hacialinin websitesi

DERNEKLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ VE CEZALARI

  • I- GİRİŞ

  • II- ÜYELİK HAKKININ SINIRLANMASI
    A- YASAKLAYICI KURAL
    B- CEZA KURALI
    C- DEĞERLENDİRME

  • III- KURULUŞ AMACININ SINIRLANMASI
    A- YASAKLAYICI KURAL
    B- CEZA KURALI
    C- DEĞERLENDİRME

  • IV- FAALİYETİN SINIRLANMASI
    A- YASAKLAYICI VE CEZA KURALI
    B- DEĞERLENDİRME

  • V- DERNEĞİN KAPATILMASI
    A- YASAKLAYICI VE CEZA KURALI
    B- DEĞERLENDİRME

  • VI- SONUÇ

    daha ayrıntılı çalışma için liberal düşünce topluluğu sitesi için   basınız


  •           Hacı Ali Özhan                     ana sayfa

    I- GİRİŞ :

    Avrupa Birliği sürecinin başlamasıyla sivil toplum örgütleri sayılan 'derneklerin' konumu daha da güncel hale gelmiştir. Her dönemde gündemde olan ve tartışılan örgütlenme konusu, özgürlüğü sınırlayan ceza normları, sözleşme hükümleri de dikkate alınarak değerlendirilmeye çalışılacaktır.
    İncelememiz; üyelik hakkının, kuruluş amacının ve dernek faaliyetlerinin sınırlanması ile derneğin mahkeme kararıyla kapatılması başlığı altında değerlendirilecektir.

    II-ÜYELİK HAKKININ SINIRLANMASI

    A- YASAKLAYICI KURALLAR :
    Kanunun 4 maddesinde ; dernek üyesi olamayacaklar suç türü, ceza miktarı ve maddeleri sayılarak belirtilmiştir. Bunlardan bazıları;
    * zimmet, rüşvet, dolandırıcılık, hırsızlık gibi 'yüz kızartıcı' olarak nitelenen suçlar,
    * kaçakçılık, ihale fesatçılığı, belge sahtekarlığı ve kalpazanlık suçları,
    * 312/2 maddedeki halkı 'düşmanlığa tahrik' suçu (cezası l yıldan 3 yıla kadar hapis),
    * 536 ve 537 maddelerinde, siyasi ve ideolojik amaçlı olarak izinsiz afiş asmak, duvarlara yazı yazmak, okullar ve resmi kurumlardaki yazıları, ilanları sökmek (cezası 6 aydan l yıla kadar hapis),
    * herhangi bir suçtan dolayı 5 yıl hapis cezasına mahkum olanlar ile
    * TCK nun 125-173 maddeleri arasındaki suçlardan mahkum olanlar affa uğramış olsalar dahi sürekli olarak dernek üyesi olamayacaklardır. (2908 sayılı Dernekler Kanunu madde 4)
    *Yine kanunda; yasaklanmış dernekleri kuranlar, faaliyetleri nedeniyle kapatılan derneklerin yöneticileri, partisinden çıkarılan kişiler veya partisinin kapatılmasına neden olanların 5 yıl süre ile dernek kuramayacakları belirtilmiştir. (DK m.4/2-4)

    B- CEZA KURALLARI
    Kanunda belirtilen yasaklayıcı kurallara uymayıp dernek kuranlar, derneğe üye olanlar, bilerek üye yapanlar ve üyelik kayıdını silmeyen yöneticilerin para cezasıyla cezalandırılacağı hükmü getirilmiştir.(DK m.75 ilgili madde 17/2 ile yönetmeliğin 15 maddesi.)

    Yukarıda sayılan suçların tıpkısı kanunda tekrarlanarak siyasi parti üyesi olmaya da engel sayılmıştır. (2820 sayılı SPK m.11/b-l/6)
    Yine bu suçların tıpkısı kanunda tekrarlanarak milletvekili seçilme engeli olarak kabul edilmiştir. (2839 sayılı MSK m.11/f-1/4)
    Mahalli yönetici seçimlerini düzenleyen kanunda da, yukarıdaki suçlar belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve genel meclis üyesi olmaya engel görülmüştür. (2942 sayılı MİK m.9)
    Ayrıca belirtmek isterim ki yukarıdaki suçların tıpkısı vakıf kurmaya da engel görülmüştür. (Vakıflar tebliği no:l kısım A resmi gazete 21/9/1997)
    Siyasi Partiler kanununda 1999 yılında yapılan değişiklikle, TCK m.536 ve 537 maddelerden dolayı parti üyesi olunamayacağı kuralı yürürlükten kaldırılmıştır. (4445 sayılı kanun m.4)

