hacıalinin basin sayfası                                  
 hacı ali özhan

BASIN KANUNU

Bir süredir çalışması yapılan basın kanunu TBMM genel kurulunda kabul edildi. Komisyonda çalışma yapılmasına ve konuyla ilgili kişi ve kurumların önerilerine rağmen yeni kanun eskisinin türkçeleşmiş tekrarından ibaret bırakılmıştır. Uygulamanın sorunları, mağduriyet ve yakınmalara neden olan konular bilinmesine karşın bu sorunları giderici olmaktan uzaktır.

Yapılan bazı küçük değişiklikler olumlu olmakla beraber bazıları üzerin de, yeterli düşünülmediği için yeni sorunlara neden olacak şekilde yapılmıştır. Örneğin, tekzip için dava açma süresi 20 günden 15 güne indirilmiştir, aksine 30 güne çıkarılması gerekirdi. Şöyle ki, Tekzip metni genellikle noter aracılığıyla gönderildiği için --aksi halde gönderildiğini ıspatlama güçlüğü yaşanmakta-tebligatın yapıldığına ilişkin parçanın Noterliğe geri ulaşması APS'li olsa dahi 20 güne yetişemediği olmaktadır. Tebliğ parçası notere gelmeden, noter tebliğ şerhini yazmadığı için süresinde dava açamamak durumunda kalınmaktadır. Yani tebliğ şerhinin göre dönüşünün uzaması ihtimaline binaen dava açma süresinin uzatılması gerekirken kısaltılması lehe değil aleyhe olmuştur. Yine sorumluluk halinde yazı işleri müdürünün tespiti konusu gerçekten karışıklık doğuracak şekilde düzenlenmiştir.

Yine eski kanunda yalnızca devam eden ceza davalarıyla ilgili görüş yayımlanması yasaklanıyorken, yeni kanunla hukuk davalarını da kapsar hale getirilmiştir. Basın konseyinin haber ile görüş ayrımı yapılması önerisi de dikkate alınmamıştır. Böylece hiçbir dava kesinleşmeden hakkında görüş ve değerlendirme yapılmayacaktır. Bütün gazetelerin her gün ihlal ettiği bu yasak genellikle uygulanmamaktadır, ancak madde uygulandığında ciddi güçlüklere neden olacak, öyle ki mahkum olmayan gazete, köşe yazarı, muhabir kalmayacaktır. Bu düzenlemenin tümden kaldırılması bile tartışılırken genişletilmesi yerinde olmamıştır.

Sayın bakan Beşir Atalay, TBMM konuşmasında hukuki sorumluluk konusundaki yakınmaların diğer genel kanunları ilgilendirdiğini, bu nedenle değişiklik yapmadıklarını söylemiştir. Ancak gerek eski kanunda gerekse yeni kanunda (m.13) bu konu düzenlenmiştir. Yakınma ve mağduriyetlere karşılık gelecek hiçbir yeni içerik taşımayan düzenleme ile eskisi tekrarlanmış, "...Basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan..." denilerek hakaret içeren yazılara yaptırım düşünülmüştür. Uygulamada Medeni Kanun (m.25) ile Borçlar kanununun (m.49) genel hükümlerinden hareketle basında yer alan hakaretlere tazminat kararları verilmektedir. Bakana göre basınla ilgili tazminat davalarının bu kanunlarda düzenlenmesi gerekmektedir. Bu değerlendirme yanlıştır, çünkü Medeni Kanun ve Borçlar kanunu temel ve genel kanun olup her türlü tazminatı düzenlemektedir. Basınla ilgili sorumluluk tazminatın özel halidir. Bu nedenle Basın kanununda zaten var olan 13 maddenin ayrıntılı şekilde düzenlenmesi gerekirdi.

Diğer yandan yaptırım olarak akla hemen parasal tazmin gelmektedir. Bundan başka yaptırımlar düşünülmelidir. Örneğin, mahkeme kararının aynı gazetede ve başka gazetelerde yayımlanması kanımca en etkili ve yerinde yaptırımdır. Yine bazı ülkelerde uygulanan gazetenin özür dileyen bir metin yayımlaması, aynı yayının tekrarlanmaması yönündeki mahkemenin tedbir kararının yayımlanması, hakaret içeren yazıya ayrılan kısmın veya köşe yazısının bir süre için boş bırakılması gibi benzeri yaptırımlar düşünülebilir. Bu yaptırımlar arasında hatta hapis cezası da eklenerek gazeteye seçimlik hak da verilebilir. Basın kurumları, doğrudan ticari kazanç sağlayan sermaye şirketi değildir. Keza kamusal bir görev ifa eden basın için paranın dışındaki yaptırımlar daha yerinde olacaktır.

Diğer yandan tazminat davası açmak için tekzip etmek bir ön şart olmalıdır. Tekzip ile gazete konudan haberdar olduğundan yanlışlığı, haksızlığı giderme fırsatı bulmuş olacaktır. Tekzibin yayımlanması ile mağduriyetin azalacağı veya kalkacağı da bir gerçektir. Dolayısıyla tekzip yapmadan doğrudan tazminat davası açılması, kanımca bu hakkın kötüye kullanılmasıdır. Tekzip zorunluluğu ile hem kişi tekzip etmeye yönelecek hem de basının yayımlama ihtimali artacağından, tekzip hakkı işlerlik kazanacaktır. Sn. Atalay'dan bu yöndeki değişiklikleri "diğer kanunlar dada olsa" bekliyor ve umuyoruz.

Hacı Ali Özhan

bu makale vakit gazetesinde 19 haziran 2004 tarihinde yayımlanmıştır.
         hacialiozhan2000@yahoo.com      hacialiozhan@mynet.com     hacialiozhan@hotmail.com        
Akit makaleleri   Gündem & Bakış makaleleri   Yeni Şafak makaleleri   Radikal makaleleri  
main page/ana sayfa