HacıAlinin websitesi ![]() |
hacı ali özhan english site içindekiler |
DEHAP KARARI
DEHAP kararı nedeniyle seçimlerin hukuki durumu tartışılıyor. Konu siyaset alanını ilgilendirmekle beraber hukukidir ve hukuk kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Yapılan yorumların bazıları AK Parti karşıtlığı üzerine kurgulanmakta, bazıları yeni bir seçimle partilerin şansını denemek kaygısıyla yapılmaktadır. Hukukçu olmayan yazarlarca da konunun özelliği, niteliği anlaşılamadığından konuya ilgisiz yorumlar yapılarak tartışma iyice karıştırılmaktadır.
DEHAP oylarının geçersiz sayılarak DYP ye barajı geçirip 66 milletvekili olacağı yorumları ise, açıkça parti çıkarı ve TBMM dengesini değiştirmek kaygısıyla ileri sürülmüş görüşler olup hukuki bir değeri yoktur. Hukukçular konuya kanuni gerekler açısından yaklaşmak zorundadır. Ancak siyaset adamı sıfatıyla siyasi açıdan da yaklaşılabilir kuşkusuz. Bu açıdan bakıldığında da seçimlerin iptali seçeneğinin ülke yararına olmayacağı anlaşılıyor. TBMM deki oluşumu değiştirecek toplumsal olgular da bir değişiklik olmadı. 3 kasım 2002 koşullarıyla benzer aynı siyaset ortamında yeniden bir seçim farklı sonuçlar doğurmayacaktır. Zaten AK Parti yeni bir seçimden de siyaseten çekinmemektedir. Halkta da yeni bir seçim heyecanı yoktur. Bu koşullarda yapılacak yeni bir seçim tekrar olmaktan öteye gitmeyecektir.
Konuya hukuki açıdan bakıldığın da, Başsavcılık 3 kasım seçimlerinden önce DEHAP'ın seçimlere girme yeterliliği bulunmadığından seçimlere sokulmamasını istemiş, YSK, oy pusulalarının basıldığı ve dağıtımının yapıldığını gerekçe göstererek talebi reddetmiştir. Bir partinin seçime girme yeterliliği bulunup bulunmadığını tespit yetkisi Yargıtay Başsavcılığınındır. Zaten YSK, Başsavcılıktan seçime girme yeterliliği olan partilerin isimlerini istemekte ve isimleri gelen partileri seçime sokmaktadır. Yani bir partinin seçilme yeterliliğini tespit yetkisi Başsavcılığa aittir. Bu işlem Başsavcılığın idari nitelikte bir kararıdır. YSK' nın yeterlilik tespiti yapma yetkisi yoktur. Başsavcılığın bu yetkisi YSK'yı bağlayıcıdır. Dolayısıyla YSK Başsavcılığın talebi yönünde karar vermesi gerekirken, hukuki olmayan bir gerekçeyle red kararı vermiştir.
Hukuken yanlış olsa da verilmiş bu karar kesindir. Uyuşmazlık böylece şeklen sonuçlanmıştır. Seçim kendine özgü bir usul hukuku alanıdır, nitekim şekil kuralları çok ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Aksi halde seçimlerin sürekli tartışılması önlenemez. Dolayısıyla kazanılmış haklar söz konusudur. Kamu düzeni açısından buna gerek vardır. İdarenin kendi kusurundan kaynaklanan sonuçlara katlanması, hukuki güvenlik açısından zorunludur.
DEHAP'ın yaptığı işlemlerin suç olması ve gelinen nokta da Yargıtay'ın kararı, YSK' yı doğrudan ilgilendirmez. YSK yı işin niteliği itibariyle bağlamaz., çünkü cezai işlem ile seçim hukuku ayrı iki konudur. Bir şey suç olabilir ancak bu hukukta veya idari işlemde yaptırımsız olabilir. Suç olmasaydı, Yargıtay süreci yaşanmasaydı ne olacaktı.! Bir suçun oluşumundaki unsurlar ile hukuk alanındaki bir işlemin unsurları farklıdır. Bu nedenle sanıklar beraat etmiş olsalardı dahi bu karar seçim hukuku işlemini bağlayıcı değildir.Olayımız da seçmen düzeyinde bir usulsüzlük yoktur. DEHAP oyları usule uygun verilmiş geçerli oylardır. DEHAP oylarının geçersiz sayılması fikri, kanımca tartışmaya bile gerek görülmeyecek bir öneridir. Adaylar veya partiler düzeyindeki bir usulsüzlük seçimlerin iptali sonucunu doğurmaz. Ancak usulsüzlük sonucu milletvekili seçilmiş vekilin mazbatasının iptalinden söz edilebilir. YSK, tam kanunsuzluk hali denilen, adayların seçimden önceki zamanda seçilme yeterliliği kaybettiğini anladığında, milletvekilliği mazbatasını iptal etmektedir.