    C- DEGERLENDİRME :
    a- Kanun yüz kızartıcı ve adli suçlar ile düşünce suçu diye bilinen siyasi suçları birlikte yasaklamıştır. Yasaklanan 125-173 maddeler arasındaki suçlar arasında, düşünce suçu denilen ve genellikle siyaset alanına ilişkin eylemleri cezalandıran l58, 159, 162,168, 169, gibi suçlarda bulunmaktadır. Hükümeti, Meclisi, Bakanları, Adliyeyi, Askeri güçleri sert şekilde eleştiren yazarlar, siyaset adamları ve gazeteciler hakaret edildiği gerekçesiyle, 159 madden yargılanıp mahkum olmaktadırlar. Yine Cumhurbaşkanını ağır şekilde eleştirenler, hakaret var denilerek 158 maddeye göre hapisle cezalandırılabilmektedir. Yasadışı örgüt üyesi iddiasıyla veya bu örgüte yardım edildiği ileri sürülerek 168 veya 169 maddeden basın toplantısı düzenleyen, makale yazan fikir adamları mahkum olabilmektedir. Hatta hiçbir düşünce yasaklanmasın denilerek görüşlerine katılınmasa dahi bu görüşleri tekraren basıp yayımlayanlar l62 maddeye göre ceza alabilmektedir.

    Yine 312/2 fıkrasıyla, din ve kürt konusundan bahsedip resmi görüşlere aykırı fikri savunan yazar, siyaset ve düşünürlerin cezalandırıldığı bilinmektedir. Toplumda suçlu olarak görülmeyen ve meşru kabul edilen bu suçları işleyenlerin, dernek üyesi olamamalarının toplumsal olarak kabulü zordur. Aksine düşünce ve siyaset konulu suçların ve bağlantılı yasaklamaların kaldırılması toplumsal fayda adına gerekli bir ihtiyaç olarak gözükmektedir.

    b- Yine bazı adli suçlular ile düşünce suçlularının aralarında hiçbir benzerlik, yakınlık yokken aynı yasak kapsamında değerlendirilmesi de anlaşılır olmaktan uzaktır. Dernekleşme faaliyeti ile doğrudan ilgisi olmayan bu suçların kendi aralarında da hukuki ve sosyal bir bağlantı bulunmamaktadır.
    Cezaların miktarı açısından da büyük dengesizlik vardır. 6 ay ve l yıl gibi hapis cezalarını gerektiren suçlarla 15-20 yıl hapis cezasını gerektiren suçlar aynı yasaklamaya tabi kılınmıştır.
    Yasaklanan suçlar ile "dernekleşmenin amacı" ve örgütlenme özgürlüğüyle ilişkisini kurmakta hukuken zordur. Bir hırsızlık suçu mahkumuyla veya rüşvet almış bir mahkumun herhangi bir derneğin üyesi olamayacağını savunmak ancak zorlama kabul edilir bir yorum olacaktır. Yine hükümet, adliye veya askeri kurumlar gibi devlet yönetim organlarına hakaret etti denilerek mahkum olmuş bir düşünce suçlusunun, yaşam boyu dernek hem de 'her hangi bir derneği" kuramayacağını savunmak anlaşılır olamaz. Aksine bu tip kişilerin dernek kurmaları toplumsal fayda adına daha da gereklidir kanısındayım.

