hacialinin websitesi
............PARTİLERİMİZE TAM ÖZGÜRLÜK
............ DEVAM PARTİSİ............ KAPATMA DAVALARI ERTELENMELİDİR............ BİR KAPATMA ÖYKÜSÜ............ MİLLİ İRADENİN KAPATILMASI............ DSP’ NİN KAPATILMASI............ YENİDEN REFAH............ KARAR ÜZERİNE............ PARTİLERİMİZE TAM ÖZGRLÜK (2)*Parti kapatmaları üzerine, AİH Mahkemesi kararları ve mevzuatımız ışığında yapılan degerlendirmeleri içeren makaleler, burada toplu olarak sunulmuştur.Hacı Ali Özhan
|
Hacı Ali Özhan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 3.12.1999 tarihinde. Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin (OZDEP) başvurusunu kabul ederek Türkiye'yi mahkum etti. Daha önce Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nin ve Sosyalist Parti' nin başvurularını kabul ederek Türkiye’ yi mahkum etmişti. 1996 yılında komisyonca "kabul edilebilirlik karan" verilen Halkın Emek Partisi (HEP)', Demokrasi Partisi (DEP) hakkındaki kararlan da yakın bir tarihte açıklayacaktır. Muhtemelen başvurular kabul edilerek Türkiyenin mahkumiyetine karar verecektir. Yine Sosyalist Türkiye Partisi (STP), Refah Partisi vs Demokratik Kitle Partisi'nin başvurulan da sırada olup, esastan incelemeye alınmıştır. TBKP, SP ve ÖZDEP hakkında AlHM' nin verdiği karar gerekçesine bakıldığında, SP. RP, DKP davalarında da Türkiye'nin mahkum olacağı anlaşılmaktadır, AİHM' in prensip olarak demokrasilerde siyasal partilerin kapatılamayacağı görüsünü benimsememekle beraber, örgütlenme ve ifade özgürlüğünü çok geniş yorumlayarak karar vermektedir.
Örneğin. TBKP' nin davasında bir partinin adının "komünist" olmasından dolayı veya herhangi bir başka adı taşımasından dolayı kapatılamayacağını acık ye kesin bir ifade ile belirtmektedir. Yine TBKP, SP, ÖZDEP davalarında bir partinin programındaki amaç, ilke ve düşüncelerinden dolayı kapatılamayacağını, bunun örgütlenme özgürlüğünün ihlali olduğunu belirtmistir. Halkın bir kesiminin sorunlarını dile getirip bunların tartışılarak çözümler arayışı içinde olunmasının yasaklanamayacağını, ancak terörü açıkça ve mevcut olarak önermesi ve desteklemesi halinde yasaklanabileceği yorumunu yapmıştır.
Dolayısıyla ülke bütünlüğü, laiklik konularında programlarında yer alan fikirlerinden ve önerilerin den dolayı bir partinin kapatılamayacağı gerekçesi ile Türkiye'yi AHİM' mahkum etmiştir.
Türkiye, kararda belirtilen tazminat miktarını ödeyerek, kararın gereğini yerine getirmiş olamaz. Nitekim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararın gereğini yerine getirilip getiremeyeceğini denetlemekte ve bu konuda bir rapor hazırlayarak. dosyanın kapanması işlemini yapmaktadır.
AIHM' nin karar gerekçesine bakıldığında Siyasi Partiler Kanunu' nun |SPK) 'kapatmaya ilişkin hükümlerinin sözleşmenin l l. maddesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Yani ihlal bizzat kanun hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla AlHM' nin kararının gereğinin yerine getirilmesi tazminatın ödenmesi ya-nın da, ihlal edilen kanun hükümlerinin kaldırılmasıdır. Kanun hükümleri kaldırılmadığında sürekli yeni partiler aynı gerekçelerle kapatılacak, AIHM de aynı gerekçlerle Türkiye'yi mahkum etmek zorunda kalacaktır.
Nitekim, Ocak 1998 tarihinde TBKP' yle ilgili karardan sonra. Türkiye Büvük Millet Meclisi, Ağustos 1999 tarihinde SPK' da değişiklik yapmış, ancak 96/3 fıkra ile 73, 80 ve 81. Maddelerde AİHM' nın karar gerekçelerini dikkate almamıştır. Bu maddelerin tümden kaldırılması gereklidir, çünkü; 96/3 madde "Komünist, anarşist, faşist, teokratik adlarla siyasi parti kurulamaz" hükmü AIHM' ce sözleşmenin 11. maddesine aykırı bulunmuştur. Yine 78, 80 ve 81. maddeler bir fikrin amaç edinilmesini, ileri sürülmesini, hedeflenmesini yasaklamaktadır. Bu yasak hükümlerde AIHM' ce, söz. l I. maddeye, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne aykırı bulunmuştur, ihlalin kanundan kaynaklandığında tereddüt yoktur. Türkiye yeni ihlaller yapmamayı taahhüt ettiğine göre, mecburen kanun hükümlerini kaldırmak zorundadır.
Kanun hükümlerinin kaldırılması bir yana, HADEP ve FP hakkında aynı maddelerden dolayı dava açılmış ve DKP programındaki fikirlerinden dolayı kapatılmıştır. ihlal yaparım '"tazminat verir kurtulurum mantığı hukukta geçerli bir yol değildir.
Nitekim DGM ler konusunda, kamulaştırma bedeli ödenirken faiz oranının hesabında kanun değişikliği AIHM' in kararları gereği yapıldıysa, kapatma davalarında kanun hükümlerinin kaldırılması, uyarlı hale değiştirilmesi acil olarak gündemdedir. TBKP’ nin kararının gereğini yapmadığı için Türkiye'yi Avrupa-Konseyi Bakanlar Komitesi'ne şikâyet ettiğimi bu vesileyle belirtmek isterim.
Burada, Anayasa Mahkemesi'ne de önemli bir içtihat oluşturma görevi düşmektedir. Uluslararası sözlesmeler ve AİHM' in sözleşme hükümlerini yorumlaması esas olduğuna ye anayasaya aykırılığı iddia edilemeyeceğine göre, Siyasi Partiler. Kanunu'nun 96/3,' 78, 80 ve 81. maddelerini uygulamayıp, AIHM' in yorumlarını, arar ve gerekçelerini doğrudan mevzuat hükmü olarak değerlendirip karar vermelidir. Aksi halde TBMM'nin görev yapmaması nedeniyle kapatma davalarında ihlale aracı olmaktan kurtulamayacaktır. Bu konuda bazı örnekler vermek istiyorum.