Belirtmek gerekir ki, HADEP hakkında Anayasa Mahkemesinde kapatma davası var olduğu için DEHAP seçime girmiştir. Yüzde 6 gibi oy oranı olan bir kitlenin Avrupa Birliği süreci arifesinde seçimlere sokulmamasının ülkeye ve demokrasimize vereceği kaybı tahmin etmek zor olmayacaktır. Bu olay %10 ülke barajı ile seçim için örgütlenme oranının düşürülmesi gerektiğini göstermiştir. Yine partilerin ittifak yapabilmesi, tek listede müşterek isim gösterebilmesi, bazı seçim bölgelerinde birlikte hareket edebilmeleri de bir ihtiyaç olarak gözükmektedir. AK Parti demokrasinin en iyi işleyebileceği bir seçim kanunu ve partiler kanununu çıkararak bu alanda da reform yapmalıdır.
Hacı Ali Özhan
Bu makale vakit gazetesinde 4 ekim 2003 tarihinde yayımlanmıştır.
DEHAP'LI SEÇİMLER
DEHAP hakkında Yargıtay'ın vereceği karar nedeniyle, seçimlerin hukuki durumu tartışılıyor. Konu siyaset alanını ilgilendirmekle beraber hukukidir ve hukuk kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Yapılan yorumların bazıları AK Parti karşıtlığı üzerine kurgulanmakta, bazıları yeni bir seçimle partilerin şansını denemek kaygısıyla yapılan politik değerlendirmeler. Hukukçu olmayan yazarlarca da konunun özelliği, niteliği anlaşılamadığından konuya ilgisiz yorumlar yapılmaktadır. DEHAP oylarının geçersiz sayılarak DYP ye barajı geçirip 66 milletvekili olacağı yorumları ise, açıkça parti çıkarı ve TBMM dengesini değiştirmek kaygısıyla ileri sürülmüş görüşler olup hukuki bir değeri yoktur. Hukukçular konuya kanuni gerekler açısından yaklaşmak zorundadır.
Ancak siyaset adamı sıfatıyla siyasi açıdan da yaklaşılabilir kuşkusuz. Bu açıdan bakıldığında da seçimlerin iptali seçeneğinin ülke yararına olmayacağı anlaşılıyor. TBMM deki oluşumu değiştirecek siyaset olgularında bir değişiklik olmadı. 3 kasım 2002 koşullarıyla benzer aynı siyaset ortamında yeniden bir seçim farklı sonuçlar doğurmayacaktır. Zaten AK Parti yeni bir seçimden de siyaseten çekinmemektedir. Halkta da yeni bir seçim heyecanı yoktur. Bu koşullarda yapılacak yeni bir seçim tekrar olmaktan öteye gitmeyecektir. Yine belirtmek gerekir ki, HADEP hakkında Anayasa Mahkemesinde kapatma davası var olduğu için DEHAP seçime girmiştir. Yüzde 6 gibi oy oranı olan bir kitlenin Avrupa Birliği süreci arifesinde seçimlere sokulmamasının ülkeye ve demokrasimize vereceği kaybı tahmin etmek zor olmayacaktır.
Konuya hukuki açıdan bakıldığın da, Başsavcılık 3 kasım seçimlerinden önce DEHAP'ın seçimlere girme yeterliliği bulunmadığından seçimlere sokulmamasını istemiş, YSK' da bunun üzerine hiç de hukuki olmayan gerekçeyle oy pusulalarının basıldığı ve dağıtımının yapıldığını gerekçe göstererek talebi reddetmiştir. Bir partinin seçime girme yeterliliği bulunup bulunmadığını tespit yetkisi Yargıtay Başsavcılığınındır. Zaten YSK, Başsavcılıktan seçime girme yeterliliği olan partilerin isimlerini istemekte ve isimleri gelen partileri seçime sokmaktadır. Yani bir partinin seçilme yeterliliğini tespit yetkisi Başsavcılığa aittir. (SPK m.10) YSK' nın yeterlilik tespiti yapma yetkisi yoktur. Başsavcılığın bu yetkisi YSK'yı bağlayıcıdır. Dolayısıyla YSK Başsavcılığın talebi yönünde karar vermesi gerekirken, hukuki olmayan bir gerekçeyle red kararı vermiştir.
Hukuken yanlış olsa da verilmiş bu karar kesindir. Uyuşmazlık böylece şeklen sonuçlanmıştır. Bu karara itiraz edilemeyeceği anayasada belirtilmiştir. Ancak bu konuyla doğrudan ilgili olmamakla beraber, yeri gelmişken şu görüşümü tekraren belirtmek isterim ki, YSK hukuki bir merci değil idari bir mercidir. YSK üyeleri hakim sınıfından olması o kurulun Yargı merci olması için yetmez. Yargılama usulü ve uyuşmazlıkları çözüm niteliği yargı mercii sayılmak için şarttır. Hatta Sayıştay'ın dahi yargı mercii olup olmadığı anayasanın gerekçesinde tartışılmıştır. Yine Hakimler ve Savcılar Kurulu üyeleri de hakim savcı sınıfından olmasına karşın bu kurulda idari bir kuruldur.Bu nedenle anayasada belirtilen kararların kesinliği kuralı idari kesinlik anlamında görülmelidir. Anayasanın gerekçesi bu görüşe uygun olmamakla beraber, bu anlatımdan YSK kararları aleyhine idari yargıda dava açılabilir sonucu ortaya çıkmaktadır.