    c- Kanunda belirtilen bir dernek veya parti üyeliğinden çıkarılan veya derneğin veya partinin kapatılmasına neden olanların 5 yıl süre ile dernek üyesi olamayacaklarına ilişkin yasak kanımca isabetli olup normal görülmelidir. Çünkü, bir dernek üyeliğinden çıkarılan veya kapatılmasına neden olan kişinin bir süre dernek üyeliğinin yasaklanması işin niteliği gereği görülebilir. Burada bu kişinin yasaklama ile beklemeye alınarak, yeni bir dernek suçu işlemesi önlenmek istenilmiştir. Bekleme döneminde bu kişinin düzelmesi için, 5 yıl gibi bir süre konulması da işin mahiyetine uygundur.
    Buradaki uygunluk ve yerindeliği, dernek üyeliğine engel diğer suçlar açısından söylemek kanımca imkansızdır. Siyaset suçlarını dernek üyeliğine engel görmek kanımca mümkün değildir. Adli suçluların dernek üyeliğinden yasaklanması gerektiği kabul edilse dahi, yaşam boyu uzunluğunda bir yasaklama kanımca amacını aşar derecede toplumsal mağduriyetler yaratacak büyüklüktedir. Örgütlenip sorunların çözümü için yardımlaşmak en çok mahkumların özellikle de adli mahkumların ihtiyacı iken bu hakkın kullanılmasının engellenmesi toplumsal gereklere aykırı düşmektedir. Mahkumların dernek kurabilmeleri, üye olabilmeleri halinde doğrudan bir kamusal zarardan da bahsetmek biraz zordur.
    Mahkum olunan ceza maddeleriyle, konu ve içerik olarak benzerlik gösteren dernek kurulmaması normal görülebilir. Örneğin ekonomik konularda suç işlemiş mahkumların, ekonomik konularla ilgili dernek kuramaması, süreye bağlanmak şartıyla makul sayılabilir. Bu mahkumun bir spor derneği veya sanatsal veya kültürel içerikli dernek kuramaması isabetli değildir. Mahkumun suç türü dışındaki konulu derneği kurması veya üyeliğinde, mahkumun suçuyla ilgili dernek yönetici organlarına seçilememesi yasağı ancak yerinde görülebilir.
    Siyasi suç olarak görülen ceza maddelerinden mahkum olanların bir yardımlaşma derneği, eğitim Veya kültürel bir dernek kuramaması nasıl izah edilebilir. Aksine toplumsal fayda için kurmaları gerekirken, herhangi bir konudaki derneği ve bütün zamanlar boyunca yasaklanması hangi hakkaniyet ilkesiyle anlaşılabilir.
    Mahkumların kendi sorunlarıyla ilgili dernek kurmaları, toplumsal ihtiyacın bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu suçluyu topluma kazanmak içinde bu gereklidir. Bir hakkın kullanılmasında fayda görülmeyenler, faydadan daha çok kamu zararı olacağı düşünülenler veya hakkın kullanımıyla özü itibariyle çelişki bulunduğu durumlarda, hakkın sınırlanması normal görülebilir. Dernek üyeliğine getirilen yasaklayıcı kuralların hukuki, vicdani ve toplumsal dayanağını bulmak zordur. Dernek üyeliği ile nitelik olarak uyuşmaz çelişkisi olmayan suçların, üyeliğe engel kabul edilmesi haklı yakınmalara neden olmaktadır.
    Hayatının bir bölümünde suç işlemiş, kötü hayat sürmüş kişinin bütün yaşamı boyunca cezalandırılmasını da hukuken kabul etmek zordur. Dernekleşme hakkının kullanımı, suçluyu topluma yeniden kazanmak için belki de en elverişli yollardan birisi olacaktır.
    Bu yasakların derneklere katılımı azaltması nedeniyle demokrasinin en önemli unsuru olan 'katılımcılık' ilkesi açısından yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır
    Yine kanundaki yasaklayıcı kurala göre 5 yıl hapis cezası alan herkes ile l gün hapis cezası olsa dahi ‘ağır hapis’ ceza türüyle mahkum olan herkesin, herhangi bir dernek üyesi olamaması büyük bir kitleyi ilgilendiren mağduriyet yaratmaktadır. Üstelik bütün zamanlar uzunluğunda bir yasamla, belki de yüz binlerce insanı bu haktan mahrum ederek toplumsal gelişmede büyük kayıplara neden olunmuştur. Bu yasaklar olmasaydı kim bilir hangi dernekler daha kurulacak ve kimler bu derneklerde üye veya yönetici olarak toplumda sosyal işlev görülecekti. Bunların muhasebesini tutmak tabi ki zor ancak yasakların büyüklüğünü göstermek açısından bu örnekler verilmiştir.

    d- Bu yasaklamalar 12 eylül askeri döneminde konulmuş, dönemin gerekleri olarak siyaseten tercih edilmiştir. Aynı yasaklayıcı maddelerin tıpkısı 1983 yılında Partiler kanunu ve Milletvekili kanununa da konulmuştur. Milletvekili olmak, Belediye başkanı veya meclis üyesi olmak ile siyasi parti üyesi olmak arasında bir ilişkiden bahsedilebilir. Ancak bir dernek üyesi veya yöneticisi olmakla, parti üyesi veya milletvekili, belediye başkanı olmak arasında kurumların niteliği, işleyişi, amaçları yönünden benzerlik kurmak zordur. Dolayısıyla Milletvekili ve Partiler kanunundaki yasaklayıcı hükümleri, dernekler kanununa tıpkı şekilde alıntı yaparak, sosyal ihtiyaca ve dernek amacına aykırı düşülmüştür. Kaldı ki yeri gelmişken belirtmek isterim ki, yukarıdaki yasaklayıcı kuralların milletvekili, yerel yönetici ve parti üyeliğine veya vakıf kuruculuğuna engel görülmesinin de kabul edilemez olduğu iddiasındayım. Nitekim kanun koyucu Siyasi Parti üyesi olmaya engel görülen 536 ve 537 inci maddeleri kaldırarak yetersizde olsa bu yönde iradesini ortaya koymuştur. Şimdi sıra, aynı maddelerin ve diğer yasaklayıcı maddelerin Dernekler kanunu ve diğer milletvekili seçilme kanunu, mahalli idareler kanunu ve vakıf mevzuatından dan çıkarılmasındadır.

