Yargının kuvveti kâğıt üstünde
Demokrasilerde yargı ayrı bir
kuvvet olarak tanımlanmasına rağmen Türkiye'de bu işlememekte.
Yasama ve yürütme organlarının yargı üstündeki etkisi
azalmadan böyle bir kuvvetten bahsetmek mümkün
olmayacak
18/12/2002 (171 defa okundu)
HACI ALİ
ÖZHAN
Yargı ayrı bir kuvvet olarak
belirtilmesine karşın, fiilen ve işleyiş olarak ayrı bir
kuvvet olmaktan çok uzaktır. Hatta bir bakanlık düzeyinde dahi
ayrıcalığa tabi değildir. Yürütme organının içinde olan Adalet
Bakanlığı'nın bir kısmına sıkıştırılmış, bütün özlük hakları,
bütçesi, altyapısı ve mali ödemeleri hukuken ve fiziken Adalet
Bakanlığı içindedir. Yargının bütün personeli, altyapı ve mali
ödentileri Adalet Bakanlığı'nca düzenlenmekte ve yargının
bütün işlemleri bu bakanlıkça yapılmaktadır.
Bu haliyle
yargı kuvveti 'özerk bir kurum' gibi dahi olmayan bir
yapıdadır. Diğer yandan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na
(HSYK) 'yargı kuvveti' olarak nitelenebilecek yapısal statü
verilmemiştir. Hatta yüksek mahkeme niteliğindeki Anayasa
Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay üyelerinin bir kısımları ve
özellikle de HSYK üyeleri yürütme organının başı olan
Cumhurbaşkanı'nca seçilmektedirler. Bu nasıl ayrı kuvvet
olmaktır?
Gerçi Anayasa'nın 146. maddesinin gerekçesinde
"...bu nitelikleri taşıyan kişiler her nerede ve hukuk
bilimine dayalı hangi kuruluşta olursa olsun oradan alınıp
getirilmesinde kamu yararı vardır. Bunu da en iyi biçimde
yapabilecek makamın Cumhurbaşkanlığı gibi bir yüce makam
olduğu düşünülmüştür" diyerek, Cumhurbaşkanı'na neden
böylesine bir görev verildiği anlatılmıştır.
Yargı,
üyelerini kendi seçebilmeli
Demokrasilerde
kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği yasama, yürütme ve yargı
erkinin birbirinden bağımsız olması şarttır. Yasama ve yürütme
organı arasındaki bağımsızlık her zaman tartışma götürürse de,
yargının bağımsızlığı tartışma konusu olamaz.
Cumhurbaşkanı'nın siyasi makam olması yanında, yasama
organının siyaset tercihleriyle seçilmesi nedeniyle yargı
organı üyelerinin Cumhurbaşkanlığınca seçimi kuvvetler
ayrılığına aykırıdır. Yargı ayrı bir kuvvet ise bütün üye ve
başkanlarını kendi içinde seçebilmelidir.
Öncelikle HSYK
bütçesi, personeli, altyapısı ile tam bağımsız olmalı ve kendi
üyelerini kendi arasından seçebilmelidir. Hâkimlik ve savcılık
mesleğine giriş konusunda da Adalet Bakanlığı'nın her türlü
ilişkisi kesilmeli, bu işlemler yalnızca kurulca yapılmalıdır.
Mahkemeler doğrudan millet adına karar verdiklerine göre,
milletle mahkemeler arasına hiçbir aracı kurumun, özellikle de
siyasi makamların girmemesi gereklidir.
Yargı organları
kendi üyeleri arasından seçim usulü ile belirlenmelidir. Hatta
en yüksek yargısal kurum olan HSYK üyelerinin, halk tarafından
seçimle belirlenmesi dahi düşünülmelidir. Anayasa değişikliği
yapılırken, yargı yeniden yapılandırılarak, sözde kuvvetin
gerçek kuvvete dönüşmesi için 'YARGI KONSEYİ" kurulmalıdır.
Konsey, Meclis gibi kendi içtüzüğünü ve gündemini
belirleyerek, bütün hâkim ve savcıların oylarıyla
seçilmelidir. Konsey, Maliye Bakanlığı'na bütçesini
bildirdiğinde, Meclis yalnızca onama makamı olarak bütçeyi
kabul etmelidir. Yasama ve yürütme ile hiçbir bağlayıcı
ilişkisi olmamalıdır.
Daha fazla
bütçe
Adalet Bakanlığı, Cezaevleri Genel
Müdürlüğü, Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü, Yargı Konseyi ile
hükümet arasındaki ilişkiyi sağlayan temsili bir bakanlık
düzeyine indirilmelidir. Böylesine bir organizasyona
büründürülmeden yargının bağımsızlığı ve hâkim güvencesi
sağlanamaz. Bütçenin binde 7'si gibi çok düşük bir bütçeye
mahkûm edilen bir kuvvet olmaz. Yargının ihtiyacını ve
gündemini yürütme veya yasama belirlediğinde, yargıya kuvvet
demek olanaksızdır.
Bu
habere kaç puan verirdiniz? |
1 |
2 |
3 |
4 |
5 |
6 |
7 |
8 |
9 |
10 |
Geçerli her oy için kayıtlı
kullanıcılarımız 2 Radikal Puanı
kazanırlar. |