hacıalinin basin sayfası                                  
 hacı ali özhan

BASIN KANUNU DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN BAZI ÖNERİLER

Basın kanunu değişiklik tasarısı hakkında, yaşadığımız olaylardan hareketle naçizane kısa değerlendirmelerim aşağıdaki gibidir. TBMM Adalet komisyonuna arz ederim. 13 nisan 2004-HAÖ.

1- Kanunun 17 maddesinde geçen "hakaret, sövme, her türlü fiilden" tazminat istenmesi kabul edildiğine göre, bu kavramların belirgin, açık hale getirilmesi gerekir. Ayrıca maddeye eklenecek bir fıkra ile bu eylemin ağır, haksız, kötüniyetli ve zarar vermek amaçlı yayınlar için geçerli olacağı hükmü getirilmelidir. Yani manevi unsur, kasıt dediğimiz unsur tazminat için zorunlu şart olarak aranmalıdır.

2- Basın kanunu 17 maddesinde getirilen yazarın ve muhabirin parasal tazminat sorumluluğu kaldırılmalıdır. Yazar ve muhabir işveren adına ücretli olarak çalışan durumundadır ve geliri sınırlıdır. Bu nedenle adam çalıştıranın sorumluluğu gereği yalnızca gazete sahibinin tazminat ile sorumlu olması kuralı getirilmelidir.

3- Basın Kanunu 17 maddesindeki gazete sahibinin parasal tazminat sorumluğu yerine "mahkeme kararını" yayımlamak müeyyidesi getirilmelidir. Çünkü, gazeteler doğrudan ticari kuruluşlar değil, kamu hizmeti ağır basan sosyal hizmet kurumlarıdır. Sermaye şirketi gibi düşünülmeyeceğinden yaptırımların parasal olmaması daha yerinde olacaktır. Çok sayıda tazminatın ödenmesi ciddi ekonomik güçlüklere neden olarak gazetelerin kapanması sonucunu doğurabilecektir. Gerçi basın kanun parasal tazminat yerine (borçlar kanunu yollamasıyla) gerektiği halde de mahkumiyet kararının gazetede yayınlanmasıyla hakime seçimlik bir yetki veriyor. Hatta kanun "diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle de yetinebelir" diyerek seçimlik hakkı epeyce genişletiyor. (Borçlar kanunu m.49) Ancak mahkemeler genelde para yoluyla tazmine karar veriyorlar.Bu nedenle Basın kanununa açık bir hüktüm getirilerek, basın yoluyla işlenen haksız fiiller için yalnızca "kınayıcı" bir karar vermekle bunun yayımlanması yaptırımını yeterli görmelidir. Ancak mahkeme kararı yayımlanmadığında hapis cezası getirilebilir.

4- Basın faaliyeti ticari bir iş değil, kamu hizmeti niteliğinde bir işkoludur. Kamu hizmeti niteliğinde olan işler gibi, örneğin avukatlar, doktorlar, mühendisler gibi serbest meslek faaliyeti olarak düzenlenmelidir. Dolayısıyla gazeteci' sıfatı taşımayan bir kişinin gazete sahibi olması engellenmelidir. Keza bir gazeteci ancak bir gazete sahibi olabilmeli, gazeteciliğin dışında da -hiçbir iş yapamamalıdır. Hatta bir gazeteci televizyon, radyo sahibi dahi olmamalıdır. Onlarca gazete, televizyon, radyo ve derginin bir elde toplanması, basının özüne aykırıdır. Bunun sakıncaları da çok kez hem de her gün görülmektedir. Basında tekelleşmenin önlenmesi için en geçerli, köklü çare budur. Bu yasaklar çalışma özgürlüğünü sınırlıyor denilerek itiraz edilemez. Çünkü gazete ve televizyon basın mesleği, bir kamu hizmeti olarak görülüyorsa, ki öyledir, kamu yararının gerektirdiği meslek için düzenlemelerin olması kaçınılmazdır. Basın faaliyeti, banka sahipliği, finans kurumu, enerji işleri veya pazarlama işleri yapılabilecek ticari bir iş olarak görülemez, iktidar partileriyle çıkar ilişkilerine girerek taraflı, gerçek dışı haber ve yorumlarla kamuoyunu yanıltmak basının kendini intiharıyla eşdeğerdir.

