|
Geleneksel
yapıdaki eğitim sistemleri, sözel ve sayısal alanlarda çok iyi
gelişmemiş öğrencilerin sahip oldukları diğer yeteneklerini
görmezden gelerek, küçümseyerek veya yok sayarak bu
öğrencileri kolaylıkla " öğrenme özürlü," " zeka özürlü" veya
" yavaş öğrenen" gibi olumsuz sıfatlarla
etkileyebilmektedirler. Diğer taraftan, çoklu zeka teorisi,
bütün çocukların sahip oldukları doğal ve gizil güçleri,
potansiyelleri ve yetenekleri bulmayı ve onları geliştirmeyi
vurgulayan bir eğitim felsefesi ortaya atmaktadır. Bu yönüyle
bu teori , çocukların sahip oldukları iç yetileri, ilgileri ve
istidatları hakkında anlayış geliştirmek ve tartışmak için
eğitimcilere ortak bir dil sunmaktadır. Yapılan araştırmalar
zeka gelişimi konusunda doğru ve etkili bir öğrenme ortamının,
kalıtımdan çok daha önemli olduğu gerçeğini ortaya
koymaktadır.
Bu
teorinin öğrencilere eğitim kurumlarında uygulanabilmesi için
öğrencilerin bu özelliklerini ölçebilmek gerekmektedir. Bu
envanterin amacı, bir bireyin kendisini sekiz farklı zeka
alanında da sahip olduğu tecrübeleriyle ilişki kurmasına
yardim etmektir. Bu değerlendirme, öğrencilere yaşamlarında
yoğun olarak kullandıkları zeka bölümleri hakkında fikir
verirken geliştirmeleri gereken zeka bölümlerini de fark
etmelerine yardımcı olacaktır. Ülkemizde henüz çoklu zeka
teorisini uygulamaya çalışan çok az okul bulunmaktadır. Buna
rağmen öğrencilerin alan ve meslek seçerken çoklu zeka
alanlarının farkında olmalarında büyük yararlar
vardır. Burada; Çoklu zeka öğrencilere nasıl
öğretilebilir?, Eğitim sürecine nasıl uygulanabilir?, Sınıf
yönetimi nasıldır?, Ölçme değerlendirme anlayışı nasıldır ?,
Öğretim stratejileri nelerdir?, Çoklu zeka teorisine dayalı
bir okul yapısı nasıl oluşturulur? gibi soruların yanıtlarına
yer verilmemiştir. Bu soruların yanıtları hakkında detaylı
bilgiler, kaynaklarımızda belirttiğimiz yayınlardan
edinilebilir. Amacımız bu teori hakkında kısa bilgiler
vermenin yanında geliştirmiş olduğumuz "Çoklu Zeka Alanları
Ölçeği"ni tanıtmaktır.
Ölçeğin
gelişme aşamalarında çeviri ve yayınlarından yararlanabilmemiz
için izin veren Yrd. Doç. Dr. Ahmet Sabana, kaynaklar öneren
ve çalışmalarımızın çeşitli aşamalarında önerileri ile katkıda
bulunan Dr. Nilay Bümene, soruların istatistiksel analizlerini
yapan ve sonuçlarını kitapçığımızda sunan Dokuz Eylül
Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi
Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Zahit Harmanli'ya, soruların
kültürümüze uygun ve anlaşılabilir olması için niteliksel
analizlerinde yardımcı olan edebiyat öğretmeni Kenan Ayana,
çalışma grubumuzda bulunan rehberlik ve psikolojik danışmanlık
bölümü son sınıf öğrencisi Zeynep Alptunaya, optik okuma -
soruların ve kitapçığın yazımı konularında yardımcı olan
ölçme-değerlendirme görevlisi Gülfer Sarucana teşekkür
ederim.
ÇOKLU
ZEKA TEORİSİ VE ÇOKLU ZEKA ALANLARININ ÖLÇÜLMESİ
Kaza
ya da hastalık sonucu hasar görmüş beyinleri inceleyen Prof.
GARDNER, bir bölümü hasar gördüğünde çoğu kez tümüyle sağlıklı
kalacak şekilde birbirinden bağımsız çalışan ayrı ayrı
yetenekler gözlemlemiştir. İnsan beyninin farklı bölümlerden
oluştuğu ve her bir bölümün özel işlevlere sahip olduğu
gerçeği ortaya çıkmıştır. Beyin hasarlarından doğan zeka
bozuklukları üzerine elde edilen araştırma bulguları
sonucunda, insanların beyinlerinin belli bir bölümü zarar
gördüğünde bile, beynin kalan bölümü ile insanlar belli
alanlarda performans gösterebiliyor ve yaşamlarına devam
edebiliyorlardı. Prof. GARDNER zekayı yeniden tanımladı.
Ona göre zeka, değişen dünyada yasamak ve değişimlere uyum
sağlamak amacıyla her insanda kendine özgü bulunan yetenekler
ve beceriler bütünüdür, yasadığınız toplumda faydalı şeyler
yapabilme kapasitesidir. Her insan sahip olduğu zekalarla
birlikte farklı bir öğrenme, problem çözme ve iletişim kurma
yöntemine sahiptir. Zeka, yasam boyu karşılaşılan farklı
durumlarda problemleri çözme ve yeni ürünler ortaya çıkarma
kapasitesidir. Prof. GARDNER yıllar boyu hakimiyetini
sürdüren, insanların tek bir zekaya sahip oldukları IQ denilen
zeka anlayışını kirdi. Ona göre insanların sahip oldukları
çoklu zekaların her biri yasamak,öğrenmek ve insan olmak için
kullanılan etkili birer araçtırlar.
