hacialinin araştırmaları       

MİLLETVEKİLİNİN GÖREVE BAŞLAMASI, VEKİLLİKTEN DÜŞÜMÜ VE VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMASI ÜZERİNE

Hacı Ali Özhan

VEKİLLİĞİN BAŞLANGICI
PARTİNİN KAPATILMASI
VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMASI
VEKİLLĞİN DÜŞÜRÜLMESİ
SONUÇ

 

MİLLETVEKİLİNİN GÖREVE BAŞLAMASI, VEKİLLİKTEN DÜŞÜMÜ VE VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMASI

Hacı Ali ÖZHAN

Mecliste yemin yaptırılmayarak, milletvekilliği görevine başlatılmayan sayın Merve Kavakçı "Adalet istiyorum" diyor. Bir milletvekili hem de milletvekilliği haklarının elinden alınarak adalet arar hale düşürülmüştür.

Bir milletvekili, vekillik görevini yapamamakta, yapması engellenmektedir. 550 vekilden birisi için yapılan bu uygulama, meclis çalışmalarını aksatmıyor diye düşünülebilirse de burada önemli olan milli iradenin temsiline yapılan müdahaledir. Sorun ilke düzeyinde egemenlik derinliği olan büyüklükte ve can alıcı bir sorundurKaldı ki türbanlı milletvekili 30 vekil olsaydı, sorunun pratik önemi kendiliğinden gözükecekti. Şuan milli iradenin temsili 549 olarak yapılabilmekte 1 temsil yapılamamaktadır. Hem de diğer milletvekillerinin fiili eylemi ile. sn. Kavakçı bu uygulamaya, yeterli destek bulamadığı için ve mecliste gerginlik çıkmasını istemediğinden hak aramamakta, bir anlamda haksızlığa boğun eğmeyi tercih etmek zorunda kalmıştır

Konu Anayasa düzeyinde derinliği olan, milli iradenin oluşumunu doğrudan belirleyen nitelikte, sayın Kavakçı' nın kişisel meselesi değil, demokrasi meselesidir. Başka konularda başka milletvekillerinin başına gelebilicek bu sorun, Merve Kavakçı örneği üzerinden vekilliğin başlanğıcı, vatandaşlıktan çıkarılması ve vekilliğin düşürülmesi konuları hukuken değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Konunun demokratik, dini, siyasi, hukuki boyutu olmakla beraber konuya önyargılı yaklaşımlar, özelliklede siyasi görüşlerimize göre faydacı, oportünist yaklaşımlar, uyuşmazlığı iyice karışıklaştırmıştır.

Ne yazık ki hukukçularımızda konuyu siyasi görüşleri ve kendi değer yargıları ile bakıp hukuki yorumlar yaparak sorunun çözümsüzlüğüne neden olmaktadırlar.

Siyasi boyutlu konularda hukuki yaklaşımların objektif ve hukuk usul kuralları içinde yapılabilmesi güçlülüğü vardır. Ancak gerek meslek ahlakı gerekse hukukçu kimliğimiz ve en temel anlamda 'dürüstlük' kavramı bunu gerektirmektedir. Bir hukukçu bu yeteneği göstermelidir.

 

VEKİLLİGİN BAŞLANGICI

Sayın Kavakçı' nın milletvekilliği adaylığı kesinleşmiş ve yapılan seçimde de milletvekili seçilme yeterliliği göstermiş ve İstanbul Milletvekili olarak Resmi Gazete' de ilan edilmiştir.

Milletvekili seçilmeye engel olan hal, "tam kanunsuzluk hali" olarak nitelenen; seçilme yaşının yasada öngörülenden küçük olduğu, okur-yazar olmadığı, seçilme yeterliliğini kaybettiren bir mahkumiyetinin bulunması ve Türk vatandaşı olmadığı hallerinde YSK, süreye bakmaksızın seçim sonuçları kesinleşse, milletvekili görevine yemin yapılarak başlansa dahi "secilme tutanağını" iptal edebilmektedir. Yani seçimden sonra dahi seçim konularıyla ilgili, seçilme yeterliliğiyle ilgili konulur da YSK görev ve yetkili olup kararları kesindir. YSK, Merve Kavakçı' nın milletvekili olduğuna ilişkin kararı ilan etmiş ve TBMM’ ye bildirmiştir.

