YANLIŞLAR

          

       İnsanların kafaları, İslam hakkında, yalan-yanlış bilgilerle doldurulmuş. Bu yanlış bilgiler ise, pek çok insanı İslam hakkında yanlış tavır almaya itiyor. İnsan günlük hayatında; ailesinin, komşusunun ve çevresinin hâl ve hareketlerinde İslam adına yapıldığı söylenen bazı yanlış davranışları gördükçe, içinden islama karşı olumsuz tepkiler doğuyor. Bazen duyuyoruz “şayet Müslümanlık bu ise, ben Müslüman değilim.” Bu insana İslam'ın hakikati unutturulmuş, o, Müslümanım diyen insanların hal ve hareketlerine bakarak, İslam hakkında bilgi sahibi olduğunu sanıyor. Bugün Müslümanlar, İslâmın çağa uyup uymadığına bakıyor. Yani İslam'a çağın gözlüğü ile bakıyor ve İslam hakkında yanılıyor. Çünkü çağın cahiliye çağı olduğunu unutuyor. İnsanlar bu çağda da cahiliye hayatı yaşıyorlar, tıpkı İslâm'ın geldiği zamandaki gibi. O zamanda da Efendimiz(sav)’e; senin getirdiğin bu İslami hayat tarzı, bizim yaşamaya alışkın olduğumuz cahiliye çağı hayatına uymuyor, sen bizim hayatımıza uyacak bir sistem getir” diyorlardı. Bunu Allah cc Kuran’ında bildiriyor : “Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım” (Yunus-15) İslam o çağın cahiliye hayatına uymadığı için, o zamanın insanı Peygamber’den Kur’anı değiştirmesini istiyordu. İndiğinden bugüne kadar değiştirilemeyen ve kıyamete kadar da değiştirilemeyecek olan Kur’anı, bugünün Belam Bin Baura kılıklı alim müsveddeleri, çağdaş hayata uyacak şekilde yorumlamaya gayret ediyorlar. Böylece, günümüz insanın yanlış din anlayışına, kendilerince, Kur’an’ı da alet ediyorlar. Sebep olarak da: “Bu çağ bilgi çağı, dinimizin çağımıza göre yorumlanması gerek” gibi, saçmalıklar savuruyorlar. İddialarına göre, bu çağ insanı bilimde Kur’an’ın önüne geçmiş(!); bugünün bilimi ışığında İslam yeniden yorumlanmalıymış(!).

     Bir zatın, başka bir konuyla ilgili bir misali var: at ile kaplumbağa yarışa başlamışlar. Yarış dairevi bir alan içerisinde yapılıyor. At yarış alanını yüz kere turladığı halde, kaplumbağa daha ilk turu bitirememiş; ama 101.turu yapmakta olan at, bir an için daha ilk turunu yapmakta olan kaplumbağanın gerisinde bir konuma geliyor. Böbürlenerek geriye bakan kaplumbağa ata şöyle sesleniyor: “Gerici”...

     Bu misal, bugünün çağdaş insanının kendi cahiliye hayatını Kur’an’la mukayese ederek; Kur’an’ı çağın gerisindeymiş gibi algılaması bakımından yerinde bir örnek. BU GÜNÜN MÜSLÜMANI, BİR MESELEYİ ÖĞRENECEĞİ ZAMAN “BU KONUDA ALLAH’IN HÜKMÜ NEDİR?” DİYE, ALLAH’IN HÜKMÜNÜ ÖĞRENMEYE DEĞİL, BAZI KİŞİLERİN ŞAHSİ GÖRÜŞLERİNİ SORUYOR. ŞAHSİ GÖRÜŞLERİNE İSLAMİ KILIF UYDURAN KİŞİLER İSE KENDİ GÖRÜŞLERİNİ, SANKİ İSLAM’IN HÜKÜMLERİYMİŞ GİBİ MUHATAPLARINA ANLATIYORLAR. BÖYLECE ŞAHSİ GÖRÜŞ VE KANAATLER, MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN İSLAMIN HÜKÜMLERİ OLARAK ALGILANIYOR VE HER KAFADA AYRI BİR İSLAM VARMIŞ GİBİ KABUL EDİLİYOR.

     Peki çare nedir?

     Çare basit. Her şeyi kaynağından almak. İslam'ın delilleri dörttür: Kitap(Kur’an),

     Sünnet,

     İcmai-Ümmet,

     Kıyası Fukaha(Mezhepler).

     Bu ölçünün dışına çıkan her Müslüman dalalete düşme tehlikesi ile daima karşı karşıyadır. Rabbimizin emrine kulak verelim: “Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.”(Ali Imram-103) Allah'ın ipine yapışmaktan başka çaremiz yoktur.