hacialinin websitesi

ERTELEME KANUNLARININ HAK YOKSUNLUĞU
YARATAN ÖZEL HÜKÜMLER ÜZERİNE ETKİSİ

Erteleme kanunlarının uygulanmasında tereddütler oluştuğu bilinmektedir. Tartışmaların asıl nedeni, temel cezası ertelenmiş mahkumların buna dayalı feri cezalarının ve özel kanunlardaki hak yoksunluğu yaratan yasaklamaların ertelenip ertelenmeyeçeğinde toplanmaktadır.Gerçekten bazı mahkemeler farklı kararlar verdikleri gibi, bazı idari kurumlarda farklı uygulamalar yaparak, kişilerin mağduriyetine neden olunmaktadır. Bu konuda, mevzuatımızdan bazı örneklerle konuya ışık tutmak istiyorum.

Bir temel ceza ertelendiğinde, bu cezaya bağlı her türlü feri cezalar, kanuni neticeler ve hak yoksunluklarının erteleneceği mevzuatımızın gereğidir. Türk Ceza kanununu 91 maddesi; mahkeme kararında hilafı tasrih edilmedikçe feri cezalar hakkında da tatbik olunur hükmü getirilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin (1) kararında, temel cezaya bağlı hak yoksunlukları yaratan yasaklamaların, erteleme kanunuyla beraber erteleneceğine karar vermiştir. Dolayısıyla özel kanunlarda örneğin 657, 399 sayılı KHK' de kişilerin kamu hizmetinde görev alma haklarını etkileyen kanuni yasaklamalar bu erteleme süresince hak kısıtlaması yaratıcı bir işleme konu olamazlar. (Diğer bazı ilgili kanunlar 2820, 2839, dernekler kanunu, vakıflar kanunu v.s.) Bu nedenle de hak kısıtlayıcı işleme hukuki dayanak gösterilemezler.

Yine Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararında; (2) "...Sonuç: Ertelenmiş bulunan bir mahkumiyet hükmü nedeniyle, 657 sayılı kanunun 48/A-5 ve 98/b maddeleri uyarınca devlet memurunun görevine son verilemeyeceğine ilişkin ve içtihadın Danıştay 5 Dairesinin 20/4/1989 gün ve 1987/2477 E, 1989/698 K sayılı ve 3/5/1989 gün 1988/1903 E, 1989/777 K sayılı kararları doğrultusunda birleştirilmesine 15/11/1990 gününde birinci toplantıda üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar verildi." şeklinde karar vermiştir. İçtihadı birleştirme kararları bütün yargı kurumlarını bağladığı gibi bütün idari makamları da bağlayıcı, kanun gücünde kararlardır. Buna göre, erteleme sonucu bir memurun görevine son verilememektedir.

Danıştay da bir çok kararında;(3) tecile liyakat gösterilen kişinin ıslaha karine olacağını ve deneme süresi dolmadan kişiyi memuriyetten mahrum etmenin yasanın amacına aykırı düşeceği ve tecilin yalnız ceza kanununda değil diğer kanunlardaki ehliyetsizlikleri de etkileyecek kapsamda uygulanması gerektiği yolunda kararlar vermiştir.

Cumhurbaşkanlığı (4) 4779 sayılı kanunun 3 ocak 2003 tarihli geri gönderilme tezkeresinde; bu tip ertelemelerin geçici hak yoksunluklarına da uygulanacağını belirterek, "...incelenen 4779 sayılı yasayla getirilen fıkralar uyarınca, üç yıldan fazla ağır hapis cezasına hükümlülüğün yasal sonucu olarak mahkumiyete eklenen geçici veya sürekli kamu hizmetlerinden yasaklanma cezaları, mahkeme kararına gerek olmadan 1. madde kapsamına giren suçtan yeniden mahkum olmama dışında iyi hal gösterme koşulu aranmadan ve infazdan itibaren belli bir sürenin geçmesine gerek görülmeden kendiliğinden ortadan kalkmaktadır." değerlendirmesini yapmıştır.