Dolayısıyla milletvekili sıfatını kazanmıştır. Ancak Anayasa' ya göre vekillik görevine başlayabilmesi için "yemin" yapması şarttır. Bu yemin kendisine yaptırılmadığı için milletvekilliği görevine başlayamamaktadır.

Sn. Kavakçı, milletvekili sıfatı olmasına rağmen vekillik görevini yapamaz durumdadır. Sayın Kavakçı görevine başlayabilmesi, için yemin yapma girişiminde bulunmamakta, olası tepkilerden çekinerek, genel kurula girmekten çekindiği anlaşılmaktadır.

DSP grubunun protestosu olmasaydı Meclis geçiçi başkanı sn. Septioğlu, Kavakçıya yemin yaptıraçaktı. Burada DSP’ nin yapması gereken, yapılan işlemin, yani Sayın Merve Kavakçı' nın türbanıyla yemin yapılması işleminin Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorsa Anayasa Mahkemesi'ne giderek konu eylemli bir içtüzük hükmü niteliğinde olduğundan iptalini dava etmektir. Anayasa Mahkemesi'nin kararına göre de uyuşmazlık çözülmüş olur. Hukuk devletinde, kuralların gereği yapılır. Bu nedenle DSP grubu ve sn. Ecevitin alkışlı protesto ve kürsüye gelmeyi fiilen engelleme davranışları hukuken savulunamaz.

Hatırlatmak isterim ki, hukuk usulünde emirler, yasaklayıcı kurallar sayılır. Bunun dışındaki söz ve eylemler serbesttir. Genel usul kuralı böyledir. içtüzükte türbanla girilemeyeceği yasağı yoksa yasak üretilemez. Kıyas yoluyla yorumlarla yasak çoğaltılamaz. Yazılı metinlerde yasak yoksa yine hukuk usulünde görgü kurallarına ahlak kurallarına bakılır. Nitekim türbanla Meclis genel kuruluna girilmesi konusunda bu açılardan da bir engel yoktur.

Meclis' in teamüllerinin buna engel olduğu iddia ediliyor. Böyle bir teamül yoktur. Şimdiye kadar türbanlı bir milletvekili olmamış ki teamül olsun. Kaldı ki teamül kavramı şekli bir iddia değil, toplumda hissedilir bir eğilim, genel kabul görmüş bir gelenektir. Bu iddia da geçerli değildir.

İçtüzük, yasama çalışmalarının usul ve esaslarını, Genel kurul, komisyon, önerge vs. konulardaki çalışma yöntemini belirtmektedir. Genel kurula nasıl girileceği kuralıda tüzüğün 56 inci maddesinde düzenlenmiştir.

Ortada alınmış bir genel kurul kararı olmamasına rağmen, FP'si dışındaki ANAP, DSP, MHP, DYP milletvekillerinin tamamına yakını 'genel kurula alınmama' fiili eylemine destek vermektedir. Dolayısıyla yaklaşık 400 milletvekili örtülü olarak sn.kavakçı'nın 'genel kurula alınmaması' yönünde eylemli bir karar vermişlerdir.

Sn. Kavakçı'nın türbanla genel kurula alınmama eyleminin hukuka, mevzuata uymadığı görüşünü TBMM benimsediğinden Anayasa komisyonuna bu yönde bir değişiklik teklifi sunulmuş, "milletvekilleri meclis çalışmalarında başı açık bulunurlar." şeklindeki değişiklik 5 oya karsı 10 oyla reddedilmiştir. Konuyu tekrar gündeme geldiginde bu kez de, aynı değişiklik 10 oya karşı 11 oyla komisyonda kabul edilmiştir.

 

FP’ NİN KAPATILMASI

Merve Kavakçı olayından sonra FP' si için açılan kapatma davasında da Sayın Kavakçı olayı geniş bir yer tutmaktadır. Başsavcı iddianamesinde; Sayın Kavakçı' nın annesiyle ilgili özel bir cümleyi aktarması, parti tarafından özellikle seçilebilecekleri aday gösterilmesi, şeklindeki açıklamaları, TBMM’ ne Nazlı Ilıcak refakatinde gelen Merve Kavakçı tanımlaması, türbanla yemin edilemez şeklindeki yasaklayıcı bir hüküm bu-lunmamasının Merve Kavakçı' nın eylemine meşruiyet kazandırmayacağı yorumu bir hukuki metinde hem de çok önemli bir dava iddianamesinde bulunması nasıl izah edilebilir.

Ayrıca belirtmek isterim ki, iddianamede "TBMM"de hanım milletvekillerine başörtüsüyle yemin etmelerine ve yasama faaliyetine katılmasına izin veren TBMM Başkanı hakkında gereğini yapmak görevli Cumhuriyet Başsavcılarına ait olmakla birlikte...." yorumu yapılarak iddianame dışına çıkılıp yemin yapılmasının suç olduğu görüşü aktarılarak yemin yapılması önlenmek istenmiştir.

Anayasa Mahkemesi, FP nin kapatılmasına Merve Kavakçı olayını gerekçe göstererek (Karar yayımlanmamıştır ançak laiklik ilkesine aykırı odak olmaktan kapatılması nedeniyle böyle düşünülmüştür.)karar verdikten sonra, Merve kavakçının vekilliğinin düşürüldüğünü varsayarak, ayrıca vekilliğinin sona ermesine karar vermemiştir. Meclisin vekilliği düşürmesinin sonuçları ile mahkemenin vekilliğin sonaermesi kararının sonuçları VE kararların özelliği farklıdır. Milletvekilliği düşürülen kişinin, mahkeme kararıyla vekilliğinin sona ermesine karar vermeye gerek yok diye düşünülemez. Dava açıldığı koşullardaki duruma göre karara bağlanır. Aslında Anayasa Mahkemesinin bu hatalı yorumu sonucu, sn. Kavakçının milletvekilliğinin devam ettiği bile ileri sürülebilir. Meclisin düşüm kararı da yok hükmünde olduğuna göre sn. Kavakçının vekilliği hukuken geçerlidir.

VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILABİLMESİ

Sayın Kavakçı olayı, hukuki olmaktan öteye tamamen siyasidir. Bir milletvekilinin türbanla Meclis Genel Kurulu'na girip yemin yapması ve görevine başlamasının engellenmek istenmesi üzerine "siyaseten" çıkarılmış bir sorundur. Kanuni hükümler ve usul kuralları uygulanmayarak vekillik görevine başlaması engellenen sayın Kavakçı' nın ABD vatandaşı olduğu iddiasıyla siyaseten var olan sorun, Bakanlar Kurulu' nun vatandaşlıktan çıkarma işlemi ile Hukuki niteliğe büründürülmek istenmiştir. Hukuken de karışıklık çıkarılarak sorun uzatılmaya çalışılmıştır.

Bakanlar Kurulu, kanunun kendilerine verdiği "vatandaşlıktan kaybettirme" yetkilerini kanımca "kötüye kullanarak" sayın Kavakçı' yı vatandaşlıktan çıkarmışlardır. Bu kararın Resmi Gazete' de yayımlandığı tarihten sonra sayın Kavakçı Türk vatandaşı değildir.

Kanımca bir milletvekilinin vatandaşlıktan çıkarılması işlemi yapılamaz. Anayasa' nın verdiği dokunulmazlık kavramının niteliği bunu gerektirir. Aksi halde yürütme organının yasama organının bir üyesinin söz, oy, eylemlerine müdahalesi yolu açılmış olur ki, bunun demokrasiyle, kuvvetler ayrılığıyla bağdaşır olduğu iddia edilemez.

Anayasa' da bir milletvekilinin tutuklanamayacağı, mahkum olsa dahi cezasını çekmek işlemi milletvekilliğinin sonuna bırakılmasına ilişkin Anayasa hükmü ile milletvekilliği hakkı üstün tutularak korunmak istenmiştir

Bakanlar Kurulu' nun kararı "dokunulmazlık" nedeniyle kanımca yok hükmündedir. Geçerli olduğu kabul edilse dahi vatandaşlıktan çıkarma işlemi milletvekilliğinin sonuna bırakılmalıdır.

Diğer yandan, seçildikten sonra vatandaşlıktan çıkarıldığı için, bu hal seçim dönemi ve seçim konusuyla ilgili değildir. Nitekim YSK da böyle yorumlayarak kendilerini görevli görmemişlerdir. İdari işlemler karar verildiği tarihte hüküm ifade; edeceğinden, geçmişe yürüyemez.

Dolayısıyla seçilme tarihine kadar "engel hal" yoktur. Yabancı vatandaş olarak milletvekilliği yapılmasına engel Anayasa, kanun hükmü olmamakla beraber, yabancı vatandaş olarak milletvekili yapılabileceğine ilişkin görüşü doğrulayan, destekleyen Anayasa ve kanun hükümleri de vardır.

Sayın Akbulut' un Danıştay'daki davanın sonucunun bekleneceği açıklamaları hukuki değil, siyasi kaygılarla sorunu ertelemeye yöneliktir. Milletvekilliği sıfatı, ancak Meclis Genel Kurulunun vereceği kararla düşürülebilir. Kaldı ki sayın Kavakçı evlenerek, yeniden Türk vatandaşı olmuştur. Vatandaşlık kanununa göre, evlenme anında (kadınlara özgüdür) Türk vatandaşı olmak isteğinin evlendirme memuruna bildirilmesi anında Türk vatandaşlığı kazanılmıştır. Sorun, yabancı vatandaşın vekillik yapamayacağı ise, vatandaşlık yeniden kazanılmıştır. Şu an sayın Kavakçı, Türk vatandaşı bir milletvekilidir.

Danıştay'daki dava milletvekilliğini hiçbir durumda etkilemez. Davayı kazandığında Bakanlar Kurulu kararı iptal edilmiş olacağından, çıkarma işlemi hukuken kaldırılmış olacak ve hiç vatandaşlıktan çıkarılmamış duruma dönecektir. Bu hal tek başına milletvekilliğini olumlu veya olumsuz etkilemez. Kaldı ki bu dava, yaklaşık 2 yıl zaman alabilecektir. Bu süre sonuna kadar beklenilmesi, sayın Kavakçı' nın mağduriyetini artıracağı gibi, demokrasiyi ve milli iradeyi zedeleyecektir.

 

 

Milletvekiliğinin düşümü

Merve Kavakçı' nın vatandaşlık davası Danıştay'da reddedildikten sonra, Meclis Başkanlığı'nın 'milletvekilliğinin sona erdiğine' ilişkin yazısı, Meclis Genel Kurulu'nda okundu. Meclis Başkanlığı'na göre, sayın Kavakçı' nın milletvekilliği (14.3.2001) düşürülerek, vekillik görevi bitirilmiştir.

Milletvekilliğinin hangi koşullarda düşürüleceği Anayasa'da açıkça belirtilmiştir. Buna göre; istifa eden, vekillikle bağdaşmaz görev yapanlar ve Meclis çalışmalarına yeterli zaman katılmayan milletvekillerinin, vekillik görevleri Meclis Genel Kurul kararıyla düşürülebilir. Ancak, partisinin kapatılmasına neden olan milletvekili ile cezai bir davada mahkûm olan milletvekili hakkındaki mahkeme kararlarının Meclis Genel Kurulu'na bildirilmesiyle üyelikten düşürülür.

Merve Kavakçı' nın durumu, yukarıda sayılan hallerden hiçbirine girmemektedir. Anayasa' da açıkça belirtilmemiş bu durumda, konunun bütünlüğü, amacı ve diğer yardımcı hükümler aracılığıyla yorum yapılması gerekir.

Merve Kavakçı, seçildiği 18 Nisan 1999 tarihine kadar Türk vatandaşıdır. Bu nedenle Yüksek Seçim Kurulu kendisini görevsiz görerek, kararı TBMM'nin vereceğini bildirmiştir. Danıştay'daki dâva 16 Mayıs 1999 tarihli Bakanlar Kurulu' nun vatandaşlıktan çıkarma işlemiyle ilgilidir. Anayasa' nın aradığı mahkeme kararı, cezai nitelikte bir mahkûmiyete ilişkin olmasıdır. Kaldı ki burada dahi, milletvekilinin seçilmeden önceki bir tarihte suçu işlemesi gerekir. Kaldı ki, sayın Kavakçı evlenerek vatandaş da olmuştur.

