hacialinin laiklik sayfası

KILIK KIYAFET (BAŞÖRTÜSÜ) HAKKI

26 kasım 1997 / Ankara

Bilgi Sunan .............: Hacı Ali Özhan
Muhataplar..............: 1- Prof. Dr. Süleyman Sağlam
"Hacettepe Üniversitesi Rektörü" Samanpazarı-Ankara
....................................2- Prof. Dr. Bülent Berkarda
"istanbul Üniversitesi Rektörü" Beyazıt-îstanbul

Konu.........................: Başörtüsü sorunu hakkındadır.

Sayın Rektör,

Üniversitelerimizin bazı birimlerinde yeni öğretim yılı başlaması nedeniyle, gergin tartışmalara neden olan hassas bir konu olan "Türban" sorunu büyüyerek devam etmektedir. Bir kısım bayan öğrencilerin başörtüsüz fotoğraf vermemeleri ile başlayan, kayıtların yapılmayarak kimlik verilmemesi yanında üniversite girişlerinde içeri alınmamalarla devam ettiği: derslere, uygulamalı stajlara alınmadıkları, gibi sınavlara yalnızca 'başörtüsü' nedeniyle alınmadıkları bir vakıadır.

Bir öğrencinin konu üzerinde açıklama isteyen dilekçesi üzerine verilen cevapta aşağıdaki mevzuat hükümlerine atıf yapılmaktadır.


1- 2527 sayılı kanunun 12/1 maddesi,
2- 2413 sayılı "Bilimum devlet memurları kıyafetleri ile ilgili kararname" hükümler
i,
3- 2596 sayılı "Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanunun 6 inci maddesi,
4- 1958 sayılı "Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanunun" tatbik suretini gösterir nizamname hükümleri.
5- 65" sayılı Devlet memurları kanununa istinaden yürürlüğe giren "Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık ve kıyafetine dair yönetmelik" hükümleri,
6- Yüksek öğretim genel kurulunun 21 -12- 1998 tarihli karan,
7-Hacettepe Üniversitesi Yönetim kurulu 31-5-1989/89-219 kararı,
8-Yüksek öğretim yürütme kurulunun 6-2-1992/92-6141 kararı,
9-Anayasa Mahkemesini 7-3-1989/1-2 sayılı kararı,
10-Anayasa Mahkemesinin 9-4-1991/ 36-18 sayılı kararı.

A. Mevzuat Yönünden

2547 sayılı kanunun 12/1 maddesi yüksek öğretimin uygulamalı yapılmasına ait eğitim, öğretim esaslarını geliştirmek, döner sermeye işletmelerini kurmak, verimli çalıştırmak ve bu faaliyetlerin geliştirilmesine ilişkin düzenlemelerin yapılması hükmünü getirmektedir. Konunun başörtüsü yasağı ile hukuken bir ilgisi bulunmamakta, tamamen sorunun dışında bir hüküm düzenlenmektedir. Maddenin çok açık ifadesinden anlaşılacağı üzere bu konuda tereddüt edilemez.

2596 sayılı kanunun 6 inci maddesi kanunun uygulamasına yönelik tüzük yapılmasına amir olup, 8 maddeden oluşan bu kânun, yüksek öğretim kurumlan ve öğrencilerin statüleri ile tamamen ilgisizdir. Din adamlarının kıyafetleri ile yabancıların kıyafetleri ve spor topluluklarının kıyafetlerini düzenlemektedir.

Yine bu kanuna istinaden çıkarılan 1958 numaralı tüzük kanunun uygulanışını açıklayan hükümler içerip, başörtüsü sorunu ile ilgisizdir. Kısmen , 8 inci maddesi eğitim kurumlan ile ilgili olup, içerik olarak ta eğitim kurumlarının kendilerine özgü amblem, özel kıyafet, işaret vb. şekillerin yönetmelikte düzenleneceği konulu olup, başörtüsü sorunu ile ilgili değildir.

