HacıAlinin websitesi        
 hacı ali özhan                                 english site içindekiler
İDAMIN SİYASET TARİHİ, UYGULANMASI VE DEGERLENDİRME

Hacı Ali Özhan

  • İdamın kısa tarihi
  • İdam cezası süreci
  • Değişiklik gerekcesi
  • Sivas davası idamları
  • İdam cezasının değerlendirilmesi
  • *Bu araştırmanın bir kısmı Yeni Türkiye dergisinde bir kısmı gündem gazetesinde yayımlanmıştır.
    İdam cezasını kaldıran TBMM'ne naçizane teşekkür etmek isterim. 2002-Ankara-HAÖ.

    1- İDAMIN SİYASET TARİHİ

    Türk siyaset yaşamının en dramatik kesitini, hiç kuşkusuz idamlar oluşturmaktadır. Milletvekili olarak seçtiğimiz, Bakan olan ve Başbakan olan siyaset adamlarını ne yazık ki bazen idam sehpaları bekleyebilmektedir. Yüksek Adalet Divanı tarafından verilen idam kararları infaz edilen Sn. Menderes, Polatkan ve Zorlu' nün dışında, İstiklal Mahkemeleri kararları ile idam edilen milletvekillerimizin isimleri şöyledir. (l ve 2 inci dönem-Süleyman Coşkun 1995 cem yy. Türkiye de Politika isimli eserden alınmıştır.)

    1-Hilmi bey

    2-Hacı Abdulvahap Ömer

    3-Hasan Hayri Kanyo

    4-Rıza Silsüpür

    5- Ziya Hurşit

    6-Hafız Mehmet Engin

    7-Rüştü paşa

    8-Arif bey

    9-İsmail Canbulat

    10-Şükrü bey

    11-Abidin bey

    12-Halis Turgut

    Ergani mebusu Mehmet Emin 1925 yılında kurt olayları sırasında, Menteşe mebusu Mahmut Hendek asiler tarafından, Gümüşhane mebusu Ziya Tuğlu ile Trabzon mebusu İzzet Eyüpoğlu meclise gelirken yolda eşkiyalar tarafından vurularak öldürülmüşlerdir.

    Afyon mebusu Ali Çetinkaya, Ardahan mebusu Halit paşayı 1925 yılında mecliste vurarak öldürüyor. Yine 1989 yılında Şiiri milletvekili Abdurrezak Ceylan, Siirt milletvekili İdris Arıkan tarafından vurularak öldürülmüştür.

    DEP Batman milletvekili Mehmet Sincar, faili meçhul cinayetleri araştırmak amaçlı bir grup DEP' li milletvekili ile araştırma yaparken, ne yazık ki Batmanda şehrin ortasında faili meçhul bir cinayete yaşamına son vermiştir.

    1960 yılında göz altına alınan içişleri Bakanı Namık Gedi gözaltında bulunduğu Harp okulunun penceresinden atlayarak intihar etmiştir. 1967 yılında intihar eden bir başka milletvekili de Balıkesir milletvekili Muzaffer Emiroğlu dur.

    12 eylül 1980-1983 yılları arasında mahkeme kararıyla 54 kişinin cezası infaz edilmiştir. 1971 yılında Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnan’ ın idamı, toplumunu derinden etkilemiş ve halende etkilemektedir. 1984-1991 yılındaki 500 civarındaki idam suçlusunun cezalarının 10 yıla indirilmiş, 1991 yılından bu yana da hiçbir idam cezası uygulanmamıştır.

    2-idam cezası süreci

    Cezaların türleri, toplumlara, coğrafya ve zamana göre değişmekte, insanileşme yönünde gelişmektedir. Örneğin geçmiş tarihte yırtıcı hayvanların önüne atma, at arkasına bağlama, demirle organları parçalama gibi cezalar gerçekte uygulanmıştır. Bugün ABD'nin bazı eyaletlerinde 'zehirli iğne', 'elektrikli sandalye', 'gaz odasına kapama' şeklinde infaz edilmektedir. Türkiye'de ise geçmiş dönemde, meydanlarda asılıp, birkaç gün ibreti alem için meydanda bırakılarak ceza yerine getiriliyorken, bugün mahkumun asılması suretiyle gizli olarak, güneş doğmadan önce yerine getirilmektedir.

