ANAYASA MAHKEMESİNİN İHTAR DAVA
USULÜ HAKKINDA DEGERLENDİRME
Not. YDP hakkındaki ihtar davasında, Başsavcılık başvurusu davalı partiye gönderilmediği gibi karşı savunma ve delilleri istenmemiştir. Duruşma yapılmayan bu tip davalarda, kanuna göre ‘ilgili ve konu hakkında bilgisi olanların’ dinlenmesi mümkün iken, bu başvurumuzda kabul edilmemiştir.Şimdiye kadar yaklaşık 90 civarındaki ihtar davasında aynı şekilde yargılama usulü uygulayan Anayasa Mahkemesinin bu uygulamasının kanuni dayanağı yoktur. Kanundaki boşluk halini bu yönde uygulama ile doldurmaktadırlar. Mahkemenin ihtar davaları için adeta içtihat niteliğinde benimsediği bu uygulamaya karşı, Anayasa mahkemesine sunulan dilekçeden ilgili kısımın buraya aktarıyorum. nisan 2001
Hacı Ali Özhan
“.......................
1- SPK nün da her ne kadar ihtar başvuruları (davası) hakkında ayrıntılı düzenleme yoksa da genel hukuk kurallarından hareketle işlem yapılması ve karar verilmesi gerekirdi. Mahkemeye İntikal etmiş her belge ve bilgi gizlilik kararı verilmemişse, davanın taraflarına verilmemesi düşünülemez. Dava ile her türlü bilgı ve belge aleniyet kazanmış demektir
Anayasa Mahkemesi içtüzüğünün m.2 hükmü, çalışma esasları ve usulleri hakkında kanunlarda ve içtüzükte hüküm bulunmayan hallerde, "'genel hukuk kurallarının uygulanacağına" amirdir. Dolayısıyla mahkemenizde açılmış bir davaya (başvuru dilekçesi dense de) ait belgelerin ve dilekçelerin davanın taraflarına gönderilmemesi, istek halinde de verilmemesinin, genel hukuk ilkele
rine aykırı olduğu açıktır.Partinin kapatılması davasına gidecek bir dava başlangıcında böyle bir usul hatasının hukukun genel ilkelerine ve AIH sözleşmesinin 6.maddesindeki adil yargılama ilkesine âykırı olduğunu düşünüyoruz
.2. Mahkemeniz yazısında ihtar başvurusunun dava olarak nitelendirilmediği. aykırılığın teshil edildiği, Başsavcılığın bu tür yazılarına "'başvuru dilekçesi" adı verildiği belirtilmiştir.
Bilindiği üzere hukukta hasımı olmayan dilekçeler dahi 'hasımsız dava' olarak nitelenmektedir Taraflar arasında uyuşmazlık ve çatışına olmayan başvurularda, mahkemelerce dava olarak nitelenip, dava usul kurallar ma göre yargılama yapılmaktadır.
Diğer yandan "tesbit dava" 'türünde de, yalnızca taleple ilgili konunun tesbiti yapılmaktadır. Doğrudan hak talep etme hakkı vermeyen tesbit davaları, ileride açılacak davalarda delil niteliğinde kabul edilmektedir.
Yine idari davalarda, idare mahkemelerinin iptal kararları da aslında bir nevi tesbit davasıdır. Çünkü idari işlemin kanuna aykırılığının tesbitinden ibaret davalardır. İptal davasından sonra tam yargı dediğimiz hüküm kurulmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin yazısında belirtildiği üzere, SPKm. nün emredici hükümleri dışındaki hükümlere, aykırılığın var olup olmadığı tesbit edilmektedir. İhtar başvurusu, n açlık olarak tesbit davası olduğu gibi. sonuçlan itibariyle de tesbit davasının sonuçlarını doğurmaktadır.
