AİLEM VE BENDENİZ

Onlar olmasaydı bu satırlarda olmazdı diyerek "yarım elma gönül alma" görevini yerine getirmenin huzuru içinde, "git kızım Simay, işim var, hadi lütfen..."

İşte böyle; koltuktan kalkmaya fırsat vermeyen cin gibi bir ufaklıkla boğuşmanın zorluğu yaşanıyor akşamları, on yaşına doğru hızla yaklaştığı şu günlerde dilinden dökülen her sözcüğün etrafa neşe saçması bir yana bir kaç yıl sonra nasıl olur da ona laf anlatırız demenin sıkıntısını da aynı anda yaşıyoruz...

Hareketleri ve düşünceleriyle çevresindekileri yepyeni dünyalara doğru keşfe çıkaran küçük kızıma teşekkür etmesek olmaz...

İyi ki var...

Kızımla bir yürüyüş sırasında

1966 yılının Mart ayının 17'sinde; sabaha karşı, henüz daha horozlar yeni güne "merhaba" demeden ben gözlerimi açmış ve onlardan önce davranmışım. İyi mi yoksa kötü mü ettiğim içinde bulunduğum ruhsal duruma göre değişiklik gösterse de genelde varolan iyimser olma halimi hiç kaybetmeden yaşam sürekliliğine katkıda bulunmak en sevdiğim yanlarımdan birini oluşturur...

Bazen bir mağaranın önünde Sarosta Dalış Öncesi Bir mola anında

Karataş'ta (Kazdağı) bir kamp   Bisiklet molası  Yürüyüş anı Gökçetepe

Yunanistan gezisi sırasında Büyük İskender'in anıtı önünde

Doğayı çok sevdiğimden olacak yaşam zincirim en okkalı yerinden ona bağlı... bazen bir mağarada "zamanı çoğaltmaya" çalışırken, bazen de suyun altında enginlere gidiveriyor aklımız, bazen de bir bisiklet oluyor bizi hareketlendiren. Dağların zirvesinden ise bir türlü inmek nasip olmuyor, yüreğimin özel bir köşesi hep orada... tüm bunları yaparken de Nietzsche'yi ve onun sanki birçok karanlığı aydınlatan sözünü hiç unutmuyor;

"MÜZİKSİZ BİR HAYAT HATADIR"

ve her dakika kulağımda, beynimde, yüreğimde "Klasik", "Rock" ve "Halk" müziğinin her türünü severek ve zevkle dinlemeye çalışıyorum...
(Dinlediğim ve arşivimde bulunan müzik grupları ve sanatçılarının resmi web siteleri)
Klasik     Rock    Halk
Ve tüm bunların yanında yıllardır yapmak isteyip de bir türlü fırsat bulamadığım Uzakdoğu Sporlarına Hamdi Çevik hocam ile 2002 yılında Shindo-Yoshin Ryu Jiu-Jitsu stili ile başlıyorum. Bu stilde kahverengi kuşak seviyesine geldikten sonra yaşamıma farklı bir yön verecek olan Geleneksel Savaş Sanatları içinde -Dentokan Ju-Jutsu- ile hocam Adnan Şafak Yüksel sayesinde tanışıyorum. Düşünce ve yaşantıma yeni bir boyut kazandıran; varolan boyutları derinleştiren bu sanata ve hocam Adnan Şafak Yüksel'e teşekkür etmeyi yüreğimin en içten borcu olarak kabul ediyorum.

(Geleneksel Savaş Sanatları ile ilgili ayrıntılı bilgiyi Türkiye Dentokan sayfasında bulabilirsiniz)

Hocam A.Şafak Yüksel ile birlikte Öğrencilerle Birlikte Teknik Uygulama
Türkiye Dentokan   Keşan Dentokan   Karşıyaka Dentokan

 

(Bu sayfanın yapımı da halen yaşam gibi devam etmektedir)