ZEKAYA
İLİŞKİN ESKİ ANLAYIŞ
1.
Zeka doğuştan kazanılır,sabittir ve bu nedenle de asla
değiştirilemez.
2.
Zeka, niceliksel olarak ölçülebilir ve tek bir sayıya
indirgenebilir.
3.
Zeka,tekildir.
4.
Zeka,gerçek hayattan soyutlanarak (yani,belli zeka testleri
ile) ölçülür.
5.
Zeka, öğrencileri belli seviyelere göre sınıflandırmak ve
onların gelecekteki başarılarını tahmin etmek için
kullanılır..
ZEKAYA
İLİŞKİN YENİ ANLAYIŞ
1.
Bir bireyin kalıtımla birlikte getirdiği zeka kapasitesi
iyileştirilebilir, geliştirilebilir, değiştirilebilir.
2.
Zeka, herhangi bir performansta,üründe veya problem çözme
sürecinde sergilendiğinden sayısal olarak hesaplanamaz.
3.
Zeka, çoğuldur ve çeşitli yollarla sergilenebilir.
4.
Zeka, gerçek hayat durumlarından veya koşullarından
soyutlanamaz.
5.
Zeka, öğrencilerin sahip oldukları gizil güçlerini veya doğal
potansiyellerini anlamak ve onların başarmak için
uygulayabilecekleri farklı yolları keşfetmek için
kullanılır.
ÇOKLU
ZEKALAR
SÖZEL-DİLSEL
ZEKA: (Okuma, yazma ve konuşma zekası) Kelimelerle düşünme
ve ifade etme, dildeki kompleks anlamları değerlendirme,
kelimelerdeki anlamları ve düzeni kavrayabilme, şiir okuma,
mizah, hikaye anlatma, gramer bilgisi, mecazi anlatım,
benzetme, soyut ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve yazma
gibi karmaşık olayları içeren dili üretme ve etkili kullanma
becerisidir.
Bu
zekası yüksek olan kişiler her hikayeyi, masalı, fıkrayı
anlatır. İyi bir hafızası vardır. Kelime oyunlarını sever. İyi
bir kelime hazinesi vardır. Sözel olarak iyi iletişim kurar.
Öğrenmede daha çok kitaplar, teypler, yazma materyalleri,
görüşme ve tartışmalar, konuşma ve dinleme materyallerine
ihtiyaç duyar. Farklı kelimeleri, sesleri, ritimleri dinler ve
tepkide bulunur. Diğer insanların seslerini, dil üslubunu,
okumasını ve yazmasını taklit edebilir. Cümleleri dinler,
yorumlar, farklı bir tarzda ifade eder ve söylediklerini
hatırlar. Okuduklarını anlar, özetler ve kolaylıkla hatırlar.
Farklı zamanlarda, farklı amaçlar için, farklı gruplara etkili
bir biçimde hitap edebilir. Dinleyicileri, konuşmaları ile
etkiler. Okuma, yazma, dinleme ve konuşma gibi dil
sanatlarında farklı yapılar oluşturabilir. Farklı dilleri
öğrenme becerisine sahiptir. Hikaye, şiir yazma gibi
etkinliklerden zevk alır. Yeni dil formları oluşturur. Etkili
dinleme becerilerine sahiptir.
Öğrenme
yolu: Kelimelerle oynayarak, yazarak, okuyarak, konuşarak,
mizahi kullanarak, ikna ederek öğrenme. Çalışma alanları:
Edebiyat, Yazarlık, Sair, Arşivcilik, hatip, Dil Bilim, Hukuk,
Siyaset gibi alanlarda basarıyla
çalışırlar. MANTIKSAL-MATEMATİKSEL ZEKA: (sayı, anlama ve
mantık zekası) Sayılarla düşünme, hesaplama, sonuç çıkarma,
mantıksal ilişkiler kurma, hipotezler üretme, problem çözme,
eleştirel düşünme, sayılar, geometrik şekiller gibi soyut
sembollerle tanışma, bilginin parçaları arasındaki ilişkiler
kurma becerisidir. Nesnelerin nasıl çalıştığına dair
sorular sorar. Hızlı bir şekilde zihinsel matematik yapar.
Matematik aktivitelerini, strateji oyunlarını, mantık
bulmacalarını sever. Yüksek düşünme tekniklerini kullanır.
Zeka oyunlarında basarilidir. Deney yapma, sınama, sorgulama
ve araştırmalardan zevk alır. Öğrenmede daha çok kesifler,
düşünme, tümevarım ve problem çözmeden yararlanır. Neden-sonuç
ilişkilerini çok iyi kurar. Somut cisimleri soyut sembolik
ifadelere dönüştürebilir. Mantıksal problem çözümlerinde
basarilidir. Hipotezler kurar ve sınar. Miktar tahminlerinde
bulunur. Grafikler ya da şekiller halinde verilen (görsel)
bilgileri yorumlar. Bilgisayar programları hazırlar. Grafik,
sema, sakillerle çalışmaktan hoşlanır.
Öğrenme
yolu: Akil yürüterek, soyut modelleri tasarlayarak,
sayılarla düşünerek, ilişkileri ve bağlantıları kurgulatarak
öğrenme.
Çalışma
alanları: Muhasebeci-satın alma, matematik ve mühendislik
bilimleri, Bilim adamı, İstatistik, bilgisayar, ekonomi ve fen
bilimleri alanlarında basarıyla çalışabilirler.
