ABD' nin Irak saldırısına kılıf aradığı, gerçeğin dünyaya egemen olmak ve petrol olduğu hep söylenmişti. Bu yorumun doğruluğu o kadar açık olmasına rağmen, Irak'ın kimyasal silahlanmasına inanılarak ve Saddam' ın kötülüğü gerekçe gösterilerek, ABD' nin saldırısına yardımcı olunmaya çalışılmak istendi. Hükümet, ABD' ye yardımcı olmak tercihini yaparak, hazırladığı tezkereleri çıkaramamasına rağmen --nasılsa oluyorsa-- başarılı bir politika ve tavır izlemekle övünüyor.
ABD daha Irak'a saldırarak uyguladığı terörü bitirmeden, Suriye' yi suçlamaya başladı. Üretilen hayali mazeretlerle başlatılan suçlama propagandası yakın zamanda Suriye'ye saldırı hazırlığını gösteriyor. Umarım yanılırız. Irak savaşında, bizim başarılı olduğunu söyleyen Hükümetimiz ve şahin politikacı ve yazarlarımız, Suriye saldırısında ABD' ye karşı nasıl bir tavır alacaklar. Şimdi ellerinde Kürt devleti kurulur ve Türkmen gerekçeleri de bulunmuyor. ABD' nin emperyalist yayılmacı emelleri açığa çıkmışken, nasıl bir tavır sergileyeceklerini doğrusu merak ediyorum.
Türk halkı ABD emperyalizmine bağlılıktan kurtulmak istiyor. Ekonomisinin İMF ve Dünya Bankasının yardımları nedeniyle bağımsızlığının zedelemesini içine sindiremiyor. AK Parti Hükümetinden, halkın bu isteği ve yardım gücüne karşılık projeler geliştirmesini bekliyor. Borçların faizlerini ve vadesi gelenleri ödeyerek, yeni borçlar alarak dış bağımlılığın devamını istemiyor. Ancak ne yazık ki, AK Parti hükümeti de, diğer hükümetler gibi bu sorunu çözecek yetenek ve cesareti gösteremeyeceğe benziyor.
İMF ve Dünya Bankasıyla çalışan hiçbir ülkenin, ekonomik çöküntüden kurtulduğu görülmemiştir. Adeta tefecinin eline düşmüş borçlu gibi sunulan güya kurtuluş reçeteleriyle Türkiye sürekli sömürülmektedir. Ekonomik sömürü, siyaseten bağımsız hareket edilmesini engellediği gibi bazen toplumsal onurumuzu da rencide edici boyutlara ulaşmaktadır. ABD ' ye yardım için tezkere çıkararak yardım beklentisi içine girmek, güya savaş zararı olarak 1 milyar dolar yardımı almak gibi karakter zayıflığına düşülmektedir.
2003 yılında 90 milyar dolar dış borç ödeneceği söyleniyor. Bunun yaklaşık 30 milyar doları faizmiş. Bu ödemenin büyüklüğüne bakılırsa, toplam 200 milyar dolar olan dış borcumuzun tamamı ödenerek dış borçlarımız sıfırlanabilir. Bu miktarı ödeyebilecek yeterli kaynak rahatlıkla bulunabilir. Kaldı ki halk her zaman maddi, manevi desteğe de hazırdır. Dış borçların sıfırlanarak bağımsız bir devlet gibi davranılmasını AK Parti gündemine almalıdır. Bu fırsat değerlendirilmezse hem AK parti hem de Türkiye kaybetmeye devam edecektir.
ABD, Birleşmiş Milletleri hatta NATO' yu işlevsiz kılarak, dünyayı yeniden dizayn etme yetkisini kendisinde görüyor. Yani dünya diktatörü olmak istiyor. Türkiye, Birleşmiş Milletler ile hukukun geçerli kılınacağı bir dünya düzeninden yana olmalıdır. Başta Almanya, Fransa ve Rusya olmak üzere, Avrupa Birliğinin, ABD ve İngiltere' ye karşı çıkan tutumlarını açıktan desteklenmelidir. Böylece güçlü olanın değil, haklı olanın kazanması sağlanabilir.
Hacı Ali Özhan
*bu makale 19 nisan 2003 tarihli vakit gazetesinde yayımlanmıştır.
