Home Feedback

            Muhammed KUTLUOĞLU, The Egyptian Question (1831-1841), Eren, İstanbul, 1998, 271 sahife. Middle Eastern and Balkan Studies Series, 2. Kitap.

 

            Bu çalışma orijinali itibariyle Manchester Üniversitesi’ne sunulmuş bir doktora tezidir. Muhammed Kutluoğlu bu eserinde Osmanlı Devleti ile Mısır valisi Mehmed Ali Paşa arasında çıkan ve ‘Mısır Sorunu’ olarak bilinen anlaşmazlığı incelemiştir. Sorunu ana hatlarıyla üç ayrı döneme ayırmaktadır. İlk dönem 1831-1833 yılları arasındadır ki bu dönemde Mehmed Ali Paşa’nın ordusu Anadolu içlerine kadar ilerlemiştir. Yazar ikinci dönemi 1833-1838 yılları arasında Osmanlı ve Mısır yönetimi arasındaki gerginlik dönemi olarak belirlemiştir. Üçüncü dönem ise Osmanlı ve Mısır orduları arasında silahlı çarpışmanın ikinci kez yaşandığı ve ardından sorunun çözüldüğü 1838-1841 dönemidir.

            Eserin Giriş Bölümü’nde (17-33), Mısır’ın Osmanlı Devleti içerisindeki konumunun tarihi, Osmanlı merkezî hükümetinin ve Mehmed Ali Paşa yönetiminin yapıları ve dönemin etkili isimleri hakkında bilgi verilmektedir. Bununla birlikte Osmanlı’nın üst kademesindeki kişilerin arasındaki kişisel çatışmalar ve bu çatışmaların Mısır sorunu üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. Mesela, İngilizlerle yakın ilişkisi olan Mustafa Reşit Paşa ile yenilik karşıtı Hüsrev Paşa arasındaki mücadelenin Mısır sorununun çözüm şekli üzerindeki etkisi izah edilmektedir.

            Birinci Bölüm’de (35-59) Mehmed Ali Paşa’nın Mısır’da hakimiyeti ele geçirişi, Hicaz, Sudan ve Mora seferleriyle etkisini artırdığı anlatılmaktadır. 19. yüzyılın başında, Fransızlar’ın Mısır’dan çekilmelerinin ardından Mısır’da ortaya çıkan güç mücadelesinden Mehmed Ali Paşa, Osmanlı Sultanı’nın atadığı valiyi de saf dışı bırakarak Mısır hâkimi olarak çıkmayı başarmıştır. Mısır’da ki ulema ve eşrafın da desteğini alan Mehmed Ali Paşa padişaha kendi valiliğini onaylatmıştır. O sırada yurt içinde ve yurt dışında çok daha ciddi problemlerle karşı karşıya olan Sultan III. Selim ise Mehmed Ali Paşa’yı mecburen vali tayin etmiş, ama düzenli vergi vermesinin yanında Hicaz’ı, işgal eden Vahhabilerin elinden kurtarmasını şart koşmuştur. Bu şekilde icbar ile Mısır valisi olan Mehmed Ali Paşa, Hicaz’ı ele geçirmek için Suriye’nin kendisine gerekli olduğu bahanesiyle dört eyaletten müteşekkil Suriye bölgesinin kendi emri altına verilmesini Sultan’dan talep etmiştir. Ancak Mehmed Ali Paşa’nın bu talebi reddedilmiştir. Mehmed Ali Paşa bu talebini daha sonra tekrarlayacaktır. Sultan II. Mahmud 1921’de başlayan Mora isyanını çözmesini isteyince, Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa’ya Mora valiliğinin ve Osmanlı donanmasının verilmesini istemiş, ancak Sultan II. Mahmud sadece Mora valiliğini vermeyi kabul etmiştir. Bunun yeterli gören Mehmed Ali Paşa oğlunu Mısır ordu ve donanması ile birlikte Mora üzerine göndermiştir. Ancak Avrupa müttefik donanması İbrahim Paşa’yı Navarino’da mağlup etmiştir. Mora yenilgisinin ardından Mehmed Ali Paşa kayıplarını tazmin için Sultan’dan Suriye’yi istemiştir. Ama bu isteği de reddedilmiştir. Mehmed Ali Paşa’nın Suriye’yi ısrarla talep etmesinin sebeplerini yazar şu maddeler halinde sıralamaktadır: 1- Tabiî kaynaklar açısından zayıf olan Mısır’ın ihtiyacını karşılamak, 2- Toprağı işlemek ve orduda görevlendirmek üzere istihdam edilecek insan temin etmek, 3- Suriye’nin tarım ve ticaret gelirlerinin cazibesi, 4- Suriye’nin, Mısır’ın askerî ve siyasî güvenliğini temin edecek bir konum ihraz etmesi. Bu sebeplerden dolayı Suriye’yi bir şekilde ele geçirmeyi planlayan Mehmed Ali Paşa, 1827’den itibaren Suriye’deki Osmanlı paşalarına müdahale ederek ve aralarında ki anlaşmazlıklarda rol alarak bölgede ki etkisini artırmaya çalışacaktır. 1831’e gelindiğinde ise Mehmed Ali Paşa, Suriye’deki Osmanlı paşalarından Abdullah Paşa ile arasındaki anlaşmazlık bahanesiyle bölgeye askeri müdahale niyetini belli etmektedir.

