![]() |
Devletin güvenliğinden sorumlu mahkemeler
hacıaliözhan
Devlet Güvenlik Mahkemeleri, kuruluşundan bu yana sürekli tartışma ve yakınma konusu olmuştur.
Bir mahkemenin kurulusu, varlığı kanuni olduğu kadar meşru olmak da zorundadır. Aksi halde, vicdanlarda kabulü gölgelenip, kamu düzenini bozucu hale gelecektir. 1973 yılında kurulan DGM'ler Anayasa Mahkemesi'nin 1975 yılında verdiği bir kararla iptal edilerek tartışma sona ermiş, ancak bu kez 1983 yılında tekrar kurularak tartışmayı yeniden başlatmıştır.DGM'lerin kuruluş amacı, "
Devletin varlığı ve devamlılığı ile ilgili suçlarda çabuk ve isabetli kararlar verecek özel uzman mahkemelerin bulun ması ihtiyacı" olarak belirtilmiştir. Yine "Yeni suç ve suçluluk kavramları ortaya çıkmış, dolayısıyla bunların yar gılanması için yeni usuller aranması ve bulunması zorunlu hale gelmiştir.” denilmiştir. (Anayasa M. 143 gerekçesi)Bugün DGM'lerin varlığını savunanlar,
uzmanlık gerekçesine dayanmaktadırlar. 17 yıllık uygu-lamasında DGM'ler hiçbir zaman uzman mahkeme statüsünde olmamıştır. Toplumda yeni suç ve suçluluk kavramları ortaya çıkmamış, dolayısıyla da DGM'lerin görev alanına Ağır Ceza Mahkemeleri'nin bir kısım görevleri verilmiştir. DGM'lere aktarılan bu görevler, hiç de uzmanlığı gerektiren suçlar değildir. Uzmanlık alanı bir ihtiyaçtan doğduğu gibi, o alan için daha ayrıntılı ve lehe düzenlemeler getirir. DGM'ler, yargılama usulü ve sanık aleyhine hükümlerle hukuki bir ihtiyaçtan değil, siyasal tercih sonucu olarak askeri yönetimce kurulmuştur.Aslında olağanüstü mahkeme olduğunu gizlemek için uzman mahkeme gerekçesi yapay olarak ileri sürülmektedir.
Gerçekte DGM 'ler olağanüstü mahkemelerdir. Nitekim anayasada da, sıkıyönetim ilanında DGM'lerin askeri mahkemelere dönüştürülebileceği belirtilmiştir.Yine genel yargılama kurallarından ayrılarak yeni usul kuralı ve infaz kuralı konulması, adli yargılamayı ikiye bölerek olağan yargıdan uzaklaşılması, olağanüstü mahkemeler denilmesi için yeterlidir.DGM'lerin kurulmasına neden gösterilen suratli karar verilmesi de uygulamada sağlanamamıştır. Hatta Ağır Ceza Mahkemeleriyle yaşanan görev uyuşmazlıklarıyla daha da uzamasına neden olmuştur.
Gerek savcılıklarda gerekse mahkemelerde hangi mahkemede yargılama yapılacağı tartışmaları, ayrıca hem Ağır Cezalık hem de DGM'lik suçların aynı anda işlenmesi halinde gereksiz uzamalara neden olduğu açıktır.İsabetli karar verilmesi gerekçesi de Yargıtay istatistiklerinde görülmemektedir. DGM'lerin onanan kararları Ağır Ceza' ların onanan kararlarından oran olarak daha fazla değildir.
DGM'lerin is yükünün yarısı TCK 168 ve 169. maddesiyle ilgili davalardır
. Bu maddeler uzmanlığı gerektiren nitelikte olmadığı gibi, yeni suç kavramları da olmayıp, 1926 yılında konulan bükümlerdir. Hukuk sistemimiz açısından DGM'lerin kaldırılması hiçbir mahzur doğurmayacak, aksine davaların isabetli ve süratli olmasını sağlayacak hem de hukukun siyasallaştığı tartışmalarını bitirecektir. Avrupa Hukuku ile DGM'lerin varlığının uyumlu olmadığı ve kaldırılması gerektiği de ayrıca üzerinde düşünülecek değerdedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin gerek DGM'lerin varlığı, gerekse usul hükümleri ve uygulamaları hakkında mahkûmiyet kararı vermeden, şimdiden sorunun çözümü düşünülmelidir.Basında yer alan MGK Genel Sekreterliğinde hazırlanan öneri raporunda, DGM'lerin kaldırılacağı görüşüne yer verilmiştir. Gerçekte isabetli olan bu görüş üzerine zaman kaybetmeden Anayasa değişikliği yapılarak DGM'ler tümden kaldırılmalıdır. Ayrıca şu ana kadar, Avrupa insan Hakları Mahkemesi'ne DGM'lerdeki ma
hkûmiyetinden dolayı başvuran kişilerle görüşülerek 'dostane anlaşma' yoluna gidilmesi ülkenin menfaatine olacaktır.Asker üyeli DGM'lerce verilen kararlar aleyhine yapılan başvurularda dostane anlaşmaya gidilmesi mutlaka gereklidir. Çünkü AİHM' nin asker üyeli DGM'lerin kararlarını adil yargılama ilkesine aykırı gördüğünden bu nedenle bütün DGM' lik başvurular Türkiye aleyhine sonuçlanacaktır.
Dostane anlaşma yoluna gitmek makul tek çözümdür. Amacıyla uyumsuz hale gelmiş, uygulamalarıyla kurulma ihtiyacını karşılayamamış DGM'lere artık son verilmeli, adli yargıyı ikiye bölen ayrımin sakıncaları giderilmelidir. hacı ali özhan Akit gazetesinde yayımlanmıştır.
|