    e- Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi, dernek kurma hakkının sınırlanabileceğini kabul etmekle beraber sınırlamanın sınırlanması konusuna duyarlıdır. Nitekim AİH Mahkemesi de kararları ile sözleşmedeki kavramların içeriğini tespit ederek hakları genişletici yorumlar yapmaktadır.
    Sözleşmeye göre demokratik bir toplum için gerekli, zorunlu tedbir olması ve ölçülülük ilkesine uygun haller de yasaklama yerinde görülmektedir. Yine milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık, ahlak ve suçun önlenmesi halinde dernek kurma hakkına ancak kanunla sınırlama getirileceği belirtilmiştir.
    2001 tarihli anayasa değişikliği ile sözleşmedeki sınırlayıcı hükümlerin bir kısmı, sözleşme ile anayasayı uyumlulaştırmak için anayasa hükmü haline getirilmiştir.(4709 sayılı kanun m.12) Ancak sınırlamaya ölçüt kavramların tanımı ve mahiyetini tespit, ayrı bir zorluk yaratmaktadır. Nitekim Sözleşme 17 maddesiyle devletlerin bu haklar üzerindeki takdir haklarını kötüye kullanmamaları gerektiğini belirtmiştir. Bu hukuki, teknik sorun olmakla beraber kanunda yapılacak değişiklikle bu kavramların suç türü, maddesi ve isimleri belirlenmelidir. Aksi halde içinden çıkılmaz hukuki tartışmalarla mağduriyetlere neden olmak önlemeyecektir. Dernek üyeliğine engel suç türlerinin, sözleşme ve AİH Mahkemesi kararları ölçüt alınarak, ancak dernekleşme özgürlüğünün kullanımıyla nitelik olarak uyumsuzluğu görülen, özüyle çelişen suçlarla sınırlanması düzenlemesi yapılmalıdır.

    III- KURULUŞ AMACININ SINIRLANMASI

    A- YASAKLAYICI KURAL Kanunun 5 maddesinde; anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere aykırı dernek kurulamaz denildikten sonra,
    * bölünmez bütünlüğü bozmak amacıyla,
    * cumhuriyetin varlığını 'tehlikeye düşürmek' amacıyla,
    * temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmak amacıyla,
    * milli egemenlik, güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık ve ahlak ile kamu yararının 'korunmasına aykırı faaliyette' bulunmak,
    * bölge, sınıf, ırk ve din 'esasına' veya 'adına' dayanarak faaliyette bulunmak,
    * ülke üzerinde 'azınlıklar bulunduğunu ileri sürmek', türk dili ve kültüründen ayrı dil ve kültürleri 'korumak' , geliştirmek, yaymak suretiyle 'azınlıklar yaratmak', bir dil veya kültürün imtiyazlı olmasını sağlamak,
    * inkilap kanunlarını değiştirmek ve yasaklanan 'konuları canlandırmaya' çalışmak,
    * devletin 'manevi şahsiyetini' kötülemek veya küçültmek,
    * suç işlemek, telkin veya teşvik etmek, amacıyla dernek kurulması yasaklanmıştır.(DK m.5)

    B- CEZA KURALI
    Yine kanunda, yukarıdaki amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunulamayacağı belirtildikten sonra (DK.m.37/2), yasaklanmış amaç taşıyan dernekleri kuranlar ile bu hükümlere aykırı hareket eden yöneticilerin hapisle cezalandırılacağı ve her halde bu durumda, derneğin kapatılacağı hükmü getirilmiştir. (DK.m.76/1- Bir yıldan 3 yıla kadar hapis cezası) Kanunda yurtdışındaki türk vatandaşlarının da burada yasaklanan amaçlarla dernek kuramayacakları, kurulmuş derneğe üye olamayacakları belirtilmiştir. (DK m.72/3) Bu hükme aykırı olarak derneği kuranlar veya üye olanlar Türkiye de bulunduklarında hapisle cezalandırılmaktadırlar. (DK.m.76/2)

    C- DEĞERLENDİRME :