    İdam cezası da bütün dünya ülkelerinde var iken, 50 yıldır kaldırılması yönünde yoğun tartışmalara konu olmuş ve Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında kaldırılmıştır. Yaşama hakkı, 6 nolu protokolle imzaya açılmış ve eğilim ve gelişme, cezanın kaldırılması yönündedir. Nitekim idam cezasının var olduğu ülkelerde de uygulama yoğunluğu ciddi derecede azalmıştır. 1984 yılından buyana infaz yapılmayan Türkiye'de, 1991 yılında çıkarılan kanunla yaklaşık 500 civarındaki idam cezası dosyası, 10 yıl ağır hapse dönüştürülmüştür. Haziran 1999 tarihi itibariyle 30 dan fazla kanun maddesinde yer alan idam cezasına mahkum olan 47 kişidir. Bunların infazı yönünde bir eğilim ve talep olmadığı gibi, 1997 yılında Bakanlar Kurulunca hazırlanan ceza kanunu tasarısında idam cezasının kaldırılması öngörülmüştür.

    3- Değişiklik gerekçesi

    TBMM'nin gündeminde bulunan Bakanlar Kurulunun tasarısında genel gerekçe olarak, aynen: "......... Avrupa ülkelerinde 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra ceza kanunları yapma hareketlerine girişildiği ve 19. yüzyıl süresince bu hareketin yaygınlaşarak sürdürüldüğü bilinmektedir. Bu dönemde meydana getirilen ceza kanunlarının ortak özellikleri arasında en önemlileri, şiddetin azaltılması, ölüm cezası uygulandığı hallerin keza azaltılması ve şahsi hürriyet ve haklara üstün yer verilmesi, işkence usullerinin bertaraf edilmesidir. Bununla beraber 19. yüzyılın başından itibaren meydana getirilen kanunlarda ağır cezalar yeniden itibar görmeye başlamış ise de, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren cezalarda yumuşama akımı kendisini göstermiş ve bu hususta liberalizm ve hümanizm başlıca etkenleri oluşturmuştur... Ancak ülkemizde yıllardan beri uygulanmayan bu cezanın hala kanunda yer almaya devam etmesi artık yerinde bir tutum sayılamaz... Öntasarı ölüm cezasını kaldırmış ve bunun yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını koymuştur. Ölüm cezasını kaldırmış ülkelerde bu ceza yerine özel hürriyeti bağlayıcı ceza koyma hususundaki akımlar, böylece Türk mevzuatına da yansımış olacaktır.

    Tasarının 58 inci madde gerekçesinde, "1994 yılında yürürlüğe giren yeni Fransız Ceza Kanunu, çağımız ceza hukukunun en mükemmel bir eseri olmak özelliğini taşımaktadır" diye tanımlanmakta ve bu kanundaki ölüm cezası yerine 'ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis' cezası benimsenerek getirilmiştir. Bu cezada, mahkumun cezaevi dışında çalıştırılamayacağı, ziyaretçilerine sınırlama getirileceği, izin verilmemesi, özel kısımlarda bulundurulma gibi ağırlaştırıcı uygulamalar yapılacağı belirtilmiştir.

    4- Sivas Davası idamları

    Özellikle belirtmek isterim ki, Sivas davasında müdahiller ve vekilleri eğer idam cezasının kaldırılması görüşünde iseler, mahkemeye bu görüşlerini açıkça belirterek sanıklara idam cezası yerine müebbet hapis cezası verilmesini talep edebilirlerdi, idam cezalarına her zaman karşı çıkmış sosyalist görüşte olan müdahiller ve vekilleri bu talepte bulunmak zorundaydılar. Bu talep hem ilkeli olmanın bir gereği hem de, idam cezasının kaldırılmasının gündemde olduğu bu günlerde ciddi bir değer ve anlam ifade edecekti. Keza karşıtlarımıza karşı bile ilkelerimizi savunmak, çelişkiye düşmemek samimiyetimizin açık bir göstergesi olacaktır.

    Hem de dil ucuyla, sessizce değil gür bir sesle, karşıtlarımızın yararına olsa da ilkelerimizi savunmak, yüksek değerde bir inandırıcılık sağlayacaktır. Dolayısıyla Abdullah öcalan' ın, Fahriye Erdal'ın veya diğer sosyalist idam mahkumlarının idamına karşı çıkmak fikri daha anlaşılır ve kabul edilir olacaktır.

    Bazı konular istisna kaldırabilir. Ancak idam cezası gibi bir konu istisna kaldıramaz. Sivas davası mahkumlarının, çete suçu mahkumlarının, Fahriye Erdal'ın, Abdullah öcalan' ın ve tüm idam mahkumlarının infazına karşı çıkmak gerekli ve zorunludur. Çin yönetiminin Doğu Türkistanlı uygur Türklerinden 7 kişiyi idam etmesine, ABD'deki idam cezalarına, Arabistan'daki ölüm cezalarına da hiçbir siyasal ayrım taşımadan karşı çıkmak, ilkeli olmak için şarttır. Sivas davasında idam mahkumu olan Ali Kurt' un; "Adnan Menderes, Deniz Gezmiş hakkında yapılan hatanın bana yapılmamasını umuyorum" dileği bizi biraz düşündürmelidir.