TCK m.95 de düzenlenen mahkeme kararıyla erteleme yerine, TBMM' si bir kanunla erteleme kararı vermiştir. Bu erteleme bir af niteliğinde de değildir. Nitekim TBMM Adalet komisyonu (5), bu tip erteleme kanunlarının, genel veya özel nitelikli bir af kanunu olmadığına karar vermiştir.

Dolayısıyla bir af hali yoktur. Kendine özgü bir erteleme kararı vardır. 399 sayılı KHK bahsedilen " şartlardan birinin sonradan kaybedilmesi" koşulu, kanuni neticeleri açısından hukuken oluşmamıştır. Mahkumiyet var olmakla beraber, sonuçları itibariyle uygulanamaz haldedir. Yani erteleme süresi kadar askı hali söz konusudur.

4616 sayılı kanunun Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine 4758 sayılı kanunla, ayrıca 4809 sayılı kanunla 4454 sayılı kanununda değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliklerin amacı, suçları ertelenen kişilerin diğer kanuni haklarının, hak yoksunluğu yaratan kısıtlamaların ortadan kaldırılacağına ilişkindir. Buna göre temel cezası ertelenen kişilerin her türlü kamu haklarının da ertelenmiş sayılacağı yönündedir.

Yine 4809 sayılı kanunun 1 maddesinde de "...yeniden mahkum edilmeksizin geçirdikleri takdirde mahkumiyet vaki olmamış sayılır. Bu madde uyarınca mahkumiyeti vaki olmamış sayılanların hakları üzerindeki yasaklamalarda kendiliğinden kalkar" amir hükmünü getirmiştir. Bu hüküm 6 şubat 2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, görüleceği üzere temel cezaya nedeniyle ortaya çıkan hak kısıtlamaları, kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Bu durumda kamu hizmetlerindeki göreve son verme işlemlerinin de ortadan kaldırılması gerekir. Bu kanun hükmü ile 657 ve 399 sayılı KHK' ye dayanılarak verilen göreve son verme işlemlerinin hukuki dayanağı kalmamıştır.

Yukarıdaki anlatıldığı üzere; mahkumiyeti nedeniyle 657 sayılı kanun veya 399 sayılı KHK kapsamında çalışanlardan sözleşmeleri fesih edilenler, dernek, vakıf veya siyasi partüi üyeliği kayıdı silinenler, mahalli veya milletvekili seçimlerinde seçilme hakkı engellenenler, pasaport, ehliyet v.b. kimlik alamayanların, haklarının iade edilmesi gerekir. Aksi uygulama TCK m.91 hükmüne, Erteleme kanunlarına, Cumhurbaşkanının yorumuna, TBMM' nin amacına, Anayasa Mahkemesi kararına ve Danıştay İÇBK 'na aykırı olacaktır.

Av. Hacı Ali Özhan
(1) Anayasa Mahkemesi 19 temmuz 2001 tarihli 2001/3 numaralı kararı
(2) Danıştay İÇBK 1990/2 E, 1990/2 K numaralı kararı
(3) D.5 D. 8 şubat 1989 tarih 87/2477 E, 89/698 Kararı
(4) Cumhurbaşkanlığının 4779 sayılı kanunun 3 ocak 2003 tarihli geri gönderilme tezkeresi
(5) TBMM Adalet Komisyonu Esas :1/432 24/1/2003 tarihli 12 nolu kararı

Bu makale...........tarihinde yayımlanmıştır.

  İnsan Hakları Mahkemesi   Any.Mah   Danıştay   Yargı   Baro   Araştırmalar   Makaleler  
ana sayfa / main page

   hacialiozhan@hotmail.com    hacialiozhan@mynet.com    hacialiozhan2000@yahoo.com