    a- Dernek amacı olarak kabul edilemeyecek yasaklayıcı kurallara dikkat edilirse, soyut tartışmalı ve subjektif içerikte kavramlar olduğu görülmektedir. Bu kavramlar gerçekten hukuken tartışmalı olup, mahkemelerde hukuk adamlarınca sürekli tartışılmasına karşın, ortak bir genel kabul sağlanamamıştır. Böylesine tartışmalı kavramlarla, derneğin kuruluş amacını yasaklamak kanımca hakkın kullanımını ağır derecede başında yasaklamaktır. Hangi düşüncenin, bölünmez bütünlüğü bozucu olduğu, hangi fikir amaçlanırsa cumhuriyetin tehlikeye düşmüş olabileceği, hangi eylemin kamu yararına aykırı hareket sayılabileceği tartışmasının içinden çıkmak her halde çok zor olsa gerektir. Böyle bir zorluk üzerine örgütlenme hakkının kullanımını başlatmak, kanımca ağır derecede dernekleşme özgürlüğünü kısıtlamaktadır.
    Yine devletin manevi şahsiyetini kötülemek kavramı her tarafa çekilebilecek uzunluktadır. Uygulayıcıların isteklerine bağlı olarak, dernekleşme özgürlüğünü çok geniş derecede sınırlamaya uygun bir hükümdür. . Bu maddeyle, devlet uygulamalarının ağır eleştirilmesi, bazı devlet kararlarına sert eleştiriler getirilmesi halinde dernek yöneticilerinin cezalandırılması pekala mümkündür.
    Azınlıklar bulunduğunu ileri süren fikirlerin, herhangi bir azınlıktan, dil ve kültüründen bahsedildiğinde onları korumak veya azınlık yaratmak olarak değerlendirilmesi yapılabilecektir. Azınlık kavramı sosyolojik bir veri olup, hukuki değerlendirmeye tabi tutulması gerekirken siyasi kompleks önyargısıyla, örgütlenme özgürlüğü önüne engel görülmesi toplum gerçeklerine aykırıdır. Sosyolojik gerçeklere aykırı yasaklamaların üstelik yalnızca 'fikir düzeyinde' kalmasına karşın yasaklanması dernekleşme özgürlüğünü kaynağında yasaklamadır. Demokrasinin çoğulculuk ve katılımcılık ilkesi gereği aksine her türlü dil ve kültürün yaşatılması, korunması gerekirken bunları yasaklama konusu yaparak dernekleşmeyi sınırlandırmak çağdaş değerlerle uyuşamaz.

    b- Bir derneğin kuruluşunda bu maddeyi ihlal etmesi veya kurulmuş bir derneğin faaliyet döneminde bu maddedeki yasakları ihlal etmesi halinde, yöneticilerin hapisle cezalandırılması ve her halde derneğin kapatılması dernekleşme özgürlüğünü ağır derecede sınırlamakta adeta yok etme noktasına getirmektedir. Yine burada belirtilen yasaklayıcı kavramlar, ceza kanunlarımızda suç olduğu için ayrıca cezalandırılabilmesi, ceza tehdidi altında düşünce açıklayan yönetim kadrolarının idari ve hukuki sıkıntıları gerçekten dernekleşme hakkının kullanımında önemli bir engel görülmelidir. Bu cezai müeyyideler nedeniyle yönetimin görevini hakkıyla yapabilmesi gerçekten güçtür. Hangi eylemin suç olup olamayacağı tartışmaları gerçekten büyük duraksamalara neden olmaktadır. Bazen de yönetim kadroları gerçek düşüncelerini gizleyerek örtülü şekillerde görüşlerini ifade etmek zorunda kalmaktadırlar. Diğer yandan bu kavramların nasıl korunacağı, bu kavramlara hangi gerekçeyle kimin sahip çıktığı veya karşı olduğu, konumuz dışında kalan ancak önemli bir başka tartışmadır.

    c- Yasaklayıcı hükümler eylemi değil 'fikri' yasaklamakta olup, çağdaş demokrasiler de bir fikir, yalnızca fikir düzeyinde kaldığı sürece artık yasaklanmamaktadır. Bir 'fikri benimsemek' ile o 'fikrin özgürlüğünü savunmak' birbirine karıştırılmamalıdır. Ne yazık ki bu ayırım yapılmadığı için tartışmalarda kargaşaya neden olmaktadır.
    Bir derneğin görüşlerini ifade etmesi bireye göre daha büyük önem taşımaktadır. Yalnızca fikir düzeyinde kalan bütün aykırı, farklı, resmi görüşe karşıt toplumu sarsan fikirlerin söylenmesi gerektiği AİH Mahkemesince, sözleşmenin 10 ve 11 maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.
    Kanunun yasakladığı amaçlarla dernek kurulamayacağı hükmünün tamamı, kanımca sözleşmenin l0 ve 11 maddesine aykırıdır. AİH Mahkemesinin yasaklama gerekçesi olarak belirttiği 'demokratik toplumda zorunlu tedbir' , 'amaçla orantılılık' değerlendirmeleriyle bu maddeye bakıldığı yasaklamayı savunma nedenleri yetersiz kalmaktadır. Keza sözleşmede belirtilen yasaklama nedeni olabilecek örneğin kamu düzeni, milli güvenlik, genel sağlık, ahlak gibi kavramlarında, ancak AİH Mahkemesi yorumu içeriği ve kapsamında değerlendirilmesi gereklidir. Kanunlarımızı lafzen sözleşmeye benzer hale getirmezin yanında içeriğini de yani 'ruhunu da' sözleşme ve AİH Mahkemesi gibi anlamak zorunluluğu açıktır. Zaten sözleşme devletlerin takdir haklarını kötüye kullanmamaları konusunda amir hüküm de getirmiştir. (m.17) Aksi halde aynı kavram her ülkede farklı içerikte uygulanarak 'sözleşmeye karşı hile' diyebileceğimiz şekilde hak ihlali yapılmış olacaktır.

