Meclis Adalet komisyonunu Ceza Kanunu tasarısını görüşmeye başlıyor. Adalet Bakanlığının sunduğu taslak üzerinde, uzunca bir süre çalışan Alt komisyon bazı değişiklik yaptı. Bu değişikliklerle beraber tasarıya son şeklini komisyon verecek. Daha öncede yazmış olmama rağmen, konunun güncelliği ve önemine binaen bazı değişiklik önerilerimi sunmak istiyorum.
Ceza hükmü veren maddelerde cezaların alt ve üst sınırı bulunmaktadır. Alt sınırın üç katı, 5 katı oranında üst ceza sınırı yöntem tercih edilmiştir. Mahkemeler genellikle alt sınırı uygulamaktadır. Ancak misli misline farklı bu ceza miktarları altında yargılanmak sanık için psikolojik bir baskı oluşturmaktadır. Alt ceza sınırının varlığı aslında yeterlidir. Çünkü ağırlaştırıcı hal ayrıca madde de veya müşterek hükümlerde zaten belirtilmiştir. Diğer yandan hakime bu derece büyük yetki vermek ceza hukukunda doğru bir usul değildir. Keza ceza maddelerinden bir cümle azaltarak kanunda sadelikte sağlanmış olacaktır. Ayrıca gereksiz yere muhtemel karışıklıklara neden olduğu da bilinmektedir. Bu nedenlerle ceza maddeleri için bir temel ceza belirlemeli, alt ve üst sınırı kaldırılmalıdır.
Ceza maddeleri sonunda "miktardan ... miktara kadar para cezası verilir" denmektedir. Bu rakamlar kanun yapılırken geçerli olan değere göre tespit edildiğinden sürekli aynı miktar olarak kalmakta, uzun yıllar sonra çıkarılan artıran kanunlarla güncellenmesi sağlanmaktadır. Para cezasını düzenleyen maddelerde para cezası miktarını belirten cümlenin yerine yalnızca "para cezası verilir" denilmekle yetinilebilir. Kanundaki bütün para cezalarını kapsar şekilde müşterek bir madde ile, 1. dereceden, 2. dereceden şeklinde para cezası kademelendirilebilir. Böylece kanunun lafzından tasarruf edilmiş olunacak, hem de güncellik, kanunda sadelik ve kolaylık sağlanmış olunacaktır.
Hapis cezalarımız genellikle 1 ay, 3 ay, 6 ay, 1 yıl, 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl gibi düz rakamlar ile belirlenmiştir. Kamu düzeni ceza miktarı büyütülerek değil, sosyolojik ve felsefi açıdan, adil ve makul suç politikası ile sağlanmış olacaktır. Hatta bazen fazla ceza ile suçlu, kazanmak yerine kaybedilerek suç alışkanlığına itilmiş olunacaktır. Ceza miktarı tayin edilirken ciddi ve boyutlu analizlere ihtiyaç vardır. Kanun bu analizleri yapmayıp adeta matematik kolaylık açısından düz rakamları tayin etmiştir. Bu nedenle 2 ay, 4 ay, 5 ay, 7 ay, 8 ay, 9 ay gibi ceza miktarları yaygınlaştırılmalıdır. 1, 3, 5, 10 yıllık ceza miktarları yeniden değerlendirmeye tabi tutularak hapis cezalarında "ay" kullanımını artırmalı, bu duyarlılıkla günleri hesap etmeliyiz
Suçtan zarar gören mağdurun sanığı affetmesi, ceza almasını istememesi, şikayetinden vazgeçmesi gibi koşullar halinde, hapis cezasının indirilmesi benimsenmelidir. Keza suçta pişmanlık halinde ceza indirimi "şartlı" olarak sağlanmalıdır. Sanığın bir kez işlediği ve gerçekten pişman olduğu durumlarda ceza indirimi ile suçlunun topluma kazandırılması ve ıslahı mümkündür. Pişmanlık hali, suçlunun davranışını belirleyeceğinden kamu düzeni açısından da önemlidir. Bu nedenle pişmanlık kavramına "hukuki değer" vermek gerekir.
Para cezasını ödeyemeyen veya ödemek istemeyenler için, kamu kurumunda çalışma hakkı verilmelidir. Son yıllarda para cezalarında büyük artışlar yapılmıştır. Özellikle fikri haklar hırsızlığında, basın yoluyla hakaret davalarındaki tazminat miktarları ve para cezalarında çok yüksek para cezaları düzenlenmiştir. Mal-servet-gelir imkanlarını aşan işi ve düzenli geliri olmayan suçlular, bu tür para cezalarını ödeyemediklerinde cezalarının hapis cezasına dönüştürülmesi, ağır mağduriyetlere ve haksızlıklara neden olabilecektir. Bu nedenle para cezasını ödeyemeyenler veya ödemek isteyenlere devletin bir iş imkanı vererek borcunu ödemesi imkanı seçimlik hak olarak tanınmalıdır.
Ceza kanunu 80 yıl sonra değişirken, gerçekten günün gereklerine uygun reform sayılabilecek gerektiğinde radikal değişikliklerden kaçınmamak gerekir. AK Partinin reformcu, yenilikçi, özgürlükçü tavrını ceza kanununda göstermelidir.
Hacı Ali Özhan
bu makale 26 haziran 2004 tarihli vakit gazetesinde yayımlanmıştır.
|
|
|