DEHAP'ın yaptığı işlemlerin suç olması ve gelinen nokta da Yargıtay'ın kararı, YSK' yı doğrudan ilgilendirmez. YSK yı işin niteliği itibariyle bağlamaz., çünkü cezai işlem ile seçim hukuku ayrı iki konudur. Bir şey suç olabilir ancak bu hukukta veya idari işlemde yaptırımsız olabilir. Suç olmasaydı Yargıtay süreci yaşanmasaydı ne olacaktı.! Konunun birbirini etkilemeyecek farklı yönleri olduğu düşünülmelidir. Bir suçun oluşumundaki unsurlar ile hukuk alanındaki bir işlemin unsurları farklıdır. Bu nedenle sanıklar beraat etmiş olsalardı dahi bu karar seçim hukuku işlemini bağlayıcı değildir.
Yine seçim kendine özgü bir usul hukuku alanıdır, nitekim şekil kuralları çok ayrıntılı olarak tarihler verilerek belirtilmiştir. Aksi halde seçimlerin sürekli tartışılması önlenemez. Dolayısıyla kazanılmış haklar söz konusudur. Kamu düzeni açısından buna gerek vardır. İdarenin kendi kusurundan kaynaklanan sonuçlara katlanması, hukuki güvenlik açısından gereklidir.
DEHAP oylarının geçersiz sayılması önerisi kanımca hukuki tartışmaya gerek olmayacak kadar kanuna aykırıdır. Anayasa Komisyonu sözcüsü Kahramanmaraş milletvekili sn. Mehmet Ali Bulut'un DEHAP oylarının geçersiz sayılması halinde, iki milyon DEHAP seçmeninin mahkemelerde dava açabileceği hatta AİHM' de dava açabilecekleri yorumunu üzerinde düşünülmelidir. Seçimlerin yenilenmesi gibi bir karar verilmesi için, söz konusu usulsüzlüğün seçim sonuçlarını değiştirmeye yetecek önemde olması gerekir. Ayrıca bu usulsüzlüğün adaylar veya partiler açısından değil bizzat seçmenler düzeyinde olması gerekir.Olayımız da seçmen düzeyinde bir usulsüzlük yoktur. DEHAP oyları usule uygun verilmiş geçerli oylardır. Adaylar veya partiler düzeyindeki sorun seçimlerin iptalini sonucunu doğurmaz. Ancak usulsüzlük sonucu milletvekili seçilmiş olsaydı vekillik mazbatasının iptalinden söz edilebilir. YSK, tam kanunsuzluk hali denilen adayların seçimden önceki zamanda seçilme yeterliliği kaybettiğini anladığında milletvekilliği mazbatasını iptal etmektedir. Olayımızda böyle bir durumda söz konusu değildir.
Ayrıca yeri gelmişken son olarak belirtmek isterim ki, kanundaki seçime girme yeterliliği olan, yarı oranındaki ilde örgütlenmiş olmak ---ki bir ilde örgütlenmiş olmak içinde 1/3 ilçesinde örgütlenmiş olmak gereklidir--- koşulunun yeniden ayarlanması ihtiyacı görülmüştür. Bu kadar yüksek bir engeli aşabilmek ciddi bir külfet gerektiriyor. Siyaset yarışında bu kadar ağır koşullar gerekli değildir. Aslında DEHAP' ın yaptığını, bir çok partinin yaptığını söylemekte mümkün. Gerçek bir inceleme yapılsa seçime girecek parti sayısı 6' yı geçmeyecektir. Vazgeçilmez saydığımız partilerimize seçimler de eşit şans vermeliyiz ki, demokrasiler için gerekli olan çoğulculuğu sağlamış olalım. Bunun için örgütlenme il sınırı, ülke barajı olan %10 sınırının mutlaka aşağı çekilmesi gerekir. Böylece küçük partilerin TBMM de temsili sağlanarak sağlıklı demokrasiye ulaşmaya çalışılmış olunacaktır. İsteyen her partinin ülke genelinde veya istediği ilde seçime girmesi, partilerin birbiriyle ittifaklar yapabilmesi sağlanarak çoğulcu bir demokrasiye ulaşmaya çalışılmalıdır.
Hacı Ali Özhan
Bu makale zaman gazetesinde 30 eylül 2003 tarihinde yayımlanmıştır.
|