    IV- FAALİYETİN SINIRLANMASI:

    A- YASAKLAYICI VE CEZA KURALI

    Kanunun 37 maddesinde;
    *derneğin amacı ve çalışma konusu dışında faaliyette bulunamayacağı (bulunduğunda hapisle cezalandırılacağı belirtilmiştir.DK m.77/3)
    * derneğin amacı ve faaliyet biçimlerine uymayan toplantılara katılamayacağı, beyanat veremeyeceği, üyelerini bu yönde teşvik edemeyeceği (bu yasağa aykırılık halinde hapisle cezalandırılacağı belirtilmiştir. DK m.77/3)
    * derneklerin yasaklanmış amaçlar yönünde faaliyette bulunamayacakları (bulunduklarında hapisle cezalandırılacağı belirtilmiştir. DK m.76/1)
    Kanunun 44 maddesinde;

    * derneğin bildiri, beyanname ve benzeri yayınları Valiliğe ve Savcılığa vermesi gerektiği, vermediklerinde hapisle cezalandırılacağı (DK m.82) belirtilmiştir. Bu yayınların içiriğinde; bütünlük ve güvenliğe aykırılık, suç işlemeye teşvik, devlet sırrını açıklamak gibi hallerin varlığı iddiasıyla dağıtımın Valilikçe engellenebileceği hükmü getirilmiştir.
    Kanunun 54 maddesinde;

    * derneğin yayın dışındaki faaliyetlerinde de bütünlük ve güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık ve ahlak ile suç işlenmesi veya devamının önlenmesi halleri gerektirdiğinde Valilikçe faaliyetten alıkonulabilmektedir. Faaliyetin içeriğinde suç olduğu iddia edildiğinde ayrıca Savcılığı da bildirilmektedir.

    B-DEĞERLENDİRME
    a-Yukarıda anlatılmaya çalışıldığı üzere, yasak amaçlar olarak belirtilen kavramların sınırı ve içeriği subjektif şekilde her tarafa uzayıp genişleyecek büyüklüktedir.
    Dernekler, kamu yönetimi aleyhine eleştiri yapmak zorunda kaldıklarında, bu yasaklanmış kavramların sınırına gelmekte ve pekala içerisin de yorumlanarak ceza yargılamasına konu olabilmektedir. Kürt konusundan bahsedildiğinde bölücü, din konusundan bahsedildiğinde şeriatçı suçlaması yapılarak, dernek yöneticileri cezalandırılma baskısı altında kalmaktadır. Bu konular görmezlikten gelinemeyecek büyüklük ve önemde olması nedeniyle dernek yönetimleri toplumsal gerekler ile kanun maddeleri arasında sıkıştırılmaktadır.
    Diğer yandan bir düşüncenin taraftarı olmak ile o düşüncenin 'özgürlüğünü' savunmak sürekli karıştırıldığından dernek yönetimleri açıklamanın içeriğine göre o düşüncenin taraftarı imiş gibi suçlanmakta hatta yargılamaya konu olabilmektedir. Bu durumda sözleşmedeki anlam ve kapsamda, örgütlenme özgürlüğüne bağlı olarak düşünce açıklama özgürlüğü kullanılamamaktadır.

    b- Bu kavramlarla derneğin faaliyetlerini sınırlanmak, yasağın ancak kanunla getirileceği kuralına da aykırıdır. Çünkü bir yasağın kanunla getirilecek olmasıyla amaçlanan şey, yasağın herkes tarafından bilinir, anlaşılır ve erişilebilir olmasını sağlamaktır. Bu kavramların içeriğini dernek yönetimleri de tespit etmekte güçlük çektiklerinden, bu kuralları ihlal edip etmedikleri tartışması yaşanmaktadır. Yine yasakları uygulamakla görevli kamu yöneticileri de ihlalin varlığını ancak kendi değer ve anlayışlarıyla yorumlayıp uygulamak zorunda bırakılmaktadır. Bu durumda kamu yöneticilerinin kararlarının keyfiliği eleştirileri de har zaman yapılabilmektedir. Dernek faaliyetleri böylesine geniş ve soyut yasaklamaların gölgesi altında bırakılamaz. Yasaklayıcı kurallar yeniden değerlendirilerek, sözleşmenin asıl amacına, ruhuna uygun hale getirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır.

