Çogumuz onun nerde dogdugunu , nerede hangi sartlar
içinde yasadigini , ne yaptigini düsünemeyiz bile...Üçümüz-besimiz
bir araya gelerek neseli bir söz alisverisine girdik
mi , çogu zaman Nasreddin Hoca' da aramizda olur.Ondan bir fikra
, bir
hikaye , anlatir , ya onu yerer , ya da zeka çarkindan
dökülen esprilerle sohbetimizi süsleriz.Biliriz ki , Nasreddin
Hoca top-
lum yaralarina nester atan , fikra büyüteci
altinda kusurlarimizi yüze çikaran yaman adamdir.Gerçekleri
çekinmeden söyleyen,
dogru yolu egri yoldan gösteren tok sözlü
kisidir.Nasreddin Hoca , bu yüzden yalniz bir ad , bir fikra , bir
espri olarak önem
kazandigi için çogumuz yasadigi çagi
, hayatini sormayiz bile...Ama , o da bir insandir, onun da bir hayat hikayesi
vardir.
Bakiniz söyle:
Tarihi kaynaklarin verdigi bilgiye göre Nasreddin
Hoca , Anadolu selçuklu Devrinde , 1206 yilinda bugün , Eskisehir'
e
bagli Sivrihisar Ilçesinin Hortu Köyünde
dogmustur.Ilk ögrenimini Hortu' da bir süre babasi Abdullah Hoca'
nin medresesinde
yapmis , çocukluk yillarini Hortu' da geçirmistir.Söylentiler
ve onun gerçek fikralarindan çikarilan sonuçlara göre
, Hortu' da
çikan kitlik yüzünden ailesi iel birlikte
Sivrihisar' a yerlesmis , ögrenimini burada sürdürmüstür.
Sivrihisar , o zamanlar Selçuklu Devrinin küçük
, fakat sirin bir kasabasidir.Küçük nasreddin minareyi
ilk kez burada gör-
müs , arkadaslariyla hamama gitmis , bahçelerden
çagla yolmustu.Onun hamamdayken yumurtladigini söyleyen çocuklara
kar-
si horoz taklidi yapmasi , agaçtan meyva çalarken
bahçe sahibinin yakalamasi "Agaçta ne yapiyorsun ?" sorusuna
"Ben bülübü-
lüm" diyerek bülbül gibi ötmesi ,
sonra da bahçe sahibine "Kusra bakma , acemi bülbül bu
kadar öter" cevabini vermesi ,
Sivrihisar' daki çocukluk hatiralari arasindadir.Nasreddin
Hoca bir zaman sonra ögrenimini ilerletmek amaciyla bassehir Konya'
ya yolcu olmustur.
Nasreddin Hoca , Konya' da bir medreseye yerlesmis ve
ögrenimine baslamistir.O günlerde basindan bir olay geçer.Sehirde
biçak tasima yasagi vardir.Bir gece , sehrin Subasi'
si , Nasreddin Hoca' nin üzerinde koskoca bir kasatura bulunca , Nasreddin
Hoca :"Kusura bakmayin!..Ben medrese ögrencisiyim.Bu
kasatura ile de kitaplardaki yanlislari kazirim" diye özür diler.Subasi'
nin : ( Bir yanlis için bu kadar uzun kasaturaya
ne lüzum var ? ) demesi üzerine en güzel cevabi verir :"Kitaplarda
bazen öyle
yanlislar var ki , bu kasatura bile az gelir!"
Nasreddin Hoca' nin Konya' da medrese ögrenimini
tamamladiktan sonra , bir ara ( gölge kadiligi ) yaptigini görüyoruz.Göl-
ge kadilari , tecrübeli hakimlerin yaninda çalisan
ve bazi küçük davalara bakan kadi adaylaridir.Odun kiran
bir adamin karsi-
sinda "hink" diyen birinin oduncudan hak istemesi , vermeyince
mahkemeye basvurmasi , Nasreddin bu davayi görürken , bir
kese parayi singirdatarak : "Hadi sende paralarin sesini
al" diye hüküm vermesi , onun kadilik günlerindeki hatiralindan
biridir.
Bir süre sonra kadiliktan ayrilan , üstadi
büyük bilgin Seyid Mahmud Hayrani' nin Aksehir' e yerlesmesiyle
Konya' yi terkeden
ve Aksehir' e yerlesen Nasreddin Hoca , artik kisiligini
bulmaya ve usta bir sosyolog gözüyle olaylara nester vurmaga
baslar.
