Hacı Ali Özhan Türkiye de günlük gazete ve dergilerin dağıtımını yapan, dağıtıcı firmalar fiilen bazı ellerde toplanmaktadır. Hatta Türkiye çapında dağıtıcı firma tekel durumundadır. Adı geçen firmanın bazı gazete ve dergileri dağıtmaktan kaçınması üzerine, ciddi bir ‘ basın’ sorunu yaşanmaktadır. Soruna doğru yaklaşım, konunun hukuki fotoğrafını iyi çekmekten geçiyor. Bu konuda mevcut hukuki durum incelenerek, bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır.A*- Basın özgürlüğü. Anayasanın Temel haklar ve Ödevler başlıklı 2 kışımın. Kişinin hakları ve ödevleri başlıklı 2 bölümünde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.Basın özgürlüğü başlıklı 28. Madde de."Devlet, basın ve haber alma hürriyetini saklayacak tedbirleri alır'. "Tedbir yolu ile dağıtım hakim karan ile. gecikmesinde «akınca bulunan hallerde kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle önlenebilir. Dağıtımı önleyen yetkili mercii, bu karnımı en geç 24 saat içinde yetkili hakime bildirir. Yetkili hakim bu kararı en geç 48 saat içinde onaylamasa. dağıtımı önleme kararı hükümsüz sayılır.'29 . Maddede, "... Kanun, haber,düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik", mali. teknik şartlar koyamaz."30 . Maddede,' "Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri... suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez', ve işletilmekten alıkonulamaz.'.'31 . Maddede. "... Kanun. 13'üncil maddede yer alan genel sınırlamalar dışında bir sebebe dayanarak, halkın bu araçlara haber a l masın ı. düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz."Anayasa basın özgürlüğünü, haber alma hakkını temel hak olarak tanımlamış ve ayrıntılı olarak koruyucu hükümlerle düzenlemiştir. Yine Anayasa; temel hakkı: kişiliğe bağlı, devredilemez, dokunulamaz, vazgeçilmez olarak tanımlamış, sınırlanmasını belirli haller belirterek kötüye kullanım ve hakkın kullanımının durdurulmasını anayasal hüküm olarak düzenlemiştir.B*- Unesco' nun. Paris 1978 tarihli Kitle iletişim Araçları Bildirgesinin 2. maddesinde."l- İnsan haklan ve temel özgürlüklerin ayrılmaz bir parçası olduğu kabul edilen düşün, anlatını ve haberleşme özgürlüğünün kullanımı bansın pekiştirilmesi ve uluslararası anlayışın sağlanması için yaşamsal bir öğedir. 2- Kişilere olayların dogruluğunu saptama ve objektif olarak değerlendirme olanağı vermek için eldeki bilgi ve haberlerin kamuya çeşitli kaynak ve-" araçlarla iletilmesi güvence altına alınmalıdır. Bu amaçla gazeteciler bilgi toplayabilme yolunda en geniş olanaklara ve bunları açıklayabilme özgürlügüne sahip olabilmelidir." 10. Maddesinde' . "Haberleşme özgürlüğünü güvenceye alacak anayasal hükümler ve uygulanabilir uluslararası araç ve anlaşmaların önemine olan inançla bu bildirgenin amaçlarını başarıya ulaştırmak için. bütün dünyada haberlerin yayılmasında görevli kuruluşlara ve meslek adamlarına uygun koşulların yaratılması ve sürdürülmesi zorunludur."Bu uluslararası sözleşmede; haberin ve kamuoyuna ulaştırılmasının önemi çok açık olarak belirtilmektedir. insan Haklan Evrensel Bildirgesinin 19. maddesi ile Avrupa insan Haklan Sözleşmesinin 10. maddesi, düşünce özgürlüğünün kapsamı ve alt unsurlarını sayarak dağıtım aşamasının basın özgürlüğü ile ilgili anayasal temel haklarla ilgili olduğunu açıkça belirtmişlerdir .C*- Anayasa ve Uluslararası sözleşmelerden açıkça görüleceği üzere Basın özgürlüğü, içerisinde düşünceyi açıklama. düşünceyi yayma ve örgütlenme hakkı, kamuoyunu bilgilendirme ve haber alma haklarını taşıması ile çok boyutlu öneme sahip bir kamu hizmetidir.Basın özgürlüğü, bir gazetenin satış noktasında okuyucuya ulaşmasını sağlayan dağıtım faaliyetini de kapsar. Bu dağıtım işlemi sıradan bir ticari faaliyet olarak görülemez. Bir gazetenin dağıtımının engellenmesine, dağıtılmışsa toplatılmasına hukuki bir dizi