657 sayılı Devlet memurları kanunu ve yönetmeliğinin adından anlaşılacağı üzere; 20 maddeden oluşan hükümleri ile kamu personeli, işçi, memur, sözleşmeli personel tanımlarım ve ilişkilerini düzenlemekte olup, üniversite ve öğrencileri ile ilgili değildir. Çok zorlama bir yorumla bu kanun ve yönetmelik kapsamında- düşünüldüğünde, o zamanda 5 inci maddenin tamamının herkese uygulanması eşitlik, ayırımcı olmamak ilkeleri gereğidir.

Şöyle ki; 5 inci maddede belirtilen kadınların, elbiselerin sade olacağı, tırnakların normal kesilmiş olacağı, pantolon ve kolsuz çok açık yakalı gömlek, buluz, elbise giyilemeyeceği yasaklarının da başörtüsü yasağı gibi uygulanması zorunlu olmaktadır. Üniversitelerde bu şekilde bir denetimin yapılıp yapılmadığı sorusu haklı bir merakla sorulabilir. Amaç yönetmelik hükümlerini uygulamaksa kuşkusuz bu kurallarında uygulanması hukuki zorunluluk gösterir. Başörtüsü mağdurları da haklı olarak böyle bir beklenti içerisinde olacaklardır. Yasakların bir kısmının uygulanıp, bir kısmının uygulanmaması hali 'yönetmelik hükmünü uyguluyoruz uygulamak zorundayız' gerekçesine inanmakta güçlük çekilecektir.

Yüksek öğretim kurumlarının aldığı bütün kararların başta anayasaya uygunluğu ile kanun ve diğer mevzuat hükümlerine uygunluğu hukuken zorunludur. Üst normlara uymayan kararlarınızın ve yorumlarınızın hukuki geçerliliği özürlü olacağı gibi başörtüsü yasağına doğrudan dayanak yapılamaz.

Keza. Anayasa Mahkemesinin kararlarının yorumunda da dava dosyası kapsamı ile yorum yapılması zorunludur. Mahkeme kararlarının konu ile ilgisi olmasına karşın hukuk tekniği açısından bir kanunun iptali karartan olup başörtüsü uygulamasının yasakçılığın dayanağı yapılamaz. Konu ve maksût yönünden hukuk tekniği açısından fark vardır. Anayasa Mahkemesi karan gibi kimse düşünmek veya inanmak zorunda değildir. Anayasa Mahkemesinin kararlarının bağlayıcılığı yalnızca taraflarını bağlar.

B. Demokrasi Yönünden

Demokrasi ancak özgürlükle oluşabilir. Kişilik haklarına giren kılık kıyafetle çağdaş toplumlar uğraşmayı çoktan bırakmışlardır. Türkiye bu yönden ne yazık ki olması gerekenin uzağındadır.

Devlet memurları kanunu ile ilgili yasaklan, Üniversiteleri ve öğrencilerini kapsar

şekilde yorumlamak ve uygulamak hukuken ne kadar uygundur dan öteye bilim kurumlan ve eğitim-öğretimle nasıl bağdaşabilir. Bu yasaklayıcı mantığı doğrusu çağdaşlık adına 'iddialı bir çağdaş olarak' ben kavrayamıyorum.

Anayasa Mahkemesi kararlarında, sanki başörtüsü bütün öğrencilerce kullanılması zorunlu imiş gibi yorum yaparak kanımca hatalı karar vermiştir, isteyenlere verilen bir hakkın isteği bağlı kullanımı demokratik bir tarz olduğu gibi. herhangi bir davranışı zorunlu hale getirmek özgürlükle, demokrasi ile bağdaşmaz.