Nasreddin Hoca' yi bundan sonra , Aksehir' de gösterissiz
yasayisi içinde , dert çeken , uman , isteyen , efkarlanan
, sonun-
da efkarini bir nüktede bogan bir halk adami olarak
görüyoruz.Bir ziyafete yeni kürküyle gitmis , gördügü
itibar üzerine "Ye
kürküm ye!" deyisinde , insani dis görünüsü
ile degerlendiren toplumun , doguran kazan hikayesinde aç gözlülügün
, Aksehir
Gölü' ne yogurt çalarken : "Göl
yogurt tutar mi ?" diyenlere karsi : " Ya bir tutarsa ?" cevabindaki gerçek
yönleri...
Bir gün kürsüye çikip da : "Ey ahali
ne söyleyecegimi biliyormusunuz ?" diye sordugunda , çevresindekilerin
bazilarinin "bili-
yoruz" bazilarini da "Bilmiyoruz" cevabini vermeleri
üzerine : "O halde bilenler , bilmeyenlere ögretsin!.." diyerek
kürsüden
inmesi , az ders mi insanogluna ?..Egitimin temel yapisi
, bilen bilmeyene ögretmesi demek degil midir ?
Aksehir' deyken Mogol seyhzadesi Keytagu ile aralarinda
geçen , sonralari yanlislikla Timur' a mal edilen olaylar , pek
iyi
bilinen fil hikayeleri , Aksehir' de medrese hocaligi
yaptigi günlerde taninmis mollasi Imad ve yanindan hiç ayrimadigi
sevgili e-
segi Bozoglan , Nasreddin Hoca' nin yasayisinda önemini
herzaman korumustur.Eseginden düsütügü zaman gülenlere
; "Ne
gülüyorsunuz yahu , düsmeseydim zaten
inecektim" deyisi , yitirdigi esegini türkü söyleye söyleye
ararken , bunun sebebini
soranlara : "Bir umudum su dagin ardinda , orada da bulamazsam
o zaman seyredin agiti..." cevabini vermesi , onun renkli ve
çok yönlü hayatinin anekdotlari arasinda
yer alir.
Nasreddin Hoca , Aksehir' de evlenmis , çoluk çocuga
karismistir.Onun iki kizindan Fatma Hatun' la Dürrü Melek' in
me-
zartaslari son yillarda bulunmus ve Aksehir Müzesi'
ne kaldirilmistir.Hani bir fikrasi vardir.Nasreddin Hoca bir gün ,
çesmeden
su doldurmasi için kizlarindan birinin eline testi
verir , sonra da testiyi kirmamasi için siki siki tembih ederek
yanagina bir tokat
indirir.Bunu görenler Hoca' ya çikisirlar
"Kizin ne suçu vardi da tokatladin ?" Hoca' nin cevabi ibret vericidir
: "Testiyi kirma-
masi için...Kirdiktan sonra tokat , atmisim ,
atmamisim ne önemi var ?Önceden vurusam , dikkat eder , kirmaz..."
Mezartaslari-
nin birinde Dürrü Melek' in resmi de var...
Nasreddin Hoca yasinin seksene yaklastigi bir sirada ,
1284 yilinda Aksehir' de ölmüs , mezari üzerine alti sütuna
oturan
kubbeli bir türbe yaptirlmistir.Kubbenin altinda
, Nasreddin Hoca' ya ait mermer bir sanduka görülür.Bu sandukanin
bas tara-
findaki kitabede , Hoca' nin ölüm tarihi olan
683 Hicri yili , tuhaflik olsun diye ters yazilmistir.Burada heryeri açik
olan türbe-
yikilitleyen Selçuklu Devri kilidi bir sembol
olarak yer alir.
Nasreddin Hoca' nin ölümü onun yeniden
dogumu olmustur.Onun , toplumun temeline oturan saglam fikir yapisi her
geçen
yilla geçerli olmus , yüzyillar onu daha
dinç , daha diri yapmis , söhreti Türkiye sinirlarini
asarak dünyayi sarmistir.Nasreddin
Hoca bugün tüm insanligin malidir.
Aksehirliler , çok sevdikleri Nasreddin Hocalari
için her yil temmuz ayinda festivaller düzenlerler.Bu festivallerde
, bir türlü
huzura kavusamayan dünyamiza iyilik ve mutluluk
mesajlari yayinlanir Nasreddin Hoca' nin agzindan...Bu arada Aksehir
Gölü' ne yogut çalmayi unutmazlar...