AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ SAYFASI
aihm kararlar-makaleler-araştırmalar

AİHM KARARLARI

Dışleri Bakanı sn. Abdullah Gül, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 567 kararında Türkiye’yi mahkum ettiğini, ödenen tazminat miktarınında 53 trilyon olduğunu açıkladı.

Açılan dava sayısı 10 bine yaklaşmışken, diğer davaların büyük çoğunluğununda Türkiye aleyhine olacağı düşünülürse, bu konuda şimdiden önlemler alınması gerektiği anlaşılıyor.

Diğer ülkeler bir mahkumiyet kararı halinde bile derhal gerekli düzenlemeleri yaparken, bizde yüzlerce karar verilmesine rağmen ancak konu tartışmaya başlanabiliyor. Örneğin DGM konusu böyle olmuş, geçikmeli olarak gereksiz yere zaman ve imkan kaybedilmiştir.

Beş-altı yıl içinde bu davaların tamamı karara bağlanacağına göre, önümüzdeki yıllarda her ay ortalama yüz dava sonuçlanacaktır. Avrupa Birliği müzakere sürecini olumsuz etkilemesi yanında bütçeye büyük bir maddi külfet getirecektir.

Dışişleri Bakanlığının önerisiyle gerçekleşen, terör nedeniyle vatandaşların uğradığı zararların karşılanması yerinde bir uygulama olmuştur. Yine Kıbrıs’la ilgili davalar hakkında tespit komisyonu kurulması yerindedir. Yine Anayasa mahkemesine insan haklarıyla ilgili başvuru imkanı tanınmasıda bir çözüm olarak düşünülebilecektir.

Ancak kesin olarak yapılması gereken Sn. Gül’ünde söylediği gibi “AB normlarına uygun olmayan dönemlerde açılan davalarda mahkumiyet kararı çıkmasının kaçınılmaz” olacağı belirtilen davaların hepsinde dostane anlaşma yoluna gidilmesidir. Çünkü mahkumiyet kararı kesin çıkacak bir davada anlaşma yoluna gidilmemesi ancak kötüniyetle açıklanabilir. Bu nedenle DGM’ lerin asker üyeli verdikleri bütün kararlarda Türkiye mahkum olacağına göre, bu davaların tamamında Bakanlık dostane anlaşma önerisinde bulunmalıdır. AİHM’deki davaların yaklaşık yarısı DGM kökenlidir. Böylece davalar rahatlıkla yarıya indirilebilecektir.

Diğer yandan Türkiye aleyhine sonuçlanması kuvvetle muhtemel davalar tespit edilerek, dostane anlaşma önerisiyle önemli bir kısmı sonuçlandırılabilir. Mahkemenin diğer ülkelerle ilgili kararları, genel ilke ve yaklaşımı ışığında bu rahatlıkla yapılabilir.

AİHM yargılama usulünde dostane anlaşma yöntemi vardır, mahkeme özellikle ve öncelikle tarafları uzlaştırmaya çalışmaktadır. Başvurucu ile yapılacak anlaşma ile hem vatandaşımız manevi yönden kazanılacak, hem de daha az miktarda tazminat ödemiş olunacaktır. Vatandaş davanın geçikmesi ve itirazla uzaması nedeniyle, uzlaşma ile daha düşük miktara razı olacaktır.

Karara konu insan hakkı ihlallerinin kaynaklandığı mevzuatı derhal değiştireceğini beyanla, ihlalin tekrarını önleyerek AB müzakere sürecine ciddi bir katkı sunmuş olacaktır. Hükümetin azda olsa gittiği bu çözüm yolu ile davaların önemli bir kısmı dostane anlaşma yoluyla bitirilmelidir...

Son olarak özellikle değinmek isterim ki, Hükümet ve temsilen Dışişleri Bakanlığı kendi görüşlerine uygun insan hakları savunması yapmalıdır. sn. Merve Kavakçı davasında görüldüğü gibi Hükümet, siyaseten ve insan hakları hukuku çercevesinde inandıklarının aksine savunma içine girmiştir. Devlet de devamlılık esastır gerekçesiyle başka hükümetlerin siyasi tercihlerini AK Parti aynen uygulamak zorunda değildir. Devamlılık ilkesi, devlet sözleşme ile bir borç taahhütüne girmişse, sonraki Hükümetlerin bu taahhütlerini yerine getirmesini gerektirir. Yoksa insan hakları politikasında ve siyasi tercihlerde, sonraki hükümetler öncekiler gibi düşünmek, degerlendirme yapmak zorunda olamaz. Aksi halde ayrı parti olmanın, seçimlerin, hükümetlerin bir anlamı kalmayacaktır. Dolayısıyla Hükümetin, insan hakları hukuku çercevesindeki anlayışıyla benzer olan davalarda, dostane anlaşma yoluna gitmesi dürüstlük ve etik açıdan da gereklidir.

Hacı Ali Özhan
  Any.Mah   Yargıtay   Danıştay   Yargı   Baro   Araştırmalar   Makaleler  
ana sayfa / main page
   hacialiozhan@hotmail.com    hacialiozhan@mynet.com    hacialiozhan2000@yahoo.com