Home Feedback

ÇİRKİN POLİTİKA SAHNESİ: ÇEÇENİSTAN

 

Muhabir: Rus ordusu Çeçenistan sınırını geçti mi?

Putin: “Çeçenistan sınırı” diye bir şey yok ki!

 

            Sosyal hadiseleri takip eder ve değerlendirirken, gözleri siyah ve beyazdan başka renk seçemeyenlerin en sık yaptıkları hata bir sosyal vakayı tamamen ve sadece başka bir sosyal olaya bağlamalarıdır. Gri-körleri, çoğu zaman olaylara bütüncül yaklaşamaz ve çirkin politika oyunlarını sergileyen politikacıların gözleri önüne çektikleri perdenin arkasını göremezler. Halbuki sosyal bilimlerde matematik formüllerin oluşturulamamasının sebebi, sosyal olayları etkileyen faktörlerin sayıca çokluklarıyla birlikte bu faktörlerin olaya etki oranlarını tesbit etmenin imkânsızlığıdır.

            Rusya’nın ikinci Çeçen savaşına girişmesini değerlendirirken ve bu savaşın muhtemel sonuçları üzerine yorum yaparken, Rusya’nın şu an içinde bulunduğu iç ve dış politik durumu, bölgedeki ekonomik beklenti ve problemlerle psikolojik şartları hep birlikte değerlendirmek gereklidir.

            “Çirkin politikanın” en sık rastlanan metodlarından biri, iç politikada köşeye sıkışan iktidarın, dış politikada aniden ortaya çıkan (ya da çıkartılan) gelişmeler karşısında radikal tepkilerle kamuoyunun dikkat yönünü değiştirmesidir. Rusya’da geçtiğimiz aylarda en çok konuşulan mevzu Yeltsin’in en yakınındakiler hakkında ortaya atılan ve daha sonra neredeyse kesinlik kazanan yolsuzluk iddiaları oldu. IMF’nin milyarlarca dolarlık yardımının değişik yollarla ‘aklanarak’ Yeltsin’e yakın kişilerin Amerika’daki banka hesaplarına aktarılması ve bunun IMF görüşmelerinde gündeme gelecek ve IMF yardımlarını askıya aldıracak kadar ayyuka çıkması sarstı Rusya’yı. Bu tabii ki son 10 yılda 20 milyar dolar IMF yardımı alan Rus ekonomisini oldukça etkileyecek bir gelişme. Özellikle Duma seçimlerinin yaklaştığı ve siyasî dengelerin sürekli değiştiği bir ortamda bu yolsuzluğun ortaya çıkışı ve gündemde kalması çok daha büyük bir tehlike arz ediyor. Şu an görülüyor ki önce Moskova’da patlayan bombalar ve ardından şehirde alınan sıkı güvenlik önlemleri (Moskova’da ikâmet izni olmayan 300.000 kişinin şehir dışına çıkartılması gibi) ve şimdi de Çeçenistan savaşı gündemi değiştirmeye yetti ve özellikle Çeçenistan’a Rus ordusunun girmesi seçimlere kadar gündemi işgal edecek gibi görünüyor.

            19 Aralık’taki Duma seçimlerindeki dengeleri de gözardı etmemek gerekiyor, Çeçenistan savaşının çıkışını değerlendirirken. Savaşın en büyük sebebi olarak seçimleri göstermek bir komplo teorisi olmaktan öteye geçmeyeceği gibi, iki olayın birbirinden tamamen bağımsız olduğunu iddia etmek de gri-körlüğüdür. Güçlü Primakov-Lujkov bloğuna karşı Yeltsin taraftarı 31 bölge liderinin oluşturduğu ‘Birlik’ gurubunun seçimler için yeterince hazır ve güçlü olmadıkları görülüyor. Nitekim Başbakan Putin’in Primakov-Lujkov bloğunu muhalefetten vazgeçirmek için ikna etme gayretleri ve bu gayretlerin neticesiz kalması da bunun bir işareti. 2. Çeçen savaşı sonucunda alınacak bir zafer veya zafer gibi lanse edilecek bir sonuç sayesinde hükûmetin seçimler arefesinde puan kazanacağı muhakkak. Rus ordusunun Çeçenistan’a girme kararının alınmasında bu faktörün de yer aldığını hesaba katmak gerekiyor.