    V- DERNEĞİN KAPATILMASI :

    A- YASAKLAYICI VE CEZA KURALI:

    Kanunun 53 maddesinde;
    * dernek yöneticisi tarafından veya üyelerle beraber 'siyasi veya ideolojik' suç işlenmesi veya * dernek üyesince işlenmiş 'siyasi veya ideolojik' suçun, dernek yönetimince teşviki veya yardımı sonucunda işlenmesi halinde,
    * derneğin 'suç sayılan eylemlerin odağı' haline geldiğinin mahkemece tespiti halinde, Savcılıkça derneğin kapatılması davası açılacağı hükmü getirilmiştir.
    Kanunun 76 maddesinde;

    * kurulması yasaklanmış amaçlarla dernek kurulduğunda,
    * kurulmuş bir dernek yasaklanmış amaçlar yönünde faaliyette bulunduğunda, yöneticilerin hapisle cezalandırılması yanında derneğin kapatılacağı hükmü getirilmiştir.

    Kanunun 77 maddesinde;
    * öğrenci derneklerinin amaç ve faaliyetleri ile 38 maddeye aykırılık ve
    * memurların kuracakları derneklerin amaç ve faaliyetleriyle 39 maddeye aykırılık halinde yöneticilerin hapisle cezalandırılacağı yanında derneğin kapatılacağı hükmü getirilmiştir.

    Derneğin kapatılması davası açıldığında mahkeme yargılamanın her aşamasında tedbiren dava sonuna kadar dernek faaliyetini durdurabilmektedir. (DK m.52)

    B- DEĞERLENDİRME :
    a- Bir derneğin yöneticileri veya üyelerince derneğin konusu, amacı, faaliyeti dışında suç işlemesi halinde bundan derneğin sorumlu görülmesi mümkün değildir. Kanunda belirtilen 'siyasi veya ideolojik suç' tanımlamasıyla derneği sorumlu görmek doğru kabul edilemez. Bir turizm konulu derneğin veya sosyal dayanışma amaçlı veyahut tarihi araştırmalar yapan bir derneğin üyesinin işlediği siyasi suçtan derneğin hukuken ilişkilendirilmesi mantiken izah edilemez. Kaldı ki kanunlarımızda siyasi veya ideolojik suç tanımlaması yapılmamıştır. Siyasi konulu veya ideolojik saikle işlenmiş suçları bu kapsamda görüp, derneğin sorumlu tutulması, cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olacağı gibi derneği cezalandırmak demektir.
    Ayrıca derneğin herhangi bir faaliyeti, yasaklanmış amaçlar içinde görüldü denilerek kapatılabilmesi mümkündür. Yasaklanmış amaçlar olarak nitelenen kavramların genişliği ve soyutluğu, istenildiğinde her derneğin kapatılması ile sonuçlanabilecektir. Yöneticinin bir beyanatının veya yazılan bir bildirinin bu amaçlar içinde yorumlanması halinde, bir derneğin kapatılması, dernekleşme özgürlüğünü pamuk ipliğine bağlamak kadar zayıf hale getirecektir.
    Derneğin kapatılması davası yanında, yöneticilerin suçlandığı ceza maddelerinden yargılanması da aynı anda yapılarak, gerek yöneticiler gerekse dernek dava boyunca mağduriyet yaşaması da üzerinde durulmaya değer önemdedir.

    b- Dernek kapatma nedenleri olarak görülen nedenler aynı zaman siyasi parti kapatma nedenleri olarakta görülmektedir.

    SPK nun 78-98 maddeleri arasında sayılan kapatma nedenleri olarak görülen;

  • Devletin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek amacı güdemeyecekleri,
  • dil, bölge veya din ayrımı yaratmak,
  • ırk, kültür, din farklılığına dayalı azınlıklar bulunduğunu ileri sürmek,
  • bölünmez bütünlüğü yani devletin tekliği ilkesine değiştirmek amacı güdemeyecekleri,
  • devletin laik niteliğini değiştirme amacı taşımak,
  • dini kavramları alet ederek propaganda yapamayacakları,
  • suç işlenen odak olma halinde,
    gibi kanımca yalnızca düşünce açıklamaktan ibaret faaliyetler partilerimizin kapatılmasına neden olmaktadır. Nitekim yakın tarihimizde 1990 yılından buyana 12 adet partimiz ‘bölücü propaganda’ yaptığı ve ‘laiklik ilkesine aykırı amaç taşıdığı’ için kapatılmıştır.
    Derneklerimiz içinde kanunun 5 maddesinde belirtilen amaçları taşıyamayacakları, faaliyet döneminde taşıdıkları ileri sürüldüğünde kapatılacakları hükmünü getirmiştir. Keza siyasi veya ideolojik suçun yöneticilerce veya üyeleri teşvik ederek işlenmesi halinde veya her hangi bir tür suçu işleme odağı haline geldiğinde kapatılacağı belirtilmiştir.
    Dernekler kanunu ve siyasi Partiler kanununun 12 eylül döneminde hazırlanması nedeniyle, askeri yönetimin dernek ve parti yasaklarında aynı yaklaşım içinde olduğu görülmektedir. Yukarıdaki yasaklara dikkat edilirse bir eylem değil yalnızca ‘amaç taşımak, ileri sürmek, amaçlamak’ denilerek fikri düzeydeki teorik açıklama kapatmaya neden görülmektedir. Günümüz demokrasilerin de yalnızca fikirlerinden dolayı bir kurumun hatta bir kişinin cezalandırılmasını kabul etmek artık mümkün değildir. Bu nedenle 5 madde kanımca sözleşmenin 10 ve 11 maddesine tümden aykırıdır.