GÖRSEL
VE MEKANSAL ZEKA: (Resim, renk ve sekil zekası) Resimler,
imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, üç boyutlu nesneleri
algılama ve muhakeme etme becerisidir. Resimler ve
şekillerle düşünür. Hayalinde gördüğü resimleri anlatabilir.
Harita, tablo ve diyagramları anlayabilir. Çok hayal kurar.
Sanat ve Proje aktivitelerini, görsel sunuşları sever. Okurken
kelimelerden çok resimlerden anlar. Tasarım, çizim ve
görsellikten zevk alır. Öğrenmede daha çok sanat, video,
filmler, bulmacalar ve haritalardan yararlanır. Kolaylıkla yön
bulma becerisine sahiptir. Dinlediklerinden zihinsel objeler
hayaller, resimler üretir. Öğrendiği bilgileri hatırlamada bu
zihinsel resimleri kullanır. Üç boyutlu ürünler hazırlamaktan
hoşlanır. Origami ve maketler hazırlar. Bir objenin farklı
açılardan perspektifini anlayabilir, onu zihninde
canlandırabilir. Öğrendiği bilgileri somut ve görsel sunuşlara
dönüştürür.
Öğrenme
yolu: İmgeleri düzenleyerek, zihinsel resimler oluşturarak,
çizerek, desen oluşturarak, hayal ederek öğrenme.
Çalışma
alanları: Ressam, Artist, Fotoğrafçı, Mühendis, Kameraman,
Mimar, Heykeltıraş, Tasarımcı, Dekoratörlük, İzci, Rehber gibi
meslek alanlarında basarıyla çalışabilirler.
BEDENSEL-KİNESTETİK
ZEKA: (Beden, hareket ve denge zekası)Hareketlerle, jest
ve mimiklerle kendini ifade etme, beyin ve vücut
koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanabilme becerisidir.
Bir veya birden çok sporla uğraşır. Uzun süre hareketsiz
oturamaz. Nesneleri parçalayıp bütünlemeyi sever. Yeni
tanımadığı nesnelere dokunur . Hareket ederek öğrenir.
Dinleme, konuşma, dans, koşma, dokunma ve hareket etmeyi
sever. Öğrenmede roleplay, drama, tiyatro ve hareket etmeye
ihtiyaç duyar. Sağlıklı yasam konusunda vücutlarına özen
gösterirler. Fiziksel islerde, görevlerde denge, zarafet,
maharet ve dakiklik gösterirler. Çevresini, nesneleri,
eşyaları dokunarak ve hareket ederek inceler. Öğrendiklerine
dokunmayı, ellemeyi ya da onları kullanmayı tercih ederler.
Fiziksel maharet isteyen alanlarda (dans, spor...) yenilikler
keşfeder ve farklılıklar ortaya çıkarırlar. Rol yapma,
atletizm, dans, dikiş-nakis gibi alanlarda yetenekleri vardır.
Aktif katılımla daha iyi öğrenirler. Söylenenden daha çok
yapılanı hatırlarlar. Gezi-inceleme-model/maket yapma gibi
fiziksel aktivitelere katılımdan zevk alırlar. Organizasyon
yapma özellikleri gelişmiştir. Bulundukları çevreye ve onu
kapsayan sistemlere karsı duyarlıdırlar ve sorumlu
davranırlar. Öğrenme yolu: Zihinle bedeni birleştirerek,
mimiklerle, vücudu geliştirerek, dokunarak, dans ederek, üç
boyutlu tasarımlar oluşturarak öğrenme.
Çalışma
alanları: Spor, Dans, Heykeltıraş, Teknik direktör,
Koreografi, Oyunculuk, Cerrahlık, Pantomimcilik, Sanatçılık
gibi alanlarda basarıyla çalışabilirler.
MÜZİKSEL
- RİTMİK ZEKA: (Ses, melodi ve ritim zekası ) Sesler,
notalar, ritimlerle düşünme, faklı sesleri tanıma ve yeni
sesler, ritimler üretme becerisidir. Ritmik ve tonal
kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik
aletlerine karşı duyarlılık kapasitelerini içerir. Notasını
görmediği müziği tanır. Melodileri tanır. Enstrüman çalar,
koroda söyler. Çalışırken tempo, ritim tutar. Seslere karşı
duyarlıdır. Şarkıları kolaylıkla öğrenir. Şarkı söyleme,
mırıldanma ve dinlemeyi sever. Öğrenmede müzik, teyp-recorder,
kasetler ve ritimlere ihtiyaç duyar. İnsan sesi çevreden gelen
sesler gibi çok farklı seslere karşı duyarlıdır, dinler ve
tepkide bulunur. Müziği yaşamında kullanmak için fırsatlar
oluşturur. Seslerle nota ve ritimlere karşı özel bir ilgiye
sahiptir. Müziği hareketlerle birleştirerek farklı figürler
ortaya çıkarabilir. Orijinal müzik kompozisyonları
oluşturabilir.
Öğrenme
yolu: Melodi ve ritim yaratarak, empati kurarak, seslere
duyarlı olarak, enstrüman kullanarak, müziğin yapısını
kavrayarak öğrenme.
Çalışma
alanları: Sarkıcı, Besteci, Müzisyen, Orkestra şefi, Müzik
eleştirmeni gibi alanlarda basarıyla çalışabilirler.