5- Haber ajanslarının haberlerini servis zorunluluğu getirilmelidir. Geçmişte Akit gazetesi diğer gazeteler gibi tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine karsın, Ajans gerekçe göstermeden ve önceden bildirim yapmadan Akit gazetesine, haber servisini durdurmuştu.. Başka bir 'sansür' sayılabilecek bu durumun tekrarının önlenmesi için bu konuda açık bir hüküm getirilmesi faydalı olacaktır. Yine gazete dağıtım zorunluluğu (ki kanuna eklendi) ancak daha ayrıntılı şekilde düzenlenmesi ihtiyacı vardır. Özellikle yaptırımı olan "yarı oranında para cezası" konusu belirli bir yaptırıma dönüşmeli ve bu para cezası olarak değil, dağıtımı yapılmayan gazete ve dergiye tazminat olarak verilecek şekilde düzenlenmelidir. Keza bir dağıtım firmasının bir gazete büfesiyle yalnız benim gazetemi sataçaksınız şeklindeki anlaşmaları geçersiz kabul edilmelidir. Çünkü belediyeler gazete dağıtım büfesi için ruhsat verirken, bütün güzetelerin satılacağı yerleri düşünerek yer tahsis etmektedir. Bunu ortadan kaldıran bir sözleşmenin yapılamayaçağı hükmü getirilmelidir. Yakın zamanda yaşanan ve kamuyu mağdur eden star ve diğer gazetelerin dağıtım kargaşasının tekrarlanmaması için buna ihtiyaç doğmuştur.

6- Bütün resmi kurumların hiç bir ayrım yapmadan basın mensuplarına eşit davranması hali açık bir kanun hükmü haline getirilmelidir. Keza bütün resmi kurum alanlarının kamu adına bütün basın mensuplarına açık alanlar olması hükmü getirilmeli ve aksi davranış suç olarak düzenlenmelidir. Yine adliye bina içine basın mensuplarının fotoğraf makinası ve kameraları ile girişleri kesinlikle yasaklanamaz kuralı getirilmelidir. DGM' lere giriş yasağı kuralı bu hükmü ihtiyaç haline getirmiştir. Keza mahkemelerdeki duruşma salonuna giriş ve kayıt yapmaları ançak bu konuda mahkemece yasak kararı varsa engellenebilmelidir. Aksi halde engellenememelidir. Bu karara karşı davanın taraflarının ve basın mensuplarının itiraz etme hakkı bulunmalıdır.

7- Basın kanununda yapılacak değişiklikte, mağdurun tekzip zorunluluğu tazminat davasının ön şartı olarak getirilmelidir. Yayın yoluyla mağdur olduğu için gönderdiği tekzibin yayınlanması yeterli tatmini oluşturacaktır. Hatta, mağdur ancak bu şekilde tatmin olacaktır. Tekzip metni yayımlandığında tazminat davası açılma hakkı bulunmamalıdır. Ancak istenilen büyüklük ve biçimde yayımlanmadığında yalnızca bu nedenle tazminat davası açılabileceği istisna olarak kabul edilebilir.

8- Basın Kanunu 19 m. düzenlenen tekzip hakkı kullanıldığında, yayın organı yayımlamadığında gerekçesiyle birlikte tekzip isteyene bildirme zorunluluğu getirilmelidir. Tazminat davası için tekzibin ön şart getirilmesine paralel olarak bu düzenleme isabetli olacaktır. Yayımlamadığında ve bildirme yükümlülüğü yerine getirilmediğinde mahkemeye tekzip için başvurulabilirmelidir. Mahkemece verilen tekzip kararının yayımlanmaması halinde yeterli, ağır, caydırıcı bir müeyyide seçilmelidir. Burada hapis cezası dahi düşünülebilir.

9- Basın Kanunu m.30/2 hükmündeki, "mahkemenin karar ve işlemleri hakkında mütaala yayınlamak" yasağı, "mahkemeyi etkileyecek nitelikte kasıtlı olarak çıkar sağlamak amacıyla mütaala yayınlamak" şekline dönüşmesi isabetli olacaktır. Ceza soruşturması içinde m.30/1 aynı kural getirilmelidir. Farklı alarak iddianamenin okunması yerine kamu davasının açılması anına kadar denilmelidir. Zaten maddenin genişliği nedeniyle uygulanma özelliğini yitirmiş bu madde böylece ihtiyaçlar yönünde düzenlenmiş olacaktır.

TBMM Adalet komisyonuna saygıyla arz ederim. 13 nisan 2004

Hacı Ali Özhan
         hacialiozhan2000@yahoo.com      hacialiozhan@mynet.com     hacialiozhan@hotmail.com        
Akit makaleleri   Gündem & Bakış makaleleri   Yeni Şafak makaleleri   Radikal makaleleri  
main page/ana sayfa