    c- Bir derneğin kapatılmaması gerektiğini, ancak suç işleyen yöneticilerin cezalandırılması gerektiğini dernek yönetim organları suç işlediğinde yönetim organlarını oluşturan kişilerin görevlerine son vermekle yetinilmesi gerektiğini düşünüyorum.
    Büyük emek ve zamanla kurulan derneklerin, yöneticilerin şahsi kusurları nedeniyle kapatılmasının yerinde olmadığı, bunun bütün dernek üyelerini de cezalandırmak anlamına geleceği ileri sürülebilir.
    Derneğin yeni yöneticileriyle, kanunlara uygun hale gelmesi şansı verilmesinde isabet olacağı açıktır. Derneğin suç işlenen bir odak haline geldiğinin tesbiti halinde dahi kanımca derneğin kapatılması değil, ancak söz konusu suçu işleyenler kişisel olarak sorumlu tutulmalıdır.
    AİH Mahkemesi derneklerin ve partilerin bazı hallerde kapatılabileceğini kabul ediyor. Kapatma gerekçelerinin, çok duyarlı ve kesin verilere dayanan ölçütlere bağlanması yerinde olmakla beraber bu konuda AİH Mahkemesinin 'kapatma olabileceği' görüşüne katılamıyorum

    VI- SONUÇ :

    Yukarıdaki hukuki durum ve değerlendirmelerimizden anlaşılacağı üzere;
    1- Kurulması yasak derneklerin amaçlarını yasaklayan 5 maddenin tamamı yürürlükten kaldırılmalıdır.
    2- Dernek üyeliğine engel görülen madde tümden değiştirilmeli ve
    a-yasağın mutlaka bir süre şartına bağlanması,
    b-mahkum olunan ceza kuralı ile konu itibariyle benzerlik taşıyan bir dernek üyeliğinin sınırlanabileceği veya adli suçlar açısından, ceza kuralının türüyle ilgisi nedeniyle her hangi bir derneğin yönetim görevi uyuşmadığı hallerde sınırlanabileceği yönünden yeniden düzenlenmeli ve c-siyasi suç ve düşünce suçu olarak nitelenen suçların tamamı maddeden çıkarılmalıdır.
    3-Siyasi veya ideolojik suçların her hangi bir derneğin kapatılmasına neden olması engellenmeli, ancak kişisel görüşüm yalnızca suç işleyen kişilerin sorumlu tutulması olmakla beraber, derneğin amaç ve konusuyla ilgili suçların işlendiği odak olma halinde kapatılabileceği kabul edilmelidir.
    4- Dernek faaliyetleri yasaklayan Sözleşme ve anayasada belirtilen "kamu düzeni, milli güvenlik, genel sağlık, ahlak gibi" genel ve soyut kavramlar, dernekler kanununda somut ceza maddeleri, türü , cinsi belirtilerek açıkça tespit edilmelidir.
    5- Derneğin amaç ve çalışma konuları dışında faaliyet gösteremeyeceği kuralı doğru olmakla beraber amac ve çalışma konuları olarak belirtilen kavram ve tanımlamalar, somut, anlaşılır ve tartışmalı olmayan ifadelerle kanunda düzenlenmelidir.

    Çağdaş toplumların göstergesi olan örgütlenme ihtiyacının karşılanması ve demokrasilerde katılımcılığı yerleştirebilmek için örgütlenme özgürlüğünün en önemli şekli olan derneklerimizi gerçekten korumamız gerekir. Dernekleşme özgürlüğü, yasaklar çözerim mantığı ile değil, özgürlüğün kullanımını nasıl kolaylaştırabiliriz yaklaşımı içinde değerlendirilmelidir.

    Hacı Ali Özhan...............................................

      İnsan Hakları Mahkemesi   Any.Mah   Danıştay   Yargı   Baro   Araştırmalar   Makaleler  
    ana sayfa / main page

       hacialiozhan@hotmail.com    hacialiozhan@mynet.com    hacialiozhan2000@yahoo.com