KİŞİLER
ARASI - SOSYAL ZEKA: (İnsan, ilişki ve uyum zekası) Grup
içerisinde işbirlikçi çalışma, sözel ve sözsüz iletişim kurma,
insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama, paylaşma,
ifade edebilme, yorumlama ve insanları ikna edebilme
becerisidir.
Arkadaşları
ile birlikte olmaktan hoşlanır. Doğal lider olarak davranır.
İkna becerisine sahiptir. Kulüp dernek ve komitelerde zevkle
çalışır. Çok arkadaşı vardır. Dinlemeyi ve konuşmayı sever.
Yönetme ve organize etmeden zevk alır. Öğrenmede arkadaşlar,
grup oyunları ve sunuş yapmaya ihtiyaç duyar. Yaşıtlar ile ya
da farklı yas grupları ile olmaktan zevk alırlar. Diğer
insanların duygularına karsı duyarlıdırlar. Diğer insanları
konuşmaları ile etkilerler. Grup ve takım çalışmalarından, çok
özel ve mükemmel ürünler ortaya çıkararak; gruplar halinde
çalışmaktan zevk alırlar. Farklı kültürler, farklı yasam
tarzları konusunda çok meraklıdırlar. Çok küçük yaslarda bile
toplumsal ve politik sorunlarla ilgilenebilirler. Güçlü bir
espri yeteneğine sahiptirler. Davranışlarının sonuçlarını
değerlendirebilirler. İnsanların her tür davranışına karşı
kabul edicidirler. Sözel ve bedensel dili etkili bir biçimde
kullanırlar. Farklı ortamlara, farklı insan topluluklarına
girdiklerinde kolaylıkla uyum sağlayabilirler. İnsanları
organize etme yetenekleri vardır. Liderlik vasıflarını
taşırlar.
Öğrenme
yolu :
Sinerji
oluşturarak, sempati kurarak, işbirliği yaparak, kaynaşarak,
iletişim kurarak öğrenme.
Çalışma
alanları :
Öğretmenlik,
Yönetim, İsletme, Danışmanlık, Psikologluk, Rehberlik uzmanı
ve Politika gibi alanlarda basarıyla çalışabilirler.
KİŞİSEL-İÇSEL
ZEKA :
(Ben,
karakter ve kişilik zekası) İnsanin kendi duygularını,
duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini tanıma, kendini
değerlendirebilme ve kendisiyle ilgili hedefler oluşturabilme
becerisidir. Özgürlüğüne düşkündür. Bireysel çalışmalardan
zevk alır. Kendisi hakkında düşünmeyi sever. Kendi ilgi ve
becerilerinin farkındadır. Basari ve başarısızlıklardan zevk
alır. Kendini sever ve kendisiyle gurur duyar. Yalnız
kalmaktan hoşlanır. Kendi iç dünyasını düşünür. Hedefler
oluşturma ve hayallerden zevk alır. Öğrenirken kişisel
çalışmalar, kendini değerlendirme ve kişisel farkındalığa
ihtiyaç duyar. Yasadıkları her olay veya deneyim üzerinde çok
fazla düşünürler. Kendi içlerinde bir değer ve anlayış sistemi
oluştururlar. Her şeyde kendilerinden bir şey ararlar. Yasam
felsefelerini oluşturmaya yönelik bir arayış içindedirler.
Yaşamlarında motivasyon kaynakları, hedefleridir.
Öğrenme
yolu :
Yoğunlaşarak,
duygu ve düşüncelerinin farkına vararak, ruhsal gerçekliklerin
farkına vararak, düşünmeyi düşünerek, benliğini geliştirerek,
özgün bireysel etkinlikler yaparak öğrenme.
Çalışma
alanları :
Yazar,
Psikoterapist, Sosyal hizmet uzmanı, Dini lider, sanatçı, İş
adamı, Ressam, heykeltıraş vb. alanlarda basarıyla
çalışabilirler.
DOĞACI
- VAROLUŞÇU ZEKA:
(Doğa,
çevre ve canlı zekası) Doğadaki tüm canlıları tanıma,
araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme
becerisidir.
Araştırmalar
yapmayı sever. Doğadaki canlıları incelemekten hoşlanır.
İnsanin varoluşunun nedenlerini ve kendi varoluşunu düşünür.
Doğadaki hemen her canlının yaşamına ilgi duyarlar. Farklı
canlı türlerinin isimlerine karsı dikkatlidirler, çiçek
türleri hayvan türleri onlar için çok çekicidir. Seyahat
etmeyi, belgeseller izlemeyi severken, doğa ve gezi
dergilerini incelemekten hoşlanırlar. Kendilerine özgü
out-door etkinlikler düzenlerler doğayla her şeyi paylaşırlar.
Doğadaki bitki türlerine karsı duyarlıdırlar. Doğanın insanlar
üzerindeki ya da insanin doğa üzerindeki etkisi ile
ilgilenirler.
Öğrenme
yolu :
Doğayı
ve doğada olup bitenleri gözlemleyebilme yeteneği kazanarak,
kendisinin de bu dünyanın bir parçası olduğunun farkına
vararak öğrenme.
Çalışma
alanları :
Zooloji,
Botanik, Organik Kimya, Biyoloji, Jeoloji, Meteoroloji,
Arkeoloji, Çiçekçilik, Tip, Fotoğrafçılık, Dağcılık, İzcilik
vb. alanlarda basarıyla çalışabilirler.
ÇOKLU
ZEKA TEORİSİNİN İLKELERİ
İnsanlar çok farklı zeka türlerine sahiptir.
Her insan aktif olarak kullandığı zekaları ile özel bir
karışıma sahiptir. Her insanin kendine özgü bir zeka profili
vardır.