İspanya Anayasa Mahkemesi, AİHM' in bir kararı üzerine geliştirdiği(1) içtihadı, ispanya hukuk çizeninde doğrudan uygulanabilir nitelikle olduğuna karar vermiş ve bu yönde kararlar verileceğini içtihat etmiştir. Avusturya Mahkemeleri Ceza Kanunu' nun bir hükmünün AIHM' in yorumu gibi yorumlanacağına karar vermişlerdir.(2)
Fransa hükümeti, AİHM' in kararı üzerine Fransız Temyiz Mahkemesi'nin yaptığı içtihat değişikliğinin gelecekte benzer ihlalleri önleyeceğini belirtmiştir.|3)
Anayasa Mahkememizin önünde bulunan FP ve HADEP davalarında, AİHM' in kararlarını ve gerekçelerini doğrudan mevzuat hükmü niteliğinde yorumlayarak, çağdaş kararlar vermesini umuyoruz. 8u konuda içtihat geliştirerek ileri kararlar vermesi, anayasaya aykırı olmadığı gibi, aksine anayasanın başlangıç ilkelerin ve 90. madde hükmünün bir gereğidir. Keza, Anayasa Mahkemesi'nin özelliğine, kuruluş ruhuna da yeni, çağdaş kararlar vermesi uygun düşeceği gibi, toplumsal beklentiye de cevap vermiş olacaktır.
1983 yılından bu yana kurulan 102 adet siyasi partimizin 21 adedi hülle partisi olarak kurulmuş ve kendiliğinden kısa sürede kapanmış, kalan 81 adet siyasi partimizin 39'u hakkında siyasi parti kapatma davası açılmıştır. Açılan bu davalardan 23 adedi Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile kapatılmıştır. Anayasamızda "vazeçilmez" dediğimiz siyasi partilerimizin yarısını kapatma davasıyla yüz yüze bırakmış ve 23 adedinin de kapatılarak siyasî yaşamlarına son verilmiştir.
Avrupa ülkelerinde siyasi parti kapatma davaları 1954 yılındaki Alman Komünist Partisi'nden başka görülmemiştir. AIHM' deki parti kapatma davaları da ne yazık ki Türkiye'ye özgü hale gelmiştir.
Kanımca, demokrasilerde siyasal, partiler mutlak ayırımsız kapatılmamalı. suç işleyen yöneticileri kişisel olarak cezalandırılmalıdır. TBMM' de ve Türk kamuoyunda bu yöndeki bir eğilimin güçlendiği de görülmektedir. Hükümetin bu konuya öncelik vererek SPK' daki kapatma hükümlerinin tümden kaldırılmasını diliyor ve AIHM nezdin de mahkum olmaktan Türkiye'nin kurtarılmasının zamanı ve şartlarının geldiğini düşünüyorum.
Hacı Ali Özhan1- AİHM'in Casteis 1992 kararı
2- AIHM'in Oberschliçk 1991 karan
3- AİHM'in Ludi 1992 kararı
*14 ARALIK 1999 akit gazetesinde yayımlanmıştır.
Hacı Ali Özhan
Anayasa Mahkemesi' nce kapatılan bir siyasi partinin devamı niteliğinde olan bir siyasi parti kurulabilir, kurulmalıdır. Neden?
Kapatma kararı ile bir siyasi fikrin, programda belirtilen düşüncelerin yok edilmesi fiilen zaten mümkün değildir. Topluma mal olmuş, geniş kullanım sağlanmış kavram ve söylemlerin, keza yönetici kadroların varlığını engellemek zalen söz konusu olamaz. Olamayacak bir şeyin yasaklanması do kanun koyucunun düşüncesi olamaz.
Bu fiili durum bir yana, kapatmaya konu olan program ve faaliyetleri ayırarak konuyu değerlendirelim.
- Anayasa Mahkemesi, bir siyasi partiyi, partinin programından dolayı kapatmışsa, programdaki kapatmaya gerekçe yapılan kısım artık yasaklanmış demektir. Yani kapatmaya gerekçe olan programdaki fikirleri savunan bir siyasi parti kurulamaz. Anayasa koyucunun amacım bu şekilde yorumlamak zorundayız. Aksi halde olmayacak bir şeyle uğraşılmış olunacaktır. Kapatılan partinin kapatılmasına gerekçe olan programdaki fikirler çıkarılarak kalan diğer fikirleri savunan bir parti doğaldır ki kurulacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin kapatmaya neden göstermediği progıamın diğer fikirleri yasaklama kapsamı dışında kaldığından, bu fikirleri savunan bil partinin kurulması kapatılmaya neden olamaz. Aksi halde kapatmaya neden gösterilmeye fikirlerden dolayı bir siyasi partinin kapatılması sonucu doğar ki buda, anayasa koyucunun amacına ve de hukukun evrensel ilkelerine aykırıdır.
-Anayasa Mahkemesi, bir siyasi partinin faaliyetlerinden dolayı kapatılmasına karar vermisse, söz konusu faaliyetler yasaklanmış demektir. Yöneticilerin eylemleri ne ise bu sakildeki, nitelikteki eylemler yasaklandığından kurulacak sonraki parti bu eylemleri tekrarlayamaz.. Nitekim bu eylemleri yaparak partisinin kapatılmasına neden olan kişiler 5 yıl boyunca siyasi parti içinde faaliyette bulunamaz olmaları da bir cezalandırma olduğu kadar, bu tip eylemlerin tekrarını önlemek içindir.
Kapatmaya gerekçe yapılan faaliyetler ne ise bunları yapan, tekrarlayan bir siyasi parti Anayasa'ya göre kapatılabilir. Yoksa kapatılan partinin yasaklanmayan eylemlerini tekrarlamak Anayasa Mahkemesi'nce kapatmaya gerekçe gösterilmeyen eylemleri sonraki kurulan partinin tekrarlaması kapatmaya neden olamaz. İşin doğası bunu gerektirdiği gibi hukuk da bunu gerektirir. Kapatmaya gerekçe yapılmayan faaliyetlerin sonraki kurulan parti için yasaklanması zaten fiilen de mümkün değildir. Anayasa koyucunun amacı bunu sağlamaktır.
-1984 yılında Doğru Yol Partisi hakkında AP'nin devamı olduğu nedeniyiz açılmış kapatılma davasında, Anayasa Mahkemesi yeni kurulan partinin, kapatılan partinin devamı olduğu yönündeki imaj oluşturmak, izlenim bırakmak, ima etmek seklindeki davranışları dahi kanunun yasaklayıcı kapsamı dışında değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi devamı olmayı, beyan ve iddianın içerğine, ciddiyetine inandırıcılığına, etkileyiciliğine, yoğunluğuna göre değerlendirileceğini belirtmiştir.
-Kanun ve Anayasa Mahkemesi siyasi yasak getirmediği kişilerin yeni bir parti kurabileceğini kabul etmiş demektir. Yasaklanmayan kişiler siyasi düşüncelerinin tamamını tümden ve birden değiştiremeyeceğine göre, kapatmaya neden olan faaliyetleri ve programdaki fikirleri dışında kalan faaliyet ve fikirlerini savunabileceklerdir. Bu anlamda devamı sayılan partinin kapatılması Anayasa koyucunun amacına aykırı olacaktır. Anayasa'daki, "kapatılan parti bir başka ad altında kurulamaz" derken, kapatılan partinin isminden değil, yasaklamaya konu fikir ve faaliyetinin tekrarını önlemek istemiştir. Aksi bir yorum, eşyanın doğasına ters olacağı gibi fiilen denetlenmesi mümkün olmayan abesle iştigal etme durumuna düşülür.
