![]() |
Meslek liseleri konusu, imam-hatip merkezli olarak hep tartışma gündemimizde oldu. TBMM nihayet YÖK ve üniversiteler konusundaki kanunu çıkardı, ancak tartışma biteceğe benzemiyor. İmam-hatiplerin dışındaki meslek liselerinin yüzde 90 nı oluşturan mesleki-teknik okullar sn. Hasan Celal Güzel dışında hiç gündeme getirilmedi. İşsizliği önleyecek ekonominin ihtiyacı olan vasıflı, kalifiye insanı yetiştirecek bu okulların öğrencilerine yapılan haksızlık üzerinde hiç durulmuyor. Din eğitimi konusuna İmam-hatip ön yargısıyla bakılınca, işin gereği bir kıyı da kalıyor, tartışma karmaşıklaşıp sağırlar döğüşüne dönüyor. Aynı tartışma temel eğitime geçiş konusunda da yaşanmıştı. Sekiz yıllık eğitimi savunanlar aslında imam hatiplerin önünü kapamak, karşı çıkanlarda imam hatiplerin devamlılığını sağlamak istiyorlardı.
Laikliği savunan kişilere önce şunu sormak gerekir, din adamı yetiştirmek laik devletin görevimidir ? Laik devlette Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlar olur mu ? Cami imamlarını atamak, maaşlarını ödemek "laiklik" kavramıyla bağdaşır mı? Dindarlar da şu soruyu cevaplamalılar, laik devletin ücretini ödediği memurun (imamın) arkasında namaz kılmak, Diyanetin saptadığı tek tip cuma hutbesini dinlemek sizi rahatsız etmiyor mu ? Din eğitimi ile Diyanet konusunun doğrudan ilgisi nedeniyle İnsan Hakları Derneğinin 10. Genel Kurul çalışma raporundaki şu değerlendirmeyi sunmak istiyorum. "...İHD, laiklik ilkesini savunan bir kurumdur. Din, vicdan ve inanç özgürlüğünü sınırsız olarak savunuyoruz, bunun dokunulmaz bir hak olduğunu düşünüyoruz ve ancak laik bir toplumda gerçek anlamda inanç özgürlüğünden söz edilebileceğine inanıyoruz. Ancak Türkiye'de devlet, çarpıtılmış, sözde laiklik anlayışına sahiptir. Bu dini kurumları, hizmetleri kendi bünyesine almakla kendisini göstermektedir. Dini kullanmaya, yönlendirmeye dönük bir program baştan beri sürdürülmektedir. Diyanet işleri Başkanlığı eliyle devlet, tercih ettiği dini, mezhebi yayma, farklı ve azınlıkta kalan inanç sahiplerini sistem dışı bırakma yoluna gitmiştir. Biz, inanç özgürlüğünü devletin karışmayacağı, yurttaşların özel bir alanı olarak görüyoruz. O nedenle devlet, din, vicdan ve inanç özgürlüğü alanından tümüyle çekilmelidir. Diyanet işleri, başkanlığı anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalı ve kaldırılmalıdır. Yurttaşlar kendi inançlarını ifade etmeli, örgütlenmelidir...."
Buradan hareketle devlet, hiçbir dini hizmet ve ibadete olumlu veya olumsuz müdahale etmemelidir. Personel, mali kaynak, bina ve altyapı yardımları dinler arasında ayırım yapmak olduğu kadar, yardım yapılan dine de müdahaledir. Bu nedenle Diyanet işleri Başkanlığı tümden kaldırılmalı, din eğitimi cami yapımı ve imam ücretleri yalnızca o din mensuplarına bırakılmalıdır. "...Paralı ve atanmış birinin kıldırması halinde namaz sakatlanır. Namaz; resmî görev, devlet emri olamaz. Allah rızası için kılınacaktır. Cemaati de böyle kılacaktır, imamı da... Kılanlardan biri bunu paralı bir görev icabı yaptığında, değerli ilahiyatçımız Prof. Dr. Saim Yeprem'in de vukufla belirttiği gibi, namaz olmaktan çıkar..." diyen Yaşar Nuri Öztürk hocanın değerlendirmesi de bunu gerektirir.
İslami kesim konuya bu açıdan bakmazsa, dinini öğrenmek, yaşamak hakkına, tam bir din özgürlüğüne ulaşamaz. Devletin dini konularda yardımını isteyen, aynı zamanda devletin müdahalesini de kabul etmek zorunda kalır. Dolayısıyla özerk ve özgür din eğitim yapmak şartıyla imam-hatip liselerinin kapatılmasını ve Diyanetin kaldırılmasını bizzat islami kesim istemelidir. Nitekim alevi mezhebine ilişkin din işleri ve eğitim konusu kendi cemaatlerince yapılmaktadır. Yine hıristiyanlık ve başka din mensupları da kendi cemaatlerinin ihtiyacını devlet yardımı almadan görmektedirler. İslam inancına sahip kişilerde kendi ihtiyaçlarını görebilirler, artık görmelidirler. Özgür bir din eğitimi istendiğine göre devletin dini konulardan bütünüyle çekilmesi en uygun çözümdür, zaten de laiklik ilkesinin gereğidir.
Genel liselerde de, din içerikli dersler isteğe bağlı olarak verilebilir, isteyen öğrenci dinler tarihini, islam veya başka bir dini tanıtıcı dersleri alabilir, zaten kimse buna itiraz etmiyor. Din özgürlüğünün gerçek anlamda sağlanabilmesi için islami kesimin bu radikal istemde bulunması gerekir. Keza Laik kesimler ve CHP imam-hatiplerin kapatılmasını istediğine göre, AK parti de islami kesimin bu talebine karşı çıkmayacağından imam-hatipler kapatılıp, özgür ve özerk bir din eğitimi sağlanabilir.
Hacı Ali Özhan
|