Zekaların her biri insanda farklı bir gelişim sürecine
sahiptir.
Bütün zekalar dinamiktir.
İnsandaki zekalar tanımlanabilir ve
geliştirilebilir.
Her insan kendi zekasını geliştirmek ve tanımak
fırsatına sahiptir.
Her bir zekanın gelişimi kendi içinde
değerlendirilmelidir.
Her bir zeka hafıza, dikkat, algi ve problem çözme
açısından faklı bir sisteme sahiptir.
Bir zekanın kullanımı esnasında diğer zekalardan da
faydalanılabilir.
Kişisel altyapı, kültür, kalıtım, inançlar zekaların
gelişimi üzerinde etkiye sahiptir.
Bütün zekalar, insanin kendini gerçekleştirmesi yolunda
farklı ve özel kaynaklardır.
İnsan gelişimini değerlendiren tüm bilimsel teoriler
çoklu zeka teorisini desteklemektedir.
Su anda bilinen zeka türlerinden daha farklı zekalar da
olabilir. Yasamda hiçbir aktivite yoktur ki tek bir zeka
bölümü içersin. Yaptığımız çok basit islerde bile farklı zeka
bölümlerini kullanırız.
Bir
futbolcu hem Görsel - Mekansal hem de Kinestetik - Bedensel
Zekasını etkili bir biçimde kullanabilir. Bu zekalara ek
olarak Sosyal Zekayı da güçlü olarak kullandığında basarili
bir teknik direktör olabilir. Bu duruma en iyi örnek olarak da
Fatih Terim gösterilebilir.
Basarili
bir saz üstadının iyi bir vücut - el kombinasyonuna ihtiyacı
vardır. Doğal olarak, kinestetik ve müziksel Zekayı ayni anda
kullanabilir. Eğer bu sanatçı dinleyicilerle arasında güçlü
sözel bir bağ kurabiliyorsa, müzik yorumcusu olarak verdiği
konserlerde de adini duyurabilir.
Neşet
Ertaş, Müziksel ve Bedensel Zekayı etkin bir biçimde kullanan
bir müzisyendir. Daha çok kalabalık, abartılı ortamlarda
bulunmak yerine genellikle daha mütevazi bir yasam sürdürmeyi
tercih etmektedir. Bu durum, onun sosyal zekadan çok kişisel
zekayı daha etkin olarak kullandığını gösterir.
Bir
başka örnekte, eğer sözel zekası güçlü bir insan bedensel ve
sosyal zekasını da etkili bir biçimde kullandığında basarili
bir stand-up' çi olabilir. Bu duruma örnek olarak Yılmaz
Erdoğan verilebilir. Diğer yandan sözel zekasını ve kişisel
zekasını etkili bir şekilde kullanan bir başka insan da
basarili bir yazar olabilir.
"Yasam
matematiksel ve sözel etkinliklerle sınırlandırılmayacak kadar
renkli ve zengindir. Unutulmaması gereken çok önemli bir nokta
vardır. O da insanların kesinlikle bir zeka bölümü ile
etkilenmemesi gerçeğidir. Çünkü Çoklu Zeka Teorisinin en
önemli ilkelerinden biri, zekaların sürekli bir gelişim
dinamizmine sahip olduklarıdır." Hiçbir insan "Benim sözel
zekam daha yüksek, diğerleri değil" gibi ifadelerle kendine
sınırlar koymamalıdır. Tüm zekaların yasam boyu gelişme
fırsatı vardır. İnsanlar, güçlü olan zeka bölümlerini daha
yoğun kullanırlar, fakat diğer zekalarının gelişimi için de
çaba harcadıklarında yaşamlarına renklilikler
katabilirler.
ÇOKLU
ZEKA ALANLARININ GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER ?
Çoklu
zeka teorisinin savunduğu en önemli etkenlerden birisi, bütün
insanların göreceli olarak bütün zeka alanlarını yeterli bir
uzmanlık düzeyinde geliştirebilme yeteneğine sahip olduğudur.
Çoklu zekada kişiye güçlü veya zayıf zekası gibi tanımlama
yapmak sakıncalıdır. Çünkü, bir insanin zayıf zekası diye
ölçülen zekası, eğer onu geliştirme fırsatı tanınırsa, belli
bir süre sonra o kişinin en güçlü zekası haline gelebilir.
Biyolojik Nitelik, Bu kategori, bir bireyin genetiksel ve
kalıtımsal olarak taşıdığı izler ile bu bireyin beyninde
doğumdan önce, doğum sırasında veya doğumdan sonra meydana
gelen tahripleri kapsar. Örneğin, eğer bir anne gebelik
esnasında içki, sigara, veya çeşitli uyuşturucu maddeleri
kullanmakta ise, bu durum muhtemelen daha cenin halindeki
çocuğunun hassas bir şekilde gelişen sinir sistemini de tahrip
etmiş ve onun ileride tamir edilemez bir şekilde beynini
zedelemiş olacaktır. Dolayısıyla, bazı çocuklar daha doğuştan
itibaren kendi zeka alanlarını geliştirmede çeşitli engellerle
karşı karşıya kalabilmektedirler.
Kişisel
hayat hikayesi, Bu kategori, bir bireyin çeşitli zeka
alanlarının gelişimini hem olumlu hem de olumsuz yönde
etkileyen ebeveynleri, arkadaşları, öğretmenleri ve diğer
insanlarla olan bütün ilişkilerinin, etkileşimlerinin ve
tecrübelerinin doğasını kapsar. Örneğin,
Eğer bir bireyin ebeveynleri bir viyola, bir piyona
veya benzeri müziksel enstrümanı alamayacak kadar yoksul ise,
bu bireyin müziksel-ritmik zekasının gelişmesi de geri
kalabilir.