-Diğer yandan, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi, bir siyasi partinin, ancak terörü açıkça önermesi, desteklemesi ve bu amaç için yakın ve mevcut bir tehlike oluşturması halinde kapatılacağını belirtmiştir. Dolayısıyla kapatılan bir partinin devamı olmak nedeniyle bir siyasi partinin kpatılması, hatta bu parti terörü desteklemesi nedeniyle kapatılmış dahi olsa, terörü desleklememekle şartıyla yeni kurulan partinin kapatılması AİH Mahkemesi'nce sözleşmeye uye bulunmamaktadır. Sözleşme kapatılan partinin devamı olmak gerekçesi ile bir partinin kapatılmasına engeldir. AİH Mahkemesi, terörü kelimenin tam anla mında Siddet olarak yorumlamakta, devlettın örgütlenme biçiminin tartışılmasını dahi düşünce özgürlüğü içinde görmektedir. Devlet olmanın, terörle bir ilgisi olmadığı için, açıktan örgütlenme özgürlüğünün ihlalidir. Nitekim Türkiye Birleşik Komünist Partisi, Sosyalist Parti ve OZDEP 'in Türkiye'yi mahkum eden karar gerekçele- rinde, AIH Mahkemesi bu değerlendirmeleri açıkça yapmaktadır.
-AİH sözleşmesini Türkiye, konunlaştıra rak iç hukuk mevzuatı yapmış, Anayasa aykırılığı ileri sürülmemesi ve TBMM'ce değiştirilemez olması nedeniyle Anayasa'dan üstün bağlayıcı bir üst norm olmuştur. AİH Mankemesi, sözleşmedeki hükümlerle sınırlı olarak uzman bir mahkxkeme olup, kesin ve tek yetkili organdır. Bu durumda Anayasa Mahkemesi, AIH Mahkamesi'nin örgütlünme özgürlüğü ile (söz. m. 11) ilgili yaptığı tanımlama, kapsam ve ölçütlerle bağlıdır. TBMM' de anayasa ve kanun değişikliği yapılmamış olsa dahi, AİH Mahkemesi'nin tanımlama ve ölçütlerini uygulamak zorundadır. Başka türlü Türkiye'nin mahkum olmaktan kurtulması da mümkün değildir. Kapatılan partinin devamı bir parti, bu nedenlerle kurulabilir.
18 mart 2000 tarihli
akit gazetesinde yayımlanmıştır.Hacı Ali Özhan
Kapatma davaları ertelenmelidir
Hacı Ali Özhan
Üç maddelik anayasa değişikliği, ardından Demirel' in yeniden seçilmesi amacı varolduğu için hararetli ve gergin tartışmalara neden oldu. Hükümetin bozulması noktasına kadar gelen, gereksiz yere oluşturulan sorun, iktidar partilerinin mağlubiyeti ile sona erdi. 101. Madde üzerindeki değişiklikle, hiç ilgisi olmamasına rağmen, 69 ve ' 86. maddeler de değişiklik kapsamına alınarak Demirel' in seçilme şansı artırılmak istenildi
. Gelinen noktada gerçekten hukuken tartışmaya muhtaç kendine özgü bir durumla karşı karşıyayız.5 Nisan' da yapılan oylamada, 349 kabul oyu ile 69. madde 345 kabul oyu ile 86. madde yeterli değişiklik oyunu almıştır.
Genel Kurul, yeterli oyu vererek anayasa değişikliği iradesini ortaya koyduktan sonra paketin yürürlük maddesi oylanmadan komisyon başkanınca teklif geri çekilmiştir. Aslında geri çekme kararı, iktidar partilerinin genel başkanlarının aldığı karar sonucu verilmiştir. Şimdi değişiklik teklifi ve önergeler Anayasa Komisyonunda bulunmaktadır. Mevcut durumun hukuki değerlendirmesiyle, bundan sonra yapılacaklar hakkında bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.Teklif geri çekilmeseydi, 101. madde yeterli oyu alamadığı için paketten çıkarılarak 69 ve 86. maddeler cumhurbaşkanlığına gönderilecekti. Cumhurbaşkanı, Meclis' e tekrar görüşmek üzere göndermezse, 330-367 oy arasında kabul edildiğinden, mecburen halk oylamasına gitmek için Resmi Gazete' de yayımlanmasını sağlayacaktı.
Teklifin geri çekilmesi, komisyonun önergelerle birlikte yeniden değişiklik yapabilme amacına yöneliktir. En geç 45 gün içinde komisyon, muhtemel değişiklikleri yaparak Meclis Başkanlığınca teklifi vermek zorundadır. Bu süre içinde komisyon teklifi vermezse içtüzüğe göre (m.37) teklif Genel Kurul' a doğrudan getirilebilir. Anayasa Komisyonu Başkanı, Genel, Kurul' un kabul iradesinden sonra şekli nedenlerle teklifi makul süre dışında ertel
eyemez. Aksi halde Komisyon Başkanı, Meclis' in iradesine müdahale etmiş, egemenlik iradesini sınırlamış konuma düşecektir.Komisyon, 69. madde için verilmiş önergelerle 101. madde için verilmiş önergeleri de değerlendirerek, teklifte değişiklik yaparak maddelerin yeniden oylanmasını da sağlayabilir. İçtüzük buna engel değildir, (m.76) Kanımca, Demirel gölgesi olmadığı için 101 maddedeki değişiklik Genel
kurulda nitelikli bir çoğunlukla kabul edileceği gibi, 69 madde için verileri oy oranı çektir. Bu nedenle komisyon, 101. maddede Cumhurbaşkanını halkın seçmesi, arka arkaya değil, aralıklarla tekraren seçilebilmeleri dahil yeniden teklifte değişiklik yaparak Meclis Başkanlığı'na sunabilir. Yine 69. Maddenin 7 fıkrasına, hangi hallerde kapatılan partinin devamı olunduğunun kanunla düzenlenmesi değişikliği eklenebilir.Komisyon Başkanı, geri çekme amacına uygun gerekli değişikliği yaparak Meclis Başkanlığı'na teklifi sunmak zorundadır. Meclis Başkanı, içtüzüğe göre komisyon üzerindeki denetleyici görevini yaparak (m. 14/6) kendisine intikalini sağlamalıdır.