Özgürlük açık giyinmekten kapalı giyinmeye kadar istenildiği gibi giyinmektir. Tamamen kişinin özel yaşamı ile ilgili böyle bir konuda yasak getirilemez. Çağdaşlık adına yasaklayıcı kural savunulamaz. Kapalı giyinme zorunluluğu yanlış olacağı kadar, açık giyinme zorunluluğu da yanlıştır. Kişinin özel dünyasına müdahale hiçbir çağdaş değerle bağdaştırılamaz. Giyinmenin, çağdaşlıkla doğrudan ilgisi kurulamaz. Açık giyinmenin çağdaşlık olduğu iddia edilemez. Aksi halde hayvanlar insanlardan daha çağdaş değil mı?

Sorunların kaynağı yasaklamadır. Çözüm özgürlükle başlar Özgürlük insan doğasına en uygun denge davranışını, doğal yaşam biçimini kendiliğinden kurar. Aykırılıkları eler, taklitsiz, önyargısız ve orijinal biçimler üretir. Çağdaşlık da bu orijinalliğin kendisidir.

Basında yer alan açıklamalara bakıldığında, başörtüsünün dini değil siyasi sembol olduğu iddiası ileri sürülmektedir. Başörtüsü Kuranı Kerimde yer aldığı gibi Diyanet işleri Başkanlığınca da dinsel bir gerek olduğu açıklanmıştır. Kaldı ki, başörtüsünün kaynağının ne olduğu tartışması tamamen demokrasi, özgürlük, çağdaşlık ile bağdaşmayacağı gibi bunun takdiri başörtüsünü kullanana aittir. Kişiye ait bir davranışın hem de kişilik hakkının kullanımı ile ilgili özel bir konuda, gerçek nedenin ne olduğu kişinin sadece kendi açıklamaları olabilir. Bu tartışılamaz.

Kaldı ki, başörtüsü takanların hepsimi siyasi amaçlı takıyor. Bunu nasıl ayıracağız. Dini amaçlı takanlara serbest, siyasi amaçlı takanlara yasak mı uygulanacak? Siyasi amaçlı takanlara hangi gerekçe ile yasak getirilecek? Yasaklama bir sonuç vermeyeceği gibi sorun yaratılmış olunur. Yanlış bir davranış; fikir varsa yasaklamakla değil, aksine serbest bırakılarak fikirleri ile fikir düzeyinde mücadele edilmelidir. Yasaklama ile mücadele edilmediği gibi aksine yasaklanan düşünce yapay olarak güçlendirilmiş ve sorun kaynağı yaratmış olunur.

Başörtüsü sorununun 3-5 kişi olduğu, abartıldığı söylenmektedir. Bir kişi olsa bile binlerce insanın sahip çıkma duyarlılığı toplumsal güzelliktir. Bir kişiye yapılan haksızlığa -haksızlıksa- sahip çıkmak, kendimize yapılmış gibi önemsemek, toplumsal gelişmenin bir ölçütü olup çağdaşlığında insanlığında kendisidir.

Bütün dinlere %1 lik azınlıkta olsalar bile, toplumsal geleneklere, değer yargılarına saygı duymak onların kendi gerçeklerini kabul etmekle olur. inancı gereği örtünen yalnızca bir insanın bile baskılardan dolayı başörtüsünü çıkarmasının sıkıntısı neyle değiştirilebilir ?

Çağdaş uygar toplumlarda olmayan bu sorunla, uluslararası sözleşmelerin açık hükümlerine rağmen yıllardır ülkemizde yaşanılan başörtüsü sorunu artık bitmelidir

Sayın Rektör,

60 adet üniversitemizde aynı mevzuat hükümlerine tabi olmalarına karşın olmayan bu sorun iki üniversitemiz de nasıl olduğu ciddi bir sorudur.

Diğerlerinin mevzuat hükümlerine uyulmadığı ileri sürülüyorsa bu anlaşılabilir.

