Bismillahirrahmanırrahıym.
Bel’am bin
Baura çok büyük bir alim ve çok büyük bir Veli idi. Sahrada
vaaz ettiği zaman,her yönde ve her yüz adıma bir adam dikilerek
onun sesi duyurulur, on binlerce insan dinlerdi. Allah cc onun duasını
hiç reddetmedi, kendisini bile kendi duası ile helâk etti. Dünya
onu bile aldattı ve imansız olarak göçtü.
Musa(as)
orduları ile bir memleketten geçecek idi. O memleketin kıralı
bunu istemiyordu. Kral ve adamları Bel’am bin Baura’ya,
Musa(as)’ın ordusunun oradan geçmesini engellemesi için dua
etmesini istediler ve bunun için de kendisine çok büyük
hediyeler gönderdiler.
Bel’am
bin Baura: “O Allah’ın peygamberidir, dinimiz onun dini ile aynıdır.
O’nun yanındakiler de melekler ve mü’minlerdir. Şayet ben
onların aleyhinde dua edersem dünyam da, ahiretim de helâk
olur” diyerek, önce reddetti. Ama kral ve adamları işin peşini
bırakmıyorlardı. Bel’am’e herşeyi vaad ettiler. Ama yine de
kabul etmiyordu. Sonra o memleketin güzelliği ile dillere destan
olmuş bir kadını vardı, onu da Bel’am’in peşine taktılar.
Artık herşey Bel’am’in emrinde olacaktı; para, mal, mülk,
kralın en yakın adamı olmak, dünyanın en güzel kadını ile
evlenmek... bütün bunlara karşı yapması gereken ise sadece
Allah’ın Peygamberi ve ordusu aleyhine lanet okumak, yani
Allah’a isyan etmek.. Şeytan Bel’am’ın aklını çeldi, “önce
lanet okursun, sonra da tevbe edersin, olur-biter” diye vesvese
verdi.
Nihayet kadınlı
erkekli gurup toplanıp, Bel’am’ın her zaman dua ettiği tepeye
doğru hareket ettiler. Bel’am’in meşhur merkebi tepeye yaklaşınca
birden yere yattı. Bel’am merkebi döverek kaldırdı, fakat
merkep gerisin geri döndü. Dağa doğru çevrilen merkep yere yatıyor,
kalkınca da geriye dönüyordu. Allah cc nin izni ile merkep konuşmaya
başladı “Yazıklar olsun sana ey Bel’am; şu önümde beni
durduran melekleri görmüyormusun? Durmadan beni dövüyorsun. Ben,
Allah’ın Peygamberi ve mü’minler aleyhine dua etmek için seni
nasıl sırtımda taşırım” dedi. Bu mucize uyarıya da kulak
asmayınca, Allah cc kendisinin yolunu açtı ve dağa vardılar.
Bel’am
Musa(as) ve mü’minler için dua etmeye; kendisine ve o memleket
halkına ise lânet okumaya başlamıştı.
Etrafındakiler:
“Ey Bel’am, sen yanlış dua ediyorsun, Musa ve ordusuna yapacağın
lâneti bize yapıyorsun, duanı düzelt...” diye uyarıyorlardı,
ama..
Bel’am:
“Vallahi dilime sahip olamıyorum, bütün söylediklerimi Allah söyletiyor.”
Dedikten sonra dili uzamaya başladı, hem de ta beline kadar...
Bel’am:
“Artık korktuğum başıma geldi, dünyam da ahiretim de
mahvoldu. Artık duam da kabul olmaz, olsa bile zaten istediğimi söyleyemiyorum.
Ama olanlar oldu zaten, bundan sonra Musa ve ordusuna hile ve tuzak
kurmaktan başka bir çaremiz de kalmadı. Şimdi söyleyeceklerimi
uygulamaya koyacaksınız; En güzel kızlarınızı ve kadınlarınızı
getiriniz, onları soyunuz ve güzel kokularla cazip hale getiriniz.
Ellerine çiçekler vererek Musanın ordusunun konakladığı yere gönderiniz.
Kendilerine sıkı sıkıya tembih ediniz, sakın olaki onlara zina
teklif eden askerleri reddetmesinler. Şayet bir kişi bu kadınlardan
biri ile zina yapacak olursa, onların hepsi helak olacak.. durmayın
elinizi çabuk tutun...”
Bel’am’in
dediğini yaptılar ve kadınlarını süsleyip askerlerin arasına
saldılar. Askerlerin ileri gelenlerinden çok kuvvetli birisi vardı,
kızlardan birisini kucaklayıp doğru Musa(as)’ın bulunduğu
yere vardı ve:”Zannederim, şimdi sen bana bu güzel kadının
haram olduğunu söyleyeceksin”
Musa(as):
“Evet, o sana haramdır, sakın ona yaklaşma”
Asker:
“Vallahi bu konuda seni asla dinlemeyeceğim, bana engel olmaya
kalkanları da öldüreceğim” dedi ve kadını çadırına götürdü.
Hiç kimse çadıra girmeye cesaret edemiyordu. Allah cc, o andan
itibaren taun hastalığını gönderdi oraya.. Asker kırılmaya başlamıştı.
Askerin içinde çok güçlü ve Musa(as)nın da yakını olan başka
birisi vardı, bu asi askerin hakkından ancak o gelebilirdi. Hemen
onu buldular ve dosdoğru çadıra varıp, zina halindeki çiftin
ikisini bir mızrağını sapladı, onları havaya kaldırarak
“Rabbim, sana isyan edenleri böyle cezalandırırım” deyince
taun hastalığının sebep olduğu ölüm durdu. Tefsirlerde bir
saatin içinde yetmiş bin civarında askerin taundan öldüğü
belirtilmektedir.
Bu olay
Kur’an’da şöyle anlatılmaktadır: