hacialinin araştırmaları       

BAŞBAKANLIĞI SEÇİM PROPAGANDASINI SINIRLAYAN GENELGESİ ÜZERİNE

Hacı Ali Özhan

......HUKUKİ DURUM

......USUL YÖNÜNDEN DEGERLENDİRME

......ESAS YÖNÜNDEN DEGERLENDİRME

......SONUÇ

BAŞBAKANLIĞIN 1999 NİSAN GENEL SEÇİMLERİNDE PROPAGANDAYI SINIRLAYAN SEÇİM GENELGESİNİN DEGERLENDİRİLMESİ

Hacı Ali Özhan

 

Sayın Başbakanca basın organlarına yapılan açıklama ile bir kısım irticai, yıkıcı, bölücü faaliyetlerin önlenmesinde hassasiyet gösterileceği açıklanmıştır. Bu açıklamayı takiben 3.2.1999 (bila) tarih ve 99/21 nolu genelge ile (Ek:l) düzenleyici işlem olması nedeniyle gereği için bütün Bakanlıklara ve valiliklere gönderilmiştir.

Genel milletvekili ve yerel seçimlerin 18.04.1999 tarihinde seçim döneminin başladığı ve YSK’ ca seçim takviminin başladığı bilinen bir vakıadır. Sayın Başbakanca basına yapılan açıkla da; seçimlerde aday olacak kişilerin seçim konuşmalarının, her türlü etkinliğinin takibi ile bölücü, yıkıcı, irticai propaganda yapanların Savcılıklara bildirilerek gereğinin yapılacağı belirtilmiştir. Sayın Başbakanın iş bu yöndeki beyanları ve Genelge hükümleri bütün günlük gazeteler ve televizyon haber programlarında günlerce geniş yer almış, Genelgenin tam metni yayınlanarak yorumlar yapılmış, bir kısım yazarlarca da "Seçimlere sıkıyönetim", "İrtica Genelgesi" olarak tanımlanmıştır.

HUKUKİ DURUM:

l- Anayasamız Temel Haklar ve Ödevler başlıklı ikinci kısmın dördüncü bölümünde Siyasi haklar ve ödevler başlığı ile 66-74 üncü maddeler arasında siyasi hakların kapsamım ve seçim sistemi ve genel ilkelerini açıkça belirlemiştir.

Anayasa m. 79 hükmü seçimlerin yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılacağı, ayrıca seçimlerin başlamasından bitimine kadar düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili her konuda Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) yetkinin verildiği belirtilmiştir.

Bu temel hakların dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez niteliği belirtildikten sonra (m. 12), bunların sınırlandırılması veya kötüye kullanımının ancak kanunla (m. 13-14) düzenleneceği belirtilmiştir. Keza birer temel hak olan din ve vicdan özgürlüğü (m. 24), düşünce açıklama özgürlüğü (m. 26), toplantı ve gösteri özgürlüğü (m. 34) kapsamı belirtilmiştir.

2- Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunlaştırarak iç hukuk mevzuatı haline getirdiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 18, 19, 21 nci maddelerinde din, vicdan ve düşünce özgürlüğünün kapsam ve niteliğini belirtmiştir.

Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9, 10, 11 nci maddeleri de bu hakların kapsamı ve niteliğini belirtmiş, keza bu sözleşmeye ek l nolu protokolün 3 üncü maddesinde de yasama organının oluşumunda halkın kanaatinin serbest olarak oluşmasının önemi belirtilerek serbest seçimlerin yapılması taahhüt ediliştir.

Ayrıca yeni bir Avrupa için Paris Yasasına bazı hükümlerinin uygulanmasına ilişkin tamamlayıcı belgenin -g- kısmında "hür seçimler bürosu" oluşturulmuş, konunun önemi gereği üye ülkelerdeki seçimlerin ve seçim faaliyetlerinin sözleşme hükümlerine uygunluğunu denetleyebilmektedir.

AGİK İnsani Boyut Konferansı Kopenhag toplantısı belgesinin 6,7/9,8 işaretle kısmında seçimlerin nasıl vıpılacağı açıklanmıştır. (Ek: 2)

3- TCK'nun 141, 142, 163 üncü maddelerin yürürlükten kaldırıldığı ve 174 üncü maddesinde de siyasi hakların kullanımının engellenmesini suç olarak düzenlemiştir.

4- 2911 sk.nun 4 üncü maddesinde siyasi partilerin kapalı toplantılarının bu kanun hükümlerine dahil olmadığı 5 inci maddesinde de seçim zamanlarındaki propaganda faaliyetlerinin özel kanunlarına tabi olduğunu belirtmiştir. 298 sk.un 49-67 nci maddesine kadar propaganda usullerini belirtmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

A- Usul Yönünden:

1- Anayasa'mn ifadesi ile temel haklar ancak kanunla sınırlanabilir. Genelge ile hakların sınırlanması Anayasaya uygun değildir. Genelge ancak bir kanunun uygulanmasında çıkacak tereddütlü hallerin somut vakıalar karşısındaki farklı uygulamaları gidermek amaçlı ve kanuna uygun olarak çıkarılır.

2- Bir genelge somut olmak zorundadır. Uygulamaya yönelik olması ve düzenlendiği alanın niteliği bunu gerektirir. Genelge Anayasa düzeyinde anlaşılmaz soyut tanımlar getirmiştir.

Din istismarı nedir? İrticai faaliyet, yıkıcı, bölücü faaliyet nedir? Rejimi yıkmak tanımlaması nedir?

Buradaki soyut tanımlamalarla tamamen uygulayıcıların anlayış ve yorumuna açık hak kaybı ve keyfiliğe neden olunacaktır. Kamu görevlilerini böylesine soyut, farklı anlaşılacak e-mirlerle işlem yapmaya teşvik etmek bir genelgede olmayacak kadar teknik olarak yanlıştır. Genelgedeki amaç uygulamaya yönelik ve farklı uygulamaları gidermek iken, tamamen yeniden soyut, tartışmalı, tanımı yapılmamış talimatlarla uygulamayı kanşıklaştırmak biçim yönünden kanuna aykırıdır.

3- Bakanlar kurulunun 15.11.1998 tarih ve 99/12302 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan BTK'nın kanuni dayanağı yoktur. Kanuni dayanağı olmayan bir kurulun çalışmaları da kanuni değildir. Genelgenin hazırlanması ve takibinin bu kurulca yapılmış olması bile tek başına bu genelgeyi kanuna aykırı hale düşürür.

BTK şeklinde bir kurulun Başbakanlık idari yapısında yeri olmadığı gibi, amacı, çalışmaları da kanuna, anayasaya aykırıdır.

Bütün Bakanlıklar düzeyinde koordinasyon yetkisi Başbakan'a bağlı siyasi bir yetki, şahsa münhasır nitelikte olup TBMM'ye karşı bizzat Başbakan sorumludur. Bu yetkinin Başbakanlık'daki bir kısım memurlarca (kurul, merkez adıyla da olsa) kullanımı mümkün değildir. Ayrıca Başbakan bu Anayasal yetkisini (Anayasa md. 112/1,3) Bakanlar Kurulu'na ve Bakanlar Kurulu'da kararla başka bir kurula devir edemez. Bu nedenle Genelgede dayanak gösterilen Bakanlar Kurulu'nun 15.11.98-99/12302 sayılı Kararının hukuki bir değeri yoktur. Keza Başbakanlık uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu işbu genelge ile her durumda görev ve yetki alanını aşmıştır. Böyle bir Kurulun veya merkezin seçim sürecinde kamu hayatını merkezi denetim altına almaya yönelik karar almasının Anayasal ve Yasal dayanağı yoktur.

B- Esas Yönünden:

1-Çıkarılan genelge ile; Bakanlık, valilik ve savcılıklara kanuni görevlerini hatırlatmaktan ziyade seçim döneminde adayların düşünce açıklama ve propagandalarının sınırlanmasını amaçlamıştır. Yürürlükte bulunan kanunu hükümleri doğaldır ki uygulanacak ve kamu görevlisi herkes de görevini yapacaktır. Bunların yapılmadığı, ihmal edildiği gibi bir olay yoktur. Amaç seçim döneminde bir kısım adayların ve siyasi partilerin seçim faaliyetlerinin ve propagandalarının engellenmesidir.

Nitekim Sayın Başbakanca genelgeden önce basına yapılan açıklama da bu yönde olup, MGK toplantısından sonra yasallığı tartışılan BÇG ve BTK tarafından alınan kararın sonucu olduğu basında yer almış, amacın seçim arefesinde dini istismar edenlerin, bölücülerin, yıkıcıların önlenmesi olduğu belirtilmiştir. Genelge ile doğal kanuni görevler hatırlatılmamış, kötü niyetli olarak bir kısım siyasi hakların kullanımı engellenmek istenmiştir.

2- Seçim çalışmaları da dahil herkes yürürlükteki kanunlara uymakla yükümlüdür. Buna itiraz olunamaz.

Mevcut kanunlarımızın, genelgedeki tanımlar ve kapsamda bir suç ve sınırlama yoktur. Dini duyarlılığı olan konulardaki görüş açıklama rejime aykırı fikirlerin açıklanması, hakim görüşe karşıt fikirlerin anlatımı ülke bütünlüğü konusundaki farklı görüşlerin anlatılması tamamen düşünce açıklama özgürlüğünün kullanımıdır.

Milletin egemenliğinin oluşumu içinde adayların her türlü fikirlerini anlatması, açıklaması zorunludur. Bu anlamda ve düzeyde düşünce açıklaması kanunlarda suç olmadığı gibi sınırlanmamıştır da. Kanun ancak bölücü amaçlı örgütlenmeyi ve icra hareketlerine geçilmesini cezalandırmaktadır. Anayasa'daki laiklik, ülke bütünlüğü vb. konulardaki sınırlayıcı hükümleri ancak kanundaki tanımlama ve kapsam kadar geçerli olacağı gibi, kanunumuzda da bu yönde bir yasaklayıcı hüküm yoktur. Siyasi hakların kapsamı bir adayın bütün düşünce ve görüşlerinin anlatılabilmesi, seçmenin de bunu bilmesini gerektirir. Siyasi çalışmaların herhangi bir idari baskı altında kalmadan serbestçe beyanı zorunludur. Nitekim Kopenhag belgesinde seçmenlerin adaylar hakkında bilgi edinmeleri tartışma konusu yapmalarım, oylarının cezalandırma korkusu olmadan serbestçe kullanmalarının engellenmemesi gerektiği adil ve hür seçimler için zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yine seçim sürecine katılmayı arzulayan kişi ve grupların basın organlarına ulaşmasını ve propaganda serbestliğine yasal ve idari engellerin olamayacağı açıkça taahhüt altına alınmıştır.

Dolayısıyla bir aday veya parti hükümet uygulamalarım yanlış bulabileceği gibi başörtüsü konusunda imam hatip liseleri konusundaki farklı görüşlerini tabii ki dile getirecektir. Buna laiklik karşıtı, din istismarcısı demek mümkün olmadığı gibi bu konudaki düşünce açıklamalarının engellenmesi düşünülemez. Devlet ancak suç varsa cazalandırma yoluna gidebilir. Bu konudaki karşıt düşünce açıklaması suç olmadığı gibi idari önlemlerle engellenmesi düşünülemez. Genelge ile bir kısım aday ve partilerin düşünce açıklama haklan baskı altına alınarak sınırlanması ve ihlali amaçlanmıştır.

3- Genelgede savcılıklara talimat verilmesi, telkinde bulunulması dahi hiçbir durumda kabul edilemez. Savcılıklar görevlerini mevzuat içinde tabii ki yerine getireceklerdir. Bir Başbakan savcıların görevini yapsın deme hakkına sahip değildir. Bu açıktan yargıya müdahaledir. Yine devletin kamu görevlilerinin yanında olduğunun açıklanması bir hukuk devletinde söylenecek bir cümle değildir, doğaldır ki böyle olacaktır. Bu genelge ile savcı, vali, kaymakamların uyum içinde çalışması sağlanacaktır, denilmesi açıkça yargıya müdahale olup böyle bir cümle hukuk devletinde kabul edilemez. Ayrıca genelgede bilhassa kılık kıyafet yönetmeliği uygulanaçak demek maksatlı ve kötü niyetli olduğunun açık göstergesidir. Keza kılık kıyafet yönetmeliğinin seçim hukuku ve seçim çalışmaları ile nasıl bir ilgisi olabilir. Bir Başbakanlık Genelgesinde kılık-kıyafet yönetmeliğinden bahsedilmesi dahi tek başına yetki ve konu yönünden Kanuna aykırıdır.

4- Başbakan TV'lerde bütün adayların her türlü faaliyetlerinin (kameralar ye her türlü izleme cihazı ile jandarma ve emniyet görevlilerince -kapalı ve açık hava toplantıları da dahil- ) izleneceğinin açıklanması ancak polis devletinde anlaşılabilir. Binlerce adayın her türlü faaliyetinin izlenmesi kanunsuz emir vermek olup, açıktan siyasi hakların kullanımının engellenmesidir.

