Ankara Barosu için "marş güfte" yarışması düzenlendi. Sevimli, güler yüzlü hukuk dergimiz "açık sayfa" isimli hukuk dergisin de saygıdeğer abimiz Av. Hasan Ürel, bu yarışmayı şöyle değerlendiriyor. "...Marş otoriteyi anımsatır, disiplini çağrıştırır. Bağımsızlık başka kurumlara, yazık ki otoriter diyebileceğimiz kurumlara özenmekten geçmiyor. Avukat mesleğini yaparken otoriteyle yüzleşen, disiplini bozan şahıstır...devletin, toplumun öncelikleri, tabuları olabilir, avukat bunlarla da yüzleşmeyi göze alabilmelidir. Avukatlık mesleğinin saygınlığı, avukatın hiçbir otoriteye teslim olmadı inancından kaynaklanır. Tartışmaya kapalı otoriter kurumlara özenerek "marş" yarışmalarının bu çabalara katacağı hiçbir şey yoktur. Marşlı kurumlara özenti, baroya da mesleğe de bir katkı sağlamaz." Güzel, etkin çalışmalar yapmış Baro yönetiminin, somut gerçekliğe dayanmayan böyle bir konuya yer vermesi isabetsiz olmuştur. Son yıllarda başarılı konferanslar, sempozyumlar düzenleyen Baro Yönetimi, bu marş'ı da nereden çıkardılar. Hiç bir ihtiyaca dayanmayan, üstelikte Hasan ağabeyin anlattığı şekilde sakıncalı bir çalışma içine girilmesi yersiz olmuştur. Ankara Baro yönetiminin bu gereksiz yarışmayı iptal etmesini dilerim.
Reform nitelemesi ile umutlanılarak çıkarılan avukatlık kanunu, üçüncü yılında eskidi. Eksikleri, yanlışları nedeniyle yeniden değişiklik tasarısı oluşturuluyor. Ankara Barosu kanun taslak çalışması başlattı. Bu kez umarım, işin esasına radikal müdahale eden değişiklikler yapılır. Genel olarak yargının sorunları ve mesleki sorunlar ve nedenleri hepimizce biliniyor. Çoğu sorunun çözümünde de fikir birliği de var. Çözecek mesleki öncülük ile siyasi iradenin yokluğundan genel kabul görmüş çözümler dahi gerçekleştirilemiyor.
AK Partinin tek başına güçlü hükümeti aslında bir şanstır. Bu şansı iyi değerlendirmek gerekir, ancak Baroların ve avukatların büyük çoğunluğunun sosyal demokrat olması, AK Partiyle ilişkiye geçmeleri ve iktidar şansından faydalanmalarını önlüyor. Ankara Barosu avukat kökenli bütün milletvekillerini kendi çatısı altında bir Parlamento komisyonu şeklinde toplayabilir. Keza İstanbul Barosunun oluşturduğu Baro meclisi modeli, Barolar Birliği tarafından bütün avukat kökenli milletvekillerinin doğal üyesi oldukları bir organı iç yönetmelikle oluşturabilir. Buna bütün avukat milletvekillerinin isteyerek katılacağını sanıyorum. Etkin, bilimsel ve güncel çalışmalar burada olgunlaştırılarak, bu milletvekillerince partilerinin gruplarına taşınabilir. Böylece hepimizin yakındığı ortak sorunlar, ortak çözümlere kolayca ulaşılacaktır. Barolar Birliğine ve Ankara Barosu yönetimine böyle bir oluşum için çalışma yapmalarını naçizane öneriyorum.
Benim dahil çoğu avukatın yakındığı, Ankara Barosuna sunduğum bir öneriyi burada tekrarlamak istiyorum. Avukatların ücret uyuşmazlıklarında görev yapacak mahkeme niteliğinde, bir hakimin başkanlığında iki avukatın üye olduğu Baro Hakem kurul kurulmuştur. Kurulda görevli avukatların, kurul üyesi olmasına karşın hem de serbest avukat olarak çalışmaları, bu kişilerin kurul dosyalarına yeterli zamanı ayırıp makul sürede sonuçlandırmalarına da engel olmaktadır. Bu nedenle yapılacak yeni tasarıda kurul üyesi avukatlara serbest avukatlık bürosu açma ve çalışma yasağı getirilmelidir. Aynı zamanda bu üyelere kıdemli bir hakimin özlük hakları ve maaş ücreti bağlanmalıdır. Yine Kurulda görev alacak Asliye Hukuk hakimi ise, en azından yeteri kadar iş yükü bulunan illerde başka bir mahkemede görev almamalıdır. Yalnızca kurul başkanı olarak ve üyelerle birlikte bütün mesailerini Hakem Kuruluna ayırmak zorunluluğu getirilmelidir. Kurul altı ay içinde karar vermek zorunda olmasına rağmen, dosyaların yarısında bir yılı bulmakta hatta bir buçuk yıl içinde dahi karar vermediği dosyalar bulunmaktadır. Bu değişikliklerin yapılmaması halinde, üç kişilik kurulun toplanma güçlüğü nedeniyle mevcut Hakem Kurul' unun kaldırılarak, "tek hakimli" bir mahkemeye dönüştürülmesi daha isabetli ve pratik olacaktır. Keza delillerin değerlendirilmesi ve çalışma usulü, tıpkı genel mahkemeler gibi olmalı, dosya üzerinde inceleme yöntemi kaldırılmalıdır.
Hacı Ali Özhan
*bu makale vakit gazetesinde 17 mart 2004 tarihinde yayımlanmıştır.
*yazıya ilham olan av. hasan ürel ağabeyime teşekkür ederim.