            İkinci Bölüm’de (61-82), yazar, Mehmed Ali Paşa’nın Suriye seferini, Mısır ordusunun Filistin’i ve Suriye’yi ele geçirişini incelemektedir. Mehmed Ali Paşa, Abdullah Paşa ile arasındaki anlaşmazlığı bahane ederek oğlu İbrahim Paşa komutasındaki deniz ve kara ordularını Suriye’ye gönderir. İbrahim Paşa, Osmanlı’nın merkezî ordu birlikleri gelinceye kadar Suriye’deki bütün kaleleri ele geçirir. Osmanlı ordusunu İskenderun’da yenen İbrahim Paşa Anadolu içlerine kadar ilerle fırsatını yakalar. Kutluoğlu’na göre, Mısır ordusunun Anadolu içlerine kadar ilerleme başarısını göstermesinde üç faktör rol oynamıştır: 1- İyi yetiştirilmiş, eğitilmiş ve silahlandırılmış ordu, 2- İbrahim Paşa’nın Suriye’de ve Anadolu içlerinde toplumun nüfuz sahibi kesimlerinin desteğini kazanmadaki başarısı, 3- Osmanlı ordusunun Suriye’den destek almasının engellenerek, Toroslar’da savunma pozisyonunda kalmaya mecbur edilmesi.

            Sultan II. Mahmud yenilgiye rağmen silahlı mücadeleyi sürdürme kararındaydı. Ordu değişik bölgelerden toplanan düzensiz birliklerle yenilendi. Bu arada İbrahim Paşa kuzey ve iç Anadolu’dan siyasî ve askerî destek sağlamaya çalışıyordu. 1832 yılının Aralık ayında Konya’da Osmanlı ve Mısır orduları tekrar karşılaştılar ve Osmanlı ordusu bir kere daha yenildi. 1831 Kasım’ında Abdullah Paşa üzerine yürüyen Mısırı ordusu, 1832 yılının sonunda Suriye’nin tamamını ve Anadolu’nun büyük bir kısmını ele geçirmiş ve kendisine İstanbul yolu açılmış bir şekilde Mehmed Ali Paşa’dan gelecek emirleri bekliyordu.

