Ceza kanunu yapılırken konu inkılap kanunlarına ve yine türbana geldi. Anayasa sekiz kanunu inkılap kanunları olarak göstermiş ve bunların anayasaya aykırı olduğu şeklinde yorumlanamayacağı belirtilmiştir. Aslında bu hüküm ile anayasaya aykırı olduğu kabul edilerek, Anayasa Mahkemesince iptali önlenmek istenmiştir. 1926 yılında kabul edilen mevcut ceza kanununda, bazı inkılap kanunlarına aykırılıkların cezalandırılması dönemin koşulları içinde bir anlamı olabilir, ancak günümüzde bir anlamı olduğunu söyleyecek bir kimse dahi çıkamaz. Zaten kanunda cezası bulunmasına rağmen hiç uygulanmıyor. Örneğin, şapka takmayan memurlar için m. 526/2 uyarınca iki aydan bir yıla kadar hapis cezası olmasına karşın bu madde hiç uygulanmamıştır. Kaldı ki maddeyi uygulayacak savcılar dahi şapka kullanmayarak suç işlemekteler. Bütün memurlar her gün hep beraber iki aylık hapis cezası olan bir suçu hem de inkılap kanununa aykırı bir suçu işliyorlar, hepimizin gözü önünde hiçbirimiz bir şey yapmıyoruz.!.
Yine kanuna göre bütün devlet kurumları, her türlü özel kurum ile gazete ve dergilerin türk harfleri ile yazılması zorunludur. Türk alfabesinde olmayan harfleri kullanmak m.526/2 uyarınca suçtur. Sokaktaki tabelalarda görüldüğü üzere bazı işletmelerin ünvanın da "w, q, x" harfleri bulunmaktadır. Bir televizyon kanalımızın loğosun da "w" harfi sürekli ekranda bulunmaktadır. Hatta bu kanun biraz geniş yorumlanarak türkçe anlamı olmayan ünvanların dahi yasaklanacağı sonucuna ulaşılabilir. Türk harflerine yönelik bir eleştiri, muhalefet yok zaten, peki olduğunda ceza maddesi uygulanıyor mu ? İnkılap kanunlarını nasıl koruyoruz öyleyse.!.
Ceza kanununda bir başka suç da resmi nikah işlemini yaptırmadan dini merasim yapmaktır. Kanun dini merasim hareketinin kendisini suç görmemiş, yalnızca nikah işleminden önce yapılmasını suç görmüştür. Yani bir erkek ve kadının fiilen birlikte olması suç olarak görülmemişken, dini merasim yapılarak birlikte olunmak suçtur. Dünyanın her hangi bir ülkesin de böyle bir suç var mı acaba.!
Bu cezaların haklı, yerinde olduğunu savunabilecek bir kişi dahi düşünemiyorum. Öyleyse bu kanunlar neden duruyor sorusu bir yana birde bu kanunların cezalarını artırıyoruz. m. 526/2 karşılığı olan tasarının 297 maddesinde hapis cezasını iki aydan altı ay hapis olarak artırılmıştır. Üstelik uygulanmayan bu maddeye, 2596 sayılı Bazı kisvelerin giyilemeyeceği hk. kanunu da ekleyerek genişletmek neyin nesi. Din adamlarının nerede ruhani kisve giyeceklerini, yabancı personelin kılık kıyafeti ile spor, dernek ve okulların kendilerine özgü işaret ve alametleri düzenleyen kanuna nasıl, hangi aykırılığı cezalandırıyorsun.!. Ayrıca para cezası seçimlik olmaktan çıkarılıp, hapis cezasıyla birlikte verilmek zorunluluğu hangi ihtiyacın karşılığıdır.!.
Tasarı bu değişikliğe gerekçe olarak; "aslında bu hükmün sözü geçen kanunlarda yer almış olması uygun olurdu. Ancak bir kanun boşluğu yaratmamak için" denilerek anayasayla uyum sağlanmak istendiği belirtilmiştir. Bu cezalardaki artış ve genişleme bu gerekçeyle izah edilebilir mi ? Siz bir şey anladınız mı ? Kanunun türbanla bir ilgisi yoktur. Ancak kötü niyetli ve zorlama yorumla türbanı da kapsar şekilde uygulanabilir diye endişeler vardır ve yerindedir. Bu nedenle hiç gereği yokken maddenin bu kanunu da içine alarak genişlemesine AK parti karşı çıkmalıdır. Zaten 1889 yılında tasarıda düzenlenen altı aylık hapis cezasını, komisyon üç aya indirmiştir. Türbanı da kapsar şekilde genişletileceği düşünülemediğinden komisyondan geçmiştir, ama endişeler yerindedir ve genel kurulda değiştirilmelidir.
İnkılap kanunlarını korumak istiyoruz, o zaman buyurun ceza maddelerini uygulayın. Bir suç olurda hepimiz her gün bu suçu işleriz de hem de cezası uygulanmazsa bu nasıl kanun devleti olur.! Kanunlara saygılı isek başta milletvekillerimiz dahil bütün memurlarımız şapka takmalıyız. Aksi halde cezasına katlanmak gerekecektir. Hukukta bir cezanın uygulanma şansı kalmamışsa, korunmak istenen değer ortadan kalkmışsa bu madde kaldırılır. Uygulanmayan, uygulanamayan toplumsal ihtiyaçlara ters düşen suçların kaldırılması gerekir. Anayasaya aykırı şekilde yorumlanamayacağı hükmü, bu maddenin suç olarak bulunması zorunluluğunu getirmeyeceğinden anayasal bir engelde yoktur.
Hacı Ali Özhan
bu makale 24 temmuz 2004 tarihli vakit gazetesinde yayımlanmıştır.
|
|
|