![]() |
Hacı Ali Özhan
Sayın Vural Savaş'a, Maltepe Rotary Kulübü, 'ulusuna hizmette başarılı örnek kişi' ödülünü vermis. Sayın Savaş ödül töreninde, "Ülke bütünlüğünü ve türk cumhuriyeti yasalar çerçevesinde koruma görevinin hukukçulara ve askerlere düşmeye başladığını, hiçbir rejimin sadece hukukçuların ve askerlerin çabalarıyla ayakta duramayacağı" şeklinde görüşlerini açıklamıştır. Yine bir gazeteciye yaptığı açıklamada da, "Biz istiyoruz ki, cumhuriyetimiz korunma durumuna düşerse, hukuk yoluyla koruyalım. Cumhuriyetimiz elbette korunacaktır. Hukuk yoluyla korunmazsa nasıl korunacağı da bellidir. Hiç olmazsa simdi Anayasa Mahkemesi'nin elinde 'odak olmayla' ilgili takdir yetkisi var. O da elden alınırsa biz bu işlerle uğraşamayacağız. Bizim elimizden bütün silahlar alınıyor" demiştir.
1998 yılında da Genç Hukukçular Derneği'nce verilen yılın hukukçu sıfatıyla törende yaptığı konuşmada da, aynı anlamdaki görüşlerini açıklamıştı. Yukarıdaki düşünceler, sayın Savaş'ın şahsi düşünceleri olup, böyle düşünebilir.
Ancak makamı, yaptığı görevin niteliği, bu yöndeki kişisel düşüncelerini basın mensuplarına veya kamuya açık toplantılarda açıklamasına engeldir kanısındayım.Çünkü kendisi, kanunların verdiği bir görevi yine kanunlar içinde yapmakla görevlidir. Ayrıca da bu görevini tarafsızlık içinde ve yalnızca kanun koyucunun iradesi amacında yapmakla yükümlüdür.
Kendi şahsi görüşlerine aykırı kanun hükümlerini de uygulamaya mecburdur. Kabul etmelidir ki kendisi gibi düşünmeyen kişiler, hakimler, savcılar da bulunmaktadır. Makamlar, kişilerin şahsi görüşlerinin uygulandığı yerler değildir.İç hizmet kanununun 35. maddesinin kapsamı tartışmalıdır.
Ayrıca bir hukuk devletinde Silahlı Kuvvetler'in parlamentoya karşı yasaları koruma görevi de olamaz. Anayasamız, kanunların ve Anayasa hükümlerinin nasıl değiştirileceğini belirtmiştir. Meclis iradesiyle Anayasa'nın ve yasaların mutlak anlamda değiştirilmesi parlamentoya verilmiş bir yetkidir. Yine Meclis'in siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili Anayasa ve kanun hükümlerini değiştirme yetkisi, hatta tümden kaldırma yetkisi varsa, bu yetkinin kullanımında bir başsavcının makam itibariyle yakınması düşünülemez. Çünkü başsavcının görevi Meclis'in çıkardığı kanunların uygulanmasıyla sınırlıdır. Başsavcı, rejimin korunması için bazı siyasal partilerin kapatılması gerektiğine inansa da, görevinin niteliği itibariyle, tarafsızlığını sağlamak için bu yöndeki görüşlerini hem de kişisel görüşlerini açıklamamalıdır. Nasıl ki bir hakim, önüne gelmesi muhtemel konularda kişisel düşüncelerini açıklamaması gerekiyorsa, savcılar da düşüncelerini açıklamamalıdır. Üstelik sayın Savaş, bu düşüncelerini kamuoyuna bilerek açıklamakta ve toplumda varolan siyasi tartışmalarda taraf olmaktadır. Zaten verilen ödül de sayın Savaş'ın, bu taraf olması nedeniyle verilmiştir. Bir kamu görevlisi toplumda herkese güven vermeli ve her kesime eşit uzaklıkla olmalıdır. Bir yargı adamı, tarafsız olmasının yanında tarafsız görunmeye de azami dikkat göstermelidir. Bu kişisel bir tercih değil görevinin gereğidir.Hukuk adamlarının önemli siyasi davalarda, siyaset konulu davalarda; özellikle de siyasi parti kapatılmasi davalarında, tarafsızlığını koruması, kendi kişisel değerlerinden sıyrılarak uyuşmazlığa bakabilmesi gerçekte zordur.
Hatta kanunun sözel iradelerinin soyut, tartışmaya açık kavramlarla düzenlenmesi halinde gerçekle uygulamada hukuk adamları haklı olarak sıkıntı içine girmektedirler. Kanımca, bir hukukçunun başarısı bu gibi uyuşmazlıklarda mesleğinin gerektirdiği, objektif yeteneği göstermesiyle, kanun koyucunun amacını bilimsel olarak tespit ederek bu yönde karar vermesiyle anlaşılır.Başsavcı, siyasi parti kapatılması zorlaştırılıyor, tümden kaldırılıyor diye yakınamaz. Bu tamamen parlamentonun iradesi ve yetkisindedir. Başsavcılığa hangi görevin verileceği, yetkilerinin sınırının ne olacağı konusu da parlamentonun yetkisindedir. Bir görevin verilmesi veya alınması,
siyasi kaygılarla yakınma konusu edilemez. Çünkü bir hukuk adamının görevi yalnızca yasaları uygulamaktır.Diğer yandan, siyasal partilerin kapatılmasıyla, mevcut anayasal düzenin korunacağı düşüncesinin de artık geçersiz olduğu anlaşılmalıdır. Çünkü .kapatılan siyasi partilerin program ve fikirlerinin yok edilemediği, bir başka partiyle devam etmesinin önlenemeyeceği açıkça ortadadır. Siyasi partilerin kapatılması konusu bir ilke sorunu olup yalnızca FP'nin sorunu değildir. 1984 yılında
AP'nin devamı denilerek kapatılması istenilen DYP'nin de sorunudur. Üyelerinin bazıları iki partiye uye denilerek ihtar çekilen ve kapatılma davası açılan MÇP'nin (şimdiki MHP) sorunudur. Kongrelerini zamanında yapmadığı için kapatılma davası açılrnası gereken DSP'nin de sorunudur. Konu bütün partileri dönem dönem mağdur edebilecek bir sistem sorunudur. Bu nedenle ilkesel yaklaşılmalı ve Avrupa Insan haklari Mahkemesi'nin, terörü açıkça desteklemeyen, amaçlamayan partilerin kapatılmayacaği yönünde değiştirilrnelidir. Aksi halde AİHM'de mahkum olmaktan kurtulamayacak, konu sürekli tartışılacak ve sistemi meşgul edecektir.11 mart
2000 tarihli akit gazetesinde yayımlanmıştır.Hacı Ali Özhan
|