insan hakları sitesi
güzel insan akın birdal için
insan hakları tarihi-mücadelesi-makaleler-araştırmalar-raporlar

DEVLET ALANI

Bir süredir sıkça kullanılan kamusal alan kavramı tartışılıyor. Türban yasakçılarının daha çok kullandığı bu kavramla özel alanın dışındaki her yer kamusal alan olarak görülüyor. Burada üzeri atlanan bir devlet alanı vardır ve kamusal alanın içine girmez. Devlet alanı, özel alan gibi devletin kendine özgü alanıdır. Özel ve devlet alanı dışında kalan alan da halk alanı, herkese ait alan anlamında kamusal alan sayılabilir. Özel alanda kişi nasıl ki özgürse, devlet alanında da devlet özgürdür. Sayın Tayyip Erdoğan'ın son açıklamaları da bu ayırıma denk gelmektedir. Devlet alanı ile ilgili konularda devlet kendi kurallarını koymuştur. Memurların kılık kıyafetini, amir-memur ilişkisini ve diğer usuli ve protokol ilişkilerini düzenlemiştir. Tartışma memur bayanların türban takması değil, öğrencilerin türban takması yönünde yapılıyor. Ki memurların türban da dahil kılık kıyafetleri tümden özgür olsun düşüncesindeyim.

Devlet memurları yönetmeliğinde kadınlar için; "...görev mahallinde baş daima açık, elbiseler sade, ayakkabılar normal topuklu, tırnaklar normal kesilmiş olur. Pantolon, kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi ayakkabı giyilmez..." demektedir. Erkekler için; ".. kulak ortasından aşağıya favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir... Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabii olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez, üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır...." demektedir.

Bayan memurların pantolon giyemeyeceklerine dair yasak, sayın Ecevit'in yasağı anlayamadığını söylemesi üzerine değiştirildi. Ancak diğer yasaklar ne kadar anlaşılabilir ve ne kadar anlamlı acaba ? Hizmetin gerekleri için getirilen kıyafet zorunluluğuna kimsenin itirazı olamaz. Ancak hizmet gerekleri dışında getirilmiş tek tip giyim davranışı artık Avrupa ülkelerinin de terk ettikleri bir uygulamadır.Bu yasaklayıcı kurallar tam uygulansa memurların çoğunun disipline verilmesi gerekmez mi ? Sosyal yaşama, kişilerin beğeni ve tercihlerine aykırı bu kuralların bugün yürürlükte bulunması "çağdışı" sayılmaz mı ? Konu bir zevk, beğeni meselesi olmaktan da öteye insan hakkı sayılan vücut bütünlüğü ile de ilgilidir. Memurlarımızı üzen, rahatsız eden ve genellikle uygulama yeteneğini yitirmiş bu yasaklayıcı kuralların tümden kaldırılması gerekir.(m.5) Kılık kıyafet yönetmeliği değiştirilerek, memurlarımız saç, sakal, kılık kıyafet serbestisine kavuşturulmalıdır. Bu özgürlükçü yaklaşımla geniş bir mutabakat sağlanarak türban sorununa da bir çözüm bulunabilir.

YÖK ve üniversite uygulamalarına devlet memurları için yapılan bu yönetmelik gerekçe gösterildiğinden yönetmelikteki "baş daima açık olur" yasağı kaldırılmasa dahi, "yalnızca devlet memurları için geçerlidir" şeklinde bir ekleme ile, zorlama yorumla öğrencileri de kapsar şekilde yapılan uygulama önlenmiş olabilir.

AİHM si laik bir üniversite okumayı seçmiş öğrencinin kurallara uyacağı, bu nedenle de türban takamayacağını söylediğine göre; devletin öğrencilere laik olmayan üniversiteyi seçme hakkı tanıması gerekir. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi kilise okulları, özel okullar, belediye okulları gibi seçimlik hak tanıması gerekir. Nitekim bizde bulanan vakıf üniversiteleri ve özel üniversitelerin kılık kıyafet konusunda serbest olmaları ve isteyenlerin türbanlı öğrencilere hizmet verebilmesi gerekir. Bu seçimlik hakkın tanınması AİHM kararının gereğidir.

İran'da başı açık kadınların denetlendiği ve cezalandırıldığı yolunda basında haberler yer alıyor. Hatta başı açık bir bayan milletvekili Meclise alınmamıştı. Türkiye'de türban yasağını savunanlar ve kadın hakları savunucuları, sanıyorum ki hiç tereddüt etmeden İran'daki bu baskıcı uygulamalara karşı çıkacaklardır. Bu karşı çıktıkları şeye kendi ülkelerinde nasıl taraftar olabiliyorlar, bir vicdanlarına sorsalar...Ben hem İran'daki başı açık olma yasağına, hem de Türkiye'deki başı kapalı olma yasağına aynı derece, aynı samimiyet, aynı hiddet ve ölçüde karşı çıkıyorum, bir ateist olarak ve çifte standart yerine biraz dürüstlük istiyorum.

Hacı Ali Özhan

bu makale vakit gazetesinde 17 temmuz 2004 tarihinde yayımlanmıştır.
 İnsan Hakları Mahkemesi  Any.Mah  Danıştay   Yargı   Baro   Araştırmalar   Makaleler  
ana sayfa / main page
   hacialiozhan@hotmail.com    hacialiozhan@mynet.com    hacialiozhan2000@yahoo.com