AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ SAYFASI
aihm kararlar-makaleler-araştırmalar

SÖZLEŞME MAHKEMELERİ.

Meclisin anayasa değişiklik çalışmalarında görüldü ki, anayasa ve kanunlarımızı, AİH sözleşmesine uydurmak konusunda isteksizliği açığa çıkmıştır. Davalarının çoğunda mahkum olan Türkiyenin, bu durumda AİH Mahkemesince mahkum olması kaçınılmaz duruma gelmektedir.

Yüksek mahkemeler ve yerel mahkemeler ile savcılıkların mevcut kanunları uygularız diyerek, AİH Sözleşmesini bir kıyıya bıraktıkları da hukukçuların çoğunluğunca benimsenen uygulamadır. Meclis yasama görevini yapmasa dahi mahkemelerimizin yorum, içtihat ve uygulamalarıyla, sözleşmeye aykırılıkları önleyici rol oynaması mümkündür.

Yasaların sözleşmeye uygunluk denetimini Anayasa Mahkemesi keza Danıştay ve Yargıtay yerel mahkeme kararlarını sözleşmeye aykırı bulduklarında bozabilirler. Yerel mahkemeler ve Savcılık, kanun hükümlerini, sözleşmeye aykırı bulduklarında uygulamayarak sözleşme hükümlerine göre karar verebilirler.

Anayasa Mahkemesi dahil diğer Yüksek Mahkemeler ve Yerel mahkemeler AİHM' nin sözleşmenin yorumlama ve uygulama biçimini ve kriterlerini, önlerindeki davalara uygulayarak uyuşmazlıkları çözmelidirler. İçtihatlarını, özel uzman mahkeme olan AİHM 'nin içtihatları yönünde değiştirmelidirler. Hatta, AİHM' ce açık veya kapalı şekilde bir kanun hükmünün sözleşmeye aykırılığının tesbiti halinde, artık o kanun hükmünün yürürlükten kalktığı kabul edilerek uygulanmamalıdır.

Mahkemelerimiz, anayasa değişsin, kanun değişsin gibi bekleme içine girmeden ve hukukun yalnızca şekil olmadığı bilinciyle, boşluk durdurarak, hukuk yaratarak ve takdir haklarını yerinde, zamanında ve cesurca kullanarak, kararlar verebilmelidir. Aksi halde anayasa veya kanun değişinceye kadar Türkiyenin mahkum olması önlenemeyecektir.

Hükümet de, mahkum olduğu davalarda AİHM 'si önünde bulunan benzeri davalarda dostane çözüme gitmelidir. Örneğin DGM mahkumiyetleri nedeniyle AİHM 'si önünde olan bütün davalarda dostane çözüme gitmelidir. Mahkum olduğu davalarda, ihlal gerekçesi gösterilen aykırılığı tesbit ederek, tekrarını önlemek yükümlülüğü gereği, düzeltici tedbirleri almalıdır. Bunun için yasa veya anayasa değişmesi gerekiyorsa bu yapılmalı, ihlal uygulamadan kaynaklanıyorsa kamu görevlilerinin takibi ve denetlenmesi sistemi kurmalıdır.

Hatta Hükümet ileride muhtemel şikayetlerin yapılmasını önlemek istiyorsa, diğer devletlerin mahkum oldukları kararları da inceleyerek, ulusal hukuktaki benzeri hükümleri AİHM' nin kararı yolunda düzenlemelidir. Bağlayıcı olmamakla beraber faydalı olacak bu tedbirden kaçınılmamalıdır.

Uygulamadan kaynaklanan ihlal halini önlemek içinde görevli memurun cezai ve disiplin sorumluluğu getirilmesi yerinde olacaktır. Ayrıca tazminatın görevli memura rücu edilmesi de düşünülebilir.

Diğer yandan mağdur olan başvurucuya, AİHM' in mahkumiyet kararından sonra yargılamanın yenilenmesi kurumu ile yeni bir hak verilmesi isabetli olacaktır. Çünkü sözleşmenin AÎHM' ne verdiği yetkiye göre, telafisi kısmen tazmin edilebiliyorsa şartıyla,tazminata karar verilmesine amirdir.

Dolayısıyla iç hukukta, tazminat davası açma hakkı verilerek, mağduriyeti telafi imkanı verilmesi faydalı olacaktır.

Diğer ülkelerdeki tartışmalarda da, sorunun çözümü bu yönde olmuştur. Bu ülkelerin tartışmalarından, deneylerinden faydalanarak yüksek mahkemelerimiz ve savcılıklar uygulama içinde olmalıdırlar.

Türk kanunlarının şekli hükümleri katı şekilde uygulanıp sözleşme görmezlikten gelinip bir kıyıya bırakılmamalıdır.

Hacı Ali Özhan

Bu makale akit gazetesinde 7 ekim 2001 tarihinde yayımlanmıştır.
  Any.Mah   Yargıtay   Danıştay   Yargı   Baro   Araştırmalar   Makaleler  
ana sayfa / main page

   hacialiozhan@hotmail.com    hacialiozhan@mynet.com    hacialiozhan2000@yahoo.com