Eğer bir bireyin ebeveynleri çocuğunun
ressam olma arzusuna karşı çıkıp onun bir hukukçu olmasını
istemişlerse, gelişimini engelleme pahasına onun sözel-dil
zeka alanının gelişimine zemin hazırlamışlardır.
Eğer bir birey geniş bir aile ortamında doğmuş,
büyürken ailesine yardim etmek için çalışmak zorunda kalmış ve
kendisi de bir yetişkin olarak halihazırda geniş bir aile
yapısına sahip ise, muhtemelen bu birey özel hayatında belli
kişisel amaçlarını, ideallerini veya hayallerini
gerçekleştirmek(yani, içsel zeka alanını geliştirmek) için de
fazla zaman bulamamıştır.
Eğer bir birey kırsal kesimde büyük bir çiftlikte doğup
büyüdüyse, muhtemelen bu birey büyük bir şehrin merkezinde
doğup büyüyen başka bir bireye kıyasla doğacı zeka alanını
geliştirmek için daha çok fırsata sahip olmuştur.
Tarihsel
ve kültürel özgeçmiş, Bu kategori, bir bireyin doğduğu ve
büyüdüğü yer ve zamanla birlikte bu bireyin doğumdan sonra
içinde yasadığı toplumun çeşitli boyutlarındaki ve kültürel
gelişim ve değişimlerin doğasını kapsar. Örneğin, eğer bir
birey öğretim programı dışındaki sosyal etkinliklerin maddi ve
manevi olarak desteklendiği bir dönemde öğrenci olarak
tiyatroya karşı doğal bir ilgi duyduysa, muhtemelen bu bireyin
sosyal ve bedensel zeka alanlarının gelişimi de ayni fırsatı
bulamayan başka bir bireye kıyasla daha iyi bir düzeyde
olmuştur. Kristalleştirici veya felce uğratıcı deneyimler,
Bir bireyin çoklu zeka alanlarının gelişiminde
"kristalleştirici deneyimler" ve "felce uğratıcı deneyimler"
olmak üzere iki anahtar süreçten söz etmek mümkündür.
Kristalleştirici deneyimler, bir bireyin yeteneklerinin ve
potansiyellerinin gelişiminde "dönüm noktaları" sayılabilecek
tecrübeleri içerirler. Bu olaylar, birey hayatinin herhangi
bir döneminde olabileceği gibi daha ziyade bireyin çocukluk
döneminde vuku bulurlar.
Nitekim,
dahi olarak bilinen ve kabul edilen dünyadaki bir çok
kimselerin hayat hikayeleri incelendiğinde birtakım basit
deneyimlerin bile onların çalışmalarını veya performanslarını
ne kadar çok esinlendiği görülecektir. Örneğin, Albert
Einstein için bu deneyim, beş yaşında iken babasının ona
hediye ettiği basit bir manyetik pusula sonucundadır.
Einstein'a göre, bu yaşantısı onda içinde yasadığımız evrenin
gizemlerine karşı büyük miktarda merak ve kesif isteği
uyandırmıştı. Gerçekte, bu deneyim Einstein'ın uyuyan dehasını
harekete geçirdi ve onu yirminci yüzyıl düşünce dünyasının
önemli bir figürü haline getirecek buluşlar yolculuğuna
başlattı. Öte yandan, felce uğratıcı deneyimler,
kristalleştirici deneyimlerin aksine bir bireyde varolan zeka
potansiyellerini söndüren, körelten veya yok eden tecrübeleri
içerirler. Felce uğratıcı deneyimler, genellikle bir bireyin
belli bir zeka alanının sağlıklı gelişmesini engelleyen
utanma, aşağılanma, suçluluk duygusu, korku ve kızgınlık gibi
olumsuz duygularla doludur.
Örneğin,
son sanatsal kreasyonunu bir şeyi basarmış olmanın verdiği
büyük bir heyecan ve coşku ile öğretmenine göstermeye çalışan
bir öğrenciyi eğer öğretmen onu sınıf arkadaşları önünde
aşağılar ve küçük düşürürse, muhtemelen bu öğretmen o
öğrencinin görsel-uzaysal zeka alanının gelişiminin sona
ermesine de damgasını vurmuş olur. Ayni şekilde, bir müzik
enstrümanını daha çok küçük yaslarda öğrenmeye çabalamakta
iken ebeveynlerinden birinin sürekli olarak "gürültü yapmayı
kes!" tepkisiyle karşılasan bir çocuğun asla bir daha herhangi
bir müzik enstrümanının yanına dahi yaklaşmayacağını tasavvur
etmek de çok zor olmasa gerek.
Bütün
bu faktörlerin etkileşimini Mozart'ın hayat hikayesinde
görebilmek mümkündür. Hiç şüphesiz ki, Mozart hayata güçlü bir
biyolojik yetenekle geldi. Ayni zamanda, Mozart müziksel zeka
alanı güçlü olan bireylerin oluşturduğu bir aile ortamında
doğdu ve büyüdü. Nitekim, Mozart'ın babası oğlunun müziksel
zeka alanındaki gelişimini desteklemek için kendi kariyerini
hiçe sayarak sona erdiren basarili bir besteciydi. Ayrıca,
Mozart zamanın Avrupa'sında müzik dahil bütün sanatsal
faaliyetlerin, performansların veya eserlerin maddi ve manevi
olarak her yönden desteklendiği bir dönemde yasadı.
