Medeni' yet Kanunu Av. Hacı Ali Özhan Medeni Kanun'u tümden değiştiren tasarı Adalet Komisyonu'nda tartışmalı görüşmelerle devam ediyor. En önemli kanunlarımızdan birisi olan Medeni Kanun üzerinde farklı görüş!er olması normal görülmelidir. Ancak, yalnızca kadın-erkek eşitliği, mal bölüşümü konularını tartışarak konuyu kapamak veya bu uyuşmazlık üzerine diğer çalışmaları engelleyici tavırlar ve yorumlar doğru degildir. 1926 yılında yürürlüğe giren ve isviçre'den aldığımız Medeni Kanun, 170-240 maddeleri arasında eşlerin mal bölüşümünü düzenlemiştir. Bunun ancak 20 maddesi Türkiye'de uygulanmıştır. Mal birliği, mal ortaklığı bölümlerini içeren, 50 maddesi uygulamada görülmemiştir. Bunun nedeni, evlilik yaparken eşlerin mal birliği veya mal ortaklığı rejimini seçmemeleri halinde doğrudan mal ayrılığı rejimini seçmiş kabul edilmeleridir. Evlilik kurulurken eşler, boşanma halinde malları nasıl bölüşeceklerini konuşmadıklarından, otomatikman mal ayrılığı rejimi geçerli olmaktadır. Bu durum kadını gerçekten mağdur etmektedir.Evlilik birliği içinde edinilmiş mallarda, kadının da payı mutlaka olacağından, mal birliği rejimine tabi olması doğrudur. Eşler, evlilik anında sözleşme yapmamışlarsa (ki genellikle yapılmamaktadır) doğrudan mal birliğini kabul ettikleri farz olunmalıdır. Ancak, edinilmiş mallar değerlendirilirken çalışan kadın düşünülmüştür. Tasarıda ev hanımlığı yani ev işleri (bahçe, tarla işleri), çocuk bakımı gibi işler çalışma olarak değerlendirilmemiştir. İş hayatındaki kadın sayısı, ev hanımları yanında çok azdır. Özellikle de çalışmayan kadın, korunmaya muhtaçtır. Çalışan kadın bir anlamda kendini koruyabilir, ancak ev hanımı olan kadın, boşandığında babasının evine gitmekten başka çare bulamamaktadır. Bu nedenlerle, tasarı ev işçiliği, çocuk bakımı gibi emekleri de çalışma olarak değerlendirmeli ve malların bölüşümünde ölçü almalıdır. Mal rejiminde en önemli konu ev hanımları iken, ne yazık ki bu konuda yeterli tartışma yapılmamakta ve tasarıda da değerlendirilmemiştir. Bu eksiklik, tasarının çok önemli bir kusurudur.Medeni Kanun, 4 temel konuyu düzenliyor. Bunlar birbiriyle ilgili konular değildir. Örneğin eşya hukuku denilen, gayrimenkul mevzuatı, tapu sicili gibi konular, aile hukukuyla hiç ilgili değildir. Yine miras hukuku, kişiler hukukuyla birbirine yakın olmakla beraber aynı kanun içinde olmayı gerektirecek bütünlüğü yoktur. Bu nedenle Medeni Kanun'un 4 ayrı kanun olarak düzenlenmesini öneriyorum. Bu hem kanunen yapılmasını kolaylaştıracak hem de ileride değişiklik yapılmasını kolaylaştırabilecektir. Kanun tekniği açısından da böyle olması gerekir. Tasarı, büyük emeklerle hazırlanmıştır, ancak yapılacak kanun belki 50 yıl uygulanacaktır. Bu nedenle tasarının yeniden 4 kanun şeklinde düzenlenmesi doğrudur, komisyona naçizane öneriyorum.Yine A ile Hukuku dediğimiz alan, tek başına bir kanun olmayı gerektirecek büyüklük ve önemdedir. Nişanlanma evlenme, çocukların velayeti, nafaka, tazminat, malların bölüşümü, eşlerin birbirine karşı şahsi haklan, boşanma nedenleri ayrıntılı olarak düzenlenmeye muhtaçtır. Kanun boşluğu; kadını mağdur eden ve vicdanımızı sızlatan çok örneğe her avukat arkadaşımız tanık olmuştur. Konu uzmanlığı gerektirir boyut ve özellik taşımaktadır. Bu nedenle aile mahkemelerinin kurulması fikri hukukçular arasında genel kabul görmüştür. Medeni Kanun'un içinden aile kısmı ayrılarak, ailenin, korunması kanunu ismiyle, aile mahkemelerinin kurulmasını da kapsayan şekilde bir kanun çıkarılması gerçekten bir reform sayılır.Hacı Ali Özhan 29 nisan 2001 akit gazetesinde yayımlanmıştır.
|