Ancak kanımca Üniversiteniz uygulaması hukuken ve her yönüyle yanlıştır. Devlet memurları kanununun zorlama yorumu ile genişletilerek yasaklamalı uygulamanıza dayanak yapılması doğru değildir. Kaldı ki yasaklayıcı kuralların tamamını uygulamanız kendi anlayışınızın gereğidir. Dolayısı ile pantolonla, açık elbise ile uzun tırnaklı bayanların girişte kontrolünün yapılarak içeri alınmaması uygulamasını yapmak zorundasınız. Aksi halde maddenin bir kısmını bir kısım ögrencilere uygulamış olur taraflı duruma düşer görevinizle, makamınızla çelişirsiniz.

Sonuç olarak, naçizane görüşlerime katılmayabilirsiniz ancak uygulamanızın demokrasiye ve mevzuatımıza uymadığını ve hatta eğitim ve öğretimi engellemek gibi bir suç işlediğiniz kanısındayım. Şunu

özellikle yanlış anlaşılmamak için belirtmek isterim ki, başörtüsü giyilmesi taraftarı olmadığım gibi siyasi olarak Sosyalist görüşte demokrat bir aydın olarak yukarıdaki görüşte olduğumu bildirmek isterim.

Uygulamanızı tekrar gözden geçireceğiniz ve değiştireceğiniz umudu taşıyor ve demokrasi, özgürlük, çağdaşlık adına diliyor ve görüşlerimi müsadelerinizle takdirlerinize saygılarımla arz ederim.

Sayın Noter, birer örneklerini muhataba göndermenizi bir örneğini de tarafıma vermenizi dilerim.

Hacı Ali Özhan

Not: Noter aracılığıyla (Ankara 25 Noterliği 26 kasım 1997 tarihinde ) uygulamayı ilk başlatan iki Rektöre gönderilmiş ayrıca
Yeni Türkiye dergisinde yayımlanmıştır.basınız. Bu dilekçeyi uzun bir haber yapan yörünge dergisinin yazısı için basınız. HAÖ.

Yeni Şafak gazetesi 8 aralık 1997

Rektörlere Demokrasi mektubu

Esra duru haberi/Ankara—Hacı Ali Özhan, isimlerini başörtülü öğrencilere yaptıkları baskılarla duyuran iki rektöre, uygulamalarının hukuki ve demokratik degerlendirmelerini içeren birer mektup gönderdi.

Özhan, istanbul Üniversitesi Rektörü Bülent Berkarda ve Hacettepe Üniversitesi Rektörü Süleyman Sağlam'a yazdıgı mektupta, başörtülü öğrencilerin staja alınmama gerekçelerinde ileri sürülenlerin bir çoğunun ögrencilerin durumlarıyla ilgili olmadığını söyledi.

Özhan geçtiğimiz hafta noter kanalıyla başörtüsü zulmünün faillerine birer mektup gönderdi. Hacettepeli öğrencilere rektörlük tarafından gönderilen ve stajlara alınmama gerekçelerini açıklayan yazıda sıralanan gerekçeleri inceleyen Özhan, öğrencilerin karşılarına konulan kılık kıyafet kanunu kaynaklı 10 engelin öğrencilerin içinde bulunduğu durumla bir ilgisi olmadığını kaydetti. Özhan, bu kanun maddelerinin başörtüsü yasağına mesnet oluşturabilmesi için ‘çok zorlama bir yorum yapıldığını" dile getirerek öğrencilerin , stajyer konumunda oldukları için 657 sayılı devlet Memurları Kanununa da dahil edilemeyeceklerini ifade etti.

Özhan konuya demokrasi açısından yaklaşıldığında insan haklarına aykırı bir durum ortaya çıktığını belirterek, yasakların çağdaşlık adına yapılmasını anlamadığını söyledi.

Not: Mektubu haberleştiren sn. Esra Duru hanımefendiye ve
ve habere vesile olan sn. Taceddin Ural’a teşekkürlerimi bildirmek istiyorum. HAÖ.

demokrasi      insan hakları      insan hakları mahkemesi      siyaset yazıları
main page / ana sayfa
hacialiozhan@hotmail.com
hacialiozhan@mynet.com