usulü koşulları oluşmuşsa ancak mahkemelerde karar verilebiliyor olması da bunu açıkça göstermekledir. Bir gazetenin dağılımının ancak mahkemelerce verilebilir bir müeyyide ile engellenebiliyor olması, ticari faaliyet olarak sınırlandırılamayacağı gibi aksine dağıtımda işin ticari boyutu bir formalite olup, özü itibari ile temel bir hak ve kamu hizmetidir.Bir işin hizmetin kamu düzeni ve kamu hizmeti olmasında taraflardan birinin devlet veya kamu kurumu niteliğinde olması gerekmez. Toplumsal bir ihtiyaca cevap vermesi, soyut düzeyde toplumu ilgilendirmesi, verilmediğinde toplumsal bir mağduriyet yaratması vb. gibi nitelikte olması kamu hizmeti olması için yeterlidir. Bir tar afın mutlaka devlet olması yanılgısı doğru olmadığı gibi bir kısım devlete ait işlerde kamu hizmeti olarak kabul edilmez.Tarafların özel hukuk tüzel kişisi olmaları, işin niteliğinde tarafların iradeleri ile anlaşmış olmaları hizmeti ticaret özgürlüğü ile sınırlı şahsi borçlar ilişkisi olarak göremeyiz. Aksi halde 'Basın sansür edilemez' kuralı izah edilemez. Hukukumuzda kamu düzeni, kamu hizmeti olarak nitelenen konularda sözleşme süresinin bitimi ilişkiyi kendilisinden bitirmediği gibi ancak çok önemli, zorunlu hallerde bitimi usulü bağlanmıştır. Bunun dışında kanunlarımızda ve uygulamada eşit koşullarda, normal ve hakkaniyete uygun bulunmayan sözleşmelere, hakim müdahale ederek sözleşmeyi eşit ve normal hale dönüştürebilmektedir. 6570 sayılı G.K.H. kanunda açıkça 'kiracılık' ilişkisini kanun koyucu kamu düzenine ilişkin olarak nitelemiş hatta kimi maddeleri bu niteleme nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Kişinin konut ihtiyacı sosyal bir olgudur. Mülkiyet hakkının kullanımı tasarruf yetkisi ticari ilişki olarak görülmediği gibi aksine kiracılık hukukunda sınırlanmıştır. Kanun, kiracıyı korumaya yönelik amaçlarla, kiracının başlangıçta kendi aleyhine olan kiralama şartlarını kabul etmesini dahi. gerçek iradesinin oluşamayacağı gerekçesiyle geçerli saymamaktadır.Yine. kira süresi sona ermesine karşın kendiliğinden tahliye zorunluluğu ortaya çıkmamakta, ancak kiralayanın ihtiyacı olması ve ihtiyacında samimi olmasının mahkemece tespiti halinde tahliye söz konusu olabilmekte, aksi halde kiralayanın davası reddedilmektedir .D*- Konu yalnızca ticaret özgürlüğü ile sınırlı özel, şahsi bir ilişki olarak düşünülse bile. bir hakkın kötüye kullanımını kanun koruyamaz.Küçük bir kasabadaki tek fırının, ekmeği istediğine satma ve satmama özgürlüğü olamaz. Keza bir eczanenin bir ilacı hastaya satmama özgürlüğü olamaz.. Yine kamu kurumu niteliğinde bulunan ASKİ' nin su dağıtımını herhangi bir vatandaşa yapmaması. TEK'in herhangi bir vatandaşa elektrik vermemesi, PTT'nin bir vatandaşın telgrafını çekmemesi düş ünülemez.Kaldı ki TCK' nun 401. maddesinin, gıda maddeleri ile kamuya gerekli şeylerin salısını zorunlu kılması ve satıştan kaçınmayı, dağıtımı yapmamayı 2 yıldan başlayan önemli bir ceza ile cezalandırması da kanunun bu tip olaylara nasıl baktığını açıkç a göstermektedir.E*- Kanun bir ticari faaliyette, tüketicinin birden çok seçme imkanı bulunmasına karşın kamu düzeni, adına özgürlüğü müdahale etmektedir. Medeni Kanunun başlangıç hükümlerinde de olayımıza ışık tutacak acık hükümler vardır.Dağıtım firması ticari olarak tekeldir. Bazı gazetelerin sözleşme döneminde hiçbir kusuru olmadığı halde diğer gazeteleri dağıtılmasına karşın bazı gazetelerin dağıtımını yapmamaktadır. Ticari örf ve ahlâk kuralları aynı koşullarda, emsalleri ile aynı türde hizmet ver mekten kaçınılmaması yönündedir.Dağıtıcı firmanın davranışı ancak kötüniyetli olmakla, dağıtılan gazetesinin içeriğini şu veya bu nedenle beğenmemek ve seslerini kısmaya yönelik hukukça korunamaz nedenlerle izah edilebilir. Haksız rekabet hükümlerine aykırı olduğu gibi rekabetin korunması H.K.. Tüketicinin