    5- İdam cezasının değerlendirilmesi

    Tartışmalar hukuki, bilimsel ve ilke düzeyinde olmaktan ziyade 'örnek olaya', 'örnek kişiye’ özgülendirilerek duygusal ve siyasal etki altında yürütülmektedir. Bu düzeydeki tartışmalarla çok boyutlu, derinliği olan 'idam' cezası konusunda doğru düşünmek, toplumsal fayda için doğruyu bulmak zorlaşmaktadır.

    Konuya bilimsel bakamayan her değerlendirme yanlıştan kurtulamaz. Konu hakkında objektif ve bilimsel olarak değerlendirme yapmaya çalışılacaktır.

    Özellikle de sanıkla kendisini özdeşleştiren bir toplum kesiminin bulunması halinde, idam cezası daha da bir önem ve anlam kazanmaktadır. Hukuken suçlu denilen bir kişiye toplumun bir kesimi suçsuz olarak bakabiliyorsa ve de ileride toplumun farklı kesimleri farklı bakabilecekse, suç siyasetinin gereği, ön yargısız, kin duygularından uzak sosyolojik temelde toplumsal fayda açısından bakılmalıdır.

    Suç toplumsaldır, ceza da toplumsal olmalıdır. Kan davası güder gibi öç alma duygularıyla yapılan cezalandırmalar kesinlikle her topluma zarar vermiştir.

    Aslında genel olarak toplumdaki hakim eğilim, idam cezasının kaldırılması yönündedir. Nitekim Bakanlar Kurulunun tasarısına da girmiştir. Sivas davasında ve Öcalan davasında, örnek olay olarak idam cezasının varlığını savunma eğilimi topluma yapay olarak getirilmiştir. Keza Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ne verilen idam edilmeme garantileri, sanıklar açısından, kazanılmış toplumsal bir hak oluşturur.

    İdam cezası, kalsın tartışmaları artık geride kalmış, gerek toplumda gerekse Meclis' te, kaldırılması yönünde genel kabul oluşmuştur. idam cezalarının kaldırılması artık bir zamanlama sorunundan ibarettir. İdam cezasının varlığı, yurtdışındaki suçluların iadesini engellemekte, yargılama yapamamak gibi önemli bir sonuç doğurmaktadır. Yine Avrupa Birliği üyesi 41 ülke arasında tek idam cezası olan ülke olarak, adaylığın üyeliğe dönüşmesinde en büyük engel olan idam cezasını bir an önce kaldırmak gereklidir. idam cezası uygulanmadığı sürece, kanunda varlığını savunmak makul gerekçelerle açıklanamaz.

    Aslında 1984 yılından bu yana uygulanmıyor olması da toplumsal olarak idam cezasının gereksizliğini göstermektedir. Hatta 12 Eylül askeri döneminde yapılan, olağanüstü dönemin ve siyasal koşulların sonucu yapılan 54 infaz da olağan hukuk dönemlerinde savunulamaz. Olağan dönemde toplumsal beklentiyi karşılamak amaçlı hukuk düzenince yapılmış cezalandırmalar olarak görülemez. Bu nedenle toplum 30 yıldır ceza hukukunda idam infazı beklentisi ve ihtiyacı içinde değildir. Ayrıca, ibreti alem için meydanlarda yapılan infaz artık, gizlice sabaha doğru güneş doğmadan yapılmaktadır, idam cezasının gizlice yapılması dahi 'amacı' nın ortadan kalktığını göstermektedir.

    Diğer yandan yaşanan idam infazları, toplumda kamu düzenini sağlayacağına, aksine toplumsal huzuru bozmakta, ciddi toplumsal yıkıntıya neden olmaktadır. Adnan Menderes ve arkadaşlarının, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı toplumun vicdanını kanatıcı, toplumu sarsıcı derinlikte yaralar açmıştır.

    idam cezasının varlık sebebi bütünüyle ortadan kalkmış, kanunda yer alması da artık topluma zarar verir hale gelmiştir. Gelecekte de mutlaka kaldırılacağına göre, bir an önce kaldırılması yerinde olacaktır. Bunu geciktirmek ülke menfaatleri adına artık savunulamaz.