Genel Kurul iradesine saygılı olmak bunu gerektireceği gibi, Genel Kurul iradesinin gereği de budur. 69
madde değişikliği halen devam eden FP ve HADEP hakkındaki kapatma davalarını doğrudan etkilemektedir. Ülke bütünlüğü ve laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmaktan kapatılma davası açılan HADEP ve FP' nin hangi koşullar da 'odak' olduklarına yönelik değişiklik Anayasa Mahkemesi'nin kararını doğrudan belirleyecek niteliktedir. Ortada değişikliğe yetecek kabul oyu ile Genel Kurul iradesi vardır. Bu irade komisyon Başkanı'nın veya Meclis' Başkanı'nın eylemi ile ortadan kaldırılamaz. Genel Kurul iradesi esasa ilişkin olup, usulu nedenle ertelenmiştir. Usulu değişiklik süresince Anayasa Mahkemesi, HADEP ve FP' nin davalarını beklemeye almalıdır. Her ne kadar kanun değişikliği işlemleri yürürlüğe girmedikçe yargı organlarını bağlayıcı olmasa da kendine özgü özel bir durumla karşılaşılmıştır.Anayasa Mahkemesi, yasama organındaki bu işlem ve kararları görmezlikten gelemez. Teklif verilmiş, komisyon kabul ederek Genel Kurul gündemine gelmiş ve iki defa oylamadan geçerek yeterli kabul oyunu almış yasama faaliyetine,
Anayasa Mahkemesi hukuki değeri vermeli; 45 günlük süre ve komisyondaki teklifin yeniden Genel Kurul' a gelmesi ve sonucuna kadar bekletici mesele olarak değerlendirilerek kapatma davalarını bekletmelidir.69. madde değişikliği bazı hukukçularca Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerinin yerel mahkemelere verildiği gerekçesiyle eleştirilmiştir
. Bu değerlendirme doğru değildir. Çünkü, Anayasa Mahkemesi, önüne getirilen delillerde 'suç' olup olmadığını inceleme, yetkisine sahip değildir. Yerel mahkemelerin görev ve yetkisine giren suç iddialarını Anayasa Mahkemesi inceleyemeyeceğinden anayasadaki boşluk hali doldurulmuştur. Örneğin, HADEP hakkında delil gösterileri DGM'de devam eden 3 davanın sonunda beraat kararı verildiğinde (başka delil gösterilmemiştir), Anayasa Mahkemesi'nin HADEP 'i kapatma kararı vermesi mümkün değildir. Devam eden davalarda suç olup olmadığı hukuken bilinmediğine göre, Anayasa Mahkemesi 'suç' vardır değerlendirmesi yapamayacaktır.Bu hukuki durum, gerekse de 69. maddenin Genel Kurul' da değişiklik teklifinin kabulü, HADEP ve FP davalarının bekletilmesini gerektirmektedir
.19 nisan 2000 tarihli a
kit gazetesinde yayımlanmıştır.Hacı Ali Özhan
hacialiozhan@hotmail.comBir kapatma öyküsü
Hacı Ali Özhan
Demokratik Barış Hareketi Partisi, Ekim 1996 tarihinde kurulmuş, Yargıtay Başsavcılığı'nca ekim ayı içinde kapatma davası açılmıştır. Davaya konu edilen, programın ilgili paragrafında,
"Biz, Diyanet işleri Başkanlığı' nın bir devlet kurumu olmaktan çıkartılmasından yanayız. Kurum inanç sahiplerine devir edilmeli, kurumda hangi inanç 'grubunun, hangi temsil esasına göre var olacağı ve mali bütçesinin nasıl düzenleneceği tümüyle bu kurumda yer almak isteyen cemaat temsilcilerince belirlenmelidir" şeklindedir.Büyük katılım ve geniş çaplı faaliyetlerle kurulan Demokratik Barış Hareketi, kurulduğu ay içinde kapatma davasıyla karşılaşmıştır. Toplum da genel kabul görmüş ve "laiklik" ilkesinin de bir gereği olan bu düşüncenin parti programında önerilmiş olması, Başsavcılıkça kanuna ve Anayasa' ya aykırı denilerek kapatılması istenilmişt
ir. Anayasa ve kanunun amir hükmü de gerçekte bu yöndedir. Yani bir heyecan ve geniş katılımla kurulan DBH kurucuları, yeni bir partinin kapatılıp kapatılmayacağı tartışmalarıyla ve kapatılabileceği ihtimalini de düşünerek, 162 kurucusu, Sn. Ali Haydar Veziroğlu da istifa ederek Barış Partisi'ni kurmuşlar, DBH' nin bütün il ve ilçe teşkilâtları Barış Partisi'ne geçerek siyasal yaşamına devam etmişlerdir. Bilindiği üzere, Barış Partisi Nisan 1999 seçimlerinde beklenilen seçmen desteğini bulamamış, kadroları dağılmış ve başka bir partiye iltihak ederek siyasal yaşamına son vermiştir.Mayıs 1997 tarihinde beş muhalif oya karşı 6 oyla dava reddedilmiş ve DBH, siyasal yaşamındaki ilk engeli aşmış, ancak bu kez yalnızca 2 kurucusu kalmıştır. Barış Partisi'ne geçen kadroları ve üyeleri, DBH' ye geri gelmemiş ve DBH yalnız ve mahzun olarak bırakılmıştır.
Kurucularını, tabanını kaybetmiş olan DBH, zorunlu organlarını oluşturamamıştır. Bu kez de Başsavcılık, Aralık 1997 tarihinde dağılmış sayılmasına karar verilmesi :için Anayasa Mahkemesi'nde dava açmış, Anayasa Mahkemesi de Aralık 1998 tarihinde DBH' nin dağılmış sayılmasına karar vererek hukuki varlığını sona erdirmiş, bir anlamda kapatmıştır.