            Üçüncü Bölüm’de (83-107), Avrupa devletlerinin Osmanlı’nın isteği üzerine meseleye aktif olarak müdahale edişi, Kütahya ve Hünkar İskelesi Anlaşmaları ele alınmaktadır. İstanbul, Avrupa’daki büyük güçlerin yardımını istemekteydi. Bu yardımın cinsi de en azından deniz gücü olmalıydı. Fransa baştan beri Mısır tarafından yana bir tutum takınmaktaydı. Osmanlı ilk olarak kendisine en yakın gördüğü İngiltere’ye müracaat etti. İngiltere Osmanlı’nın isteğini uzun süre cevapsız bıraktıktan sonra, “eğer sorunu çözecekse Suriye’nin Mehmed Ali Paşa’ya verilmesini” tavsiye etti. Bunun üzerine kendilerinden yardım teklifi gelmesine rağmen kabul etmekte tereddüt gösteren İstanbul, Ruslar’ın Boğaz’a bir filo yerleştirmelerini kabul etti. Rus gemilerinin Boğaz’a demir attıklarını gören ve bundan son derece rahatsız olan İngiliz ve Fransızlar Mehmed Ali Paşa’ya Sultan’ın isteklerini kabul etmesine yönelik baskı yapmaya başladılar ve bu baskılar sonucunda Mehmed Ali Paşa yıllık vergisinin yanında kendisine verilecek bölgenin Mısır, Suriye ve Adana ile sınırlı kalmasına razı oldu. Sorunun bu şekilde çözülmesi üzerine Rus gemilerini Boğaz’dan ayrılmaları için, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında tamamen savunma amaçlı Hünkâr İskelesi anlaşması yapıldı.

            Dördüncü Bölüm’de (109-129) yazar, “Continuing Ottoman-Egyptian Tension” başlığı altında 1833-1838 yılları arasında Osmanlı ile Mısır yönetimleri arasındaki ilişkiyi ele almaktadır. Bu dönemde Avrupa devletleri mevcut durumun muhafazasından yana ağırlıklarını koymuşlardır. Mehmed Ali Paşa elinde bulundurduğu bölgeleri Osmanlı’ya karşı bir koz olarak kullanmış ve Mısır’da saltanatının kabul edilmesi hususunda Avrupa devletlerinin de desteğini yanına çekmeye çalışmış, ancak bunda başarılı olamamıştır. Diğer yandan Osmanlı Devleti Suriye’yi tekrar ele geçirmek için yapacağı askerî harekata İngilizler’den destek istemiş ancak bu yöndeki tüm girişimleri sonuçsuz kalmıştır. Yazar, bu dönemde Osmanlı ile Mısır arasındaki gerginliği artıran olayları sıralamakta ve bunun sonucunda iki tarafın da Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye’de askerî birlik bulundurmak zorunda kaldıklarını izah etmektedir. Ayrıca yazar, bu dönemde, Mehmed Ali Paşa’nın başta verdiği sözlerin aksine asker alımı ve vergilendirme sistemi sonucunda Suriye’de meydana gelen ayaklanmaları incelemektedir.

            Beşinci Bölüm’de ise(131-160) Osmanlı ve Mısır yönetimleri arasında ki ikinci savaş tüm ayrıntılarıyla izah edilmektedir. Sultan II. Mahmud Suriye’yi geri almakta kararlıdır. Suriye sınırından gelen haberler de kendi fikrini destekler mahiyettedir. Suriye sınırındaki Osmanlı ordu komutanı, Mısır ordusunun hastalık ve açlık içersinde olduğunu, Suriye halkının ise İbrahim Paşa’ya isyan ettiğini ve Suriye’yi ele geçirmenin tam zamanı olduğunu bildirmektedir. Sultan’ın emri üzerine Osmanlı ordusu Suriye’ye girer ve bazı kaleleri ele geçirir. İki ordu Haziran 1839’da Nizip’te karşı karşıya gelirler ve Osmanlı ordusu yine yenilir.  Bu arada II. Mahmud ölür ve yerine Abdülmecid tahta çıkar. Sultan Abdülmecid, kendisine vezir-i âzam tayin ettiği Hüsrev Paşa vasıtasıyla, Mehmed Ali Paşa’yı affettiğini ve Mısır saltanatını kendisine verdiğini gösteren bir ferman gönderir. Ancak Mehmed Ali Paşa artık Mısır saltanatının ötesinde bazı tavizler kopartabileceğine inanıyordur. Bu arada Osmanlı donanma komutanı Ahmed Fevzi Paşa, kendisiyle arası iyi olmayan Hüsrev Paşa’nın vezir-i âzam olduğunu ve kendisinin görevden azledileceğini duyunca donanmasıyla birlikte Mehmed Ali Paşa’ya sığınmaya karar verir. Artık Osmanlı donanması da Mehmed Ali Paşa’nın elindedir. Mehmed Ali Paşa şimdi donanmayı iade ve Sultan’a bağlı kalma karşılığında Hüsrev Paşa’nın azlini ve kendi elindeki bütün topraklarda saltanatının kabulünü istemektedir. Ortaya çıkan bu yeni anlaşmazlık ve Osmanlı’nın bölünme tehlikesi karşısında Avrupa devletleri İngiltere’nin öncülüğünde olaya müdahale ettiler ve Osmanlı’nın çözümü kendilerine bırakmasını istediler. Abdülmecid bunu kabul edince Fransa dışında diğer Avrupa devletleri bir araya geldiler. İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya, Mehmed Ali Paşa’ya Sultan’ın isteklerini yerine getirmesi hususunda baskı yapmaya başladılar. Ancak Mehmed Ali Paşa’nın Suriye’den vazgeçmeye niyeti yoktu.

