(Önemli Not: Aşağıdaki yazı Murat
URAZ tarafından Düşünen Adam Yayınlarınca
1992 yılında yayımlanan TÜRK
MİTOLOJİSİ adlı
kitaptan alınmış ve yazım tekniği olduğu gibi hiçbir
değişikliğe uğramadan buraya aktarılmıştır) DAĞLAR
Büyüklük ifade eden dağlar;
tanrı tanınmış, koruyucu görevini yapmış, tanrılara,
tanrıçalara, dağ perilerine makam olmuş, ilk ana ve
baba sayılmışlardır.
Eski azizlerden de bir kısmının
mezarı, ibadet ettikleri yerler dağların
tepelerindedir. Gökte bulunan tanrılara ulaşabilmek için,
onlara doğru uçmak isteyenler olurdu ki, bunlar derin
bir inanış ve heyecanla dağların yüksek
tepelerindeki uçurumlardan göklere doğru uçmak üzere
kendilerini bırakırlardı.
Bir takım kurbanlar dağ
başlarında kesildiği gibi, büyük savaşlar da çok
zaman dağlarda yapılmıştır.
Türkler de dağlara kutsal
önem vermişlerdir. Altaylı’lara göre dünyanın
yaradılışından sonra ilk insan, ağzındaki toprağı
tükürünce bundan dağlar meydana gelmiştir.
Bir başka efsaneye göre
de, Kara Han yaratığı toprak üzerine bir kuş gönderdi.
O kuş bu toprakları gagaladı, çıkıntılar birer dağ
oldu.
Çinli’lerin Tiyanğ-Şanğ
(Tanrı Dağları); Yunanlı’ların Olimbos ve Parnas,
Hintli’lerin Mero ve Parvata (Himalaya) dağları gibi
yüksek tanrıların oturduğu dağlardı. Moğollar da
7000 metrden yükseğe ulaşan bu dağlara saygı gösterir,
(Han Tengeri) derlerdi. Bu dağlardan sayılan (Göktürk),
(Buzdağ Ata) ve (Afrasyap) ta önemli, kutsal dağlardandı.
Tiyanğ-Şanğ, Türk
gelenek ve efsanelerinde çok yer alır. Divan-ı Lügat-üt
Türk ve Kutadgu Bilik’te bu dağların adı geçer.
Destan kahramanı manaks bu dağlardaki (Isığ Göl)
civarında yaşamıştır.
Şaman dualarında dağ
adları çok geçer. Dağlara yalvarır, medet umulurdu.
Altay dağlarını; (Atalarımız,
büyük babalarımız zamanında tanrı olmuşsun. Yer ve
deniz yaratıldığı zaman atalarımız ve analarımız
sana demişlerdi) derlerdi.
Altay dağlarını çok öven
ve kutlayan şamanlar (deve yeleli geniş Altay, üç
boynuzlu kara kaya Altay) tabirlerini kullanmışlardı.
Dağları ilk ata tanıyan
Türk boylarının bir takım adetleri ve törenleri de
vardı:
(Rivayet ederler ki Üçeğe
oymağı önce Sakçak dağının eteklerinde bulunurdu...
bu oymağın kadınları (gelinleri) bu dağa kayın
babamız derler... bu dağ uzaktan göründüğü zaman
başlarını örterler.
Öte tarafta Miras suyu kıyısında
da bir dağ vardır. Bu dağın adı Kölin'dır. (Dağ
Kargası) oymağı bu dağ hakkında (bizim türediğimiz
dağ) derler. Bu oymak, bu dağda şaman ayini yaptırır,
kurban keser.
Fakat kadınlar bu dağa (kayın
babamız) derler.
Han-Yoan dağ da Hun'ların
her yıl tanrıya kurban kestikleri bir dağdır.
Ekitağ, Pamir, Akkaya, Kadınbaşı,
Karadağ, Aysu, Alaş, Karagay dağları da Altaylı'ların
kutsal dağlarındandır.
Moğol'ların Haldun dağı
da çok kutsaldı. Cengiz bu dağda çok heyecanlı günler
geçirmiştir.
(İtoga) dağı da Moğol'ların
en büyük tanrı dağıdır.
Altaylı'lar, dağların
sahibi olan ruhların varlığına inanır, onlar için
kurbanlar kesilirdi.
Bazı dağlar da bir takım
soyların koruyucusu kabul edilirdi. Yine Altaylı'lara göre
(Tu iyesi) en büyük dağ tanrısıdır.
Altay dağlarından olan (Sürve
dağı) da büyük tanrı Ülgen'in gökteki katlarından
birinde olan cennette idi. Manevi alemdeki bu dağı Kara
Han yaratmıştır.
Kumbarbi efsanesine göre,
Gök kralı, (Lalapandua) adındaki dağda kaldığı
gibi, Fırtına tanrısı da korkusundan (kandurna dağına
kaçmıştır). Yine bu efsaneye göre tanrılar Şepişa
dağında toplanırlardı.
Başka bir efsane de; (Pişaişa
dağı) tanrıça İştar istemediği halde onunla yatmış,
ama sonra dağ korkmuş, İştar'ın eteklerine kapanarak
affını rica etmiştir.
(Nişanlı dağ) ın da üzerine
kurulmuş efsaneler vardır.
Orhun abideleirnde; Türklerin
ilk yetiştiği yer olarak gösterilen (Ötüken dağı)
için de (Mübarek Ötüken dağı) denilmektedir.
Hakan /Su) ile Zülkarneyin
askerlerinin karşılaştığı (Altın Kan) adındaki dağ
da bir efsaneyle göze çarpar.
Ağadat tepesi, büyük ve
esaslı bir dağ kümesinin içinde bulut toplayan bir
bora ve fırtına merkezidir. Başında sık sık yıldırım
sağılır ve şimşek çakar. Çevresindeki derin
dereler hep sel yatağıdır. Ağadat'ın üzerinde
beliren her bulut parçasının içinde bile, büyük ve
korkunç bir fırtınanın şeytanı gizlidir. Sümerler
de fırtına tanrısına bu dağın adını vermişlerdir.
(Kin-Şan) dağlarının
civarında yerleşen (A-Hien-Şe) zamanında, bu dağlardan
birinin tepesi Takya'ya benzediği için (Tu-Kiu) denilmiş
ve efsaneye göre de Tukyu'lar bu adı böylece almışlardır.
Oğuz kendine itaat etmeyen
(Urum Han) ile savaşmak üzere bir dağın eteğine
gelmişti. Bu dağ karlı olduğu için o zaman buna (Buz
dağ) adı verilmişti.
Sümer tanrılarından
Enlil'in makamı dağlarda olduğu gibi, dağ perilerinin
bulundukları dağlar da kutsaldı.
Hitit'lerin (Hazzı)
dedikleri Antakya'daki (Kel dağı) da Kumarbi
efsanesinde geçmektedir. Nammi dağı da Eti'lerce insan
şeklinde bir tanrı idi.
Sümer'lerin tufan
efsanesine göre Uta-Napiştim'in gemisi (Nisir) dağına
oturmuştu.
Dağ ruhları insanlara
iyilik eder. Kötü ruhlardan korur, yol gösterir. Ama
saygısızlık edenlere de ceza verir, hastalık gönderir.
Dağ ruhlarının genel olarak adı (Yizimpiy) dir. Her
dağın ruhu kendi bölgesinde kalır. Başka bölgelerle
ilgisi yoktur. Altaylı'lar her dağı bir ruhun
temsilcisi sayar, onlara kurbanlar keser, dualar ederdi.

|