Hacialinin websitesi

F TİPİ CEZAEVİ

Hacı Ali Özhan

'Hücre' modeli cezaevlerinde yaşanan sorunlara çözüm getirebilir mi?

Mahkûm sağlığını korumak ve topluma yeniden katılımı için gerekli olanağı sağlamak devletin görevidir. Güvenlik nedeniyle önerilen hücreler, yargı kararı olmadan ikinci ceza anlamına gelir.

Adalet Bakanı Türk; devletin cezaevlerine hâkim olmadığı ve koğuş sistemiyle mahkumların bir arada eğitim yaptıkları vs. gerekçeleriyle çözümün -F- tipi cezaevi olduğunda ısrar ediyor. Kamuoyunu ikna edebilmek içinde, her mahkûma bir oda vermek gibi çağdaş cezaevi modelini anlatmaya çalışıyor.

Sorunun bizzat öznesi olan mahkûmlarda; koğuş siteminden yakınmalarına karşı önerilen 'oda' ların birer 'hücre' olduğunu, yönetimin keyfi uygulamalarıyla hücrelerin birer işkencehane olacağını ileri sürmektedirler.

Her zaman her kesimin yakınma konusu olan cezaevlerinin nasıl olması gerektiği tartışmaları bilimsel kriterlerden uzak yapılmaktadır. Devlet konuya yalnızca güvenlik açısından yaklaşarak; bazı cezaevlerindeki olayları da örnek göstermektedir.

Oda mı, hücre mi?

Konu 'oda mı', 'hücre mi' tartışmasında kilitlenmektedir Bakanlık 10 metrekarelik odaların her ihtiyacı karşılayacak şekilde lüks olarak yapıldığını belirterek bu odalara ' 'hücre' denemeyeceğini ileri sürmektedir.

Bir kere hücre kavra mı metrekare hesabı yapılabilecek bir konu değildir. Odalar 100 (yüz) metrekare olsa dahi bir mahkûmun geceli gündüzlü, her türlü insan ilişkisi önlenerek yalnız olarak bir odaya kapatılması 'hücre' demektir. Odanın eşyaları, malzemelerinin lüks ve pahalı olması o odayı hücre olmaktan çıkarmaz. Hücre, mahkûmun disiplinsizlik yapması halinde verilecek en ağır ceza şeklidir. Bu ceza her defasında 15 günü geçemez seklinde tüzük hükmü vardır. Dolayısıyla cezaevi 'hücre evi' değildir. Hapis cezasının hücrede çekilmesi, ikinci bir cezalandırma anlamına gelmektedir.

Bir mahkûmun yalnızca 'özgürlüğü' sınırlanmıştır. Bu nedenle de özgürlüğü bağlayıcı cezaların yerine getirildiği yer olan cezaevine konulmuştur. Ceza yalnızca bir cezaevinde bulunmaktan ibarettir. Bunun dışındaki kişisel hakları sınırlanmamıştır. Mahkûm cezaevinde bulunmanın dışında diğer bütün haklarını kullanabilmelidir. Dışarıyla ilişkisinde arkadaşları dahil ziyaretçi kabul edebilmeli, ailesi ve akrabasıyla her zaman görüşebilmeli, kendisini ziyarete gelen herkesle görüşebilmelidir. Dışarıyla telefon görüşmesi yapabilmesi, mektuplaşması, faks ve bilgisayar gibi teknik imkânlardan idarenin bilgisi altında faydâlanabilmelidir. İstediği gazete, dergi ve kitabı satın alabilmeli televizyon, radyo izleyebilmelidir. Yine okul okumak, eğitim ve kurs alabilme örneğin yabancı dil, bilgisayar vs. imkânı verilmelidir.

Keza, spor amaçlı salon ve teknik imkânların sağlanması, sanatsal etkinliklerde bulunabilme imkanı ve ortamı verilmelidir. Bir meslek edinme, bir işte çalışma imkânının verilmesi de idarenin görevleri arasındadır. Ayrıca mahkûmların dinsel, ruhsal ve manevi yaşamları için gerekirse bir arada toplanmaları için ortak mekânlar hazırlanmalıdır. Özellikle belirtmek isterim ki, bir mahkûmun evli ise eşi ile görüşmesi, cinsel yaşamı dahil aile birliğinin gerektirdiği ilişkilerin kurulmasına imkân verilirleridir. Kocanın cezalandırılması, karısıyla cinsel ilişki kurmasına engel görülemez.

Yukarıdaki önerilerin iyi niyetli olmak şeklinde yorumlanacağını tahmin ediyorum. Ancak çağdaş bir cezaevinin gerekleri bunlardır. Cezalandırmada amaç, ıslah etmekse, bu böyle olabilir. Bu önerilerin mahkûma acımayla da ilgisi yoktur. Kuşkusuz suçlu cezasını çekecektir, ancak suçluda bir insandır ve cezasını çektikten sonra topluma geri dönecektir. Mahkûmun tekrar topluma döndüğünde suç işlemesini istemiyorsak, toplum olarak önleyici duyarlılıklar gösterilmelidir.

Mahkûmun sağlığını korumak devletin asli görevidir. Oda denilerek hücrelere konulan bir mahkûmun ruh sağlığı, kişiliği hatta insanlığı doğrudan tehdit altında kalacaktır. Devlet koruması gereken sağlığı, bozucu ve zedeleyici olmamalıdır. Mahkûmların cezaevi kurallarına uymalarını sağlamanın yolu, bir başka hak ihlali yaparak olamaz. Koğuş sisteminden devlet de, mahkûmlarda ve herkes yakınıyorsa bu sorunu çözmenin yolu mahkûmların istediklerinin de yerine getirilmesinden geçer. Hiçbir sorun tek taraflı çözülemez. Devlet ve Adalet Bakanı, mahkumlarla bu diyalogu kurabilmelidir. Dayatmacı çözümler, sorunu çözmekten öteye daha da büyütecektir.

Hacı Ali Özhan .............................................................ana sayfa / main page

hacialiozhan@mynet.com

Radikal ve yeni binyıl gazetelerinde yayımlanmıştır.