Dolayısıyla,
Mozart'ın bir yetişkin olarak müziksel dehalığı hem biyolojik,
hem ailevi, hem de toplumsal etkenlerin bir bileşkesi ile
doruğa ulaştı. Ancak, eğer Mozart tamamıyla "müziksel özürlü"
olan veya müziğin bir şeytan isi olarak algılandığı bir aile
ortamında doğup büyüseydi, acaba sonuç ne olacaktı?
Muhtemelen, Mozart'ın biyolojik yeteneğine karşı çıkan güçler
yüzünden onun müziksel dahiliği bu derece yüksek bir düzeye
asla erişemeyecekti. Bu bağlamda, çoklu zeka teorisi, bir
bireyin çeşitli zeka alanlarının gelişiminde en az "kalıtım"
kadar (hatta bazen kalıtımdan da daha çok) bireyin içinde
yaşadığı ekolojik ve kültürel "çevre"nin önemli bir rol
oynadığını savunmaktadır.
IQ
TESTLERİNİN SONA ERİŞİYLE YENİ BİR ÇOKLU ZEKA TESTİ DOĞUYOR
MU?
Teoriye
ilişkin uygulamaların artması ile birlikte pek çok eğitim
bilimci, insanların zeka bölümlerinin değerlendirilmesine
yönelik çalışmalara başladılar. Bu çalışmalar içinde Prof.
GARDNER'in da desteklediği en önemli çalışma, eğitim bilimci
Thomas ARMSTRONG tarafından yapıldı. Bu çalışma, zekaların
temel özelliklerini kendi içlerinde sınıflandırarak insanların
zeka profilleri hakkında genel bir fikir vermektedir. Çoklu
Zeka Teorisinin en önemli ilkelerinden biri, zekanın
geliştirilebileceği gerçeğidir.
ÇOKLU
ZEKA TEORİSİNİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE KULLANILMASI
İnsanlarda
baskın olan zeka bölümlerini ya da farklı bir deyişle her
insanin kendine özgü kolay öğrendiği öğrenme yolunu kullanarak
o insana öğrenmede zorlandığı pek çok şeyi öğretebiliriz. Daha
açık bir ifadeyle, insanların kendilerine en yakın gelen, en
çok zevk aldıkları ilgi ve yetenek alanlarını etkili birer
araç olarak kullanarak, onlara farklı alanları tanıma ve
öğrenme için kapılar açabiliriz.
Örneğin,
görsel yani güçlü, resimler, şekiller yoluyla düşünen,
çizmekten zevk alan bir öğrenci için, matematik gibi soyut bir
dersi öğrenmede zorlandığı durumlarda, matematikteki öğrenme
sürecini anlamasını kolaylaştırma amacıyla, o öğrencinin
görsel yani bir araç olarak kullanılabilir. Bu öğrenciye
okuduğu problemlerin şekiller ve resimlerini yapma fırsatı
sunulduğunda ya da sayılar yerine resimler yerleştirildiğinde
ona zor gelen matematik dersine karşı bu öğrencinin tutumları
da değişmeye baslar.
Olumlu
duyguların öğrenme sürecine pozitif katkıları olduğu bilimsel
gerçeğini kabul ettiğimizde, eğer öğrenciler zevk aldıkları
yollarla çalışırlarsa zorlandıkları alanlarda bile zevkle
çalışıp kolaylıkla öğrenebileceklerdir. Örneğin müziksel
zekası güçlü olan bir öğrencinin müziksel zekası, tarih
dersindeki bilgileri öğrenmede bir araç olarak kullanılabilir.
Öğrencilerin öğrendikleri bilgileri dörtlüklere
dönüştürmelerini ve onlardan bir şarkı hazırlamalarını
istediğimizde, bu isi zevkle yapacaklar, kendi hazırladıkları
şarkıları unutmayacakları için, şarkının sözlerindeki
bilgileri de bu yolla öğrenmiş olacaklardır. İnsanların zevkli
çalıştıkları bilim alanlarının diğer bilim alanlarında
kullanımı ile pek çok alanda çalışmak ve öğrenmek
kolaylaşabilir.
Sonuç
olarak sunu söyleyebiliriz ki eğitim-ögretim programlarında
disiplinler arası geçimlerin hızlanması öğretim araçlarının
zenginleştirilmesi ile öğrenme ortamları farklı kişisel
özellikler gösteren öğrenciler için zevkli ve eğlenceli hale
gelirken öğrenme oranı da yükseltilebilir, eğitim öğretimin
etkinliği arttırılabilir. "Her öğrencinin kolaylıkla
öğrenebildiği bir yol mutlaka vardır ve yine her öğrencinin ne
kadar çok öğrenme zorluğu çekse de mutlaka yetenekli olduğu
bir beceri alanı vardır. Önemli olan eğitimcilerin ve
ailelerin çocuklarının ilgi ve yetenek alanlarını dikkatle
gözlemleyerek, onların kendilerini güçlü hissettikleri
yollarla bu çocuklara güven desteği vererek öğrenme
süreçlerine yardımcı olabilmektir."