Dağılma kararı Mart 1999 tarihinde Resmi Gazete' de yayımlanmışken, önceki ret kararı ancak Haziran 2000 tarihinde, yani kısa kararın .açıklandığı 'Mayıs'1997 tarihinden tam 3 yıl sonra ancak yayımlanabilmiştir. 7 ayda sonuçlanan davanın kararının 3 yıl sonra yayımlanması makul görülemeyeceği gibi ciddi hak kayıp ve ihlallerine
de neden olmaktadır.Bir kararın gerekçesinin yayımı bu kadar uzun olamaz. Üstelik iddia ve savunmayı çıktıktan sonra gerekçe olan 12 sahifenin yazımı hem de yalnızca bir paragrafın anayasaya aykırı olup olmadığının tesbitinden ibaret bir dava bu kadar zaman geciktirilemez. Her ne kadar kapatma kararı değil, red kararı deyip yayımlanmaması önemli görülmese de kapatma davalarında da uzun gecikmeler yaşanmaktadır. Örneğin,Sosyalist Birlik Partisinin kapatma kararı 2,3 yılda, Emek Partisinin 1,8 yılda, DDP ni
n 1,7 yılda gerekçeli kararları yayımlanmıştır. Demokratik Kitle Partisi'nin kapatılması kararı Şubat 1999 tarihinde açıklanmasına karşın halen yayımlanmamıştır.Anayasa' da bağlayıcı bir süre olmamakla beraber mahkeme uygulaması görevi ihmal derecesinde "makul süre" hakkını ihlal etmektedir. Aslında bir kararın verilmiş olması, o kararın gerekçesiyle beraber varlığını gerektirir. Dolayısıyla gerekçeli, kararın yazımı yalnızca yazmak faaliyetinden ibarettir. Yoksa karar verelim, sonra gerekçe arayalım, kara
ra uygun gerekçeler bulalım, araştıralım, yazalım anlamında değildir. Anayasa Mahkemesi'nin iş yükü veya asli işi olmayan kapatma davaları bu gecikmeye mazeret olarak gösterilebilire de, Anayasa Mahkemesi asli işiyle ilgili kararlarda da makul gecikme sınırını aşmaktadır, iş yükü de hukuki değerde neden olamaz. Bu konuda Anayasa' da düzenlenmesi gerekecek kadar önemli ve kapsamlıdır. Çünkü, partinin tüzel kişiliğinin sona ermesi karan Resmi Gazete' de yayımı ile olmakta, yasaklı yöneticilerin 5 yıllık siyaset yasağı Resmi Gazete' deki yayımla başlamakta, milletvekili olanların milletvekilliği Resmi Gazete' deki yayımla sona ermektedir. RP davasında görüldüğü üzere, kapatılan partinin Meclis' te grubu olması, komisyon ve başkan vekili üyelerinin görev süresi kararın yayımı ile başlayacağından, Meclis' in çalışması açısından önemli etki ve sonuç doğurmaktadır. Kısaca, konu anayasal düzenlemeye muhtaçtır.Demokratik Barış Hareketi Partisi davasından, kapatma davaları açısından önemli dersler çıkarılmalıdır. Programın yazımında Anayasa' ya, kanuna aykırı olup olmadığı tartışılan konuların tespiti güçlüğü nedeniyle ve Başsavcılıktan da bu konuda görüş alma imkânı verilmeden derhal kapatma davası müeyyidesinin yerinde olmadığı açıkça gözükmektedir.
Partilerin kapatılmasını savunan hukukçulara, DBH' nin hüzünlü siyasal ve hukuki yaşamı üzerine düşünmelerini öneriyor, vazgeçilmez saydığımız siyasal partilerimize karşı biraz ciddi olalım diyorum.Hacı Ali Özhan
akit gazetesi 17 haziran 2000 tarihinde yayımlanmıştır.
hacı ali özhan
Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi, Halkın Emek Partisi'nin kapatılması nedeniyle Türkiye'yi mahkum etti. Mahkeme daha önce' de TBKP, SP ve ÖZDEP' in başvurularını kabul ederek, Türkiye'yi mahkum etmişti. Halen mahkeme önünde bekleyen DEP, STP, RP, DKP davalarında da Türkiye muhtemelen mahkum olacaktır. AIHM' in kararlarına uygun mevzuat değişikliği ve mahkeme içtihatları yapılamadığında siyasi pa
rti kapatma davaların da Türkiye her zaman mahkum olmaktan kurtulamayacaktır.Almanya Komünist Partisi, davasından siyasi parti kapatma davaları yalnızca Türkiye'ye özgü davalar olarak devam etmektedir. Avrupa ülkeleri parti kapatma davalarını çoktan geride bırakmışlardır. Avrupa hukukuna uyum sağlamak ve demokrasinin gerçek anlamda işlemesi için partilerin kapatılmasını önlemeliyiz. Kuşkusuz suç işleyen yöneticileri kişisel olarak tabii ki cezalandırılabilir.
Diğer yandan sayın Başsavcı Vural Savaş' ın belirttiği gibi seçimlere sokulmama, belirli bir dönem siyasi faaliyetlerin durması veya Hazine yardımı alamamak gibi müeyyidelerin uygulanması, mümkün olabilmelidir.
Halen davası devam eden FP ve HADEP hakkında, AİHM' in karar ve yorumlarını, Anayasa' Mahkemesi doğrudan dikkate alarak karar vermelidir. AİHM' in kararlarının dikkate alınmadığı Anayasa Mahkemesi kararlan sonucu, Türkiye tekraren mahkum olmaya devam edecektir. Türkiye'yi bağlayan sözleşmenin verdiği yetkiyle kurulan bir organ olan İnsan Hakları Mahkemesi' nin, bütün kararları Türkiye'yi bağlar. Kararın bağlayıcı olması, kararın gereğinin yerine getirilmesi demektir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, AİHM' in kararın gereği niteliğindeki içtihat ve yorumları aynen uygulamak zorundadır. Meclis' in a
nayasa veya kanun değiştirmesini beklememelidir. Anayasamız sözleşmeye aykırı olamayacağı gibi, Anayasa Mahkemesi kararları da sözleşmeye aykırı olamaz.AİHM, Anayasa Mahkemesi Kararlarının sözleşmeye uygunluğunu denetleyen tek makamdır. Yine AİHM, sözleşme maddelerini yorumlamaya, kapsamını çizmeye ve nitelemeye yetkili tek ve kesin yetkilidir. AİHM' in bu statüsü Anayasa Mahkemeleri de dahil bütün yargı organlarım doğrudan bağlayıcıdır. Diğer üye ülkeler AİHM kararlan sonucu derhal kanun veya anayasaları
nı değiştirmekte, hatta değiştirme geciktiğinde de yerel mahkemelerin AİHM kararlarını doğrudan uygulayabildikleri bir uygulamaya sahiptir.Meclis' de 5 Nisan' da yapılan anayasa değişikliği oylamalarında siyasi partilerin kapatılması hakkındaki 69. madde oylamalarında 349 kabul Oyu ile maddenin değişmesi yönünde irade ortaya çıkmıştır. Diğer madde 101 için (Demirel’ i seçtirmeye yönelik 5 + 5 nedeniyle) yeterli oy çıkmaması nedeniyle 69 maddenin ikinci oylaması yapılmayarak komisyonca geri çekilmiştir.
