hacıalinin websitesi
yargı sayfası

Hasan adlı biri...

Hacı ali Özhan

Hasan Karakaya, bir soruşturma nedeniyle altı gün özgürlüğünü yaşayamadı ve dü-şüncelerini yazamadı. Okuyucuları onun düşüncelerini öğrenemediler. Altı gün boyunca Hasan Karakaya ne düşündü, neyi nasıl yazmak isterdi, okuyucular boş sütununu görünce; orada ne okudular?

Beşinci gün TEM Şube Müdürlüğü'nde sohbet ederken "Tek üzüntüm okuyucularımdan ayrı kalmak" diyordu. Bireysel özgürlüğünden daha çok okuyucusunu düşünen, gerçek gazeteci Hasan Karakaya ile ilk kez karşılaşıyordum. Sohbet ettik, morali iyiydi ve kendine güveni tamdı. Sade ve samimiydi. Hayali senaryonun tutmayacağını, salıverileceğini düşünüyorduk ve öyle de oldu.

İnsan suç işlediğinde, şüpheli olduğunda, gözaltına alınması normaldir, ancak, kuru iftirayla karşılaşmak gerçekten zordur. Tamamen hayali, maksatlı bir iftiranın acısını bir kez daha derinden hissettim. Ve kimseye yapılmamasını diledim.

Hukuk adamlarımızın ve özellikle savcıların soruşturmada 'gerçeği' aramalarının, sanığın lehine-aleyhine bütün delilleri toplamasının, bunları tarafsız ve objektif olarak değerlendirerek karar vermelerinin ne kadar zorunlu olduğunu hissettim.

Savcılıklara suç ihbarları yapıldığında, hatta sanık suçu kabul etse dahi gerekli araştırmayı yapmaları görevleridir. Elde olan ve edinilen delillerin inandırıcı olması, mantıki bağlantısının olması, suçlamaya yetecek derecede olması halinde kamu davası açılması gerekmektedir. Yine delillerin önem derecesi ve ağırlığıyla orantılı tedbirlerin alınması, gözaltına alma, tutuklama kararları verilirken bu dengeye uygun olmak gereklidir.

Suçlamayı hayali senaryo olarak, komplo olarak nitelememize neden olan bazı ayrıntıları dile getirmek istiyorum. Bir suça tanık olan, bu konuda bilgi ve görgüsü olan kişinin ihbar usulüne uyarak, adli makamlara bilgi vermesi gerekir. Kasım Gençyılmaz (KG) cezaevinde bulunduğundan; normal olan cezaevi müdürlüğüne yazılı olarak bilgilerini iletmesidir. Avukatına bu bilgileri söylediğinde de, avukatının da yazılı şekilde cezaevi müdürlüğüne vermesini önermesi gerekirdi. Avukatının suçu, iddiayı öğrendiğinde yapması gereken, savcılığa yazılı olarak bildirmesidir.

Bunlar yapılmayıp, KG kendi yargılandığı bir mahkemede, dava konusu dışında söz alarak "açıklama yapacağım" demesi dikkat çekicidir. Yine avukatın duruşma gününü mutlaka beklemesi gerekirken, müvekkilinden yazılı bir belge almadan suç iddialarını bir. basın mensubuna yayımlanacağını bilerek vermesi haklı bir şüphe oluşturmaktadır.

Yine, bizzat iddia eden KG' den alınmış bir bilgi yokken, avukatının "söylediğini" ileri sürmesi üzerine Hürriyet Gazetesi'nde haber yapılması, aynı günkü köşesinde. Emin Çölaşan' ın iddiayı isimler vererek yazması normal görülemez kanısındayım. Her ne kadar E. Çölaşan, avukata telefonda sordum, teyit etmesi üzerine yayımladım dese dahi, iddia sahibinin açıklamayı yapacağı durusmayı beklemesi gerekirdi. O zaman elde yazılı bir belge olmuş, konu adliyeye intikal etmiş ve bizzat iddia sahibinden öğrenilmiş olunurdu. Kaldı ki K. Gençyılmaz açıklama yapmasaydı veya mahkeme başkanı dava konusu dışında olduğundan açıklama yapmasına izin vermeseydi bütün bunlar, gözaltına alma işlemi nasıl izah edilebilirdi? Ayrıca, Hasan Karakaya ile Emin Çölaşan' ın görüşlerinin karşıt olması, birbirlerini sert eleştiren yazılarının bulunması durumunda burada haklı bir şüphe doğmaktadır.

Doğruluğu hiçbir delille teyit edememiş, yalnızca 'şahsiyeti tanınan' bir tutuklunun, mahkûmun sözleri üzerine bir basın mensubunun gözaltına alınması yerinde bir uygulama mıdır? Hem de İstanbul'dan yüzleştirme yapılacağı nedeniyle Ankara'ya getirilip hiçbir işlem yapılmadan hafta sonu bekletilmesi hukuka uygun mudur sorularını haklı olarak çıkarmaktadır. Savcılığın açıklamanın yapılacağı duruşma gününü beklemesi gerekli iken, beklenilmemesi halinde ancak gözaltına alma kararının duruşmadaki açıklamalardan sonra yapılması iddia ve delillerin ciddi olması şartıyla gerekebilirdi.

KG' nin bu tip suçlama ve iddiaları alışkanlık haline getirdiği basında yer almış ve yaşam boyu hapis cezası almış bir tutuklunun ifadelerinin hem de kamuoyunun yakından tanıdığı karşıt isimleri birbirlerine kışkırtan ifadelerinin ne kadar ciddiye alınacağı da ayrıca düşünülmelidir. Akit Gazetesi'ne yönelik husumet kampanyasının başladığı dönemde bunların yapılması da ayrı bir kuşku oluşturmaktadır.

Kısmen değindiğim ve ayrıntılarına girmediğim bu kuşkulu senaryonun farkına Sn. Fatih Altaylı da vararak, köşesinde "Olacak şey mi, ayıptır, yazıktır" diye takdire değer mert bir görüş bildirmiştir. Gerçekten bu dürüst davranışından dolayı Sn. Fatih Altaylı' yı tebrik ediyorum.

Yine belirtmek isterim ki, bir insanın bir hukuk adamının, kamuoyuna mal olmuş bir mahkeme başkanının yaşam hakkına yönelik bir saldırıyı, bunun düşünülmesini dahi şiddetle kınamamak, reddetmemek mümkün değildir. Böyle bir planlamanın, düşüncenin karşısına en başta Hasan Karakaya' nın karşı duracağından hiçbir şüphe edilemez. Bugünlerde herkes gibi KG de Atatürkçü olduğunu söylüyor. Atatürk'ü seviyor olmama rağmen kendimi Atatürkçü olarak tanımlamıyorum. Yekta Güngör Ozden' in Atatürkçülüğünü samimi buluyor ve saygı duyuyorum. Ancak KG' nin Atatürkçülüğüne saygı duyulamayacağı gibi, onun Atatürkçü olarak düşünülmesi dahi Atatürk'e yabancıdır.

Sn. Hasan Karakaya, artık özgürsünüz ve okuyucularınızla berabersiniz. Bize altı günü anlatınız, sizi artık daha dikkatli okuyacağız.

15 KASIM 1999 tarihli akit gazetesinde yayımlanmıştır.

Hacı Ali Özhan



anayasa mahkemesi     insan hakları mahkemesi    yargıtay    daniştay    baro      main page / ana sayfa
hacialiozhan@yahoo.com