![]() |
KANUN TEKNİĞİ
AK Parti döneminde TBMM çok sayıda kanunu çıkarmaya başladı. Bir türlü çıkmıyor diyerek yakındığımız temel kanunlar, artık kolayca çıkıyor. Ancak geçmiş kanunlarda yapılan teknik hatalar, bu dönemde de devam ediyor.
Bazı kanunlar öylesine karışık ifade ediliyor ki, hukukçular bile adeta bulmaca çözer gibi yorumlamak zorunda kalıyor. Örneğin 2004 yılında değiştirilen Fikir ve Sanat eserleri kanununu kavrayan, anlayıp uyguluyan hukukçuyu bile zor bulursunuz. 2000 yılında çıkarılan af kanunun maddeleri, bentleri, fıkraları arapsaçı gibi karıştırılmıştır. Yüzbinlerce dosyayı ilgilendiren bu kanunun maddeleri arasındaki farkını, maddenin kapsamı ve tam içeriği bile, yıllarca mahkemelerde tartışma konusu olmuştur. Topluma kazandırma kanunu tam bir bilmece-bulmaca şeklinde hazırlanmıştır. Kanun tekniğine özellikle aykırı bir kanun yapılmak istense ancak bu kadar hazırlanabilir.
Yine temel kanunlardan ayrı olarak birde yürürlük kanunu çıkarılmaktadır. Medeni kanun, ceza kanunu, ceza muhakemeleri kanununda yakın tarihte böyle yapılmıştır. Eski kanun ile hükümlerinin uyumu ve bazı hallerin nasıl uygulanacağı düzenlenmektedir. Bu yürürlük kanunları genellikle 10 madde civarındadır. Yürürlük kanunları sonradan çıktığından tarih farkı nedeniyle uygulama sorunlarına neden olmaktadır Pratik olmayan alışılmış bu usulle TBMM, gereksiz yere meşgul edilmiş olmaktadır. Bu tür hükümler geçici nitelikte olduğundan, temel kanunun sonunda geçici maddeler şeklinde veya yürürlük maddesi içinde pekala düzenlenebilir. Zaten küçük çaplı kanunlarda böyle yapılmaktadır.
Yine bir mahkemenin kuruluş kanunu ile uygulama kanunu ayrı yapılmaktadır. Örneğin aile mahkelerinin kuruluş kanunu yanında, bu mahkemelerin görevde uygulayacakları hükümler Medeni kanun içinde bırakılmıştır.
Aynı kanunu değiştiren çok sayıdaki kanun değişiklikleri artık önemli sorun haline gelmiştir. Büyük çaplı kanunlarda neredeyse her yıl bir değişiklik yapılmaktadır. Bazen öyle ki aynı kanunun farklı maddelerini iki üç ay arayla değiştiren kanunlar çıkmaktadır. Uygulamada bunların takibi gerçekten güçlük göstermektedir. Bu ihtiyaç nedeniyle sn. Hasan Celal Güzel'in değişikliklerin, önceki kanun numarası üzerinde yapılma önerisini burada hatırlatmak isterim.
Diğer yandan büyük kanunlar ayrı kitap halinde gereksiz yere birleştirilmiştir. Eski medeni kanunda dört ayrı konu birlikte düzenlendiği için, yeni Medeni kanunda da birlikte düzenlenmiştir. Aile, Eşya, Miras, Kişi hukuku başlıklı bu konular, birbirinden bağımsız ortak hükümleri bulunmayan mahiyettedir.Ticaret kanunuda birbirinden bağımsız beş ayrı konuyu birlikte düzenlemiştir. Sigorta, kıymetli evrak, şirketler, deniz ticareti, ticari işletmeler başlıklı bu konuların birbiriyle ortak hükümleri yoktur. Kanun tekniği açısından birbirine yakın alanlar, ortak hükümler içerdiğinde birlikte düzenlenmelidir. Aksi halde bin maddelik dev bir kanunla muhtelif teknik sorunlar gereksiz yere neden olunmaktadır.
Ticaret kanununda bu günlerde değişiklik çalışmaları yapıldığı için belirtmek isterim ki, yeni kanun beş ayrı kanun şeklinde yapılmalıdır. Keza her bir bölüm içinde ithiyaçlara karşılık gelmediğinden uygulanmayan bölümler çıkarılmalıdır. Daha önce belirttiğim gibi örneğin kollektif ve komandit şirketler uygulamada tercih edilmemektedir. Limited şirketin yüzde bir oranında kalmıştır. Kanunun üçte birini kaplayan bu şirketlerin yürürlükten kaldırılması uygun olacaktır. Böylece limited ve anonim şirketlerin daha ayrıntılı düzenlenmesi imkanı doğacaktır. Keza Anonim şirket hükümlerinin "çok ortaklı şirketleri" kapsar şekilde genişletilmesi açık bir ihtiyaçtır. Çok ortaklı şirketlerin ayrı bir kanun halinde düzenlenmesi fikrimi saklı tutarak anonim şirketler mutlaka ayrıntılı düzenlenmelidir.
Hak ve özgürlüklerle ilgili herkesi ilgilendiren temel kanunların teknik hatalı çıkmaması gerekir. İhtiyaçlara karşılık gelecek pratik, gerçekci yöntemler reform diyebileceğimiz değişiklikler için gereklidir. AK Parti hukukta reform yapmaya adaysa alışılmış usuller yerine uygulamanın gerektirdiği farklı yöntemleri denemelidir.
Hacı Ali Özhan
Bu makale 30 mart 2005 tarihli vakit gazetesinde yayımlanmıştır.
hacialiozhan@yahoo.com