AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ SAYFASI
aihm kararlar-makaleler-araştırmalar

AVRUPALI KIBRIS

Kıbrıs seçimleri Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecini belirleyecek önemde görüldüğünden sıcak gündem oluşturdu. Basında bir çok yazar bizzat Kıbrıs'a giderek gözlemlerini konuyu değerlendiriyor. Herkes de bir şeyler söylüyor, konuyu bilmeyen kişilerinde kafası iyice karışmışmış durumda. Aslında bu tartışma herkesi yordu. Haklı haksız olmak bir yana artık bu kadar uzaması herkesi bıktırıcı hale geldi. Uzaması başlı başına farklı bir sorun boyutuna geldi.

Avrupa Birliğine girmek istenmesi bu sorunun ortadan kaldırılmasını zorunlu kılıyor. Çünkü sorunlu iki üyenin bir çatı altında bulunması kabul edilemez. Kıbrıs da yaşayan halkın dışında bölge ülkelerini de içine alan bu sorunun Avrupa çatısına taşınmasını normal görülemez. Avrupa Birliğine üye bir ülke ile savaş düzeyinde sorunları olan Türkiye'nin üyeliği herhalde sorun olacaktır. Bu nedenle de Avrupa Birliğine girmek ve mutlaka girmek istiyorsak kendimizden kaynaklanan hataları gidermek zorundayız.

Bu konu Avrupa Birliği süreci dışında da olsa artık sona ermeli. Kıbrıs meselesine haklı haksız ölçüleriyle bakmak yeterli değil artık. Hatta bu açıdan hiç bakılmamalı. Ne olacaksa olsun bu sorun çözülsün diye yaklaşılmalı. Kıbrıs konusunu çözemeyen taraflardan birisi de Türkiye'dir. Bu kadar uzayan bir sorununun tarafı olmak dahi tümden haklı olmadığımızı gösterir. Ayrıca Denktaş'ın uzlaşmaz tutumu, ille de odunumun parası diyen tarzıyla anlaşmak mümkün değildir. Zaten kendisi Annan planı tartışmalarında ben kesinlikle 'imza atmam' diyerek görüşmelerdeki kötü niyetini açıkça göstermiştir.

Mafya, kara para, kumar yeri olarak kullanılan Kıbrıs için 'yavru vatan' edebiyatı ile birileri ceplerini mi dolduruyor.? Gerçekte kıbrıs meselesinin uzamasını isteyen bir çevremi var ? Bu iddialar yerinde ve ciddi iddialardır. Kıbrıs meselesini milli duygularla ve haklıyız diyerek dayatmacı çözümleri öneren iyi niyetli vatandaşlara bu soruları samimi olarak bir düşünsünler.

Diğer yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin louizidi kararı, konunun hukuki açıdan düşünülmesini de zorunlu kılıyor. Her ne kadar Türkiye emsal teşkil etmeyeceğini söyleyerek ödeme yapmış ise de AİH Mahkemesini bağlamayacaktır. Dolayısıyla mahkeme önündeki çok sayıda davada bu yönde karar verirse Türkiye'nin yaklaşık 20 milyar dolar gibi bir büyüklükte tazminat ödemesi gerekecektir. Ayrıca 1994 yılında Kıbrıs'ın devlet başvurusunu da AİH Mahkemesi kabul ederek Türkiye'yi mahkum etmiştir. Louizidi bireysel bir dava denilebilirse de Kıbrıs devletinin yaptığı başvuru diğer davalar da emsal olacaktır. Aynı konuda farklı kararlar vermemesi gerekeceğinden Türkiye'nin mahkum olması kuvvetle muhtemeldir.

Türkiye bu sorunu bir çözüme kavuşturmak zorunda. Her ne kadar şahinler AK Partiyi etkileyerek milliyetçi yaklaşımlara yöneltse de, AK Parti' nin Türkiye'nin geleceği açısından cesur bir karar vereceğini sanıyor ve umuyorum. Riskli bir karar vererek Avrupa Birliğiyle bütünleşmeyi sağlayan bir AK Parti, gerçekten tarih yazmış olacaktır. Kıbrıs seçimlerinde Avrupa Birliği süreciyle uyumlu olacak Mehmet Ali Talat'ın büyük oy farkıyla çıkmasını diliyor ve bir daha Kıbrıs kelimesini duymak istemiyorum.

Hacı Ali Özhan

bu makale vakit gazetesinde 13 aralık 2003 tarihinde yayımlanmıştır.

  Any.Mah   Yargıtay   Danıştay   Yargı   Baro   Araştırmalar   Makaleler  
ana sayfa / main page

   hacialiozhan@hotmail.com    hacialiozhan@mynet.com    hacialiozhan2000@yahoo.com