Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi (AİHS) üye devletlerce kabul edilmesine karşın, sözleşmelerin normlar hiyerarşisindeki yeri her ülkede tartışma konusu olmuştur. Bu durum AİHM kararlarının uygulanmasında tereddütlü, tartışmalı yorumlara neden olmaktadır. Bazı ülkeler de anayasa üstü olduğu, bazılarında anayasa gücünde veya kanun ile anayasa arasında olduğu kabul edilmektedir. Almanya, İsviçre, Avusturya'da, AİHS'si anayasa gücünde kabul etmişken, Hollanda, İspanya'da ise anayasadan üstün olduğu kabul edilmiştir. Bizim anayasamız sözleşmelere kanun gücü vermiş olmakla beraber, anayasaya aykırılığının ileri sürülememesi özelliği vererek, kanundan daha güçlü hale getirmek istemiştir.(m.90) Anayasada değişiklik yapılacağı için bu konuyu kısaca değerlendirmek istiyorum.
Anayasa ulusal kurumlarca değiştirilebilmesine karşın, sözleşme ancak bütün üye ülkelerden oluşan organlarca değiştirilmektedir. Yapılış yöntemi gereği sözleşme, üye her bir devletin anayasasından üstün tutulmayı gerektirir. Avrupa Konseyinin hukuksal birliği sağlamak amacı da, sözleşmenin üye devletlerin anayasasından üstünlüğünü gerektirir. Anayasanın hükümleri de dahil iç yargı yolunun tüketilmesi normlar hiyerarşisinde sözleşmenin anayasadan üstünlüğünü zorunlu kılmaktadır. Anayasaya aykırı olsa dahi geçerli olan sözleşmenin uygulanma zorunluluğu da üstün kılmayı gerektirmektedir.
Türkiye sözleşmeyi onaylayarak, anayasada dahil iç hukukunun sözleşmeye uygun olması taahhüdünde bulunmuştur. Anayasadan kaynaklanan bir hak ihlali halinde dahi, AİHM'si Türkiye yi mahkum edebilmektedir. Sözleşmenin yorumu, kapsamı ve uygulanması konusunda tek ve kesin yetkili makam olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kabul edilmiştir. (m.41) AİHM 'si kararları üye devletlerin Anayasa Mahkemeleri de dahil bütün yargı makamlarını bağlayıcı özelliktedir. Bunun sonucu olarak, ihlalin tekrarını önlemesi için, üye devletin gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü vardır. AİHM'si insan hakları alanında özel uzman mahkeme niteliğindedir. Bu yönüyle AİHM'si ulusal mahkemelerin farklı bir işlevle üzerinde bulunmaktadır.
Bu değerlendirmelerin kabulü zor görülebilir, ancak işin niteliği gereği kabul etmek zorundayız. Diğer ülkelerdeki tartışmalarda da görüşlerin değişimi bu yönde olmuştur. Bu konu milliyetçi duygularla, üstünlük kompleksiyle, ulusal önyargılarla bakılacak konu değildir. Her devletle kendimizi eşit görerek hukukun gerekleri açısından konuya yaklaşmalıyız. Egemenlik elden gidiyor olsa da, AİHS'si etkisi, değeri, özelliği, kapsamı itibariyle Anayasadan üstün norm niteliğindedir. Yani normlar basamağında en üst sırada AİHS'si bulunmaktadır. Kısaca 800 milyonluk Avrupa'nın insan hakları anayasasını anayasamızdan üstün tutmak zorundayız. Bu nedenle diğer idari, teknik konulu uluslar arası sözleşmeler ile AİHS'si ayrılmalı ve AİHS'nin anayasadan üstün norm olduğu yönünde açık hüküm getirilmelidir. Türkiye çapında uygulanacak her mahkeme ve idari birimi ilgilendiren böyle bir sözleşmenin, ayrıntılı ve açık şekilde düzenlenmesi bir ihtiyaçtır. Bu nedenle anayasaya paralel olarak sözleşmenin uygulanmasına yönelik bir kanun çıkarılması da yerinde olacaktır.
Hacı Ali Özhan
bu makale vakit gazetesinde 24 nisan 2004 tarihinde yayımlanmıştır.