    Mahkemeler kanunu uygulamak zorunda olduğu için, idam cezası vermek zorunda kalabilirler. Ancak hakime tanınan cezayı indirim yetkisi, (TCK m. 59) mahkemelerce idam cezası yerine müebbet hapis verilebilmesine müsaittir. idam cezasının kaldırılması tartışmaları, cezanın TBMM'ce uygulanmıyor olması, 1998 yılında Bakanlar Kurulu' nun imzasını taşıyan Ceza Kanunu tasarısında idam cezasının kaldırılmış olması, dünya ülkelerinin çoğunda ve Avrupa ülkelerinin tamamında kaldırılmış olması vb. nedenleri sanık lehine cezayı hafifletici takdiri sebep olarak değerlendirilip idam cezası yerine müebbet hapis cezası verilmesi mümkün olabilir. Böylelikle mahkemeler toplumsal gerçeklikle uyumlu hale gelmiş, kanunun özü, ruhu yönünde uygulama yapmış olacaktır. Gerçekte idam cezasından daha ağır olan ceza, müebbet hapis cezasıdır. İdam cezası, suç siyasetine uymadığı gibi, bir insanı öldürme eylemidir. Böyle bir eylemle cezadan beklenen faydalar gerçekleşemez. Geçmiş zamanda ibreti alem için meydanlarda yapılan 'darağacına asma' eylemi , bu gün artık yapılmamaktadır. Çünkü ibreti alem için denilebilecek bir etkiyi tümden kaybetmiştir. Gizlice sabaha doğru yapılan idamla, bir insanın ölümü ve toprağa gömülmesi eyleminin 'öç almak' dışında bir anlamı bulunmamaktadır.

    Diğer yandan, idam cezası gerçekten caydırıcılığını da yitirmiştir. Suç işleme nedenleri bulunduğu sürece, suçlu karakterlerin var olması kaçınılmazdır. Suçlu, cezasının idam olduğunu bilerek suç işlemektedir. Bu konuda istatistikler idam cezasının caydırıcı olmadığını göstermektedir. Kaldı ki siyasi suçlarda idam cezasının caydırıcılığından bile bahsedilemez. 1980-1984 yıllan arasında 12 Eylül askeri darbesi döneminde yapılan 54 infazın yüzde 90'nı siyasi suçlardır. İdam cezasının bir ceza siyaseti olmaktan ziyade rejimin, hakim güçlerin, beğenmediği siyaset taraftarlarını 'güya' cezalandırma aracı olarak kullandığı açıktır.

    Keza açıkça bilinmekte ve anlaşılmaktadır ki 1961 yılında idam edilen dönemin başbakanı ve bakanları bugün yaşıyor olsalardı suçlu görülmeyecekti. Nitekim devlet töreni ile itibarları iade edilmiştir. Menderes'in şahsında yapılan adli hata, siyasi hata bugün bizleri derinden üzmektedir. Adalet, toplumsal fayda nerede?

    Yine inanıyorum ki Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilmese bugün serbest olacak, 50 yaşlarındaki Deniz, Hüseyin, Yusuf tan Türkiye çok faydalanabilecekti. Bu üç yiğidin asılmasıyla Türkiye ne kazandı? Aksine Denizler gibi düşünen binlerce genç devlete karşı soğuk durdu ve halen de sosyalistlerin bu nedenle devlet yönetimlerine hasım duyguları bulunmaktadır.

    Çağdaş Ceza Kanunu; suçun işleniş nedenleri üzerinde esaslı olarak durabilmeli ve cezanın muhtemel sonuçlarını değerlendirerek kararlar verebilmelidir. Suçu toplum yaratmış ve suçlu ortaya çıkmıştır. Sosyolojik olarak, felsefi olarak, bilimsel yöntemlerle tespitler yapılıp suç siyaseti oluşturulabilmelidir. Örneğin Sivas davasındaki 33 kişinin idamına. Abdullah Öcalan' ın idamına böyle bakılabilmelidir. Sorun, suçlunun yaptığı eylemi savunmak, iyi görmek meselesi değildir. Kuşkusuz olaylara, suça, sanığa böyle bakanlar da bulunabilecektir.

    İdam cezasının kaldırılması tartışmaları yapılıyorken, bir yandan da mahkemelerce İdam cezaları verilmeye devam ediyor. Son bir ay içinde 8 idam cezası verilmiş. Meclise gönderilen idam kararı 84'ü bulmuş, 31 kişinin idam cezasıyla mahkum edildiği Sivas davası mahkumlarının dosyaları da TBMM’ ne gönderilmiştir.

    Genel kabul görmüş ve toplumsal kayba, mağduriyete neden olmamış bu fiili uygulama, artık sanığın toplum vicdanındaki kazanılmış hakkıdır.

    İdam mahkumlarının bu kazanılmış hakkını artık verelim

    Hacı Ali Özhan..........................................................................
    idam cezasını kaldıran TBMM ne naçizane teşekkürlerimi bildirmek isterim.2002-ankara-HAÖ.

    makaleler
    ana sayfa / main page

    hacialiozhan@mynet.com