Çoklu
zeka teorisinin sınıflarda öğrenme ortamlarında
kullanılmasıyla beynin hem sağ hem de sol lobu aktif hale
getirilir. Bunun sonucu da insan beyninin kullanım yüzdeliği
artar. Beynin aktif olarak kullanıldığı ortamlarda öğrenciler,
yüksek düşünme becerileri geliştirir, öğrencilerin hayal
güçleri zenginleşir ve öğrenme etkinliği artar. Çoklu zeka
teorisinin eğitim ve öğretim ortamlarında kullanılması 21.
yüzyılda toplumsal gelişmeler için bir başlangıçtır. Çünkü
çoklu zeka teorisi, kişisel farklılıkların geliştirilmesi için
önemli bir araçtır. Her bir zeka kendine özgü eğitim ve
öğretim araçlarına, tekniklerine sahiptir. Eğitim ve öğretim
programlarının oluşturulmasında ve zenginleştirilmesinde çoklu
zekaların her birinin kendine özgü teknikleri
kullanılabilir. Çoklu Zeka Teorisi, kişisel gelişim
alanında ortaya atılmış en önemli teoridir. Teorinin özü yasam
boyu gelişimi ve öğrenmeyi içerir.
8
farklı öğrenme yolunu sınıflarımızda etkin olarak
kullandığımızda yaşamın daha ilk yıllarında öğrencilerimize
tüm zekalarını geliştirebilecekleri verimli öğrenme ortamları
oluştururken, sınıflarımızdaki öğrenme oranını da maksimuma
çıkarma yolunda önemli bir adim atmış oluruz. Farklı öğrenme
yollarının sunulduğu, zevkli ve heyecanlı öğrenme
deneyimlerinin oluştuğu ortamlar, öğrenciler için kuskusuz
eğitim ve öğretim için en verimli gelişim ortamlarıdır.
Değişik
öğrenme yollarının, düşünmeye dayalı etkinliklerin yer aldığı
derslerde, öğrencilere beyinlerini aktif olarak kullanma
fırsatı verilir. Ezbere dayalı, kuru bilgiler yerine
öğrenciler öğrenme sürecinin içine alınırlar ve öğrenmede
aktiftirler. Aktif öğrenme ortamlarında yasayarak öğrenme
sonucu, öğrendikleri bilgileri gerçek yasamda etkili bir
biçimde nerelerde nasıl kullanacaklarını öğrenirler.
Çoklu
Zeka Teorisinin eğitim ve öğretimde uygulanmasıyla gelecek
adına pek çok hedeflere de kendiliğinden ulaşılacaktır. Prof.
GARDNER' in çoklu zeka teorisini ortaya atması ile en büyük
hedefi "öğrenen toplumların" oluşturulmasıdır. Çünkü teoriye
göre, yasam boyu gelişim ve öğrenme heyecanı taşıyan çocuklar
küçük yastan itibaren eğitim ve öğrenmeye karşı olumlu
duygularla yetişirken, beyinlerini maksimum şekilde aktif
olarak kullanabilirler, öğrendikleri bilgileri sorgularlar,
eleştirirler, ön yargıları, kalıpları bir kenara bırakarak
düşünürler ve düşündükleri ile gerçek yasam arasında köprüler
oluştururlar.
Çoklu
Zeka Teorisinin uygulandığı sınıflarda okul, duvarların dışına
gerçek yasama taşınır. Öğrencilere bir yandan öğrenme
potansiyellerini yükseltme fırsatı sunulurken, bir yandan da
kendini tanıma, kendine güven, etkili iletişim kurma gibi
kişisel ve sosyal pek çok alanda da gelişim için destek
verilir. Çoklu Zeka Teorisinin eğitim ve öğretimde
kullanımı ile kişiler arası bireysel farklılıklara değer
verilir ve bu farklılıkların gelişimi için ortamlar
oluşturulur. "Eğitim ve öğretimin amacı, tekdüze beyinler
yerine farklılıkları arttırmaktır." Çoklu Zeka Teorisinin
eğitim ve öğretimde kullanımı, sınıflarda farklı öğrenme
tekniklerinin hazırlanması ile her öğrenciye asit öğrenme
fırsatı verilir. Bunun sonucu da öğrenme güçlükleri yerine
öğrenme farklılıkları üzerine konuşulur. Çoklu Zeka Teorisi
dünya eğitim tarihinde tekdüze eğitim yöntemlerinden
kurtuluşun çıkış noktasıdır.
ÇOKLU
ZEKA ALANLARI ENVANTERİ
Unutmamak
gerekir ki bir bireyin sahip olduğu çoklu zeka alanlarının
gerçekçi bir profilini ortaya çıkarmak, bir çoklarınca
sanıldığı kadar basit ve kolay bir is değildir. Çünkü, hiçbir
test veya ölçek bir bireyin sahip olduğu zeka alanlarının
doğasını veya niteliğini doğru olarak tek başına
kararlaştıramaz. Bu konuda önerilebilecek en iyi yol, ölçeğin
sonuçları ile birlikte, her bireyin her zeka alanıyla ilişkili
olan çeşitli islerde, etkinliklerde veya tecrübelerde
kendisinin sergilediği performansının gerçekçi bir
değerlendirmesini yapmasıdır.
"Çoklu
Zeka Alanları envanteri" hiçbir şekilde bir zeka testi
değildir ve asla bu amaç için kullanılmamalıdır. Bu envanterin
asil amacı, bir bireyin kendisini sekiz farklı zeka alanında
da sahip olduğu tecrübeleriyle ilişki kurmasına yardim
etmektir. Bu değerlendirme, kişilere yaşamında yoğun olarak
kullandığı zeka bölümleri hakkında fikir verirken,
geliştirmesi gereken zeka bölümlerini de fark etmesine
yardımcı olacaktır. |