![]() |
Adalet istiyorum, biraz...
hacıaliözhan
Mecliste yemin yaptırılmayarak, kanunsuz ve haksız dayatma ile milletvekilliği elinden alınmak istenen sayın Merve Kavakçı "Adalet istiyorum" diyor. Bir milletvekili hem de milletvekilliği haklarının elinden alınmak istenmesi konusunda adalet arıyor. Konu Anayasa düzeyinde derinliği olan, milli iradenin oluşumunu doğrudan belirleyen niteliktedir. Bu nedenle sayın Kavakçı' nın kişisel meselesi değil, demokrasi meselesidir.
Sayın Kavakçı olayı, hukuki olmaktan öteye tamamen siyasidir. Bir milletvekilinin türbanla Meclis Genel Kurulu'na girip yemin yapması ve görevine başlamasının engellenmek istenmesi üzerine "siyaseten" çıkarılmış bir sorundur. Kanuni hükümler ve usul kuralları uygulanmayarak daya
tma ile vekillik görevine başlaması engellenen sayın Kavakçı' nın ABD vatandaşı olduğu iddiasıyla siyaseten var olan sorun, Bakanlar Kurulu' nun vatandaşlıktan çıkarma işlemi ile Hukuki niteliğe büründürülmek istenmiştir. Hukuken de karışıklık çıkarılarak siyasi dayatma uzatılmaya çalışılmıştır.DGM savcılarından sayın Nuh Mete Yüksel’ in; bir kişi milletvekili olmasa dahi, ortada somut vakıa yokken, soruşturmanın niteliği gerektirmedikçe gece yarısı gözetim altına alınması hatalı uygulaması, sayın Kavakçı' ya da yapılmak istenmiş ve sıcak tartışmalara neden olmuştur. Sayın Ecevit' in ve sayın Adalet Bakanı Türk'ün yargıya müdahale sayılabilecek duyarlı tepkileri hatalı uygulamanın devamını önlemiştir. Keza, Meclis Başkanı sayın Akbulut' un "milletvekilidir"
içerikli yazısı ile soruşturma olduğu yerde durdurulmuştur. Yargıtay Başsavcısı sayın Vural Savaş ve Danıştay Başkanı sayın Erol Çırakman' ın yargıya müdahale edildiği görüşleri doğru olmakla beraber, davanın esasıyla ilgili sayın Çırakman' ın açıklamaları "ihsası rey" anlamında olacağından yerinde görülemez. Kişisel görüşlerini, başkanı olduğu mahkemede görülen bir dava hakkında açıklaması, hem ilgili daire üyelerini etkilemek, hem de temyiz halinde Genel Kurul üyelerini etkileyeceğinden açıklaması usule uygun değildir.Konuya hukuk içinde yaklaşarak çözmek zorundayız. Biz hukukçular böyle yaklaşabilmeliyiz. Çok tartışılmasına ve her şey söylenmesine rağmen kısaca sayın Kavakçı davası hakkında kanuni durumu ve görüşlerimi belirtmek istiyorum
.Sayın Kavakçı' nın milletvekilliği adaylığı kesinleşmiş ve yapılan seçimde de milletvekili seçilme yeterliliği göstermiş ve İstanbul Milletvekili olarak Resmi Gazete' de ilan edilmiştir
.Milletvekili seçilmeye engel elan hal, "tam kanunsuzluk hali" olarak nitelenen; se
çilme yaşının yasada öngörülenden küçük olduğu, okur-yazar olmadığı, seçilme yeterliliğini kaybettiren bir mahkumiyetinin bulunması ve Türk vatandaşı olmadığı hallerinde YSK, süreye bakmaksızın seçim sonuçları kesinleşse, milletvekili görevine yemin yapılarak başlansa dahi "secilme tutanağını" iptal edebilmektedir. Yani seçimden sonra dahi seçim konularıyla ilgili, seçilme yeterliliğiyle ilgili konulur da YSK görev ve yetkili olup kararları kesindir. YSK, Merve Kavakçı' nın milletvekili olduğuna ilişkin kararı ilan etmiş ve TBMM’ ye bildirmiştir.Dolayısıyla milletvekili sıfatını kazanmıştır. Ancak Anayasa' ya göre vekillik görevine başlayabilmesi için "yemin" yapması şarttır. Bu yemin kendisine