korunması M.K., hükümlerine de aykırıdır. F*-Yine, olayımızda doğrudan ilgili özel bir düzenleme 1995 yılında 5680 sayılı Basın Kanununa ek 7 ve ek 8 madde eklenerek cezalandırıcı hükümler getirilmiştir. Ek-7 Maddede, "Süreli ve süresiz yayınların dağıtımını yapan gerçek ve tüzel kişiler, talep edilmesi ve mevzuatın öngördüğü şartların yerine getirilmesi halinde, dağıtımını yaptıkları diğer mevkutelerin satış fiyatı ile trajlarına göre aldıkları dağıtım ücretini aşmayacak bir bedel mukabilinde bu yayınların dağıtımını yapmak zorundadırlar. Aksine davranışta bulunanlar hakkında... para cezasına... tekerrür halinde ... ceza iki katı olarak uygulanır ve faaliyetleri 3 aya kadar durdurulur." demekte ve olayımızla ilgili konuyu suç olarak görmektedir. Bu kanun değişikliği, usulden Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
G*- Medeni Knnımun 2. ve 3. maddesi olayımızla doğrudan ilgilidir. 2. madde aynen. (Öztürkçe) "Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken iyiniyet kurallarına uymakla yükümlüdür. Bir hakkın sırf başkasını zararlandırmak için kötüye kullanılmasını kanun korumaz."Hukukun genel ilkesi olan bu madde gayet, acık olup. herkesin haklarını keyfilik derecesinde, canı istediği gibi değil, disiplin içinde başkalarının hakları ile ilence kurarak kullanmasını sağlamaktır. Hele bu hak büyük bir toplum kesimini ilgilendiriyor ve anayasal temel bir hak ve kamu hizmeti ise bu iyiniyetin zorunluluğu kendiliğinden anlaşılmakta önemi, can alıcılığı açıkça gözükmektedir.Bir Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararında: "İrade açıklamalarının veya kanunlarca düzenlenen sübjektif hakların kapsamları ve kullanılmaları bir kamu düzeni hükmü olan ve bu itibarla aksine sözleşme caiz bulunmayan objektif iyiniyet kurallarına göre belli edilir ve sınırlandırılır." - Y.lBK. 3.9.1955 tarih 22/2 kararı. - Y. CGK. 22.1.958 tarih 1/7 kararı.Haklar iyiniyetli kullanıldığı zaman hüküm doğurur. Bu kurala aykırılık halinde kanuni hikaye mümkün değildir. Yani bir hak elde edilemez. Y.l HD 8.12.1986 tarih 12415/12834 karan. - Y.2 HD 31.10.984 tarih S861/8844 kararı. - Y.2 HD 18.3.1985 tarih 230^/2498 kararı. Konuya ışık tutan bir kararda aynen. "Kanunların ve sözleşmelerin her hükmüne uygulanması gereken MK 2. maddesine göre ihtilaflı sözleşme maddesi bu kanun hükmünün ışığı altında yorumlandığında maddenin davacıya keyfi olarak nitelenebilecek mutlak bir hak bahşetmediğinin kabulü gerekir. O halde davacının fesih için bir sebep göstermesi ve bu sebebin haklı olması gerekmekt edir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş varsa davacıya fesih sebebini açıklattırmak bunu kanıtlayıcı delillerini ibraz ettirmek ve bu konuda davalının savunmasını ve makabil delillerini toplamak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmaksızın ve sözleşmenin anılan maddesi hükmüne mutlak bir anlam verilmek suretiyle davanın kabulü cihetine gidilmesi doğru bulunmamıştır.”Y.2. 110 15.6.1988 tarih 1946/3997 kararı. MK' nun 3. madde ile ilgili bir içtihatta da aynen, "Netice, vakıa ve karinelerden olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunacak durumu belirmiş olan kimsenin kötüniyetin diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu, sağlayan veya bertaraf eden iyi ve kötüniyetin bu durum da mahkemece resen nazara alınabileceğine." - Y. İçtihadı Birleştirme. Kararı I4.2.I95I tarih 17/1 kararı.Sonuç olarak,Dağıtıcı firmanın eylemi kanun koyucunun amacına aykırı olduğu gibi doğrudan bir hakkın kötüye kullanımıdır. Olay tipik bir hak ihlalidir. Hem de binlerce okuyucunun düşünceyi öğrenme, bilgilenme özgürlüğünün, temel anayasal hakkın ihlalidir. Hacı Ali Özhan Not: Bu sorun nedeniyle açılan bir davanın reddi üzerine konu Avrupa İnsan Hakları mahkemesine götürülmüş ve halen yargılama aşamasındadır. HAÖ. |