            Altıncı Bölüm’de (161-188) ise bundan sonra sorunun tamamen çözülmesine kadar geçen olaylar ele alınmaktadır. Yukarıda zikredilen dört Avrupa devleti hazırladıkları şartnameyi Mehmed Ali Paşa’ya sunarlar. Bu şartnameyle Mehmed Ali Paşa, on gün içerisinde, Mısır’da saltanatı ve Suriye’nin yarısında ömür boyu hakimiyeti kabule zorlanmaktaydı. Aksi takdirde sadece Mısır saltanatı kendisine verilecekti. Mehmed Ali Paşa bu şartnameyi kabul etmeyince, Osmanlı ordusu ile birlikte müttefik kuvvetler hem karadan hem de denizden Suriye’ye saldırdılar. Bu harekât sonucunda İbrahim Paşa ve ordusu Suriye’den tamamiyle çıkartıldı. Mısır ordusunun yenilmesi ve Suriye’deki tüm kalelerin elden çıkmasıyla köşeye sıkışan Mehmed Ali Paşa Avrupa devletlerinin şartlarını kabul etmek zorunda kaldı. Bu vetirede İngiltere her ne kadar Osmanlı’yı, Mehmed Ali Paşa’yı daha fazla sıkıştırma hususunda teşvik etmiş ise de Osmanlı, diğer Avrupa devletlerinin ittifaktan çekilmelerinden endişe ederek temkinli davranmıştır. Ayrıca Fransa en baştan beri bu dörtlünün dışında yer almış ve bu ise diğer devletleri rahatsız etmiştir. Osmanlı ile Mısır arasında tam mutabakatın sağlanmasının ardından Fransa, İngiltere, Rusya, Prusya, Avusturya ve Osmanlı devletleri arasında Boğazlar Anlaşması imzalanmıştır. (10 Temmuz 1841)

            Bu eser, aynı konuda yazılmış diğer eserlerden, daha önce hiç kullanılmamış Osmanlı arşiv belgelerini kullanmasıyla ayrılmaktadır. Osmanlı’nın o dönemde içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durum ayrıntılarda oldukça net bir şekilde kendini göstermektedir. Her ne kadar bu mesele daha önce bir kaç kez değişik açılardan ele alınmış olsa da Muhammed Kutluoğlu, Mısır Sorunu’nu bütüncül bir bakış açısıyla, sorunun çıkış noktasından başlayarak tamamen çözümlendiği ana kadar, iç ve dış bütün faktörleriyle izah ederek okuyucuya orijinal noktalar sunmayı başarmıştır. Mısır Sorunuyla ilgili çalışmalar ne bu kitapla başlamış, ne de bu kitapla son bulacaktır. Ancak eminim ki bu çalışma, Osmanlı’nın söz konusu dönemine ve ya konuya ilgi duyan herkesin kitaplığında yerini alacak ve bir başvuru kaynağı haline gelecektir.