yaptırılmadığı için milletvekilliği görevine başlayamamaktadır. Yani milletvekili sıfatı olmasına rağmen vekillik görevini yapamaz durumdadır. Sayın Kavakçı görevine başlayabilmesi, için yemin yapma girişiminde bulunmamakta, olası tepkilerden çekinerek haksız, hukuksuz dayatmaya boyun eğmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Bakanlar Kurulu, kanunun kendilerine verdiği "vatandaşlıktan kaybettirme" yetkilerini kanımca "kötüye kullanarak" sayın Kavakçı' yı vatandaşlıktan çıkarmışlardır. Bu kararın Resmi Gazete' de yayımlandığı tarihten sonra sayın Kavakçı Türk vatandaşı değildir. Kanımca bir milletvekilinin vatandaşlıktan çıkarılması işlemi yapılamaz. Anayasa' nın verdiği dokunulmazlık kavramının niteliği bunu gerektirir. Aksi halde yürütme organının yasama organının bir üyesinin söz, oy, eylemlerine müdahalesi yolu açılmış olur ki, bunun demokrasiyle, kuvvetler ayrılığıyla bağdaşır olduğu iddia edilemez. Anayasa' da bir milletvekilinin tutuklanamayacağı, mahkum olsa dahi cezasını çekmek işlemi milletvekilliğinin sonuna bırakılmasına ilişkin Anayasa hükmü ile milletvekilliği hakkı üstün tutularak korunmak istenmiştir. Bakanlar Kurulu' nun kararı "dokunulmazlık" nedeniyle kanımca yok hükmündedir. Geçerli olduğu kabul edilse dahi vatandaşlıktan çıkarma işlemi milletvekilliğinin sonuna bırakılmalıdır.Diğer yandan, seçildikten sonra vatandaşlıktan çıkarıldığı için, bu hal seçim dönemi ve seçim konusuyla ilgili değildir. Nitekim YSK da böyle yorumlayarak kendilerini görevli görmemişlerdir. İdari işlemler karar verildiği tarihte hüküm ifade; edeceğinden, geçmişe yürüyemez.
Dolayısıyla seçilme tarihine kadar "engel hal" yoktur. Yabancı vatandaş olarak milletvekilliği yapılmasına engel Anayasa, kanun hükmü olmamakla beraber, yabancı vatandaş olarak milletvekili yapılabileceğine ilişkin görüşü doğrulayan, destekleyen açık Anayasa ve kanun hükümleri de vardır.Sayın Akbulut' un Danıştay'daki davanın sonucunun bekleneceği açıklamaları hukuki değil, siyasi kaygılarla sorunu ertelemeye yöneliktir. Milletvekilliği sıfatı, ancak Meclis Genel Kurulunun vereceği kararla düşürülebilir. Kaldı ki sayın Kavakçı evlenerek, yeniden Türk vatandaşı olmuştur. Vatandaşlık kanununa göre, evlenme anında (kadınlara özgüdür) Türk vatandaşı olmak isteğinin evlendirme memuruna bildirilmesi anında Türk vatandaşlığı kazanılmıştır.
Sorun, yabancı vatandaşın vekillik yapamayacağı ise, vatandaşlık yeniden kazanılmıştır. Şu an sayın Kavakçı, Türk vatandaşı bir milletvekilidir. Danıştay'daki dava milletvekilliğini hiçbir durumda etkilemez. Davayı kazandığında Bakanlar Kurulu karan iptal edilmiş olacağından, çıkarma işlemi hukuken kaldırılmış olacak ve hiç vatandaşlıktan çıkarılmamış duruma dönecektir. Bu hal tek başına milletvekilliğini olumlu veya olumsuz etkilemez. Kaldı ki bu dava, yaklaşık 2 yıl zaman alabilecektir. Bu süre sonuna kadar beklenilmesi, sayın Kavakçı' nın mağduriyetini artıracağı gibi, demokrasiyi ve milli iradeyi zedeleyecektir.
DSP'nin kanunsuz dayatması sonucu bir milletvekili, diğer partilerin de bilinçli olarak sahip çıkmaması sonucu hak arıyor. Hem de milletvekili haklarını. Ben de vekilime biraz vicdan, biraz adalet istiyorum.
3 kasım 1999 akit gazetesinde yayımlanmıştır.
Hacı Ali Özhan