Mahkemelerin verdikleri kararlarla tamamı, açılmış bir dava}'a dayanır. Bir dava yoks
a, ona ilişkin bir karar da yoktur. Mahkemeler dava dışında mütalaa veremeyeceklerine göre ihtar başvurularını dava olarak nitelemekten kaçınmanın hukuki ve kamun dayanağı yoktur. Ayrıca dava olarak nitelememeyi gerektirecek bir kaygı ve amaç da yoktur.İhtar başvurulan üzerine Anayasa Mahkemesinin verdiği ihtar kararı, resmi gazetede yayımlanarak kamuoyuna duyurulmaktadır. Nitekim davalı partiye de tebliği edilmektedir. Böylesine geniş bir duyurunun yapıldığı bir
karara ait işlemi, dava olarak nitelemekten kaçınılması doğru bir hukuksal değerlendirme değildir.3.İhtar başvuruları için karşı taraftan savunma alınmaması uygulaması da hukuka uygun değildir. İhtar başvurulan (davaları) hakkında kanunda açık ve özel hükümler bulunmaması, mahkeme uygulamanıza gerekçe gösterilse de, bu gerekçe yeterli ve hukuki değildir
.Başsavcılık ile YDP uyuşmazlık halindedir ve hukuki bir çekişme söz konusudur. Ortadaki bu uyuşmazlık halinin giderilmesi için de, mahkemenize görev verilmiştir
.Yine, mahkemeniz kararma partinin uymaması halinde , partinin kapatılması davası açılacağı kanunun amir hükmüdür. Yani ihtar başvurusu (davası) kapatma davasını doğurabilmekte ve hatta partinin kapatılmasına neden olabilecek sonuçlar taşımaktadır
.Demokrasinin vazgeçilmezi sayılan partilere verilen önem gereği, bu tür uyuşmazlıkların en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesine verilmiş olması da ihtar başvurusunun özelliğini ve önemini göstermektedir
.2820 ve 2949 sayılı kanunlar (m.30) ve Anayasa m.!49'da, Yüce Divan dışındaki davaların, işlerin dosya üzerinden inceleneceği kuralı getirilmiştir. Dosya üzerinden inceleme yapılması, dava evrakının taraflara tebliğ edilmesi, savunma alınması ve sözlü açıklama yapılmasına engel değildir. Yalnızca duruşma yapılamayacağı anlamı taşımaktadır.
Kapatma davalarını da kapsayan bu kurala rağmen Anayasa Mahkemesi isabetli ve yerinde olarak getirdiği uygulama içtihadı ile Başsavcı ve Genel Başkanları dinlemiştir. Nitekim Anayasa Koyucu bu uygulamayı benimseyerek 1995 yılında anayasaya amir hüküm olarak düzenlemiştir. Ama ne yazık ki mahkemeniz, ihtar davalarında, hem de g
erekli olmasına karşın kanun boşluğunu hak kısıtlayıcı şekilde uygulamaktadır.2820 ve 2949 sayılı kanunlar (m.33) kapatma davalarında CMUK usul kurallarının uygulanacağına amirdir. Kapatma davalarına ceza usul kuralları uygulandığına göre kanun koyucu kapatma davalarını ceza davası niteliğinde görmektedir. Anayasa Mahkemesi de'1984 yılındaki bir kapatma davasında bu yorumu yapmıştır(DYP kararı). Kendine özgü tipik bir ceza davası niteliğinde olan kapatma davaları ile partilere, ceza usulün koruyucu ve lehe
hükümleri uygulanarak güvence sağlanmak istenmiştir. İhtar davaları için bu koruyucu usul ve esas hükümlerin uygulanmaması, kanun koyucunun amacına aykırı olduğu kanısındayız.Dolayısıyla karşı görüşümüzün alınmaması, Başsavcılığın mütalaa ve ikinci savunmamızın alınmadan yargılama yapılarak karar verilmesi uygulaması yanlıştır, yerinde değildir ve kanunun söz. ruh ve amacına aykırıdır.
4.SPK ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Kanunu (m.30, 98) ve Anayasa m. 149 hükümleri, mahkemenizin gerekli gördüğü hallerde, sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu hakkında bilgisi olanları çağırabilir demektedir. Mahkemeniz hiçbir kapatma ve ihtar davasında bu yetkisini kullanmamıştır. 1995 değişikliği öncesi Başsavcı ve Genel Başkanın dinlenilmesi bu nitelik
te görülemez, çünkü Başsavcı ve Genel Başkan ilgili değil, doğrudan davanın tarafıdırlar.Anayasa ve Kanun, kapatma davalarının dosya üzerinden görülmesini isterken, ilgilinin ve bilgisi olanların dinlenebileceği kuralını getirerek, duruşma yapılmaması kuralının sakıncalarını gidermek istemiştir. Anayasa Mahkemesinin bu yetkisini hiç kullanılmaması uygulaması yanlıştır. Yine davanın niteliğine göre ilgili ve bilgili olanların dinlenilmesi de gerekmektedir..........................”
hacialiozhan@hotmail.com.............................................................hacialiozhan@mynet.com