Seçim yalnızca oy verme günü (18.4.1999) yapılan işlemlerden ibaret değildir. Aksine seçimin yapıldığı günkü işlemler seçim dönemi faaliyetlerinin netice işlemidir. Seçim işlemi seçim takviminin başlangıcı olan 4.1.1999 tarihinden başlayan ve YSK'ca açıklanan bir dizi faaliyetler bütünüdür. Anayasamız seçimlerin yargı yönetim ve denetiminde yapılmasını belirtirken yalnızca seçim günü olan faaliyetleri değil, seçim döneminde, seçim hukukunun bütün faaliyetlerini amaç edinmiştir. Nitekim il ve ilçe seçim kurul başkanının o bölgedeki en kıdemli yargıç tarafından yerine getirilmesi de bunu göstermektedir. Keza, Anayasa Md-79/2 "Seçimlerin başlangıcından bitimine kadar düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma, yaptırma "YSK'nın yetkisinde olduğunu amir hüküm olarak belirtmiştir. İl ve ilçe seçim kurulları yalnızca adayları tesbit eden bir kısım basit bilgi ve belgelerin denetimini yapan kurullar değildir. Seçimlerin "eşit", "serbest", "adil" ve "dürüstlük" ilkeleri içinde yapılmasını gerektirdiği bütün konularda Yüksek Seçim Kurulu ve İl ve İlçe seçim kurullarını yetkili ve görevli olmasını zorunlu kılar. Anayasa m. 79'da seçimlerin yönetimin denildikten sonra ayrıca denetimi denilmesiyle de bu amaçlanmıştır. 79 uncu maddenin başlığında yönetim ve denetim olduğu gibi Anayasa 67/2 fikrasında da öneminden dolayı tekrar yönetim ve denetim amir hüküm olarak belirtilmiştir. Ayrıca Anayasa m. 67/2 fikra gerekçesinde "bu suretle demokrasinin kaynağı olan egemenliğin seçim yoluyla yansımasında bütün seçimler yargı yönetim ve denetimi altına alınmıştır" demektedir.

5- Seçim faaliyetleriyle ilgili bir konuda seçim dönemini ve işlemlerini etkileyecek bir Genelge yayınlamaya yetkisi yoktur. Seçim idari organların denetiminde olmaz. Bir ülkenin demokratik olup olmadığının yapılacak seçimlerin demokratik olup olmadığının bir tek ayırım noktası vardır. O da, seçimlerin yargı yönetim ve denetimi altında başlayıp bitirilmiş olması kısaca yargı organlarınca yapılıp yapılmadığıdır. İdari denetim altında seçim yapılmaz. İdarenin seçimleri yakın takibe alması veya aday çalışmalarım engellemeye gitmesi sözkonusu bile olamaz.

6- 2839 sayılı kanunun m. 42/2 "YSK'nın milletvekili seçimlerinin sağlıklı ve düzenli şekilde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla gerekli ilke kararlarını almaya yetkilidir" diyerek açık ve amir görev vermiştir. Bu nedenle YSK'ya müracaat edilerek Genelge hakkında Başbakanlığa görüş bildirmesini bu konuda YSK, il ve ilçe seçim kurullarının görev ve yetkilerinin hatırlatılmasıyla, Başbakanlığın seçim hukuku ve işlemlerine ilişkin (doğrudan veya dolaylı etki dahil) herhangi bir düzenleyici işlem yapılmaması istenemez.

SONUÇ Yukarıda anlatıldığı üzere ;

Başbakanlık Makamı'mn 3.2.1999 tarih (bila) ve 99/21 numaralı dava konusu genelgenin: Anayasa'nın özüne ve sözüne, Avrupa İnsan Haklan Evrensel Bildirgesine, Avrupa İnsan Haklan sözleşmesine , l no'lu protokolün 3 ncü maddesine, Yeni bir Avrupa için Paris Yasası'na, Paris Yasası'nın uygulanmasına ilişkin tamamlayıcı belgenin (g) işaretli kısmına,

AGİK İnsani Boyut Konferansı Kopenhag Toplantı Belgesi'nin 6-7-8 nci maddelerine, 298 Sayılı Kanuna 29S9 Sayılı Kanuna 2820 Sayılı Kanuna 2911 Sayılı Kanuna hükümlerine yetki, şekil, amaç, konu, maksat yönünden aykırı bulunmaktadır.

*Not: Tarafımca hazırlanmış ve Danıştay da açılmış bir dava dilekçesinden alıntı yapılarak ilgili kısımlar buraya aktarılmıştır.

Hacı Ali ÖZHAN

Anayasa Mahkemesi kararları; (1990-2002 yılları)
Karar sayısına göre     Esas sayısına göre

insan hakları mahkemesi I yargitay I danıştay I baro I yabancılar hukuku I makaleler I araştırmalar I main page / ana sayfa
hacialiozhan@hotmail.com   hacialiozhan@mynet.com  hacialiozhan2000@yahoo.com