Her
ne kadar ikinci oylaması yapılmadığından yürürlüğe girmeyen 69. madde hakkında, Meclis değiştirme yönünde iradesini ortaya koymuştur. Bu iradenin hukuki bir değeri olması gerekir. Anayasa Mahkemesi önünde bulunan FP ve HADEP davalarına ilişkin 69. maddenin değiştirilmesi çalışmaları nedeniyle, Meclis' in çalışmalarının sonucunu bekleme kararı verebilir. Yürürlüğe girmemiş olsa da Meclis' in 69 madde hakkında ortaya koyduğu irade bunu gerektirir kanısındayım.Ayrıca belirtmek isterim ki, anayasa koyucu kapatılan bir partinin yalnızca kapatmaya neden gösterilen programı veya faaliyetlerinin devamını önlemek istemiştir. Kapatılan bir partinin fikir çizgisi, sosyolojik tabanı doğal olarak siyasal çalışmalarını yapacaktır. Zaten yalnızca kapatmaya neden olan kiş
ilerin siyaseten yasaklanması da , bunu göstermektedir. Siyaset yasağı konulmayan kişilerin kapatmaya neden gösterilen program veya faaliyet dışındaki her faaliyet ve programı savunması yasak kapsamında değildir.Kapatmaya neden gösterilmeyen program ve fa
aliyetlerin yapılmasını yasaklamak, anayasa koyucunun amacına uygun olmadığı gibi, anayasanın lafzı yorumu da buna müsait değildir. Anayasamıza göre, ancak kapatılan bir partinin kapatmaya gerekçe gösterilen programı veya faaliyetlerini savunan başka bir partinin kapatılması mümkündür.Anayasa Mahkemesi, siyasi çekişmeler nedeniyle anayasa ve kanun değişikliğini yapamayan Meclis' e, ileriye yönelik içtihatlarıyla yol gösterip, çağdaş dünyada yerini alma işini kolaylaştırılmalıdır. Her ülkede yüksek mahkemelerden beklenen budur. Anayasa Mahkemesi, FP ve HADEP davalarında Türkiye'nin mahkum olacağı bir kararı vermemeli, AİHM kararları ve kriterlerini ölçü alarak değerlendirme yapmalıdır.
24 ekim 2000 akit gazetesinde yayımlanmıştır.
Hacı Ali Özhan
hacialiozhan@hotmail.comDSP'nin kapatılması
DSP'nin büyük kurultayında, parti içi demokrasi olmadığı açıkça görüldü. Genel Başkan adayı Sema Pişkinsüt'e karşı yapılanları DSP'lilerin bile savunması mümkün değildir. Nitekim bazı milletvekilleri basına genel kurulu eleştiren açıklama yaptıkları gibi, iki milletvekili de bu nedenle istifa.etmiştir. Siyasi değerlendirmelerden ziyade, konunun hukuki yönü üzerinde durmak istiyorum.
Anayasamızda (m. 69/1) siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmalarının demokrasi ilkelerine uygun olması gerektiği belirtilmiştir. Siyasi Partiler Kanunu'nda da (m. 93), parti organları için yapılacak seçimlerin üyeler arasındaki eşitlik ilkesine ve demokra
tik esaslara aykırı olamayacağı hükmü getirilmiştir.Anayasa ve kanunun bu amir hükümleri ışığında DSP kongresi değerlendirildiğinde, aykırılığın olduğu açıkça görülmektedir. Bir genel başkan adayına, başvurusuna rağmen konuşma hakkı verilmemesi, dürüst seçimler ilkesiyle bağdaşmaz. Keza, Sayın Pişkinsüt'ün güvenliğinin sağlanmaması da ayrı bir aykırılık oluşturmaktadır. Bütün bunlar basına ayrıntılı yansıdığı gibi hükümet komiserinin tutanağına da yansımıştır. Bu durumda Yargıtay Başsavcısı'nın konuyu değ
erlendirmesi, görevi gereğidir.Kanunun amir hükümleri neyi gerektiriyorsa onun yapılması kuşkusuz görev içindedir. Sayın Vural Savaş'ın, zamanında kongrelerini-yapmadığı için DSP hakkında kapatma davasının "şık" olmayacağı gibi yorumla görev yapılmaması düşünülemez.
Kanımca bir partinin kapatılması için en önemli gerekçe, demokratik ilkelere ve işleyişe aykırı hareket etmek olmalıdır. Demokrasinin vazgeçilmezi sayılan partilerimizin, parti içi demokrasiyi ihlal etmesi, demokrasiyi kaynağında kurutmak demekt
ir.Kamuoyu parti kapatma davalarını, irticai, yıkıcı, bölücü (resmi tanımlamalara göre) nedenlerle bilmesine rağmen, Kanuna göre parti kapatma nedenleri bunlarla sınırlı tutulmamıştır. SPK m. 93 hükmüne aykırılıklı bir partinin kapatılması davası açılması nedenleri arasında bulunmaktadır.
Bura da başsavcılığın takdir hakkı da yoktur. Ancak, kongrede yaşananlar "demokratik ilke ve işleyişe" uygundur denilebilirse, dava açılmaz. Aksi halde başsavcılık dava açmak zorundadır.
Mevcut Genel Başkan Sayın Ecevit, kongreyi izlemiş ve olanlara sessiz kalmıştır. Demokratik ilkelerin ihlaline, Sayın Genel Başkan zımnen olur yermiştir. Genel Başkan Yardımcısı Sayın Rahşan Ecevit'in açıklamaları da, parti tüzüğünün kanuna aykırı olduğunu göstermektedir.
Diğer yandan, Sayın Pişkinsüt'ün konuşma hakkı için tüzüğün engel gösterilmesi bir yana, söz verilip verilmeyeceği yönündeki genel kurulda oylama yapılması da "demokratik ilkelere ve işleyişe" açıkça aykırı faaliyetlerdir. Keza, genel kurulun söz verilmeyeceği yolundak
i kararı da, genel kuru/un "demokratik ilkeleri" ihlal ettiğinin açık kanıtıdır.Demokrasilerde hiçbir parti kapatılmamalı görüşüne sahip bir kişi olmama rağmen, kanun hükümleri yürürlükte ise uygulanır diyenlere kanun hükümlerini hatırlatmak isterim.
Bur
ada kaybeden, Sayın Ecevit ve DSP olmuştur. Kazanan ise Sayın Sema Pişkinsüt'tür. Sayın Pişkinsüt'ün bu olanlara karşı gösterdiği seviyeli tepki ve tavır takdire değerdir.Aldığı 86 oy da bence çok anlamlı ve büyük başarıdır. Pişkinsüt, DSP'nin geleceğinde var olacak genel başkan yarışını şimdiden kazanmıştır
Hacıaliözhan
hacialiozhan@hotmail.com17 mayıs 2001 akit gazetesinde yayımlanmıştır.
hacıaliözhan
Anayasa Mahkemesi, FP davasında AİHM'in RP hakkındaki davanın sonucunu beklemek durumundadır. Evet, çünkü devamı olmakla suçlanan RP davasında, sözleşmeye uygunluk olup olmadığı konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "tek ve kesin" yetkili organ olarak karar verecektir.
