hacıalinin basin sayfası
![]() |
hacı ali özhan |
Haber toplama ve dağıtma özgürlüğü
Hacı Ali Özhan
Çok tartışılan, kapsamı ve sınırlarını tesbitte güçlük çekilen 'Basın özgürlüğü' konusunda fazla durulmayan iki örnekle kısaca görüşlerimi belirtmek istiyorum
.Kamu hizmeti niteliğinde ve dördüncü kuvvet olarak görülen basın, kamuoyunu bilgilendirme ve iletişim sağlamada can alıcı öneme sahiptir. Basının çalışma alanı, haber toplama faaliyetinden başlayıp haberi satış noktasına ulaştırma faaliyetiyle sonuçlanır. Bu çalışma alanı içinde
ki basının her aşamadaki faaliyetlerinin özgürlüğü zorunlu ve asıldır. Bu alana yapılan her müdahale doğrudan basın özgürlüğüne müdahaledir. Aslında basın özgürlüğü ile amaçlanan; basın mensuplarına bir ayrıcalık, üstünlük, kişisel imtiyaz sağlamak değil, halka 'hiçbir etki ve baskı altında kalmadan yalnızca 'gerçeğin' aktarılmasını sağlamaktır. Bu nedenle basına yapılan müdahale aslında halkın haber alma hakkına, bilgilenme, kanaat edinme hakkına müdahaledir. Bu nedenle AİH. Mahkemesi sözleşmesinin 9. ve 10. maddeleri kapsamında değerlendirmektedir.Kamu kurumlarının her alanı ve her faaliyeti basının çalışma alanı olup haber toplama görevleri engellenemez. Ancak, Genelkurmay ve askeri alanlara bazı basın mensupları alınıp bazıları alınmamakta olduğu gibi istanbul DGM ve sonra da Ankara DGM Başsavcılıkları adliyenin ana giriş kapısından kamera ve fotoğraf makinası girişini tümden yasaklamışlardır. Yaklaşık iki yıldır devam eden bu uygulama basın özgürlüğüne ve duruşmaların aleniliği ilkesine aykırıdır. Bir
kere başsavcılıkların adliye girişine tümden yasak getirebilme yetkileri yoktur. Ancak, Adalet Bakanlığı'nca adliye içinde basın mensuplarının bulunma ve görev yapma statüleri 'düzenleyici' bir işlemle sınırlanabilir. Bu da ancak, yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir (Any. m.26).Yine Adalet Bakanlığı dahi, adliye ana girişine tümden yasak koyamaz. Ancak, giriş usul ve şartlarını belirli koşullara bağlayarak sınırlayabilir. Dolayısıyla Başsavcılık uygulamalarının anayasal ve yasal dayanağı yoktur. Hatta belirtmek isterim ki, duruşma salonu kapısından içeriye kamera veya fotoğraf makinasının girişine mahkeme başkanı dahi eng«J olamaz. Ancak, duruşmanın huzurunu bozan, kurallara uymayan kişi, kamera veya fot
oğraf makinası taşıyan basın mensubunun dışarı çıkarılmasını sağlayabilir. Bir mahkeme, en çok yargılama görevinin amacı gerektiriyorsa bir karar alarak yayım yasalı koyabilir. Yani görüntü alınması, kayıt edilmesi faaliyetine dahi engel olunamaz (Any. m.28)Ankara DGM Başsavcılığına yaptığımız itiraz reddedilmiş, Adalet Bakanlığı'na yaptığımız başvuru cevaplandırılmamış olup konu hakkında açlığım iptal davasının devam etliğini bildirmek isterim.
Basın özgürlüğü içinde olup olmadığı, basın mensuplarınca dahi tartışılan diğer bir ihlâl de yazılı basın organlarının dağıtımı sorunudur.
Ulusal gazete ve dergilerin dağıtımını yapan şirket, fiili bir tekel oluşturarak bazı gazete ve dergileri dağıtmama sorunu çıkarmaktadır. Kuskusuz emsalleriyle aynı koşullara uymayan gazetenin dağıtılmaması normal görülmelidir. Ancak, gerekçe göstermeden dağıtmama, veya kötü niyetli, maksatlı dağıtmama halinde çok ciddi bir mağduriyet ortaya çıkmaktadır
.Bu konu, ticaret özgürlüğü, serbest piyasa koşullan içinde görülemeyecek kadar derin ve kapsamlıdır. Üretilmiş kamusal bir hizmetin satış noktasına ulaşmasının engellenmesi ticaret olarak görülemez. Hem de fiilen tekel olan bir dağıtım şirketi bu kapsamda değerlendirilemez. Nasıl ki, kamusal tekel olan PTT, herhangi bir vatand
aşa 'senin mektubunu almıyorum' diyemezse, TEDAŞ herhangi bir vatandaşa 'sana elektrik vermiyorum' diyemezse, dağıtım firması da gerekçesiz olarak bunu diyemez.Herkese uygulanan koşulların dışında bir nedenle hizmetin verilmemesi kanunen de, ticaret ahlakı olarak da mümkün değildir. Yine, dağıtım firmasının belediyenin imar planında gazete bayi yeri olarak gösterilen satış noktalarındaki büfelere 'başka gazete satmayacaksın' yolundaki şartlan kanunen geçerli değildir. Bu yöndeki şikâyetleri belediye' ter
in takip ederek bayii uyarması, tekrarı halinde ruhsatını iptal etmesi gerekir.Dağıtım firması tekel olmasa dahi, nasıl bir fırın işletmesi herhangi bir vatandaşa 'sana ekmek satmıyorum' diyemezse, veya bir eczane herhangi bir vatandaşa 'sana ilaç satmıyorum' diyemezse dağıtım firmasına da diyemez. Hatta hatırlatmak isterim ki, ceza kanunu gıda maddeleri veya kamuya gerekli şeyleri satmaktan kaçınan kişiyi cezalandırmaktadır (TCK m. 401)
1996 yılında çıkarılan kanun, dağıtım firmasına emsalleriyle beraber aynı koşullarda dağıtım mecburiyetini getirmiş, dağıtmama halinde de % 50 ağır para cezası hükmünü getirmiştir. Anayasa Mahkemesi açılan iptal davasında bu hüküm için yürütmeyi durdurma kararı vermediği gibi iptal talebinin reddine karar vererek davayı s
onuçlandırmıştır.Halen yürürlükte bulunan bu hükmün işlerli olarak uygulanması sorununu kısmen çözebilirse de, asıl çözüm kamu hizmeti niteliği tasıyan bu dağıtım iş türünün kamu yaran zorunlu kıldığı için devletleştirilmesidir. Nitekim Anayasamızın hük
mü de bu yöndedir (Any. m. 47).Siyah Beyaz isimli günlük gazetenin dağıtılmaması nedeniyle konuyu AİH. Mahkemesi'ne taşıdığımı burada hatırlatmak isterim. Basın kurumlarının ve basın mensuplarının, basın özgürlüğü haftası nedeniyle haber toplama ve dağıtım sorunu yaşamamaları dileğiyle.
*6 mayıs 2000 akit gazetesinde yayımlanmıştır.
Hacı Ali Özhan
Not: Ankara DGM bina girişinden kamera ve fotoğraf makinalarıyla basın mensuplarının alınmamasına ilişkin açtığım dava, halen Danıştay da temyiz incelemesi aşamasındadır. Bu konuda Adalet Bakanlığına verdiğim dilekçenin tam metni için basınız.
. Ayrıca bu konuda yazdığım bir uzun makale Türkiye barolar Birliği dergisinde yer almıştır. HAÖ.
|