Sonunda
17 Aralik 1273 pazar günüaksama dogru parlak bir günes Konya'
nin batisindaki daglarin ardinda batarken , beri yanda da bir irfan günesi
Mevlana , fani dünyadan ölümsüzlük
alemine kanat açiyordu.Mevlana : "Ölümümüzden
sonra , mezarimizi yerde arama.Bizim mezarimiz arif kisilerin gönülleridir,"
dedigi halde , onu sevenler , onun ardindan içli gözyaslarini
dökmekten kendilerini alamadilar.Ertesi sabah , büyük bir
cenaze alayinin hazirliklari basladi.Irk , din , mezhep
farki olmaksizin , onu seven herkes kosuyor , Mevlana' nin tabutuna el
atiyorlardi.Mevlana, bugünkü türbesinin bulundugu yere ,
babasinin mezari basucuna gömüldü.
Mevlana'nin ölümünden kisa bir süre
sonra , mezari üzerinde bir türbe yapildi.Bu , türe daha
sonra kurulan ve gelisen Mevleviligin merkezi oldu , Mevlana Dergahi adini
aldi.
Mevlana , siirleriyle , sanatiyla , düsünce
ve fikirleriyle coskun , lirik bir "sofi"dir.Onun Tanri' ya yönelen
yolunda en büyük
kilavuz ask' tir.Mevlana ilahi askinin uçsuz-bucaksiz
denizinde , kendi ifadesiyle :"suyun sekerde eridigi gibi" erimis , denizin
kendisi olmustur.Fikirleri bu yolda uyarici , aydinlatici
ve kemal' e götürücüdür.Doyumsuz , kaniksanmayan
bir ask içinde , siirle , müzikle , sema ile yugrulan Mevlana
, insani ve insanligi seviyor "Seviyoruz ve hayatimizin güzelligi
o yüzden..."diyordu.Onun :
Gene gel , gene...
Her kim olursan , gene gel gene...
Ister kafir ol , ister mecusi , ister putperest
Ister yüzkere bozmus ol tövbeni
Umutsuzluk kapisi degil bu kapi ,
Nasilsan öyle gel...
diye tüm insanliga seslenisi bundandir.
Mevlana , çok yönlü , her yönüyle
aydinlik , ileri fikirli bir düsünür olarak yüzyillardan
beri büyük bir hayranlikla okunmus
ve eserleriy ilgi ile izlenmistir.6 ciltlik büyük
eseri Mesnevi'sinde , bir ney sesi ile insanliga dogruyu , iyiyi , güzeli
ögütleyen bir
mürsid , Divan-i Kebir' inde köpürerek
çaglayan coskun bir asik , Mecalis-i Sab'a adli eserinde çevresine
isik saçan bir hatip ,"
Fih-i Mafih" nde tasavvuf yollarini birer birer açiklayanolgun
bir sofidir.Onun "Mektubat" adli bir eseri daha vardir.Mevlana
bu eserinde , halkin koruyucusu
ve adaletin yayicisi olarak görünmektedir.
Mevlana , fikirleri ve siirleriyle , susuz gönüllere
pinar akitan , insanligin sulh ve sükuna , hürriyete , karsilikli
güven ve sev-
giye , ezeli dostluk ve kardeslige , gerçek inanca
olan özlemini dile getiren bir Türk büyügü olarak
, her geçen gün daha çok
sevilmekte ve sayilmaktadir.
Mevlana , eserlerini , o devrin bilim ve edebiyat dili
olan Farsça ile yazmistir ; onun Türkçe , Arapça
ve Rumca siirleri var-
dir.Yazimiz onun su iki siiri ile tamamliyoruz :
Sevgiden tatlidir safilesir,
Sevgiden bakirlar altin kesilir,
Dertler sevgiyle derman olur,
Ölüler sevgiden dirilir,
Sah bile sevgiye kuldur , köledir
Oldugun yerlere ugramayan korkumdan
Kiskanirlar sana asik edinenler birden.
Gece gündüz yasiyor gönlüm içinde
sensiz,
Seni görmek diledikçe bakarim gönlüme
ben