FP 'davasında sözleşmeye uygun karar vermek açısından da 'buna ihtiyaç olacaktır. Devamı olmak iddiasıyla kapatma istemi de, AİHM'in kararının' beklenilmesini zorunlu kılar. Aksi halde RP davasında Türkiye'yi mahkûm eden AİHM kararıyla FP'yi kapatan Anayasa Mahkemesi kararı ar
asındaki hukukî çelişki izah edilemez.Sözleşme, Anayasa'dan üstündür, çünkü anayasamızla beraber 41 üye ülkenin anayasası sözleşmeye uygun olmak zorundadır. Avrupa insan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını sözleşmeye uygunluk yönünden den
etleyebilmekledir.Yani sözleşmeyle sınırlı olarak AİHM, 41 üye ülkenin Anayasa Mahkemesi'nin üzerinde bulunmaktadır. Sözleşmenin işlevi, özelliği bu şekilde yorumlamayı zorunlu kılar
.Anayasamızın kendisini tanımlaması, sözleşme üzerinde görmesinin hukukî bir değeri yoktur. Konu ulusal duygularla değerlendirilecek boyutla değildir. FP davasında, Anayasa Mahkemesi, sözleşmeye uygun karar verecekse, AİHM'deki davayı "bekletici sorun" yaparak sonucuna göre bir karar vermesi gereklidir.
AİHM, RP davasında sözleşmeye aykırılık tesbit edip Türkiye'yi mahkûm ettiğinde (ki kişisel görüşüm bu yöndedir) yalnızca tazminat ödenerek konu kapatılamaz. Türkiye benzeri yeni ihlalleri önlemekle sorumludur, ilgili kanunları değiştirmesi gerekmesine karşın, genellikle değ
işiklik yapılmayarak yeni ihlallerin tekrarlandığı görülmekledir.Yargılanmanın yenilenmesi imkânı olmamakla beraber, RP'nin, içişleri Bakanlığı'na ve il ve ilçe mülki amirliklerine yeniden faaliyete geçtiğini açıklayan birer dilekçe ile siyasal Faaliyetlerine başlaması mümkündür. Bildirimle beraber tüzel kişilik kazanacak parti için, başsavcılık kapatma davası açabilir. Ancak RP'nin bu hukukî mücadelesi, sözleşme düzeyinde ve uluslararası alanda bir değer ifade edecektir.
Diğer yandan RP'nin kaldığı yerden devamı şeklinde olmayıp, aynı programı, aynı ismi, aynı kurucular ve yöneticilerle yeniden kurulacak bir Refah Partisi seçeneği de düşünülebilir
.Bu durumda Refah Partisi'nin açıktan devamı olan yeni kurulacak Refah Partisi için, başsavcılığın Kapatma davası açabilmesi, Anayasa Mahkemesi'nin kapatma kararı verebilmesi gerçekten tartışmaya muhtaç ilginç hukukî olay örneği olaçaktır.
Sözleşme ile Anayasa'yı AIHM'le Anayasa Mahkemesi'ni karşı karsıya getirecek bu davada türk hukunu geliştirecek, zenginlesitirecek sonuçlar çıkacaktır.
Anayasa Mahkemesi, Türkiye'nin AİHM'ce mahkûm olmasını istemiyorsa sözleşmeyi AİHM gibi yorumlamak zorundadır, Anayasa veya kanun hükümleri böyledir denilerek sözleşme ve AİHM'in karârlarının bağlayıcı ''içtihat olarak dikkate' alınmaması, Türkiye'nin kaybına olacaktır.
Sözleşmelerin iç hukuktaki yerinin ne olduğu konusunda Anayasa Mahkemesi bir karar vererek, aslında güncel ve acil olan çok boyutlu bu konuyu, çözüme kavuşturmalıdır. Yerel mahkemelerde örnek olacak içtihat niteliğindeki bir karar ile yasama organı kanun yapmaya zorlanarak, Türkiye Avrupa bütünleşmesine katkıda bu|unmuş olacaktır. Anayasa Mahkemesi, kanun boşluğu var diyerek sözleşme ve Anayasa ilişkisini bir karara bağlamaktan kaçınmamalıdır.
e'mall:
hacialiozhan@hotmail.com14 haziran 2001 akit yayımlanmıştır.
Hacı Ali Özhan
hacıaliözhan
FP hakkındaki dava büyük çoğunluğun kapatma yönündeki tahmini gibi nihayet sonuçlandı. Karar siyaseten çok tartışmaya muhtaç olmakla beraber, hukuken dikkat çekici iki yönü üzerinde durmak istiyorum.
RP'nin devamı nedeniyle kapatılma isteminin reddine karar verilmesi gerçekten sürpriz olmuştur. Red kararı için gösterilecek gerekçe, bundan sonraki davalar açısından ilk İçtihat olacaktır. 18.3.2000 tarihli Akit gazetesindeki makalemde devam partisinin kurulabileceğini gerekçelendirmeye çalışmıştım.
Kapatılan partinin "kapatmaya neden gösterilen programı veya eylemi'' dışındaki program ve eylemleri benimseyen yeni bir partinin kurulabileceğini, bu ölçüte göre değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiği anayasa koyucunun asıl amacının bunu sağlamak olduğu fikri tarafımca ileri sürülmüştü.
Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki gerekçesi önemlidir ve Fazilet Partisi'nin aynı isim, program ve yönelim kadrosuyla yeniden kurulmasını dahi mümkün kılabilecektir.
Kapatma kararının yürürlük tarihi, önceki kapatma davalarında da hep tartışma konusu olmuştur. Anayasa'da iptal kararlarının gerekçesi yazılmadan açıklanamayacağı ve Resmi Gazete'de hemen yayınlanarak herkesi bağlayıcı olacağı belirtilmiştir.(m. 153) Bu hükme rağmen Anayasa Mahkemesi sonuç bölümünü basına açıklayarak, Anayasa hükmüyle uyumsuz duruma düşmüştür.
Sayın Yekta Güngör Özden, bu uyumsuzluk nedeniyle, biz karar açıklamıyoruz, sonuç bildiriyoruz diyerek, uyumsuzluğu, gidermeye çalışmıştır. Kararın gerekçesi yazılmadan açıklanması bir ihtiyaç olarak kendini göstermektedir. Mahkeme de bu ihtiyaca binaen gerekçeyi beklemeden kararlarını basına açıklamaktadır. Buradaki sorun, gerekçeli kararın geç yazılmasından kaynaklanmaktadır.
Gerekçesinin yazılması bazen yılları bulabilmektedir. Örneğin, Sosyalist Birlik Partisi'nin kapatma kararı 3 yıl sonra, Demokrasi ve Değişim Partisi'nin 2.5 yıl sonra, Emek Partisi'nin 1.5 yıl sonra yayınlanmıştır. Demokratik Kitle Partisi'nin kapatılmasına ilişkin karar Şubat 1999 tarihinde verilmesine karsın halen gerekçeli karar yayınlanmamıştır.
Gerekçeli kararın geç yayımlanması sonucu bu arada partinin tüzel kişiliğinin ne olacağı sorusunu haklı olarak gündeme getirmektedir. Nitekim RP davasında da aynı sorun tartışılmış ve TBMM Başkanlığı da dahil çoğunlukça yayımlandığı tarihte sona ereceği yorumu yapılmıştır, Anayasa Mahkemesi de bu tartışmayı önlemek için, kapatma kararının verildiği gün parti tüzel kişiliğinin sona ermesine oybirliğiyle karar vermiştir.
