HACIALİNİN WEBSİTESİ.
ANAYASA MAHKEMESİNİN İHTAR DAVA USULÜ
Hacı Ali Özhan
Siyasal partilerin kanuna aykırı faaliyetleri olduğunda, Yargıtay Başsavcılığının düzeltme uyarısını yerine getirmediklerinde, ihtar davası açılabilmektedir. Anayasa Mahkemesine yapılan bu başvuru ile, l983 yılından buyana çok sayıda partiye ihtar kararı verilmiştir.
Kanun ihtar usulünü getirmesine karşın, yargılama kurallarını düzenlememiştir. Bu boşluk halinin Anayasa Mahkemesince doldurularak yargılama yapılması doğaldır. Ancak Mahkeme ilginç bir yargılama yöntemi ile ihtar davalarını bağlamaktadır.
İhtar ‘başvuru dilekçesi’ adı verilen Başsavcılık yazısını
, davalı partiye göndermemekte, savunma ve karşı görüşünü de almamaktadır. Hatta savcılık talebi, iddia ve gerekçelerini içeren yazının bir örneğini, istek halinde dahi davalı partiye vermemektedir. Duruşma yapılmadığı gibi ilgili hiçbir kimse dinlenilmeden verilen karar, partiye teblig edilerek 6 ay içinde karar gereğinin yapılması istenilmektedir. Bu karara itiraz edilemediği gibi, yerine getirilmediğinde de davalı partinin kapatılması davası açılaçağı kanunun amir hükmüdür.Kapatma ile sonuçlanabilecek bir başvurunun, Anayasa Mahkemesince
dava olarak görülmemesi, doğru bir hukuksal degerlendirme değildir. Dava değil denilerek, dava usul kurallarını uygulamaktan kaçınmak, önemli bir usul hatasıdır. Mahkemelerin her türlü kararları ançak açılmış bir davaya dayanır. Bir dava yoksa ona ilişkin bir kararda yoktur.Hukukta, hasımsız davalar, tesbit davaları vardır. Yani uyuşmazlık olmayan, çekişme içermeyen başvurular bile dava olarak görülmektedir.
İhtar başvurusunda ise, Başsavcılık ile parti arasında bir uyuşmazlık vardır ve bunun çözümü de Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Yani bir çekişme hali söz konusudur. Ayrıca, ihtar davası karar gereğini yerine getirmeyen partiye kapatma davalı açıldığında, Anayasa Mahkemesi ‘ihsası rey’ haline düşmüş olacağından, kapatma davasındaki yargılama tamamen gereksiz bir formaliteden ibaret kalacaktır.Siyasi partilerimizin faaliyetleri,her t
ürlü usul haklarından mahrum edilerek düzenlenmesi yerinde ve doğru kabul edilemez. Kanun koyucu siyasi partilerle ilgili davaları Anayasa Mahkemesinin görev alanına alarak, partilerimizi korumak ve güvenceye almak istemiştir. Ançak en basit davalardaki usul kuralları, böylesine önemli davalardan esirgenmektedir.Anayasa Mahkemesi bazı
ilginç kararlar verebilmektedir. Gerçekten hukuki tartışmaya muhtaç bir kararı , Nizam Partisinin kapatılması ve Refah Partisi davasında vermiştir. Siyasi Partiler kanununda ‘duruşma’ yapılacağına dair hükmü, Milli Nizam Partisinin kapatılması davasında 3 duruşma yaptıktan sonra, Başsavcılık talep etmemesine karşın kendiliğinden iptal etmiştir.Parti dava dosyasından ayrı bir dosya numarasıyla, kendi kendisinde dava açmıştır
. Davacı olarak ‘Siyasi parti kapatma davalarına bakmakla görevli Anayasa Mahkemesi’ tanımlaması kullanılmış ve yine Anayasa Mahkemesi olarak da karar vermiştir. Aynı usul Refah’ın kapatma davasında yapılmıştır. Başsavcılık m.l03 hükmünün iptalini istemediği halde, Anayasa Mahkemesi kendi kendisinde dava açarak l03 maddenin iptaline karar vermiştir. Yani davacı ve karar veren mahkeme aynı mahkeme olmuştur.Boşluk halinde her mahkemenin boşluğu hukuk yaratarak doldurması zorunludur.
Ancak boşluk doldurma halinin tesbitinde hak kısıtlayıcı olmamak gerekir. Mahkemelerimiz ve özelliklede Anayasa Mahkememizden, hakları genişletici yorumlar yapması beklenir. Örneğin kapatma davalarında anayasada ve kanunda, hüküm olmamasına rağmen, Başsavcılık ve parti genel başkanını sözlü açıklamaya çağırması, yürütmeyi durdurma kararı verme yetkisinin varlığının tanınması gibi hak kazandırıcı yorumlar gerçekten yerinde ve isabetli kararlar olmuştur. Nitekim l995 Anayasa değişikliğinde Anayasa hükmü olarak düzenlenmiştir. Diğer yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uygulama ve kararlarının da, Anayasa Mahkemesi tarafından doğrudan dikkate alınması gereklidir.Çünkü Anayasa Mahkemesi kararlarının da, sözleşmeye uygunluğunu denetleyen AİHM’ de, Türkiye’nin mahkum olmaması için bu zorunludur. Anayasa Mahkemesinin uyguladığı
İhtar davalarındaki usulün, sözleşmenin 6. maddesindeki adil yargılama ilkesine aykırı olacağı açıktır kanısındayım. Anayasa Mahkemesinin ihtar davalarına uyguladığı usulün değişmesi dileğimle.Hacı Ali Özha
nhacialiozhan@hotmail.com ...............................................................hacialiozhan@mynet.com