            Bütün bunlarla birlikte Rus merkezî yönetiminin Kafkaslar’daki zayıflığı da Rusya’nın bir an evvel Çeçenistan’a müdahale etmesinde mühim bir sebep olarak görülüyor. Etnik, coğrafî ve sosyo-kültürel olarak bağımsızlığını ilân etmeye en yatkın görülen Kafkas topluluklarında milliyetçi ve ayrılıkçı hareketler, ilk Çeçen savaşının Rusya’nın mağlubiyetiyle sona ermesinin ardından, Federasyon merkezindekilerin en çok korktukları  beklentileriydi. Oysa, özellikle Dağıstan Rusya için şu an son derece stratejik bir öneme sahip. Dağıstan’ın elden çıkması, Rusya’nın Hazar petrollerindeki payının neredeyse yarı yarıya düşmesi, Azerbaycan üzerindeki etkisinin son derece azalması, bütün bunların ötesinde petrol boru hattı projelerinde söz hakkını büyük oranda kaybetmesi demek. Federasyon içerisinde yeni ayrılıkçı hareketlerin baş göstermesi ve federasyonda devam edeceklerin ise yeni tavizler için merkeze baskı yapmaları sonucunu doğuracağı muhakkak. Çeçenistan’ın bölgede çıbanbaşı gibi görülmesinin ve en azından sindirilmeye ve etki sahasının daraltılmaya çalışılmasının en mühim saiklerinden biri de Dağıstan’ın bir şekilde (ya Çeçenistan’ın işgaliyle, veya iç ayrılıkçı hareketlerle, ya da her ikisinin de gerçekleşmesiyle) kaybedilme korkusu, ki Çeçenistan için orta vadede tek gerçek hürriyet yolu Dağıstan’ın da hürriyetinden geçiyor. (Bu konuya daha sonra değineceğiz.)

            Çeçenistan’ın mağlup edilmek istenmesinin siyasî sebeplerinin yanında ekonomik faktörlerden de bahsetmek gerekiyor. Hazar petrollerinin taşınacağı ana petrol boru hattı projeleri tartışılırken düşük kapasiteli ‘erken petrol boru hattı’ olarak Baku-Novorossiysk hattını devreye sokan Rusya, bu hamlesiyle diğer projelere göre 1-0 öne geçti gibi görünse ve 1998’in ikinci yarısında bu hatta günde 80 bin varil petrol taşınsa da, bu yılın başlarından itibaren boru hattında Çeçen kaynaklı olduğu söylenen problemler görülmeye başlandı. Çeçenistan, Rusya’nın petrol geçişinden dolayı vermeyi taahhüt ettiği petrol gümrük vergisini vermediğini söyleyerek hattı kapattı. Temmuz ortasına gelindiğinde hat 3 aydır kullanılmıyordu ve Transneft (Rus petrol taşıma monopolü) petrolü Mahaçkale’ye getirip, buradan demiryoluyla Tihoretsk’e aktarıp, buradan da tekrar boru hattıyla Novorossisk’e pompalama yoluyla taşımaya başladı. Ancak bu şekilde, petrol taşıma kapasitesi dörtte bire indi. Bu durum Azerbaycan’ı etkilemiyor, çünkü Baku-Supsa hattının kullanımı arttırılarak açık kapatıldı. Baku-Novorossiysk hattının kullanılamaması tamamen Rusya’yı etkiliyor. Şu an meydana getirdiği ekonomik kaybın ötesinde, ana petrol boru hattı projeleri yarışında Rusya’nın müessiriyetini kaybetmesine yol açarak zarar veriyor. Ne kadar ekonomik olursa olsun, siyasî olarak istikrarsız bir bölgeden geçen bu hattı hiçbir şirket kullanmak ve bu hatta milyarlarca dolar yatırım yapmak istemeyecektir. İşte bu noktada, Baku-Ceyhan projesinin gittikçe kuvvet kazandığı bir zamanda, Çeçenistan’ın sindirilerek bölgede siyasî istikrar sağlanması (ki Çeçenistan’ın sindirilmesiyle bölgede istikrarın sağlanamayacağı ortada) Rusya’nın kozlarının zayıflamasını engelleyecektir.