Diğer kapatma davalarında yapılan uygulama, gerekçeli kararın yayınlanması beklenilmeden Bakanlar Kurulu'nca malların tasfiyesine ilişkin karar alınarak Maliye Bakanlığı görevli kılınmaktadır. Bakanlıktan malların tavsiyesi işlemlerini başlatarak tüzel kişilik yokmuş gibi uygulama yapmakladır.
Bu konuda Demokratik Kine Partisi olarak Danıştay'da açtığımız davanın duruşması 3 7.2001 tarihinde yapılacaktır. Bu davada, gerekçeli karar yayınlanmadıkça, DKP'nin tüzelkişiliğinin devam ettiği, bu nedenle tasfiye işlemi yapılamayacağı ileri sürülen Bakanlar Kurulu'nun kararının iptali istenmiştir. Bizce DKP'nin tüzel kipliği halen devam etmektedir. Danıştay bu davadaki kararıyla bu uyuşmazlığı karara bağlayacaktır.
TBMM'nin Başkanı sayın Ömer İzgi'nin, gerekçeli kararı yayınlanıncaya kadar FP'nin görev yapabileceği yönündeki açıklaması Anayasa ya uygundu. Ancak, Anayasa'ya aykırı da olsa, Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu için, Meclis Başkanlığı'nın, bu .kararı uygulaması zorunludur. Nitekim bu yönde uygulama yapılmıştır.
Ancak bütün bu tartışmalar göstermektedir ki, bu konular önemlidir ve kanuni düzenlemeyi gerektirir özellikler takmaktadır. Bu nedenle uygulamada gözüken bu ihtiyaçlara cevap verecek kanuni düzenlemeler yapılarak bu tartılmalar bitirilmelidir.
Anayasa hükmüne rağmen, Anayasa Mahkemesi'nin karar açıklandığı gün tüzel kişiliğin sona ermesi yolundaki kararı, isabetli olmakla beraber, kanunlarda olmayan bir yetkinin kullanılması olarak görülmelidir. Mahkeme bir ihtiyaç tesbiti yaparak hem de Anayasa'ya rağmen bu kararı verebilmesi, aslında cesur bir karar alarak değerlendirilebilir.
Anayasa Mahkemesi'nden böyle cesur kararlar vermesi her zaman beklenebilir. Umarız diger kapatma davalarında ve iptal davalarında da yerinde ve orijinal kararlar vererek, toplumun önünü acıçı işlevini oynamış olaçaktır.
Hacı Ali Özhan
hacialiozhan@hotmail.com
27 haziran 2001 akit yayımlanmıştır.
Partilerimize tam özgürlük
Hacı ali özhan
Fazilet
Partisinin kapatılması üzerine herkes demokrasi nutukları atmaya başladı. Aslında söylem düzeyinde de olsa olumlu gelişme olarak görülmelidir. Ancak söylemlerin samimiyeti için Meclis'te bulunan partilerin ve vekillerin gereğini yapması gerekir.Kapatma davalarının yumuşatılması gibi görüşler yerine, demokrasilerde hiçbir parti kapatılmamalı görüşü benimsenerek, kapatma hükümlerinin tümden Anayasa'dan ve kanundan çıkarılman en gerçekçi ve doğru bir çözüm yoludur.
Kapatmaların gerçekte çözüm olmadığı açıkça görülmektedir. Anayasa değişikliklerinin gündemde olduğu bugünlerde sorunu tümden ortadan kaldırıcı yaklaşım içinde olması, demokrasi nutukları atan her partiden haklı olarak beklenir.
Diğer yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları yönünden konunun elden geçirilmesi, sözleşme taahhüdü gereğidir. Türkiye, TBKP, SP, ÖZDEP davalarından dolayı mahkûm oldu. Siyasi Partiler Kanunu'ndaki 20 kapatma nedeni, sözleşmeye aykırıdır. Bu nedenlerle kapatılan ve sırada bulunan DEP, HEP, STP, RP, DKP davalarında da Türkiye'nin mahkûm olacağı kesindir.
Nitekim FP davasında da Türkiye mahkûm olacaktır. AİHM'ce farklı görüşte olmak ve yalnızca farklı görüşleri savunmaktan bir partinin kapatılması sözleşmeye aykırı bulunmaktadır. Avrupa'da parti kapatma davaları yalnızca Türkiye'ye özgü davalar olarak görülmektedir. 1954 yılındaki Almanya Komünist Partisi'nden bu yana hiçbir kapatma davası, Avrupa Mahkemesi önüne gelmemiştir.
Demokrasinin işlemesindeki rolü ve çoğulculuk açısından partilerin vazgeçilmezliği ortadadır. O zaman yapılacak şey, partilerin bırakınız kapatılmasını, üst derecede korunmasıdır. Ancak suç işleyen yönetim organları veya üyeleri varsa, onların cezalandırılması tabii ki doğaldır. Buna kimse itiraz etmemektedir.
Diğer yandan; parti üyeliği, yönetim organlarının seçimi, ihraç kararlarına karşı yargı denetimi, milletvekili adaylarının tesbiti gibi parti içi demokrasinin işleyişini güvenceye alıcı düzenlemeler ihtiyaç olarak gözükmektedir. Yine seçim kanununda yapılacak değişikliklerle gerçekte demokasinin işleyişi sağlanmaya çalışılmalıdır.
Demokraside samimiysek eğer Özgürlük mutlak anlaşılmadığı sürece, her zaman istisnalar bulmak mümkündür, ancak bugünün istisnaları yarın doğaldır ki değişebilmektedir. Hiçbir rejim, karşıtlarını yasaklayarak, kapatarak kendisini koruyamaz.
Bu paradoks artık görülmelidir. Demokrasi faşist yöntemlerle korunamaz, korunmamalıdır da. Aksi halde demokratım diyenlerin farkında olmadan faşist olmaları kaçınılmazdır
.Fazilet'in kapatılmasıyla demokrasinin yara aldığını ileri süren partiler samimi iseler. Anayasa Mahkemesi'ni suçlamak yerine, Siyasi Partiler Kanunu'ndaki yasakları tümden kaldırmak zorundadırlar. Yine Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden hükümet partileri de, parti kapatma nedenlerini tümden ortadan kaldırarak siyasette demokrasiyi hâkim kılabilirler.
Ayrıca, İnsan Hakları Mahkemesi'nde kararı bekleyen RP, HEP, DEP, STP, DKP davalarında dostane anlaşmaya giderek, Türkiye'nin yeniden mahkûm olmasını önleyebilirler. Böylece sözleşme taahhüdü yerine getirilmiş olabileceği gibi, halkın demokratik ihtiyacı da karşılanmış olacaktır. Türkiye halkı artık biraz daha fazla demokratik hakları hak ediyor sanıyorum
.Hacı Ali Özhan
......................................................................................ana sayfa / main page