 

Belediye başkanı veya meclis üyeliğinin düşümü için bile Danıştay'ın karar vermesini düzenleyen Anayasa, bir milletvekilliğinin düşümünü, yalnızca Meclis Başkanı'nın kişisel tasarrufuna bırakmış olamaz. Vatandaşlıktan çıkarılarak milletvekilliğinin düşürülmesi, dokunulmazlık kavramını da doğrudan ihlal eder. Siyaseten böyle bir yolun açılması ileride her milletvekili için bir tehlikedir.

Kamer Genç tarafından açılmış ve Melih Gökçek' in üyeliğiyle ilgili bir davada, Anayasa Mahkemesi, "bildirme" işlemi ile ortada bir Meclis kararı olmadığını, ancak Başkanlık Divanı kararı sayılacağına karar vermiştir.

Dolayısıyla, Merve Kavakçı hakkındaki kararda Meclis Başkanı veya Başkanlık Divanı kararı hükmündedir. (Bu durumda milletvekilliğinin devam ettiği de ileri sürülebilir) Ancak, sayın Kamer Genç'in iddiası gibi, örtülü bir Meclis Genel Kurulu kararından da bahsetmek mümkündür. İşlemin özelliği, etkisi ve değeri açısından Meclis Genel Kurul kararı sonuçlarını doğurmaktadır.

SONUÇ:

Türban konusu, Sayın Merve Kavakçı' nın Meclis' te yemin töreniyle doruğa çıktı. Hükümet kurma çalışmalarının dahi önüne geçip bütün Türkiye nin tartıştığı çözülemez bir sorun olarak önümüze konuldu.

Sorunların olması normaldir. Önemli olan sorunların çözümünde hukuk kurullarının uygulanabilmesidir. Hukuki uyuşmazlıkları çözme yeteneğini gösteremeyen devletin hukuk özelliği zedelenir. Bir uyuşmazlığı çözememek, çözecek usul kurallarının bulunmaması, bir devletin çözüm yeteneğini gösterememesi, normal kabul edilemez.

Merve Kavakçı hakkındaki Başkanlık işlemi ve Genel Kurul' a bildirme işlemi, Anayasa mahkemesi' ne götürüldüğünde iptal edileceğini düşünüyorum. Başkanın kişisel tasarrufunun "yok hükmünde" olduğunun tesbiti davası yine Genel Kurul kararının iptali davası açılabilir.

Kamer Genç örneğindeki gibi herhangi bir milletvekili, 7 gün içinde bu davayı açabilir. Sayın Kavakçı' nın türban takmasına ve siyasi görüşlerine katılınmadığı için, hukuki doğrulardan vazgeçilmesi utanılacak bir davranıştır. Bu nedenle her bir milletvekiline vicdani bir görev düşmektedir.

Sayın Merve Kavakçı 'ya yapılan açıkça yargısız infazdır. Dini tercihinden inanç ve kanaatlerinden dolayı suçlanması, hem de demokratik terbiye ile insani değerlerle bağdaşmaz tarzda kınanması bir ATEİST olarak, vicdanımı gerçekten yaralamıştır

1776 yılında Virginia Beyannamesi'ndeki "Herkes eşit bir tarzda vicdanının emrettiği gibi dininin gereğini yapmak serbestliğine maliktir" kuralını 1999 yılında kendisini çağdaş sananlara hatırlatır; bir sosyalist olarak, Sayın Kavakçı' yı milletvekilim ilan ediyorum

Hacı Ali Özhan

Not: Bu araştırmanın genişletilmiş hali Cuma dergisinin mayıs 1999 tarihli sayısında ve 3 kasım 1999 ile 21 mart 2001 akit gazetesinde üç makale halinde yayımlanmıştır. Adı geçen makaleler, bu sitede akit ve cuma başlıklı kısımda bulunmaktadır.

Ayrıca, DSP hakkındaki şikayet dilekçesi Cuma Dergisinde 14 mayıs 1999 tarihinde yayımlanmıştır. Dilekçenin tam metni bu sitede muhtelif başlıklı kısımın 20 numarasında bulunmaktadır. HAÖ.

Anayasa Mahkemesi kararları; (1990-2002 yılları)
Karar sayısına göre     Esas sayısına göre

insan hakları mahkemesi I yargitay I danıştay I baro I yabancılar hukuku I makaleler I araştırmalar I main page / ana sayfa
hacialiozhan@hotmail.com   hacialiozhan@mynet.com  hacialiozhan2000@yahoo.com