Yurtdışındaki vatandaşların bulundukları ülkede oy kullanabilmeleri 1987 yılında kanunla tanınmış, 1995 yılında anayasa eklenerek anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. 1995 yılında çıkarılan kanunla; Yüksek Seçim Kurulunun gerekli gördüğü hallerde Dışişleri Bakanlığı personelini görevlendirmesi ve kararların Dışişleri Bakanlığınca uygulanacağı belirtilmiştir. Yine Seçimlerin yurtdışında gerçekleştirilmesi için fiili veya hukuki engel veya sair zorunlu haller gerektirdiğinde, YSK' nın gümrük kapılarında oy kullanmaya karar verebileceğine amirdir.
Mevzuat böyle olmasına karşın, aradan 7 yıl geçmesine karşın hala YSK tarafından uygulanabilir tedbirler alınmadığından, yurtdışındaki seçmenler ancak gümrük kapılarında oy kullanabilmektedirler. 1995, 1999 seçimlerinde görüldüğü üzere yaklaşık 100 bin vatandaş gümrük kapılarına gelerek oy kullanmaktadır. Değişik ülkelerde bulunan 2,5 milyon Türk seçmenin, bulundukları ülkelerden Türkiye sınırına gelerek oy kullanması, zahmetli emek, mesai ve mali külfet getireceğinden katılımın çok düşük olması normaldir. Nitekim 3 kasım seçimlerinde de ancak 100 bin civarında seçmenin oy kullanabileceği rahatlıkla tahmin edilebilir.
Anayasal hakkın kullanımını zorlaştıran, sınırlayan bu halin anayasaya aykırı olduğu da açıktır. Nitekim 1995 yılında kanun yapılırken, komisyon ve meclis genel kurulunda, yurtdışındaki vatandaşların oy kullanma haklarını düzenleyen bir kanun yapılmadan seçimlere gidilmesinin anayasaya aykırı olacağı belirtilmiştir. Anayasa Komisyonunda uygulanabilir somut bir kanun maddesi hazırlanmış, genel kurulda da madde, kısmen kabul edilmiştir.
Mevcut maddenin yeterli şekilde oy kullanmayı sağlayıcı olmadığına ilişkin 1995 yılında açılan davada, Anayasa Mahkemesi; "...oy kullanmayı güçleştirme, sınırlama, kimi koşullara bağlama, az yada tümüyle olanaksız kılarak yoksun bırakma, hukuksallıkla asla bağdaşmaz. Devletin yurt içindekilerin olduğu kadar, yurt dışındakilerin de oy verme haklarını kullanmaları için gereken çalışmaları yapması kaçınılmaz bir görevdir." gerekçesiyle maddenin yetersiz olsa da, uygulanabilir hükümler içerdiğini belirtmiştir.
Maddeyi yetersiz ve eksik bularak, karara muhalefet eden sn. Ahmet Necdet Sezer; "...yurtdışındaki vatandaşların oy kullanmaları anayasal bir hak olarak düzenlenmiştir. Ne var ki anayasada yurtdışındaki vatandaşların oy kullanabilme amacıyla uygulanabilir tedbirlerin yasa ile alınması gerektiği belirtilmesine karşın, geçici 2. maddede bu konuda hiçbir tedbir öngörülmemiş böylece düzenleme yetkisi Yüksek Seçim Kuruluna devredilmiş, diğer yönden yurtdışındaki vatandaşların bulundukları yerlerde oy kullanmaları konusunda bir engelin bulunması durumunda yasanın gümrük kapılarında oy vermeye ilişkin maddesinin uygulanacağı belirtilerek oy verme hakkı sınırlandırılmıştır. Bu nedenlerle, geçici 2. maddenin kalan bölümünde Anayasanın 7 ve 67 maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali gerekir." değerlendirmesi yapılmıştır.
Bazı ülkelerin uyguladığı, mektupla oy verme, kendilerine gönderilen oy pusulalarını büyükelçiliklere teslim etme, doğrudan Büyükelçiliklerde oy kullanma, vekaletname ile oy kullanma gibi yöntemlerin Türk seçmenine uygun olanları pekala tercih edilebilir. Ayrıca, Büyükelçiliklerde yapılacak oy verme işlemleri seçim olmayıp, vatandaşlık işlemi olarak nitelenebileceğinden hukuki engellerde aşılabilir. Kaldı ki devletlerin büyük çoğunluğu bu konuda hukuki ve fili zorlukta çıkarmamaktadır.
Gümrük kapılarında oy verme işlemi, Türkiye sınırları içinde yapıldığından, aslında yurtdışında bulunan vatandaşların oy verme işlemi olarak da görülemez. 1999 seçimlerine 8 ay önceden karar verildiğinden, yeterli zaman ve imkanın varlığına karşın, YDP ve Hasan Celal Güzel' in yurtdışındaki seçmenlerin oy haklarını bulundukları ülkede kullanmaları için gerekli kararların alınması talebi reddedilmiştir.
%7 gibi önemsenecek bir seçmen kitlesinin Mecliste temsil edilememesi, milli iradenin eksik oluşumu, egemenliği ciddi anlamda zedeleyeceği açıktır. Keza yurtdışında bulunan ve yerel sorunları yaşayarak bilen seçmenler içinden çıkabilecek adaylardan 25-30 milletvekilinin TBMM' ne girememesi de ayrı bir kayıptır.
YSK' da konuya uygun yeterli düzenleme yapmaktan kaçınmaktadır.TBMM si yıllara rağmen böylesine önemli bir seçmenin anayasal hakkını yeterli şekilde düzenlemeyerek ve hatta sınırlayarak anayasaya aykırılık oluşturmaktadır. Seçim kanun değişikliğinin gündeme geldiği bu günlerde, bu konuda yeterli ve anayasaya uygun bir düzenlemenin yapılması gereklidir.
Av. Hacı Ali Özhan