hacıalinin websitesi
yargı sayfası

ALENEN SUÇ

Eski ceza kanununda hakaret gibi düşünceye dayalı suçların alenen işlenmesi tabiri vardı. Aleniyet. suçun ikiden çok kişinin duymuş olması veya kamuya açık bir alanda işlenmiş olmasıdır.

Yeni ceza kanunu bu tür suçların bazılarının alenen işlenmesinde ayrıca ek ceza getirmiştir. (m.125, 299) Bu değişikliğin üzerinde hiç durulmadı, aslında durulmaya değer bir sıkıntı var. Şöyle ki; düşünceyi açıklayarak hakaret eylemi, iki kişi tarafından duyulmamışsa önceki kanun bunu cezalandırmıyordu. Çünkü suç alenen işlenmemiş kabul ediliyordu. Yeni kanun hakareti yalnız bir kişi duysa da cezalandırıyor hale gelmiştir. Üstelik ikinci kişi de duymuşsa cezayı artırmaktadır. Bir kişi ile iki kişi arasında bu ayrım yapılmışken iken, iki kişi ile on kişi arasında fark görülmemiştir. Yani üç yüz beş yüz kişinin huzurunda yapılan hakaret ile iki kişi huzurunda yapılan hakaret aynı miktarda cezalandırılmakta, ancak bir kişi ile iki kişi huzurunda yapılan hakaretin ceza miktarı değişmektedir. Madde bu yünüyle isabetli olmamıştır.

Basın yoluyla suç işlendiğinde, cezanın artırılması eski kanunda da vardı. Yeni kanun sanık lehine olarak bu artarımları biraz indirmişti. Basının hükümet nezdindeki girişimleri sonucu bu oranlar daha da azaltıldı, bazıları da tümden kaldırıldı. Kanun koyucu binlerce kişinin duyabileceği şekilde işlenmiş suçlarda indirim yapmayı tercih ettiğine göre, bir ile iki kişi arasında ki cezayı artırması bir çelişki olarak görülmelidir.

Eski kanunda yalnız bir kişinin duyduğu hakaretin suç görülmemesi isabetliydi. Çünkü bu tür suçlar kamu barışı sağlamak istenmiştir. Yapılan bir hakareti bir kişinin duyması toplum adına önemli bir tehlike değildir. İki kişi arasındaki geçen hakareti içeren konuşmayı suç saymak kamu düzenini bozucu olmaya yeterli olmayacaktır. Suçun basit halinde aranılan aleniyet unsurunu kaldıran bu maddeler, bu haliyle toplumda çok sayıda kişinin sanık yapabilir.

Üstelik yeni kanundaki bu düzenleme, düşünce özgürlüğünü genişletmek amacımızla da çelişecektir. Ayrıca hakaret suçlarının bazılarında bulunan aleniyet unsuru, yeni kanunda da aynen korunmuştur. (m.216, 301) Yargıtay ve mahkemelerin aleniyet kavramı, böylece ikiye bölünmüş hale gelmiştir. Bu konu uygulamada tartışmalı, tereddütlere neden olacaktır.

27 mayıs tarihli 5357 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, suçun basın yoluyla işlenmesi halinde cezayı artıran cümle çıkarılmıştır. (m.125) Bu halde ağırlaştırıcı unsur olarak yalnızca alenen işlenmesi muhafaza edilmiştir. Böylece suçun basit hali için bir kişinin duyması yeterli iken, iki kişinin duyması ile ceza artırılıyor, ancak binlerce kişinin duyması ile iki kişi arasında ki ayırım ortadan kaldırılmış oluyur.

Kamu düzenini sağlamak isteyen bir suçta böylesine dengesizlikler asıl amacı yok edici olacaktır. Bu kanun Cumhurbaşkanınca iade edildiği için yürürlüğe giremedi. Hükümet yetkilileri kanunun aynen iade edileceğini söylüyor. Kanunu değiştirirken yeni sorunlara neden olunmamalıdır. Kanunun geri iadesi fırsat olarak görülüp kanımca aynı şekliyle yeniden çıkarılmamalıdır. Zaten uygulama sorunları nedeniyle yakın zamanda değişiklik yapmak kaçınılmaz olacak. Küçük parça değişiklikler ile kanunu yamalı bohçaya çevirmek yerine, değişiklikleri topluca yapmak her yönden isabetli olacaktır.

Ayrıca özellikle değinmek isterim ki eski kanunda (m.125) elli - yüz kişilik gruplar bile anayasayı değiştirmekten mahkum olabiliyordu. Bu maddeye "elverişlilik unsuru" kesinlikle gerekliydi. Böylece yeni kanunda (m.302) isabetli olarak anayasayı zorla değiştirmeye yetecek miktar ve nitelikte elverişli bulunmak unsuru getirildi. Bu madde Abdullah Öcalan'a da uygulandığı için, Öcalan yeniden yargılanmasın düşüncesiyle, 5357 sayılı kanunla madde eski haline getirildi. Ancak bu değişiklik kanunu, iade edildiği için 1 haziran itibariyle "elverişlilik" unsuru yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla Öcalan'da dahil eski mahkumların yeniden yargılanma hakları doğmuştur. Öcalandan dolayı yapılan bu değişikliğin anlamı kalmamıştır. Bu nedenle 302 maddede ki eskiye dönüşü sağlayan değişiklik, kanundan mutlaka çıkarışmalıdır.

Hacı Ali Özhan

Bu makale 25 haziran 2005 tarihli vakit gazetesinde yayımlanmıştır.

anayasa mahkemesi     insan hakları mahkemesi    yargıtay    daniştay    baro      main page / ana sayfa
hacialiozhan@yahoo.com