            Son olarak değinmek istediğimiz nokta, Rusların, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından girdikleri ‘süper devlet kompleksi’. On yıl öncesine kadar ‘global patronluğa’ oynayan Rusya, hem halkıyla hem de yöneticileriyle yeni statüsünü kabullenmekte zorlanmakta, bu hazımsızlığın sonucunda kendisinin hâlâ ‘büyük devlet’ (süper devlet olmasa da) olarak görülmesini istemekte ve bunu sağlayacak söylem ve fiillerde bulunmaktadır. Yeltsin’in müteaddit III. Dünya Savaşı başlatma tehditleri, Rusya’nın Kosova’da takındığı tavır, eski Sovyet topraklarını arka bahçesi olarak görmesi hep bu psikolojiden kaynaklanan bakış açısının sonuçlarıdır. Rusya, yine Çeçenistan mağlubiyetini hâlâ alnında kara bir leke gibi hissetmekte ve bu lekenin en kısa zamanda giderilerek eski prestijin kazanılmasının gerekliliğine inanmaktadır. Her ne kadar açıkça dile getirilmese de Rusya’nın Çeçenistan’a girmesinde bu büyüklük kompleksinin etkisi inkâr edilemez.

            Her yönüne değinilmiş olmasa da, Rusya’yı Çeçenistan’a müdahaleye sürükleyen iç ve dış politik, ekonomik ve psikolojik faktörler ana hatlarıyla bunlar.

            Buna karşılık savaşın bahanesi olarak gösterilen, Dağıstan’a Çeçenler’in girmesine, bir de Çeçenistan açısından bakalım. Çeçenistan’ın tek gerçek hürriyet yolunun Dağıstan’ın da hürriyetinden geçtiği bir gerçek. Çevresi Rus topraklarıyla sarılmış ve 1994-1996 savaşında yerle bir olmuş ülkesini ve ekonomisini ayağa kaldırmak için, rehine karşılığı gelir ve Rusya’dan alınacak (şu ana kadar çok az alınabildi) petrol gümrük vergisi bekleyen bir Çeçenistan ne kadar ayakta kalabilir ki? Halihazırdaki sınırları içerisinde tüm hürriyetleri elde etse bile, gerçek anlamda hür olamaz. Gerçek anlamda hür olması doğudan Dağıstan yoluyla Hazar’da sınır elde etmesine bağlı. Bu şekilde Çeçenistan Rus topraklarının ortasında kapalı bir kutu içinde kalmaktan kurtulmuş olacak ve bununla birlikte Hazar gibi son 10 yılın uluslararası arenada en cazip görülen bölgelerinden birinde pay sahibi olmuş olacak, belki de geleceğin güçlü ekonomilerinden biri olma yarışına katılacak. Böyle bir ihtimal Çeçenistan açısından bir lüks değil, ayakta durabilmenin tek yoludur. Dolayısıyla Çeçenistan’ın orta vadede tek gerçek hürriyet yolu, Dağıstan’ı da ele geçirerek veya Dağıstan’ın da özgürlüğüne kavuşmasını sağlayarak Hazar’a kıyı olmak.

            Kısaca kendi menfaatleri icabı ve gerçek hürriyetlerini elde edebilmek için Çeçenler’in Dağıstan’a girmesini fırsat bilen Rusya, adım adım Çeçenistan’a girmekte. Çeçenler’in Rus ordusunu rahat bırakmayacağı ve ikinci bir Çeçen zaferi kazanmak için ellerinden gelen herşeyi yapacakları kesin. Rusya’nın amacı ise bir an evvel, (hem kış gelmeden hem de seçimlerden önce) zafer olarak lanse edeceği ve bu şekilde iç ve dış politika malzemesi olarak kullanabileceği bir sonuç elde etmek. Peki, ya bu şekilde ‘çirkin politika’ kurbanı olan ve bir anda mülteci konumuna düşen yüzbinlerce savunmasız insan?

 

Mustafa Gökçek

e-mail: gokcek@yahoo.com